“Bir Yanda Gökdelenlerin Yükseldiği Levent, Öbür Yanda Kaçak Yapıların Oluşturduğu Çeliktepe”

Finansbank Kristal Kule’nin tasarım sürecini; binanın yaratıcısı Pei Cobb Freed & Partners firması kurucularından Henry Cobb ve projenin baş mimarı José Bruguera bir konferans ile anlattı. Konferans sonunda ekip ile küçük bir söyleşi yaptık.

Ezgi Can Cengiz: Süreç içerisinde işverenle iletişiminiz nasıldı? Yapıya dair aldığınız kararlarda ne kadar etkili oldular? Avan projede tasarladığınız gibi projenizi gerçekleştirebildiniz mi?

Henry Cobb: İki şey var burada, biri binanın kabuğu, çekirdeği, iskeleti. İkincisi de iç mekan tasarımı. Taner Soyak kaba inşaat için müşterimizdi, çok da destek oldu bize en başından beri. Çok heyecanlıydı ve hevesliydi. Karıştı diyemem ama çok aktif şekilde rol aldı, çok destekleyiciydi diyelim. Bize bu iş için gelmiş olmasının sebebi bu alanda çok fazla tecrübemiz olmasıydı. Bize güvendiğini düşünüyorum ben. Tabii ki her müşteride olduğu gibi çok fazla sorusu vardı kafasında, fakat hep çok pozitif bir bakış açısıyla geldi.

José Bruguera: Şimdi tabi Taner Bey’in kendisi de mimar olduğu için yaptığımız işi çok iyi bir şekilde anlıyordu. O yüzden kararların hep mimarlar tarafından alındığına emin olmak istedi. Yani müteahhitler değil kararı mimarlar versin istedi. Daha sonra Finansbank için iç mekan tasarımı yapmaya başladığımızda benzer bir tecrübe yaşadık. Çünkü onlar da tam olarak bu binanın içine oturtmak istedikleri programı çok iyi biliyorlardı. Ama iç tasarıma müdahale etmeye çalışmadılar, onlar da mimarlara destekleyici davrandılar. Tabii ki onların gerekliliklerine uymamızı sağlamak için çalıştılar, bu da anlaşabilir bir şey.
 
İç mekanın 4 ayda taşınmaya hazır olmasını istemişler, bu bir baskı yarattı mı?

José Bruguera: Evet! Tabii her şirkette olduğu gibi taşınmak istedikleri belirli bir tarihleri vardı müşterimizin. Yani sadece tasarımı yapmak yetmiyor; zamanında, belirli bir tarihte teslim etmek gerekiyor. Bu da süreci ve karar almayı aslında çok etkili verimli şekilde yürütebilmemizi sağladı. Finansbank çok etkili ve verimli şekilde hemen sorularımıza cevap veriyordu, süreci bu şekilde etkili yürüttük. Büyük işletmelerin çok tersine bir durum bu aslında. Çünkü büyük çaplı işletmelerde karar alma mekanizması çok ağır, hantal işleyebilir. Yönetim kuruluna gitmesine gerekebilir, üst düzeyden geçmesi gerekebilir. Burada spesifik olarak konuyla ilgili çalışan bir ekip kurulmuştu, o yüzden çok daha hızlı karar alma mümkün olabildi.

Bir de uzak bir ülkeyle, saat farkı olan bir ülkeyle çalışmanın bir avantajı da 24 saat çalışıyor gibisiniz yani bitirdiğimiz zaman mesaiyi onlar mesaiye başlıyordu, onlar bitirdiğinde biz başlıyorduk bu şekilde sürekli çalışmış olduk.

“Yapacağımız yapı iki bölgenin de karakterine saygı duymalıydı”


Türkiye
‘de mimarlık yapmak üzerine ne düşünüyorsunuz? Daha çok mimari form üzerine mi yoksa politik, imar vs. gibi konularda mı kaygı duydunuz?

José Bruguera: Politik bir endişemiz olmadı. Sadece buradaki imar kurallarına uyma endişemiz vardı, bu da çok anlaşılabilir bir şey zaten. Kanuna, kurallara, yönetmeliklere uymaya çalıştık; bu zaten her projede yaşanır. Yerel yapı ve bina kanunları bilmek tabi bizim için çok önemli, anlayabilmek… Bu sebepten hep yerel bir ekiple birlikte çalışırız biz.

Yapıyı konumu içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Henry Cobb: İki tane birbirinden çok farklı mahalle var ve biz bu projenin her iki mahalleye de, çevreye de uygun olmasını istedik. Şimdi projeyi tam çevirdiğinizi düşünelim, o zaman Kristalkule, Çeliktepe Mahallesi’nde olacaktı, uygun olmayacaktı. Diğer binamız da buradaki bu iş merkezinde olacaktı, o da çok uyum sağlamayacaktı aslında ortama. Söylediğim gibi çok alışılagelmiş bir şartlarda çalışmadık burada aslında. Böylesine, bu kadar ince uzun bir araziden bahsediyoruz ve iki ucunda da bambaşka çevre koşulları mevcut. Böyle bir arsa üzerinde daha önce hiç çalışmamıştık diyebiliriz. Proje alanı öyle bir yer ki; bir yanda gökdelenlerin yükseldiği Levent, öbür yanda kaçak yapıların oluşturduğu bir mahalle, Çeliktepe. Yapacağımız yapı iki bölgenin de karakterine saygı duymalıydı.

Hemen hemen aynı formlardaki, metamorfik yapılardan oluşan projelerinizden bahsettiniz konferansta, peki bu proje herhangi bir yerde de yapılabilir miydi? Yoksa Batı Kulesi hariç İstanbul’a özgü bir yanı var mı?

Henry Cobb: Aslında hepsi farklı ama benzer özellikleri var, bu da bina yükseldikçe şeklinin de değişmesi ve her açıdan baktığınızda farklı şekilde görünmesi binanın. Yani iki kule de başka bir yerde yapılamazdı diyemem çünkü farklı yerlerde ikisinin de uygun olabileceği çevre koşulları olabilir. Fakat ikisinin aynı yapı altında, tek bir yapı altında birlikte olması sadece İstanbul’da gerçekleşebilecek bir şeydi diyebiliriz.

Söyleşi için teşekkür ederim.

Etiketler

Bir yanıt yazın