Söküm – Döküm Peyzajlar

Peyzajın kişisel algılara ait varyasyonları üzerine kurguladığım çalışma ‘Söküm – Döküm Peyzajlar’, İzmir Tarih Tasarım Atölyesi’nin daveti üzerine Basmane semtinde 9 katılımcı ile beraber 26 – 28 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. Tarih Tasarım Atölyesi’nin daha önce gerçekleştirdiği ‘Çiçek Gibi Tarih Kokan Sokaklar’ atölyesi bu defa ‘Basmane Yeşili Aranıyor’ çağrısı ile katılımcılara duyuruldu. Atölye çalışmaları için bitki tespitlerini içeren bir program arzu edilmesine rağmen Basmane’nin yoğun floraya sahip olmaması gözlemiyle programa bir miktar müdahale edip ‘Söküm – Döküm Peyzajlar’ alt başlığı ile ilerledim.

Katıldığım etkinliklerde, atölyelerde de yeri gelince değindiğim bir mesele var; günümüz yeryüzü koşullarında kentin bitki tespitleri işine – özellikle çok yıllık ağaçlar ve endemik türler için – yerel yönetimlerin sempatik yaklaşımları yerine artık bilimsel çalışmalar geliştirmesi gerektiği. Mesela süsü bol, bir yıllık otsu bitkilendirme, sulama bütçelerinden vazgeçilerek elde edilecek bir ekoloji bütçesi üzerine düşünülebilir. Bulunduğumuz coğrafyada yerel yönetim bünyelerinde nadiren kadroları olan orman mühendisliği, çevre hatta ekoloji mühendisliği, botanik, hortikültür gibi bitki bilimleri ve doğa ile ilgili disiplinlerin koordinasyonu sayesinde bilimsel bir çalışma yapılması mümkün. Botanik varlığın rölövesiyle, dip kotuyla, Latince tür ismiyle kamusal envanter kayıtları gerekiyor ve hatta bu da yetmiyor; kentin florasını oluşturan tüm bitki örüntüsüne ait popülasyon oran ayarları gibi parametrelerden faydalanarak kenti düzenlemek, zararlılardan dolayı gelişen toplu bitki talanları için iyi oluyor. Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sadece anıt ağaçları veya bazı ağaç topluluklarını tabiat varlığı olarak yorumluyor ve ‘ağaç envanter tespit fişi’ düzenliyor, numaralandırıyor. Bu durumun bilinciyle – en azından – yerel yönetimlerin kentteki tüm tabiat varlıklarını ele alan, sistematik olarak dijitalleşmiş ekolojik bir işleyiş geliştirmesi kentli tarafından beklenmelidir. Maalesef bu kritik meseleye yaklaşım iyileşeceğine, giderek daha da atıl hale geldi.

2014’de 2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında gerçekleştirmiş olduğum ‘Kadıköy Ağaç Rotası’ ve sonrasında gerçekleştirilemeyen ‘Bomonti Ağaç Rotası’ etkinlikleri sayesinde karşılaştığım belediye çalışmaları veya olmayan çalışmalarda (!) tabiat varlıkları ile ilgili küresel ya da yerel, bilime dayalı veya en azından duygusal bir kaygının dahi olmaması benim için yeterli bir gözlemdi. Kentte kamusal olan bu varlıkları ölçerek korumak yerel yönetimlerin apaçık bir görevi. Bu nedenle tabiat varlıklarının kamu için kayıt edilmesini – bahsettiğim disiplinlerin işine de karışmadan – bir peyzaj mimarı olarak sadece öneriyorum. Kısmi bir bilinç geliştireceğini umarak gönüllü olduğum, türü özelinde Türkiye’de ilk defa gerçekleşen ‘Kadıköy Ağaç Rotası’ için Fenerbahçe’de yaptığım, sokaklardaki ve bazı parsellerdeki ağaç tespit işlerini metropol ölçeğinde belediyelerin bahsettiğim kapsamda bilimsel düzeyde devralmaları ve yaygınlaştırmaları gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu defa 3 gün süreli ‘Söküm – Döküm Peyzajlar’ atölyesi kamusal bitki tespitlerini, olması gereken bir belediye organizasyonu gibi ele almadı; peyzajın kamu algısındaki mimari bilinci üzerine yoğunlaşan kavramsal ve pedagojik yaklaşımla uygulanmış bir atölye oldu.

Atölyede katılımcılara hali hazır veriler verilmedi. Somut ve doku vurguları güçlü materyallerin araştırmaları içerisinde kendilerini bulabilecekleri Basmane bölgesindeki peyzajı ifade eden parçaları keşfetmek ve bütününü yeniden düşünebilmeyi sağlamak öncelikler arasındaydı. Peyzajın, doğa sürekliliği için kentin içerisinde varlığını sürdüren bitki dokusu tespitleri, etrafları ile araştırılabilir temel bir düzenek olarak kabul edildi. Böyle bir algıda peyzaj, yaşamı içine alan kadrajlar serisine karşılık gelen kavram olarak tariflenmiş oldu. Kentin kamusal alanında tekrar edilen dekoratif düşünce temelli ithal yerleştirme eylemlerinin aksine geliştirilmeye çalışılan kavramsal metot, peyzajın kelime karşılığını atölye sayesinde basit bir deney olarak ele aldı. Cevapların direkt olarak bulunmadığı, dolaylı bir keşif ve kendi içeriğini kullanarak yeniden kurgulamakla ilgili uğraşılan, düşünmeyi tetikleyen 3 günlük süreçte sosyologlar, bir endüstri ürünleri tasarımcısı, mimarlar ve peyzaj mimarları katılımcılar arasındaydı. Temel bir beceride buluşmak için genellikle manuel yöntemler kullanıldı.

Kişisel bir merak ile gelişen yürüyüş rotasında karşılaşılan peyzaja ait statik görüntülerin tamamında görülebilen tematik sekanslar fotoğraflama yöntemiyle kaydedildi. Temalar ve meraklar paylaşıldı, tartışmalar sayesinde ortaya çıkan ayıklanabilir, belirgin peyzaj parçalarının ‘yer’leri üzerine ayrı ayrı düşünüldü. Peyzajlar, bu atölye düzeyinde yaşamları içine alan sokak sahneleri olarak varsayıldı, sahneleri oluşturan parçalar öznel algılara göre ayıklandı. Peyzajların parçalanan dökümleri; yüzeyleri, boşlukları, aydınlıkları, karanlıkları, insanları, kompozisyonları, bitkileri, mobilyaları, özel eşyaları temsil etti. Dökümlerin yeni kurgusu veya iyice vurgulanması; ya göze aşina karşılaşmaların tekrarı oldu ya da bir mizanseni oluşturdu. Kişisel peyzaj kayıtlarında algılanan parçaları kaydırıp yerinden etme, birbirlerine ilişme kompozisyonları araştırılırken Basmane karakteristiği içinden çıkılmadı, yeni dokular ithal edilmedi.

Yerli veya geçici kültürlere göre kullanımların değiştiği, avlularda kişisel cennet bahçeleri oluşturma ile ilgili refleksler, ani karşılaşılan manzaralı teraslar, sokaklara yayılmak yerine daha çok içe kapalılığa yatkın olma hali ve buna uygun yerleşim kararları, karanlık ve aydınlık köşeler, çıkmaz sokak sosyalleşmeleri, kapalı kapılar ardında kişisel manzaralara ulaşma isteği gibi gözlemlere ulaşıldı. Basmane peyzajı için katılımcıların ilk algıları ile gördükleri ve vurgulamak istedikleri alternatif anlatılar el uğraşı küçük parçalar halinde sergilendi. Peyzajın tarifleri ile ilgili kadrajlarda görüneni basitçe çözümleyebilmek üzerine geliştirilen atölye, Basmane bölgesini kavrayabilmek adına oldukça hızlı bir pratikti. Katılımcıların gayretli ve olumlu yaklaşımlarını dile getirdikleri atölye, İzmir Tarih Tasarım Atölyesi’nin hazırladığı sertifikaların verilmesi ile son buldu.

Basmane, her tür içeriğinin değişmesine an kalmış, günümüzün taleplerine direnen, bilhassa kent manzaralarının seyredilebileceği vista noktaları ve günlük reflekslerle değişen tarihi sokak dokusu sayesinde İzmir’de özel bir semt. Tarih Tasarım Atölyesi ise bu semtte bulunan ofisi sayesinde yerli halk yaşamına katkıda bulunabilecek farklı içeriklerde kamusal atölyeleri destekliyor, geliştiriyor, mekân sağlıyor. ‘Söküm – Döküm Peyzajlar’ ile Basmane’nin tarihi niteliği, gözle görülür sosyolojik çeşitliliği, geçici bir yaşamı temsili, topografik ve yapısal morfolojisi kavramsal yöntemler sayesinde benim zihnime ve sanıyorum ilk defa alternatif bir yöntem ile karşılaştığı için çalışırken hayli zorlanmış katılımcılarımızın zihnine iyice kazınmış oldu.

Teşekkürler: Davet için İzmir Tarih Tasarım Atölyesi, Cansu Pelin İşbilen ve Çağlayan Kaplan’a, Katılımlarından dolayı; Filiz Ezgi, Gözde Çimen, Aysun Tanış, Merve Ergin, Güpse Baloğlu, Hayriye Aşçı, Tenzile Aşçı, Cemre Ceylan, Burak Güngör’e.

Etiketler

Bir yanıt yazın