Sevgili Mimarlar Odası

Amacım yıpranmış ilişkimizi düzeltmek. Maalesef sorun da bende değil sende.

Seninle aramızda nesillerdir süregelen bir anlaşma var. Fakat ben bu anlaşmanın koşullarından ve bana kazandırdıklarından hiç memnun değilim, o nedenle sana bu açık mektubu yazıyorum. Bu mektubu okuduğunda lütfen beni ötekileştirme; ben mimarım, sendenim, senin var olma nedeninim. Hükümet yanlısı değilim, sana saldırmıyorum. Amacım yıpranmış ilişkimizi düzeltmek. Maalesef sorun da bende değil sende.

Aramızdaki anlaşma diyor ki, mezun olduğum andan itibaren her sene sana belirli bir miktar para ödemeliyim. Kendi işimi kurarsam da bunun için aidatın kendisinden daha da fazla bir ücreti, her sene sana vermem gerekiyor. Üstelik çeşitli yarışmalara katılabilmek için bana vereceğin üye tanıtım belgesini de 30 TL karşılığında satıyorsun –ki yıl içinde birçok kez bu belgeyi almam icap ediyor– başka odaların, örneğin Ticaret Odası’nın, 10 TL istediği bir evrakı 3 katı fiyatına veriyor olman beni biraz kırıyor.


İmaj 1. Yıllara göre MO üye aidatları

Tabi bir de mesleki denetim adı altında sana dolaylı olarak para kazandırdığım bir kurgu da var. Para doğrudan benim cebimden çıkmıyor belki, ama o para sana verilmese ne olacak diye merak ediyorum bazen. Ben projeyi çizerken bu kadar para almıyorum, müşterimin benimle rahatlıkla pazarlık yaparken sana o parayı “mecburen”, ve kati suretle hesaplandığı şekliyle, asla daha azını değil, tak diye ödemesi biraz ağırıma gidiyor. Keşke diyorum, benim de hizmet bedelim böyle ödense. Ödenmiyor.


İmaj 2. Mimarlar Odası 2013 ve 2012 yılı gelir dağılımları (43. dönem çalışma raporundan)

Sana kazandırdığım veya doğrudan ödediğim bu paralar karşılığında ise, haliyle, senden bazı hizmetler almam gerekiyor. Kendi tabirinle bunlar şöyle:

  1. Mimarların ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki çalışmalarını kolaylaştırmak,
  2. Mesleğin genel çıkarlara uygun olarak gelişimini sağlamak,
  3. Mimarların birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü hâkim kılmak üzere meslek disiplinini korumak,
  4. Meslek ve meslek çıkarlarıyla ilgili konularda resmi makamlarla işbirliği yaparak yardım ve önerilerde bulunmak,
  5. Meslekle ilgili bütün mevzuatları, normları ve şartnameleri incelemek, bunlar hakkındaki görüş ve düşüncelerini ilgililere bildirmek .

Bunların yanı sıra kendini politik bir araç olarak da görüyorsun, yine kendi ifadenle “kuruluşundan bu yana Mimarlar Odası, Türkiye’deki siyasal gelişmeler içinde meslek alanının yanı sıra genel konularda, ekonomik kalkınma, insan hakları ve demokratikleşme mücadelesinde görüş belirten ve çoğu zaman muhalefet işlevini yerine getiren bir konumda” olmuşsun. Kendin de belirttiğin gibi yasaların sana verdiği görevi en geniş biçimiyle yorumlayarak “toplumsal gelişmeler içinde, etkin bir konum kazanmışsın”, gerektiğinde davalar açmışsın.

Bu aktivizmin ve duyarlılığın için tebrikler.

Bu icraatlarını bana gönderdiğin e-postalar ile de takip ediyorum. Hatta bana son 6 yılda yolladığın e-postaları derledim , grafikler haline getirdim. İstanbul’da yaşayan bir mimarım, hem merkezden, hem de şubeden gelen e-postalara baktım. Her e-postanı tek tek taradım, konularına göre sınıflandırdım. Aşağıdaki gibi bir tablo çıktı ortaya :


İmaj 3. Mimarlar Odası merkez ve İstanbul şubeleri tarafından 2009 yılından itibaren gönderilmiş e-postaların, konularına göre tasnifi


İmaj 4. Mimarlar Odası merkez ve İstanbul şubeleri tarafından 2009 yılından itibaren gönderilmiş e-postaların, konularına göre tasnifi

“Gündem” diye kategorize ettiğim konu, grafiklerde de göreceğin üzere senden en çok haber aldığım konu başlığı. Bu başlığa hangi e-postalar mı giriyor? Gezi olayları, Berkin Elvan, eylem duyuruları, basın açıklamaları, beni çağırdığın protesto yürüyüşleri. Bahsettiğin politik aktivist yönün yani.

Bu konuyu takip eden başlık? Vefatlar. Ah Mimarlar Odası. İki günde bir içimizi karartıyorsun, güne kötü başlamamıza sebep oluyorsun. Bu konu belli ki senin için epey önemli, çalışma raporların bile “bu dönem kaybettiklerimiz” ile başlıyor. Meslektaşlarımızın vefatının duyurulmasını bir yere kadar anlıyorum da, kayınvalidelerini kaybettiklerini öğreniyor olmam biraz kafamı karıştırıyor. Durumu karikatürize ettiğimi mi düşünüyorsun? Etmiyorum. İşte bak, bana bugüne kadar duyurduğun vefatların üçte biri mimar akrabası.


İmaj 5. Vefat duyurularının ait olduğu kişiler

Dayanamadım, şimdi biraz karikatürize edeceğim:


İmaj 6. Eldeki verilere göre mimar ve yakınlarının vefat yıl, ay ve günlerinin dağılımları

Bir de son bir maruzatım var; beni ciddiye almayacağından korksam da söylemem gerek: Ben mimarım, sen de mimarsın, bu yazıyı okuyanların çoğu da mimar. Biz detaya ehemmiyet vermek üzere eğitildik, hayatımızı güzelliğe adadık. O zaman imla kurallarına uymanı, e-postalarının başlıklarında ve içeriklerinde tutarlı olmanı istemem seni gücendirmez değil mi? Çünkü bu konulara hiç dikkat etmiyorsun gibi.


İmaj 7. Gelen e-postaların başlıklarında imla hatası bulunma oranı, başlıkların formatı

Bu benim gözümden senin portren.

Şimdi biraz sana kendimden bahsetmek istiyorum.

Ben iyi bir okuldan mezun olmuş genç bir mimarım. Mesleğimi seviyorum, mecbur olduğum için, puanım ona yettiği için değil istediğim için okudum. Üstelik yüksek lisans da yaptım, güncel mimarlık pratiğinde geçerli bir konuda görece uzmanlaştım.

Mezun olduktan sonra biraz zor iş buldum ama bu konuyla canını sıkmak istemem. Şu an bütün mühendis arkadaşlarımdan çok daha az maaş alıyorum. Sigortam işe girdikten dört ay sonra yapıldı, o da işverenim benim dışımda bir sebepten mecbur kaldığı için. Gerçi yapılan sigortada da maaşım asgari ücretten görünüyor, paranın kalanını zarf içinde elden alıyorum. Aldığım para kiramı, temel ihtiyaçlarımı karşılıyor. Zaten ekstra bir paraya ihtiyacım kalmıyor çünkü sürekli çalıştığım için sosyal hayatım pek kalmadı. Çalışma saatlerimiz esnek ve ben takım çalışmasına yatkınım. Eğer bu durum beni sıkıntıya sokarsa da mobbing’e maruz kalıyorum. Üstelik yaptığım işten de pek mutlu sayılmam, patron söylüyor ben çiziyorum. Güzel render alamadığım için aşağılanıyorum, mimar olarak görülmüyorum. Hatta yeri geldiğinde bu ofiste çalıştığım için benden para istemesi gerektiğini söylüyor patronum. Galiba şaka yapıyor, ama bazen de ciddi olduğundan şüpheleniyorum. Çok çalışmaya zorlandığım, psikolojik baskı gördüğüm, sosyal güvencem hak ettiğim şekilde ödenmediği için dava açabilir miyim bilmiyorum, haklarımdan çok emin değilim. Param olmadığı için bir avukata danışamıyorum. Oda bu konuda bana yardımcı olur mu fikrim yok, ama e-postalardan anladığım kadarıyla Oda’nın gündemi zaten ben değilim. Kendimi yalnız hissediyorum, benim arkamda olduğunu düşünmüyorum.

Ben, senin istatistiklerine göre, üyelerinin %75,9’uyum.

Ben kendi ofisini kurmuş genç bir mimarım. Gece gündüz çalışıyorum, son 7 aydır pazar günleri de dâhil çalıştım. Bir yandan kendi işlerimi bağlamaya, bir yandan da tasarım yapmaya çalışıyorum; bu durum benim tercihimdi ve fazla çalışmaktan şikâyetçi değilim. Fakat bu kadar çok çalışıyor olmamın sebebi, aldığım işleri çok küçük, hatta bazen komik tutarlar karşılığında yapmak zorunda kalıyor olmam. Bu nedenle geceleri de çalışıyorum, ki gündüz hakkımın anca yarısı kadar ödeme alabildiğim projeyi, gece üzerine çalıştığım proje dengelesin. İnternet sitende yayınladığın en az bedel hesabı var ya? İşte tekliflerimi onun yarısı üzerinden veriyorum hep. Öyle yapmazsam müşteri bulamıyorum, çünkü benim yaşıtım tüm mimarlar böyle yapıyor. Rekabet piyasası mı dedin? Biz kendi aramızda konuşuyoruz bunu yapmamalıyız, bu kadar fiyat kırmamalıyız diye. Ama sanırım bu daha üst ölçekte takip edilmesi gereken bir konu, çünkü biz herkese ulaşamıyoruz. Lobi yapabilme gücüne sahip olmak için birleşmek, birliktelikler kurmak gerek.

Benim adıma lobi yapmadığın gibi, daha önce bahsettim, benden sürekli aidatlar, büro tescil belgesi ücreti, yarışmaya katılmak istediğimde üye tanıtım belgesi ücretleri alıyorsun. Kredi kartıma 9 taksit yapman içimi ferahlatmıyor. Para kazanmama yardımcı olmuyorsun, ama para isterken çok sertsin. Kendimi yalnız hissediyorum, benim arkamda olduğunu düşünmüyorum.

Ben, senin istatistiklerine göre, üyelerinin %12,63’üyüm.

Ben bu konuyu yıllardır yazıyorum, meslektaşlarımla konuşuyorum. Bu tartışmaların internet ortamında yapılanları 10 sene öncesine dayanıyor . Doğan Hasol “Asıl konumuz olan Mimarlar Odası, her dönemde, çalışmalarını üyelerinin çıkarlarını korumaktan çok, ülke yararı doğrultusunda yoğunlaştırmıştır.” cümlesiyle sana olan sitemimi özetliyor . Daha da geriye gidelim mi? 1968’deki Mimarlar Odası’nı Zeki Sayar’dan dinle: “Yıllık çalışma raporuna gelince; bütün konular güzel bir tasnif ile, dış ve içe dönük sorunlar olarak ayrılmış ve yurt sorunları daha ehemmiyetli savılarak ön plana alınmıştır. Bu sorunların bir çokları yurt mimarlığını, dolayısıyle ilgilendiren şehirleşme, genel yerleşme konut, gecekondu, kıyıların kamu yararına göre düzenlenmesi, Boğaz Köprüsü, İstanbul nâzım planı, arsa ofisi, hatta, Türkiye’nin yeraltı servetleri Foster – Wheeler ve Karayolları grevi!.. gibi konuları içine alarak, bunlar hakkında Odanın görüş ve teklifleri belirtilmektedir.”

Bu saydıklarımızın her biri şüphesiz yurt sorunudur ve Odamız toplumun sosyal bir kuruluşu olarak bunlarla ilgilenecektir. Ancak, raporda, bu saydıklarımızın mimarlık sorunlarına öncelik tanınmasının ve çalışmaların ağırlık merkezini teşkil etmesinin sebebi nedir?

Buna mukabil, mimarlık ve şehircilik büroları, yardımlaşma fonu kurulması, mimarlık eğitimi gibi kendi meselelerimizin pek hafiften alındığı gözden kaçmamıştır. Hatta, toplantıda proje ihaleleri konusu görüşülürken, gereken hassasiyetin gösterilmemesi üzerine, bir üyenin, (Erdoğan Okçu), kendi meselelerimize politik sorunlar kadar yer ve önem verilmediğinden yakınması ve dikkati çekmesi çok acıdır.

Her nedense, son yıllarda, Odamızın yıllık raporları, bir meslek teşekkülünün sorunlarını dile getirmekten ziyade, tüm politikaya itilmiş bir nitelik taşımaktadırlar. Bu alışkanlık, bir iki yıldan beri daha da keskin bir hal almış, Cemiyetler ve Odalar Kanunlarının meslek kurumlarına tanıdığı yetkilerin sınırlarını aşacak dereceye ulaşmıştır.”
Mimarlar Odası, senden istediklerim gerçekten çok basit.

Bunlarla başlayabiliriz:
1. Politize olmana karşı değilim. Geziler düzenlemene karşı değilim. Meslektaşlarımın vefatlarını duyurmana karşı değilim (akrabalarının vefatlarını duyurmana karşıyım). Fakat bu icraatlarının, yanlış platformlar üzerinden, yanlış öncelik sırasına göre yapıldığını düşünüyorum.

2. Politik duruş, bana göre bir meslek odasının görevi değildir. Yasanın sana verdiği sorumluluğu gereksiz bir yere “genişçe yorumlamak”tır, ve övünülecek bir şey değildir. Çünkü bunu yaptığın zaman şu durumla karşılaşmaktan kaçınamıyorsun:

2014/5/14
19:11
SOMADA CANLARIMIZI KAYBETMENİN DERİN ÜZÜNTÜSÜ İÇERİSİNDEYİZ.

2014/5/14
23:14
BİRİKMİŞ ÖDENTİ BORÇLARINI YAPILANDIRMA

Bana aidatlarımı ödemem gerektiğini hatırlatmaya hakkın var, ama bu e-posta bana Soma ile ilgili üzüntünü belirtmenden 4 saat sonra geliyorsa beni rahatsız ediyor.

3. Aynı şekilde, sürekli beni bir yerlere yürüyüş yapmaya çağırmandan rahatsız oluyorum. 15 kişi toplanıp İstiklal Caddesi’nde yürümek, veya bir yerde bağırarak basın açıklaması yapmak bana anlamlı gelmiyor. Belki farklı bir jenerasyondan olduğum içindir, ama bu tarz aksiyonların vermek istediğim mesajın güvenilirliğini, ciddiye alınma ihtimalini, kurumsal imajımı zedelediğini düşünüyorum. (Gezi olaylarının her günü sokakta, meydanda, parkta olan biri olarak söylüyorum bunu.)

4. Tavsiyem, politik aksiyonlarını yürütmek için meslek odası kimliğinden ayrı bir sivil toplum kuruluşu oluştur, bu tarz eylemlerini oradan yürüt. Hatta diğer STK’lar ile ortak kampanyalar düzenle, yanlış uygulamalar hakkında hukuki süreçler başlatarak takip et.

5. Bana gezi haberlerini, vefat haberlerini, belgesel kulübü etkinlikleri gibi şahsen ilgilenmediğim, üyelerinin belki küçük bir kısmının ilgilendiği konuları e-bülten’de aydan aya toplu bir şekilde ilet. Veya bunun için sosyal medyayı kullan. Ben dilersem okurum.

6. Bana daha çok değer ver! Çalışan olarak çok sömürülüyorum, ve beni kesinlikle sömürene karşı korumuyorsun. Ücretli çalışanların ücretlerini hak ettiği şekilde alıyor olmalarını sağla, bu konunun takipçisi ol. Maaşlar elden verilmesin, sigortalar asgariden yatmasın. Fazla mesai yapmak bu işin fıtratında olmasın, meslektaşlarım erken yaşta hayattan soğumasın. Bunu sağlamak senin görevin, hem de en önemli görevin! Çünkü biz sana bu yüzden para ödüyoruz, meslek güvencemiz olsun diye.

7. Evet, lütfen bana daha çok değer ver. İş sahibi olarak beni gelir kapısı olarak görme. Müşterime karşı beni koruyacak yaptırımların olsun ki küçük işletme sahipleri, o her fırsatta çok övdüğünüz “genç mimar”lar gerçekten genç yaşta bu sıfatı almaya hak kazansın.

8. Aslında beni koruyan icraatların var ama ben bu yazıda bahsetmedim mi? Bilmediğim içindir. Bir şeyler yapıyorsan o zaman bana daha iyi anlat! Benim için sadece kendi arkadaşlarıyla konuşan, diğerlerine çok pas vermeyen havalı kız gibisin. Kendi içinizde bir şeyler yapıyorsunuz sanki ama ben dışarıdayım. Üniversitelere git, öğrencilerle, yeni mezunlarla konuş. Akademiyle içli dışlı ol. Piyasadakilerle samimi ol. Bize nasıl meslek zevklerini kaybetmeden profesyonel olunur onu öğret.

Bunlar hâlihazırda yapıyor olman gerekenler. Seninle o aşamaya gelelim, sonra daha dünyaya yetişmen gerek. Duyuyoruz başka ülkelerin odaları onlara kitapçılarda indirimler, sergilerde öncelikli girişler, bazı veritabanlarına ücretsiz erişimler, çeşitli yazılım/donanım markaları ile özel anlaşmalar sağlıyormuş. Vallahi yeni gelin gibi kıskanıyoruz, içerliyoruz sana.

Anlaştık mı? Lütfen anlaşalım artık, bitsin 50 yıllık küslük.

Sevgilerimle,
Bir mimar.

Etiketler

20 yorum

  • emine-sahin says:

    Çok güzel bi yazı olmuş . Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Teşekkür Ederiz ”BİR MİMAR”

  • mert-tanrikulu says:

    Tebrik ederim yazı için, kesinlikle katılmakla birlikte eksik bile olduğunu düşünüyorum. Teşekkürler “Bir Mimar”

  • sinem-balkanli says:

    Çok çok güzel bir yazı olmuş. Az bile kalmış…
    – Yıldız Teknik mezunu olarak 2000 lira maaş talep ettiğim için iş veren “piyasanın farkında değilsin sanırım” diyerek yüzüme gülmemeli mesela…
    – Şantiyede kariyer yapmak istiyorken “kadın”ım diye “gelecekte çocuk yaparsam kariyerime bu alanda devam etmem zor olur” diye düşünüp vazgeçmeyi düşünmemeliyim.
    – İTÜ’de yüksek lisans öğrencisi olduğum için “hmmm part time mı, canım biz full time arıyoruz ya…” diye daha kendimi anlatmadan iş görüşmesinden nazikçe kovulmamalıyım.
    – Tabi ki sosyal gündemi ele almalısın ama sana üye olan, olmak zorunda olan karşıt siyasal görüşlü insanlar da olduğunu bilerek (ki onlardan biri değilim ama bu konuya yazıda çok güzel değinmiş yazan arkadaş) ona göre davranmalısın.
    – 6 ay iş arayıp geçinebileceğim maaşlı, insani çalışma temposuna sahip ve sigorta yapan bir iş yeri bulamamamda senin de suçun var Mimarlar Odası.Bunu kabul etmelisin…

    Bir mimar daha

  • ahmet-turan-koksal says:

    Yahu öyle böyle değil. Böyle güzel yazı görmedim. Bunu okumazlar, okusalar bile dikkate almazlar, dikkate alsalar bile cevap yazmazlar, yazsalar bile saçmalarlar. Aetık yeter. Mimarın kayınvalidesi (toprağı bol olsun) vefatına ben de çok kızmıştım. Bir gün düyanın öbür ucunda gece vakti arka arkaya gelen mesajlar (eposta değil) beni şu yürüyüşe çağırıyordu. Örneğin Kadiköy’deki point oteli protesto etmeye. Sonra o binaya ÇED belgesi verip para aldığını öğrendim aynı odanın. Olumsuz ÇED raporu verdik deyip güzel para götürmüşlerdi. Karaköy’deki binaya çok çok para harcadılar. Onun yerine hala metruk dururumda olan İstanbul’un en fazla mimarına evsahipliği yapmış Sen piyer hanı alınırdı. Onlar karaköy ve tadilat projesi ile kaçak(!) olmaktan kurtulmuş son katı olan binayı aldılar. Yıllardır mimarlar odası sadece kredi kartımda bir masraf benim için.

    Şahane bir yazı. Cevap bile veremezler buna.

  • ozlem-haanstra says:

    Elinize, emeğinize sağlık. Umarım bir cevap verirler…

  • abdullah-selcuk says:

    Kaleminize sağlık!

  • murat-er1 says:

    “Midas’ın kulakları” …
    Yıllardır kuyulara söylenen sözler (bende dahil olmak üzere) nihayet biri tarafından ortaya söylendi.
    Bende bir mimar.

  • cemal-cobanoglu says:

    Yukarıdaki metinde geçen mimar kelimeleri yerine aşağıdaki kelimelerden hangisi getirilirse, yazının anafikri bozulmaz.

    A-Cumhurbaşkanı
    B-Polis
    C-İçmimar
    D-Diş Hekimi
    E-Barista

  • omer-yilmaz says:

    Güzel yazı. Ama bu yazıya bir cevap beklemek ne kadar doğru? Oda dediğimiz nedir? Genel Merkez Yönetim Kurulu’nu mu anlayalım mesela, yoksa Ankara’yı mı? Ya da derin İstanbul’u mu? Hangisini anlarsak cevap değişecek.

    Bulaşmayayım diyorum ama duramıyorum; şöyle okuyorum durumu: Mimarlık ortamının sorunu bol. Bu sorunlarla mücadele için örgütlü olmak lazım. Örgüt Oda. Oda çalışmıyor. Açılımlarımız:

    1- Oda yönetimindekiler yeterli nitelikte değiller.
    2- Örgütlenme yapısı bozuk.
    (Odaya iş yaptırmıyorlar ki tarzı kolaycı yaklaşımlar seçenek değil.)

    Bir süredir sorunun ikinci seçenek olduğunu düşünüyorum. İkinin çözümü ise yok. Oda, öyle ya da böyle bugün mimarlık ortamının örgütlenme ihtiyacını çözüyor. Tüm sorunlarına rağmen aidiyet sorunu yok. Oda’ya üye olmayan -artık- onbinler Oda’nın umurunda bile değil, belli ki Oda da onların umurunda bile değil.

    Derin sorunlar bunlar.

  • mustafa-cakirlar says:

    Gerçekten güzel yazı olmuş içinde katıldığım ve katılmadığım eleştirileri barındırsa bile.Odanın birçok konuda yetersiz kaldığı doğru ancak belediyelerde oda vizesi zorunluluğu kalktığından beri en son ne zaman odaya proje getirdik? Odamıza işimiz düşmeden ne zaman uğradık?
    En basitinden temsilcilik ve/veya şube seçimlerinde ne zaman oy kullandık?
    Evet odada revize edilmesi gereken uygulamalar var kabul ancak “ben kendi işimi yürüteyim odaya uğramayayım ama oda bana sahip çıksın” benim için geçerli bir mantık değil.Mimarlar Odası’nın uygulamalarından memnun değilsek eğer elimizi taşın altına koyar seçimlerde aday olmak veya yönetimde olup bunu değiştirmeye çalışmak bence daha doğru bir yaklaşım.Çünkü beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bizim başka bir kurumumuz yok.Bize sahip çıkacak başka bir yapılanma yok odaya sahip çıkalım ki o da bize sahip çıkabilsin.

  • omer-yilmaz says:

    Aday olanlar dikkat: AKP’li olarak etiketlenebilirsiniz.

  • gul200 says:

    Peyzaj Mimarları için de aynısı geçerli…

  • aynur-isik1 says:

    Bu yazı birkaç gündür ilişkili olduğum farklı sosyal medya gruplarından paylaşılıyor, gördünüz mü oda hakkında neler yazılmış, şeklinde. yazıya katılan, katılmayan, yorum bildirenler çok, ama yazının katıldığım tarafları olmasının yanında bir sürü haksız eleştiri içerdiğini düşünüyorum. Neden mi? ben de yıllardır mimarlar odası örgütlenmesi içinde var olmaya çalışan, önceleri öğrenci çalışmalarında, şimdi de olabildiği kadar başka çalışmalarda varlık göstermeye çalışan mimarlar odası üyesi mimarım. odanın örgütlenme konusunda eksikleri olduğu aşikar. Yıllardır birbirini yakından tanıyan, sürekli aynı yüzleri gördüğümüz bir yönetim kurulu (ki iyi örgütlenildiğini gösteriyor) var. yalnız örgütlenme konusunda eleştirdiğim en büyük tarafı odaya yeni yeni gelmeye başlayan, odada çalışma yürütmek, var olmak isteyen mimarları örgütleyememeleri. eğer odayı tanımaya yeni başlayan bir mimarsanız, odada var olmak için biraz çabalamak gerekiyor. yoksa bir süre uzaklaşma ihtimaliniz çok yüksek.
    yazıdaki sitemlerin de tamamen ön yargıdan kaynaklandığını düşünüyorum. bir kere özellikle yeni mezun arkadaşlarımda, çevremde gözlemlediğim “oda aidat almaktan başka ne yapıyor?” sorusunun sıkça dillendirilmesi. iyi de, sen oda üyesi mimarsan ve odanın senin mesleki gelişimin, hakların anlamında hiçbir şey yapmadığını söylüyorsun da, sen oda için ne yaptın? önce oda bana haklarımı versin demekle, odaya sadece üye olmaya geldikten sonra, kapısına bir kere bile uğramadan, sadece gezi, vefat, aidat ödemesi maillerinden serzenişte bulunuyorken, sen kendi mesleki haklarını korumak adına odaya gelip herhangi bir çalışmanın içinde bulundun mu? genelde aldığım cevap hayır.
    bir kere hak mücadelesinde “hak verilmez, alınır!” meslek odalarının sendikal faaliyet yürütemediğini biliyorsunuz. Yalnız mimarlar odası özellikle serbest çalışan mimarlar için hem çok nitelikli, hem de kallavi bir veri tabanı olan çalışmaları yıllardır üretiyor. yalnız meslek odalarının özelikle piyasa koşullarında minimum fiyat tarifesi belirlemek dışında bir yaptırımı yoktur. piyasa koşullarını eleştirmek için topu mimarlar odasına atmak bana biraz kolaycılık gibi geliyor. serbest piyasa koşullarının bu hale gelmesinin sebeplerini bulmak için bknz: 24 Ocak kararları, bknz: neoliberal ekonomik düzen.
    ücretli çalışanların sorunları konusunda emin olun herkes muzdarip. mezun olan mimarların çok azının serbest çalışabildiği aşikar, bir çoğumuz ücretli çalışıyoruz. odanın belirlediği minimum fiyatın çok çok altına işlere başlıyor, mesaiden başımızı kaldıramıyoruz değil mi? piyasa şartları böyle. şimdi bu konuda da odayı eleştirmeden önce odanın bu konuda yaptığı çalışmalardan ne kadar haberdar olunduğunu sormak isterim? odanın ücretli işsiz çalışanlar komisyonu yıllarca bu işi üç beş kişiyle yürütmeye çalışıyordu ki son dönem oda çalışmalarında bu komisyon kurulamadı bile. çünkü ücretli çalışanların böyle bir çalışmaya destek vermeye niyeti nedense olmadı. herkes çalışma koşullarından, maaşlarından yakınırken mesleki haklarımız, çalışma koşullarımız için oda ne gibi bir çalışma yürütüyor diye merak eden kaç kişi ki? bir de yineliyorum ki, meslek odaları sendikal faaliyet yürütemez, mimarlık anlamında sendikalaşmanın yasal koşullarının nasıl olabileceğini araştırmaya ne dersiniz? ha odayı salla , oda bir şey yapmıyor derseniz de; mimarların üye olabileceği sendikalara da e-devlet’ten bakabilirsiniz. sigortalı olduğunuz kurumun ticari ünvanına göre devlet sendika önerisinde bulunuyor zaten. siz de sendikalı olsanıza, çok güzel..
    politik duruş eleştirilerine gelince, eylem,basın açıklaması.. duyurularını da görmezden gel arkadaşım, keyfin bilir. vefat duyuruları kısmı (özellikle akrabaların da duyurulması kısmı, evet ben de abartılı buluyorum )

    kısaca, mimarlar odasını eleştirmeden önce, buyurun gelin, odanızla tanışın, çalışmalara katılın, yeni çalışma alanları önerilerinde bulunun. her türlü fikrinizi gelip her salı 19.00’daki yönetim kurulu toplantısında bildirin (ki mesela serbest mimarlar derneğinin yönetim kurulu toplantısına dışarıdan girilmiyor, odanın toplantısı herkese açık) örgütlenmelere dahil olun, çevrenizi de örgütleyin ki mimarlık mesleğini odayla birlikte hakkı olan yere hep birlikte getirelim…

  • niyazi-ekici1 says:

    Zulüm diplomayı eline aldığın an başlıyor! Heyecanla diploman ve diğer istediği bütün belgelerle odaya koşuyorsun; yeni mezun olup profesyonel anlamda bu meslekten hiç para kazanmamış iken Mimarlar Odası senden kayıt ücreti talep ediyor. Şaka olmalı bu. Diyemiyorsun da iş bulamadım henüz diye. Üstelik bu parayı da öyle yada böyle vermek zorundasın. İstersen 5 yıl kayıt olma ilk büro tescil yada herhangi bir belge de senden bu aidatların hepsini diploma tarihinden itibaren tahsil edecek olan sözde ‘Oda’.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Öncelikle Sn. Aynur Işık ve “Sen önce bir odaya git, bir çalış ve sonra bir şeyler iste” şeklinde düşüncesi olanlara bilgi vermek isterim.

    Efendim burası Facebook paylaşım sayfası değil. O yüzden öncelikle burada olanların Oda ile olan geçmişlerini de bilmek lazım. Keza ben. 13 yıl MBÇK üyeliği ve hatta 4 yıl boyunca da başkanı oldum. Oda’da çalıştım ben. Emek sarfedip maaş aldım yani. O yüzden “hak verilmez alınır” kısmına “hak verilmedi ve alınamadı” diyenlerdenim.

    Oda’ya çok iyi niyetlerle biraz da acemice dahil oldunuz. İyi şeyler yapıyorsunuz, destekleniyor. Fakat o da ne siz ilk girdiğinizde de aynı kişiler vardı yönetimde 25 yıl geçmiş aynı zevat.

    Kendilerine Oda profesyonelleri diyen bu zevat yukarıdaki gibi yönetirler odayı. 25 yıl önce neyse şimdi de o. Sorarım size Oda’nın sosyla medya kullanımı ve tabii dijital haberleşmeye verdiği önem kayınvalde vefatlarıyla anılıyor. Evet istatistikler öyle. Aha yukarıda.

    Şİmdi ama öyle deniyor de şöyle de böyle de.

    Önce argümanlarınızı sıralayalım

    1- Oda’yı eleştirenler odaya ne vermişlerdir ki?

    Bir şeyler vermediler yani.

    YANLIŞ

    O kadar çok şey verdik ki. Geri bir şey alamadık. Yönetim beceremiyor dedik ve yönetime talip olduk. Bizi “DİNCİ” yaptılar. Evet öyleymişiz. İnanılmaz siyasi bir grup ki sadece eski üyeler geldi oy verdi, onunla kazandılar. Sadece seçim zamanı cevallikleri görseniz. Eyüp Muhçu’nun oy vermeye ilk ve tek sefer gelen Kadir Topbaş’ı oda kapısında ceketini ilikleyerek karşılaması ve sonra sandığa kadar eşlik etmesi ve sonra kapıya kadar yanında el pençe divan uğurlamasını bilir misiniz? ben gördüm efendim bunları. Gördüm. Oda’nın yönetimine eleştiri getirseniz AKP’li ya da dinci olursunuz. Onlardan değilseniz odanın olanaklarını kullanamazsınız. ötekileştirirler hemen. Bunu bilin.

    Bu yazdıklarımız çok sert değil mi? Cevap verecekler mi sizce. Bu lafları yer otururlar. Aha da onlara söz hakkın doğdu. Youtube gibi kanallarda şimdiki yönetim karşımıza çıksın bakalım.

    Bunun RTE’nin sadece bazı kanallara ve sadece bazı gazetecilerle çıkmasından ne farkı var?

    2- Odamız bizi koruyor. Başka örgüt mü var?

    Odanın tek becerdiği şey bir kale olarak görüyor ve ele geçirilmemesini arzuluyorlar. Bizin öyle siyasi politik durumumuz olmadığı halde olan olmayan herkesi öcü gibi görüyorlar.

    3- Yönetimin evet bazı yanlışları vardır ama onlar canımız ciğermiz tek dayanağımız.

    Yok yahu. 25 yıldır maaş alan yönetici var. Seçimle geliyor. Yani 25 yıldır hiç mi hata yapmazsın. Hiç mi gençler gelsin demezsin. Nedir seni vazgeçilmez kılan. Aha kimsenin odayı taktığı yok. Artık iktidar senle uğraşılacak bir mecra olarak bile görmüyor. Oda denen şey koca bir HİÇ artık.

    Nedir ki 20-30 lira aidat. Yok yahu çarpsanıza adam sayısıyla. Siyasi görüşü üzerine eyleme çağırıp hemen akabinde para istemek. neden?

    neden ben yılbaşı partisindeki bu görüntüleri finanse ediyorum. (İçki karşıtı ya da yılbaşı karşıtı değilimdir.)

    http://bit.ly/1Q0uPPn

    Buyurunuz. seyrediniz.

    4- Başka hakkımızı kim koruyacak?

    Vallahi zaten korumayan ve kayınvalide vefat haberlerini defalarca eleştirdiğimiz halde hizmet olarak gören (binlerce kez eleştirdim. Beni listeden çıkartın dedim. Yapmadılar. Bir gece sabaha karşı yurtdışında olduğumdan mesaj geldi. Sinirim tepeme çıktı aradım ve öyle bir kızdım ki çıkardılar sonunda bana gelmiyor bu haberler, bir eksikliğini de hissetmiyorum) oda hakkımızı korumuyor ki aman onlar kalsın diye çaba sarfedeyim.

    5- Oy vermeye gidiyor musun ki?

    Gidiyorum. kayıtlara bakılabilir. Oy vermeye onların adamları gider. gerekirse nereden bulurlarsa ek kaynak bulurlar çevredikleri kendilerine oy verecekleri örgütlerler. Sadece kendilerine yakın üyeleri ama. Argüman da bellidir dinciler geliyor. Öcüler.

    Birilerinin öyle bir düşüncesi vardır yoktur. Onu bilmem. Ama kimse demokratik demesin odaya. sadece %10 üyenin oy vererek seçtiği yönetim sizce ne kadar demokratiktir. %90 umudu kesmiş işte. Anlaşılmıyor mu?

    Bu iş uzundur. Öyle odaya gittin mi ki dememek lazım. Burası dediğim gibi facebook paylaşımı değil. Burada 25 yıllık 30 yıllık oda tecrübesi olmuş ama bu yönetimden sıtkı sıyrılmış olanlar da var.

    Bu yazı iyiydi. Hislerimize biraz da karikatürize ederek tercüman oldu. İstatistikler şahane.

    Kaçak saray diye kıyameti kopart sonra çok çok çok para harcayıp aldığın binanın üst katı tadilat projesiyle kaçaklıktan çıkmış olsun. Ama bizimkisi kaçak değil de.

    haa bu arada…

    Aidatlarımı da tam yıl dönümünde otomatik olarak kredi kartımdan alır sevgili Odam.

  • omer-yilmaz says:

    Bir konuda belge alırken para ödemek hiç kimseyi hiçbir şey sürüsü yapmaz. Bu şekilde yazarak ancak siz kendinizle ilgili olumsuz yargı oluşturursunuz.

  • aynur-isik1 says:

    Merhaba Ahmet Bey,

    yazdığınız cevapları dönüp dönüp okudum da, haklarla ilgili kısımda iki kere yazmışım ODANIN SENDİKAL FAALİYETİ YOKTUR! diye. hak arama konusunda başvurulacak yöntemlerden örnek de verdim, ücretli çalışanlar için. meslek odasındaki örgütlenme sendikal faaliyet olmadığı için yetersiz doğal olarak, ama eğitim aldığımız mimarlık okullarında dahi iş hukukuna dair herhangi bir eğitim ya da ders yokken, meslekte ücretli çalışan bir mimar haklarını nasıl öğrenecek? Yalnız odanın ücretli çalışanlar için yıllardır yaptığı çalışmaları da küçümsemeyelim lütfen.

    Yönetim ve odanın ‘eskileri’ yle ilgili düşüncemi de yorumumun başında, oda örgütlenmesiyle ilgili kısımda, kendi yaşadıklarımdan yola çıkarak örnekledim diye düşünüyorum.

    Gelen mailler, vefat mailleriyle ilgili özellikle, eleştirimi de yazıdakini haklı bularak katıldığımı belirttiğimi düşünüyorum son kısımda.

    Ve gerçekten soruyorum, mimarların meslek örgütlenmesi anlamında toplanabileceği, örgütlenebileceği başka bir kurum var mıdır? Oda örgütlenmesinin yanlışları, doğruları gün gibi ortadayken, oda çalışmalarında bulunmadan (lafım size değil, sizin durumunuzda olan bir grup var. 2008 seçimlerinde ben henüz öğrenciydim ve o süreç öğrenci çalışmalarına yansımamıştı ve gazetelerden okumuştum ben de. mimarlık için mimarlar grubu’ydu sanırım seçime giren diğer grup ve okuduğum kadarıyla (yeniden taradım eski gazete haberlerini ve AkP’lilerin de destek verdiği grup olarak lanse edilmiş. ki için de benim de tanıdığım ve o dönemki yaftalamalarla hiç alakası olmadığını bildiğim mimarlar da var) )

    Odanın seçim yöntemleriyle ilgili bir ifadem yok yorumumda, yönetimle ilgili eleştirim de yok. örgütlenmedeki hatalarıyla ilgili bir eleştirim var, ki bunu da şimdiki yorumumun başında yine yazdım.

    Yukarıdaki yazıya da yine göz atınca, serbest mimarlık pratiğinde yaşanan zorluklar, ücretli çalışanların yaşadığı zorluklar, vefat duyuruları ve aidatlar minvalinde dönen bir yazı. kendi yorumumu da bundan çıkmamaya çalışarak yaptığımı düşünüyorum (aidatlara değinmemişim evet) Sizin yorumunuza bakınca hem benim yorumumla hem de yazıyla ilgisiz konuları görüyorum.

    son olarak yine aynı şeyi söylemek istiyorum; (siz dahil) buyurun odanın yönetim kurulu toplantılarına gelin, çalışma gruplarına katılın, eleştirilerinizi birebir yönetime iletin. Haklarınızı sorun, öğrenin.

  • omer-yilmaz says:

    Oda çalışmalarına katılacaklara ya da Oda yönetimine aday olacaklara AKP’li olarak yaftalanmak kadar önemli bir hatırlatma daha: “Oda” yapısı son derece kinci bir mekanizmadır. Oda sicil mekanizmaları çalışmaya başlar ve eğer yönetimle ters düşerseniz bir daha Oda’dan bir ödül almanız olanaksızdır. Oda’nın etkinliklerinde konuşmacı olamazsınız. Danışma kuruluna falan çağrılmazsınız. Yarışmalarda jüri üyesi olarak ağzınızla kuş tutsanız da gösterilmezsiniz. Delege olarak yazılmazsınız. Kara listeye girdiniz mi Oda ile işiniz bitti demektir.

    İşte tam da Oda’nın en zayıf durumu da budur.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Efendim yönetim kurulları herkese açıktır. Gittik bir itiraz için. Önce dediler ki gündem dışı. Eh gündemi kim belirliyor. Önceki toplantı gelecektiniz. Peki. Şİmdi yazın bizi. Birileri dedi ki şimdi konuşsunlar. Konuşalım. Konuşturmadılar.

    Sonra dedik ki bilgi alma özgürlüğü var. Bilgi edinme kanunun ile soru soralım. Kanuni olarak cevap verilmesi gereken sürenin son son son gününde gelen cevap: Oda’nın iş meselesi. Yönetim cevaplamaz. Yani hem yazılı hem de sözlü yazılara cevap vermezler. Bunlara da vermeycekler.

    Evet.

    Öyle.

    Ben de fişlenmiş durumdayım. Muhalifiz ya. Bunları sadece iktidar yapar zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Bakın şunu anlatayım. Antep’te önceki başkan varken Gaziantep’te mimarlık fakültesi kurdum. Dekan yardımcısıyım. oda’nın Gaziantep şubesi ile aram da iyi. SketchUp dersi verecektim. BEDAVA. Öyle kötü de SU öğreticisi sayılmam ülkenin ilk ve tek SU kitabını yazdım. 3. baskısı yapılıyor. herkese ben gösterdim.

    Nasılsa Antep’teyiz bir faydamız dokunsun. Yazılım da bedava. İsteyen üye kendi bilgiseyyarına kursun gelsin. Salon ne kadar yeterse o kadar kişiye ders veririz.

    Aaaa ne oldu. Antep mi merkeze sordu ya da merkez mi Antep’e diretti bilmiyorum. İstanbul’dan bir hoca geldi. Zaten ben oradayım odanın cebinden para çıkmayacak. Yok o hocaya da para verildi uçak bileti verildi. Oda zarar etti. neden ATK (fişliyim ya) o vermesin. ha ayrıca 13 sene Mimarlar Odası’nda da ders vermişiz.

    Bu oldu vallahi. İSteyen araştırır. Keşke deseler ki yok yapmadık yalan söylüyor. Keşke.Kanıtlasam da biraz utansalar.

    Hah ben dersi veririm bedava. Beğenmezsin paralı bir daha yaparsın.

    Kızmayınız artık diyebilirim ki bu işi iyi beceririm benden daha iyi SU eğitimini verecek kişi de azdır. Yahu bedava bir de.
    Neyse

    Ne AKP ile ne CHP ile ne de başka bir parti ile ilişkim yoktur. Apolitik değilim. gerçekten beni temsil eden bir siyasi parti olursa elimi taşın altına koyarım bila bedel çalışırım.

    Gezi parkı olayları sırasında Radikal, Zaman ve Milliyet’e yazılar yazdım. Radikal (o zaman basılıyordu) 4 sayfa çıktı yazı. Zaman da defalarca çıktı. Fişlendiğimiz için herkesin okuduğu yazımızı oda görmedi. Yok saydı.

    Mimarların sorunları had safhada. Bu soruları ODA YARATMIYOR biliyoruz. Çoğu toplumsal konuda aynı fikirdeyiz ama kardeşim bir konuda basın açıklaması yaparklar. Matbu. Evet ben de yazarım onlar gibi. Siyasi bildiri sanırsın. MİMARCA bir şey yok neredeyse.

    Ayrıca Oda mütedeyyin mimar üyelerini yok saymaktadır. Evet onlar yok hükmündedir. Oda’nın SİYASİ GÖRÜŞÜ olamaz. Olmamalıdır. Mimar müslüman olamaz. Olmamalıdır.

    Halbukisi Oda müslüman, hristiyan, ateist deist ve budist farketmez kendi meslektaşını korur kollamalı, şehre ve çevreye verilen zararları kamuoyuna sunar.

    Bilirkişi eğitimleri var bir de yıllardan beri gelen paket program dersi. Başka da bir eğitim faaliyeti de yok. Eeee biz yaptık dersleri eğitimleri mahkemeye verdiler.

    verirler kazanırlar. mesleki zorunlu eğitim işinde mimarlar çaycılarını gönderdi derse soktu. Çalışmadı sistem. zorla güzellik olmaz.

    Oda sosyal medyayı kullanamaz, web sitesi dökülür. Arkitera, YEM, mimdap ve Kolokyum’a bakıyoruz haber almak için. her biri işini iyi yapıyor. Mimdap bile o kadar kısıtlı bütçeye rağmen çok daha randımanlı iş yapıyor. Oda’ya bak.

    Yahu lütfen. Lütfen 25 senedir aynı adamlar var. Hiç mi yanlışları yok. Tekadam diye kızıyorlar. Bunlar da tek ekip. Hepsi istifa etsin. Hepsi.

    Bunların artık sağlık sorunları da var kimse genç kalmıyor. Bizim de var. Biz de yaşlandık. Gençler gelsin.

    Ulusal Mimarlık Öğrencileri Buluşması Lansmanı’na gittim. oradaki en yaşlı bendim biraz da utandım. Çocuklar sağolsunlar onore ettiler gel dediler. Gittim. Yahu oturmaları kalkmaları argümanları ve hatta tartışmaları bile oldukça yerinde. Hoşuma gitti. Sadece iStanbul da değil her yerden gelmiş kendi imkanlarıyla.

    Oda onlara da destek olmuyor biliyor musunuz. Onları bile fişlemiş. Bizim kontrolümüzde değilse yardım etmeyiz diyorlar valla.

    Bu arada bir üyenin kayınvaldesi vefat eder binlerce üyeye anında mesaj. Tago’nun ortağı artık Türk olmuş mimar Tatsuyo Yamamato ölür. Taziye ya da haber yayınlanmaz. Neden çünkü fişlendi.

    Fişlenen mimar ölürse ölür. Allah rahmet eylesin (ki sanırım müslüman değildi) denmez.

    Bununla ilgili yazım. (Artkitera linki kırık ne yazık)

    http://bit.ly/1MTCivn

  • ahmet-turan-koksal says:

    Şimdi efendim

    İzninizle bir özet geçelim.

    1- Burada Oda’nın yönetimini eleştirenler ODA FİKRİNE karşı değillerdir. Tabii ki bir odamız olacak. Tabii ki bizi toplayacak, örgütleyecek. Tabii ki garip ve plansız kentleşmeye karşı çıkacak. Dava açacak. Tabii ki rant ekonomisine karşı çıkacak. Odanın sağ duyusu bizi kapsar. O yüzden ODA KAPANSIN demek gibi bir derdim yok.

    2- Bu ülke yönetimi hiçbir şeyi gözetmiyor. Bir eroinmanın nasıl her doz alma sonrası daha fazla doza ihtiyacı olursa şu andaki yönetim eroin yerine inşaat ve ihale alıyor. Her seferinde daha yüksek doz alma derdinde. Bu yüzden patlayacak diyoruz bize kızıyorlar.

    Örneğin Radikal’de şöyle bir yazı yazdım Zamanınız varsa bir göz atın. Çok uzun değil.

    http://bit.ly/1NhrPNH

    Hep de yazılarını okutuyor demeyin. Kimsenin gaztedeki makaleyi okuduğu yok. Ancak yayınlandığı zaman bir vekil ile tartışmıştık. Benim son lafım üzerine bir şey diyemedi.

    Hal böyleylen Oda’nın hırpalanması ve güçsüz bırakılması isteklerini görmüyor değiliz. Üzülüyoruz.

    3- Yine Oda hakkında sert bir yazı daha yazdım. Arkadaşlara gönderdim önce, gazeteye de haber ettim hemen basmayın diye. Onla bunla konuştum. “HAKLISIN AMA SIRASI DEĞİL” denince yayınlatmadık. Geri çektim yazıyı. Sebebi basitti. Benim yazıdan kıyamet kopmadığı belli çok önemsenecek bir şey değil ama Oda zaten dertli iken üzerine bir de ben gitmeyeyim içindi bu.

    4- Faaakkkkaaaattttttttttttt devamlı suretle hükümetin antidemokratik hallerine eleştiri getirdikçe Oda’nın bir başka halini yaptığını gördük. neredeyse aynı politika. Seçim desen %10 ile yapılır. Tek oy verme argümanı “aman dinciler gelmesin”. Kim o dinciler bildiğimiz yok keza bu yönetime muhalif herkes dinci oluyor. “Valla billa dinci değiliz” mi diyeceğiz. Hem “Dinci” ne demek. Din ile Mimarlığın sorunlarının ne ilgisi var? Ben müslüman hristiyan budist ve hatta deist bir yönetici kitlesinin olmasını tercih ederim. karışık olsun mesela. Oda’nın yarışmalarla ilgilnenen kişisi turuncu bir bezle dolaşsın Oda içinde. Ne renkli olur.

    Ya da Cuma günleri Oda’da mescitte namaz kılınsın. Bundan da rahatsız değilim.

    Sadece din ile mimarlık ilişkisi kurulmasın.

    Diyorlar ki, “işte karıştırıyorlar din temelli yönetim gelirse hak ve özgürlükler kısıtlanıyor”. Evet, o da doğrudur. Ama sırf yönetimi vermemek için “dinciler geliyor” demek dini yönetime karıştırmak olmuyor mu?

    en büyük eleştirinizi siz yürürlüğe koyuyorsunuz.

    5- Bir Oda kaldı orayı ele geçirmesin diyorsunuz da. Artık ele geçirmeye dahi tenezzül etmiyorlar farkında mısınız? Tamam oda dava açıyor. bir etkisi oluyor olmuyor ama zaten artık bir gücü kalmadı.

    Örneğin tüm şehri su basmış, içinde bir apartman var. oraya su girmemiş. Aman nem kapmasın sadece bu bina kaldı diyorsunuz. O binaya gözümüz gibi bakıyoruz diyorsunuz ama şehri su almış götürmüş. Aman benim binama başka yönetici girmesin derdindesini<. Şimdiki yönetim değişikliği olacaksa aman ıslanmış adam girmesin diye kıyamet kopartıyor. Yönetimi bırakmamak için her yol deneniyor. 6- Açıkçası Oda yönetimini ele geçirmek gibi bir derdimiz de yok. Keza o kadar güçsüzleştirildi ki, artık Oda'nın bir basın bildirisini mimarlar bile okumuyor. Aynı çünkü. Aynı basmakalıp düşünceler. Yani oda'ya baskı var anladık. Ama biraz da oda'da da suç var. Bu baskılara karşı pozitif yaptığı bir şey yok. Mağdur edebiyatı ve örgüt bildirisi gibi basın bültenleri yazıyor ancak vefat duyurusu yapıyor. Aynı şekilde eylem için adam topluyor. Eyleme çağırdığını aidat vermedi diye tehdit ediyor. Ne bu be? Önce karar ver sen bir de ondan sonra gel kafamızı karışıtır. Haydarpaşa yanarken, NTV'nin sorduğu arduvaz çatı meselesine Oda başkanı kem küm edip cevap verememişti. Çünkü basın bildirisinde hiç mimari teknik bilgi verilmiyor ki. Bilmiyor teknik konular. Hah bilmek zorunda mı? Değil. Bilen birini getir yanında illa çıkmak zorunda mısın? Çıkma televizyona. Şöyle oda başkanı gibi başkan yönetim gibi yönetim istemek arzu etmek suç mu? Gençleştirilmeli. Şimdikinden ne kadar kötü olabilir ki? 7- Ben bu istenmeyen mesajlardan kurtuldum. Ama hala devam ediyor. Kapalı bir kominiti (cemaat diyemiyorum malum) gibi birbirlerinin kayınvaldelerinin vefatlarını bilen bir avuç mimar. Yönetimi vermemek için çırpınıyor. Güçsüzleştirilmiş ne çalışan mimara, ne büro sahibine bir hayrı yok. Bir de çok siyasi. Tamam bir yönetim bir ideolojisi olabilir ama nedir yahu bu. Bizim ortak noktamız mimarlık. Tabii özgür düşünceyi savunan rant ekonomisine kendini kaptırmamış meslektaşlar. Oda ile aynı siyasi görüşü paylaşmak zorunda mıyım ben? nerede kaldı özgürlük. ben de farklı düşünüyorum. Beni yok mu sayacaksınız. Sayıyorlar. Çoğu konuda eş düşündüğümüz için fişlenmiş durumdayız. Çok da dert etmiyoruz ya. neyse. 8- her yılbaşında bu üzücü görüntüler oluyor. "MİMARLAR AÇ" bir tane sandviç için garsonu taciz ettiler diye yazıyor videonun altında. Garsonun suratına bakar mısınız http://bit.ly/1Q0uPPn

    bir dakika yahu. Aman nedir ki üç kuruş bir şey ve siz aidat vermemek için bin dereden su getiriyorsunuz diye bizi azarlarken iyi de bu görüntüler olmayıversin. Yılbaşı balosu yapmayın. Oraya bu sandviçi alamadı diye hallerden hale giren üyeleri çağırmayın. ya da daha fazla yemek koyun. doysunlar.

    neden bu görüntüleri finanse ediyorum ki. Görünen o ki yeterli içki var ama sandviç yok. ne o içkiyi (alkollü ya da alkolsüz) ya da kaşarlı veya salamlı sandviçi finanse etmek istemiyorum. O toplantıda mimarlara ne fayda sağlanıyor sizce.

    9- Daha bir sürü yanlış yönetim örneği. Kesinlikle yönetim eskidi. Evet artık yeter. Gençlere bırakın. Öyle ki yakında istenmeyen Apartman yöneticiliği gibi olacak Oda yönetimini almak. Kimse almayacak bu durumdaki bir odayı. Artık konuştuğumuz şeye bak aidat verilsin mi diyoruz.

    Ben ÇŞBakanının atanır atanmaz ilk olarak Oda’ya uğrayıp bilgi alışverişinde buldunuğu günler istiyorum yahu. ben mimarım yahu.

    Tamam ihale ve inşaat temelli kötü şehircilik politikaları suçsuz değil ama odanın bu kadar güçsüz olması 25 yıldır başta olanların suçu değil midir.

    Böyle istatistikler verilir Oda rezil olur işte. Hiç suçumuz yok derlerse. Suçu kabul etmezler. Koltuğu bırakmazlarsa.

    Ha bir de cevap veren de yok.

Bir yanıt yazın