“İzmit’teki Hızlı Kayıplar Bir Süre Sonra Mimarlık Tarihçilerine Araştıracak Hiçbir Şey Bırakmayacak”

Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkanı Oya Şenyurt ve Bölüm Başkan Yardımcısı Nurdan Kuban ile Kocaeli'de mimarlık eğitimini ve mimarlık bölümünün kentle ilişkisini konuştuk.

Öncelikle sizleri kısaca tanımak isteriz.

Oya Şenyurt: 1991 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Uzun bir aradan sonra 2000 yılında tekrar aynı üniversitede Mimarlık Tarihi Kuramı ve Eleştirisi Programı’nda yüksek lisans eğitimine başladım. “İstanbul’da Faaliyet Gösteren Rum Mimarlar” konulu yüksek lisans tezinin ardından “Türkiye’de Müteahhitlik Tarihi” ile ilişkili doktora tezimi tamamladım. Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde mimarlık tarihçisi eksiği olduğunu öğrenince başvuruda bulundum, önce ders görevlendirmeli sonra kadrolu olarak yaklaşık 10 yıldır Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde görev yapmaktayım. Ağırlıklı olarak 19. Yüzyıl Osmanlı Mimarisi ve Mimarlık Örgütlenmesi üzerine çalışmalarım halen devam etmekte.  

Nurdan Kuban: 1999 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Yüksek lisansta mimari koruma ve restorasyon alanında eğitim aldım. Yüksek lisans tezim demiryolları ile ilgiliydi. Peşi sıra, yine aynı kurumda, doktora sürecim başladı. Mimari koruma üzerine örgün ve yaygın eğitimlerle ilgili bir doktora çalışması yaptım. Doktora çalışmaları sürerken burada öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Doktora tamamlandıktan sonra da yine Kocaeli Üniversitesi’nde görev yapmaya devam ediyorum.

“İstanbul’un bu kadar yakınında olması, her türlü bilgiden, birikimden bir şekilde faydalanabilir olması Kocaeli için oldukça önemli.”

Biraz Kocaeli’nin kent yapısından bahsetmek gerekirse neler söylersiniz?

Nurdan Kuban: Kent yapısı derken elbette Kocaeli’nin İstanbul’a yakınlığından başlamak gerekiyor; çünkü hepimiz için belirleyici nokta belki de o oldu. İstanbul’dan buraya taşınma sürecimiz var, hâlâ daha devam ediyor. İstanbul’un bu kadar yakınında olması, her türlü bilgiden, birikimden bir şekilde faydalanabilir olması Kocaeli için aslında oldukça önemli. Bunun ötesinde, bir sanayi kenti burası, malum, sanayi süreci devam ederken bunun mimariyle ilişkisi, kentle ilişkisi her zaman tartışılıyor ve konuşuluyor. Üniversitenin zaten her zaman sanayiye ilişkin beklentileri var. Üniversite genelinin sadece mimarlık fakültesi üzerinden değil; tüm üniversitenin kentle ilişki kurma açısından büyük çabaları var. Örneğin Gölcük Vizyon 2023 projeleri çerçevesinde üniversiteyle Gölcük Belediyesi arasında yapılan protokol çerçevesinde üniversiteden kent için proje üretmesi bekleniyor ve sadece mimarlık alanından değil tüm alanlardan aslında kent için proje üretmesi beklenmekte. O sürece de mümkün olduğunca dahil olmaya çalışıyoruz. Sadece Gölcük Belediyesi’yle değil tüm belediyeler ve yerel otoritelerle birlikte çalışmaya, birlikte iş yapmaya ve birlikte projeler geliştirmeye çalışıyoruz.

Bir üniversitenin mimarlık fakültesinin kentle ilişki kurabilmesi çok önemli bir şey galiba. Yani çok fazla gözlemlediğimiz bir şey değil aslında.

Oya Şenyurt: Evet, değil. Bizim geldiğimiz üniversitelerde de belediye-üniversite ilişkisi çok yakın değildir. Oda’larla ilişkiler de belki sınırlı ölçüdedir, ama burada gerçekten bir işbirliği var. Söz gelimi, belediyeler çok sık sempozyum düzenliyor. Sempozyumlara üniversiteden, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nden akademisyenler bildirileri ile katılmakta ya da bilimsel yayınları değerlendiren komitede görev almakta. Bilim kurullarında yer alma, sunumlar yapma; kente dair bilginin toplanması, bilginin sürekli güncellenmesi, bu kentle ilgili araştırma yapan kişilere sunulması anlamında hakikaten önemli bir girişim ve işbirliği. Benzer durum fakültemizin düzenlediği sempozyumlarda da görülmekte. Fakültemizin düzenlediği iki sempozyumda da yerel yönetimler ve sanayi kuruluşları maddi desteklerini sürdürdüler. Fakültemizin İzmit’te bulunması, akademik kadronun yapısı ve yerel ilişkiler; bizi hem diğer Anadolu kentlerinden, hem de İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerden farklı kılmakta. “İki arada kalmış”, karma bir oluşumu belirlemekte.

 “‘Şu eğitim modeli iyi’, ‘bu model kötü’ gibi genel yargılar yerine deneyerek doğruyu bulma gibi bir süreç içindeyiz.”

Nasıl bir eğitim hakim Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde?

Oya Şenyurt: Bu biraz bölüm içinde ve hatta fakülte içinde bulunan akademisyenlerin uzmanlık alanlarıyla ilişkili gelişen bir durum. Genellikle akademisyenlerin her yıl ders içeriklerini ve programlarını güncelleyerek faaliyet gösterdiği, yenilikçi bir yapıya sahip olduğumuz söylenebilir. Uygulamalı derslerde ve en önemlisi Mimari Tasarım derslerinde hepsi birbirinden farklı konular, deneysel yaklaşımlarla ele alınmakta. Uzmanlık alanlarına bağlı olarak akademisyenler arası işbirliği veya yardımlaşma oldukça sıkı. “Şu eğitim modeli iyi”, “bu model kötü” gibi genel yargılar yerine deneyerek doğruyu bulma, öğrenci profili ve çağın şartlarına bağlı olarak kendimize uygun olana yönelme gibi bir süreç içindeyiz. Bölümün az sayıda akademisyene sahip olması ve buna rağmen çok farklı alanlarda çalışmalar yapan kişilerin bulunması, kimi zaman bu küçük kadronun dinamiklerini belirliyor. Çok sayıda akademisyenin yapabileceği çalışmalar az sayıdaki devleşen kadromuzla mümkün olmakta, burası dinamik bir yer ve bu dinamizm yönlendiriyor eğitim programını. Sayı azlığından doğan disiplinler ve anabilim dalları arası zorunlu çalışmalar; eğitim programını belirleyen ana çerçeveyi oluşturuyor. 


KOÜ Yayınları’ndan çıkan ve Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinin katkısı bulunan yayınlar

Öğrencilerin bu kentle ilişkisi ne düzeyde? Mesela İzmit’te mimarlık okumanın öğrenciler açısından avantajından veya dezavantajından bahsedilebilir mi?

Oya Şenyurt: Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencilerinin bazılarında çoğu zaman bir serzeniş var; “hiçbir şey yok bu kentte” gibi. Eğitim dışında kültürel faaliyetlere ilişkin bir boşluk içinde olduklarını bazen dile getiriyorlar ama belki ilk yıllarda savruk bir gözlemle yaklaştıkları için de bunu kolaylıkla söyleyebiliyorlar. Bölümümüzde mimarlık eğitimi içerisinde yer alan, kentle ilgili proje konularına veya mimari tasarım derslerine girdikçe öğrenciler, “hiçbir şey yok” teşhisinin aslında önemli bir veri ve çözüm bekleyen bir sorun olarak ele alınması gerektiğini belirliyorlar. Akıl yürütmek ya da kafa yormak kültürel faaliyete dönüşüyor.

Bir yandan da İzmit çok hızlı değişen bir kent aslında, bir sürü dinamik var, bu bir yandan da ufuk açıcı bir durum aslında onlar için. Proje derslerinde, konularında bu tip yeni olguları işliyor musunuz?

Nurdan Kuban: Kentle ilişkili olan olguları ve durumları tüm derslerde öne çıkarmaya çalışıyoruz. Mümkün olduğunca kent içinden konuları çalışmaya gayret ediyoruz. Bitirme çalışmalarında da özellikle bu konuya dikkat ediyoruz. Çünkü bu hem öğrencilerimize içinde bulundukları çevre için bir şey üretmeleri konusunda destek oluyor, hem de kente fayda sağlamak açısından üniversitenin bu anlamda projeler geliştirmesi bakımından önem taşıyor. Her zaman İzmit merkez için üretmiyoruz elbette diğer ilçelere de oldukça yakın duruyoruz. Ereğli’yle, Gölcük’le, Kandıra’yla ilgili çalışmalar yaptığımız zaman mutlaka öğrencileri de bu alanlara yönlendiriyoruz.

Oya Şenyurt: Son dönemlerde yaptığımız projelerin konumlandığı alanları, İzmit yürüyüş yolu, Ereğli sahili Karamürsel, İzmit fuar alanı, Gazi Lisesi Sanat Sokağı, İzmit kent merkezi ve kıyısı şeklinde birkaç ana çerçevede toparlayabiliyoruz. Güz dönemi bitirme projesinde tarihi tren garının olduğu yerde bir hızlı tren garı tasarımı istemiştik, o zamanlar yürüyüş yolundan geçen tramvay çalışmaları yeni başlamıştı, öğrenciler kendi tasarımlarına bağlı olarak bu veriyi kullandılar. Dolayısıyla kentin dinamizmi doğrudan bitirme projelerinin veya ara dönem projelerin içerisine dahil oldu. Kentin dinamizmini kabul ettikçe, mimarlık eğitimine öğrenci, akademisyen, kentli dışında bir bileşen daha katılıyor.   


KOÜ Mimarlık Bölümü öğrencilerinin dönem sonu projeleri

“Herkes kentte ne olduğunu, ne olacağını, ne planlandığını merak ediyor.”

Burada bir mimarlık bölümünün bulunması kente nasıl katkılar sağlıyor sizce veya uzun vadede neler öngörüyorsunuz?

Oya Şenyurt: Burada yetişen, eğitim alan öğrencilerin burada kalacaklarını düşünüyorum. Kalan ve büro sahibi olan arkadaşlar var. İzmit ve çevresinden gelenler de kimi devlet kurumlarında kimi bürolarda çalışmakta. Yetiştirdiğimiz lisans mezunu öğrencilerimizi akademisyen olma yolunda da eğitiyoruz, bir kısmının kısa sürede bölümümüzde eğitim vereceklerini düşünüyorum. 

Nurdan Kuban: Bilimsel toplantılara, sempozyumlara öğretim elemanlarımız katkı salıyor. Bu tür toplantılara halktan yoğun katılım oluyor ve insanlar merak ediyorlar; ‘kentte gerçekten ne var, nasıl gelişmeler oluyor’ kendileri dinlemek ve sürece katılmak için geliyorlar. Burada belediyenin üniversite ve halkla birlikte, üçlü bir sistem olarak devreye girdiğini görüyoruz. Büyük kentlerde böyle bir toplantı olduğu zaman ilgili bulmakta oldukça zorlanılır. Ancak burada kentin ölçeği buna daha uygun, herkes gerçekten kentte ne olduğunu, ne olacağını, ne planlandığını merak ediyor ve bunu da bir şekilde öğrenmek için başvurduğu yer yerel yönetim ve üniversitenin birlikte olduğu ortamlar oluyor. Bu açıdan, üniversitenin mimarlık fakültesinin burada olması önemli, kent için de halk için de.

Oya Şenyurt: Bir ilgi odağı aslında Mimarlık ve Tasarım Fakültesi İzmit’te. Çünkü üniversitenin hakikaten parlak ve görünen yüzü, sanat alanlarının ortak paydası tam kent merkezinde yer almakta. Burada konservatuar ve güzel sanatlar fakültesi ile birlikteyiz. Kent insanının da kent içinde olan bitene aşırı bir ilgisi ve merakı var ve gazeteler bunu hakikaten çok güzel yansıtıyor. Bu bir şekilde hem kentli olma bilincini sağlıyor hem de o düşünce üretiminde dinamizmi sağlıyor.

Peki kentin güncel durumuna baktığınızda gördüğünüz problemler veya kentin gelişimini güncelde etkileyen şeyler neler sizce?

Nurdan Kuban: Şu anda kent için en güncel olan durum, herhalde tramvay konusu. Her şey değişiyor kentte şu an. Bu hızlı değişimi tarihi dokuda da görüyoruz. Yakın zamanda kentsel sit alanıyla ilgili bir çalışma yaptık. Alana gidiyoruz, tespit yapıyoruz, fotoğraf çekiyoruz; belgelediklerimizi derleyip, yazıncaya kadar öğrenci geliyor “hocam o sizin bahsettiğiniz yapı yıkıldı, artık yok” diyor. Ertesi gün tekrar gidip yeniden belgelemek zorunda kalıyoruz. En azından kentsel sit için bunu söyleyebilirim; biraz hızlı dönüşüyor. Olması gerekenden daha hızlı dönüşen bir ortamdayız.

Koruma konusunda ne durumda Kocaeli peki?

Nurdan Kuban: İzmit merkez üzerinden örneklendirebiliriz bunu. Bağçeşme’den aşağıya doğru devam eden bir kentsel sit alanımız var. Koruma anlamında orada oldukça yoğun çaba sarf ediliyor fakat tabii yıpranmaya bırakıp ondan sonra yapıları yenilemek koruma anlamına gelmiyor maalesef. Kendi haline bırakıyoruz yapıları; sonrasında yıpranarak onarıma muhtaç hale geliyorlar. Onları bu şekilde yenilemektense, yaşatarak korunmak için çaba sarf etmek gerekiyor.

Oya Şenyurt: Cumhuriyet Dönemi yapıları için de aynı şeyi söyleyebiliriz. İzmit Lisesi’nin de bir dönem dönüştürülmesi veya yıkılması gündeme gelmişti, şu an için duruyor, ancak tescillenmedi. Endüstri Meslek Lisesi tescillendi, Halkevi binasının da tamire ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet döneminden kalan betonarme yapıların korunmasına ilişkin programların belki biraz daha ciddi ele alınması ve bu yapıların bir kentsel belleği oluşturduğu konusundaki düşüncenin yayılması gerekiyor. Kocaeli Devlet Hastanesi eski adıyla Memleket Hastanesi yıkıldı. Kuşkusuz büyük bir  hastane yapısına ihtiyaç vardı, eski yapı zaten çok hasar almıştı, yapının büyük bir kısmı yıkılmıştı ancak en azından geri kalan kısım bir Cumhuriyet Dönemi hastanesinin örneği olması sebebiyle belki tıp müzesi olarak korunabilirdi. İzmit’teki çok hızlı kayıplar bir süre sonra mimarlık tarihçilerine araştıracak hiçbir şey bırakmayacak diye korku duyuyorum.

Kentteki güncel mimari üretimi nasıl buluyorsunuz? Mesela en gözüme çarpan üretim yeni Valilik Binası.

Nurdan Kuban: Bazen yapmamak da mimarlıktır diyoruz ya, bazen yapılmaması gerekeni görmek de mimarlık eğitiminin bir parçası olsa gerek diye düşünüyorum.

Oya Şenyurt: Kent dinamik ama mükemmel, çok nitelikli yapılar her zaman üretilmiyor. Kuşkusuz dinamizm ve modernleşme her zaman iyiyi ve güzeli ortaya çıkarmıyor.

“Görsel anlamda da kent içinde bir merkez olmak üniversitenin temsiliyetini sağlamak açısından önemli.”

Peki Mimarlık Fakültesi ile Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Umuttepe Kampüsü’ne taşınmaması, İzmit merkezinde kalması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Oya Şenyurt: Taşınmaması gerektiğini düşünüyorum. Görsel anlamda da kent içinde bir merkez olmak üniversitenin temsiliyetini sağlamak açısından önemli. Bununla birlikte tabi işlevsel sebepler de var; ozalit, fotokopi hizmetleri vs. gibi bunların hepsi merkezden sağlanıyor. Zaten bu tip hizmetler bile yetersiz İzmit’te. O yüzden kolay ulaşılabilir bir noktada olmak mimarlık fakülteleri için ideal olan diye düşünüyorum.

Nurdan Kuban: Kent dokusu zaten mimari açıdan eğitici bir unsur; yani eğitim sadece okulda anlattığımız şeylerden ibaret değil. Öğrenci buraya gelirken kent içinde kendi deneyimiyle de zaten birçok şey öğreniyor. Siz eğer kentteki çeşitlilikten bu öğrenciyi yalıtırsanız ve tek bir mimari üslupla tasarlanmış bir kampüs ortamında bu eğitimi vermeye çalışırsanız, kendi gözlemleyeceği, farkında olmadan da olsa deneyimleyeceği birçok şeyden mahrum bırakırsınız öğrenciyi. O yüzden tüm üniversitelerde mimarlık fakülteleri kent içinde olmak zorunda. Yalıtılmış noktalara mimarlık fakültelerini taşımak bence doğru değil çünkü çeşitlilikten uzaklaştırıyorsunuz öğrenciyi.

Peki bulunduğunuz yapının öğrenciler açısından kısıtları olduğunu düşünüyor musunuz?

Oya Şenyurt: Kesinlikle var. Öğrenci sayısının artışına bağlı olarak mekan yetersizliklerini sık yaşamaya başladık, çözüm bulmaya çalışıyoruz, dersleri bölüyoruz ama yine de merkezde olmak mekan sorunundan daha önemli görünüyor.

Yakın zamanda Mimarlık Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi için yeni bir bina tasarlanması gibi bir durum söz konusu mu?

Oya Şenyurt: Hayır, değil.

Nurdan Kuban: Şu an gündemde yok, keşke olsa.

Teşekkürler vakit ayırdığınız için.

Etiketler

Bir yanıt yazın