Katılımcı (Çadır Mimarlık İşliği), Kırşehir Gezegenevi ve Kültürparkı Yarışması

Mimari Rapor

Yaklaşım

Gök cisimlerinin hepsi, sonsuz uzayda belli bir yörüngede yüzüp gitmektedir.

Şu anki hali itibariyle kentin kıyısında köşesinde kalmış metruk bir boşluk görünümü veren alan; imar planlarında, peyzaj planlarında, raporlarda ve benzeri çalışmalarda; kısacası kağıt üzerinde kentin bir parçası olarak görünmesine rağmen;

“kent’e ait bir parça”, “kentsel bir mekan” olamamıştır.

Mevcut proje arsassını bir düzlem; etrafındaki yapılarıyla, yollarıyla, doluluk ve boşluklarıyla mevcut yapı alanını ve çevresini bir uzay kabul ederek yaklaşım temellendirilmiştir.

Hedef; kentin bu parçasını boş bir “uzay”dan “kamusal bir uzay”a dönüştürmektir.

Hedef doğrultusundaki süreçte, tasar fikirlerinin filizlenme noktası, elbette ki “uzay” olmuştur.

Nasıl ki uzayda her bir gezegen, her bir cisim, her bir parçacık, ışık ve ses belli bir yolda akıp gitmekteyse, kentin parçası olan bu uzayda da, kentin parçası olan insan belli bir süreklilikte belli bir yöne doğru akıp gitmektedir.

İhtiyaç programı dahilinde verilen alanlar ve mekanlar, oluşturulan bu uzayda belli bir düzen içerisinde yüzüp gidermişçesine “kavram” a dahil olmuşlardır.

İnsan odaklı bu tasarım hedefiyle proje bir anlamda iki adet “paralel evren”e ayrılmıştır.

1. Kamuya ait olan “kamusal uzay”, yani arazinin üstünde kalan, serbest yaya akışına ve kullanımına ayrılmış üst bölge
2. Programın dahil olduğu, adeta diğer bir evrene açılan “karadelik/blackholes”ları andıran girişlerle yer altında başka bir dünya olan mekanlar

Bu yaklaşımlar ile, verilen programda odak noktası olan Planetaryum araziyi yarıp çıkacak şekilde merkeze yerleştirilmiş, “kamusal uzay” ve proje için bir röper noktası olacak şekilde akışkan mekanlar arasında düşmüş bir gezegen gibi yerini bulmuştur.

Form

Alt ölçekte atomlardan üst ölçek olan galaksilere kadar aynı olan tasarım dili bize göstermektedir ki; “uzay”daki bütün cisimler bir çekim merkezi etrafında lineer bir sürekli dönüşüm davranışı sergileyen parçacıklardan oluşmaktadır.

Proje kapsamında oluşturduğumuz kendi “uzay”ımızda bu parçacıklar ve mekanlar, programın çekim merkezi olan Planetaryum etrafında lineer ve akışkan formlar sergileyerek konumlanmışlardır.

Nasıl ki gökteki her bir cisim belli bir çekim merkezi etrafında sonsuz uzayda akıp gitmekteyse; odakta bulunan Planetaryum un etrafında, programın diğer iki ana öğesi olan kütüphane ve çok amaçlı salon bir alt evren olan proje alanının içinde adeta bulunduğumuz uzayın ana elementlerinden birisi olan “su” üzerinde akıp gitmektedirler.

Bir anlamda iki evreni bağlayacak şekilde, merkezde ve araziyi yarıp çıkarak konumlanan Planetaryum ise bulunduğumuz uzayın diğer bir ana elementi olan “hava”da yüzüp gitmektedir.

Etiketler

Bir yanıt yazın