İstanbul İçki Fabrikası Yıkılıyor!

Beykoz'da bulunan tarihi rakı fabrikası yıkılıyor.

Hatta yarısı yıkılmış olan bu erken Cumhuriyet dönemi eseri, yabancı bir mimar tarafından (ismi bilinmiyor) projelendirildi ve Cumhuriyetin ilk fabrikalarından biri olarak 1920’li yılların sonunda hizmete açıldı. Fabrika tarihi boyunca hiç zarar etmedi. Hatta kapatıldığı 2000’li yıllarda bile Türkiye’nin içki, ispirto, alkol ihtiyacının çoğunu karşılamıştı. Bölge Sultan Abdülhamid zamanında Organize Sanayi Bölgesi ilan edilmişti ve burada fabrikalar mevcuttu. 1800’lerin sonlarında mum fabrikası olan ve yabancılar tarafından işletilen binayı 1922 yılında Türkler satın almış ve burada içki üretimine başlamışlar. Atatürk’ün çok istediği rakı fabrikası 1929 yılında Hasan Hulki Bey isimli kimyager şahıstan satın alınıp projeler hazırlatılmış ve ek binalar yapılmıştır. Çok geçmeden fabrika Türkiye’nin en büyük ve tüm ihtiyacını karşılayan alkol fabrikası olmuştur.

Bu eser Beykoz’un giriş kapısı niteliğindedir ve kentle ilgili bir çok ipucu vermektedir. Binaya bakınca Beykoz görünür. Eskiden ve hatta geçen yıllarda, çevredeki dar geçitten (Burunbahçe) geçerken burnunuza hafif bir anason kokusu gelirdi ve “Beykoz’a geldik, rakı fabrikası göründü” derdik. Artık ne anason kokusu ne de fabrika var. Fabrikanın yakın zamanda tüm birimlerini ve her köşesini dolaştım. Çok önemli bir endüstriyel miras. Avrupa’da bu tür binaları cam fanusta saklıyorlar. Bizde ise içinde kazı makineleri geziyor. İnanılır gibi değil! Fabrikanın 1800’lü yıllarda eski mum fabrikasından kalma binaları mevcut, aynı zamanda içinde eski bir kilise de var. Fabrika gezim sırasında orada görevli kişi, burada bulunan bazı yapıların mum fabrikasından daha eski olduğunu söylemişti. Burası alkollü içkilerin üretiminin her aşamasını okuyabileceğiniz bir okul adeta.

Mimari proje atölyesinde hocamız H. K.’nin kulağımıza fısıldadığı “endüstriyel arkeoloji” kavramıyla hayatımızın erken döneminde yüzleştik. Hoca “Tate Modern, Silahtarağa, Sanayi Müzesi” dedi.Biraz araştırınca Avrupa’dan birçok örnekle karşılaştık. Bulduğumuz dökümanlar ve İstanbul’da yaşıyor oluşumuz bizi Beykoz-Paşabahçe aksına yönlendirdi. Buradaki endüstri envanterini çıkarınca korunması gerekli bir çok fabrika ve kalıntılarıyla karşılaştık.

Rakı dahil buradaki fabrikalar yakın tarihimize tanıklık etmiş Türkiye’deki biraz geç kalmış olan sanayi devriminin yansımalarıydı. Rakı fabrikasındaki çalışmalar sırasında çok değerli makineler, binalar ve bina kalıntılarıyla karşılaştık. Burası Cumhuriyet’ten sonra yapılmış ve çok kapsamlı bir fabrika olmasının yanında, Cumhuriyet öncesinde de hizmet veren ve gayrimüslimler tarafından işletilen mum fabrikasıydı. Mum fabrikasının bir çok binası halen orada duruyor.

Beykoz’daki endüstriyel miras rakı fabrikasıyla sınırlı değil. Yıkılan kağıt fabrikası, tuğla fabrikası, yıkılan Beykoz Dikimhanesi şu an belediyenin bulunduğu yerde bulunan eski petrol tesisleri, dekor atölyeleri, cam atölyeleri, halat fabrikası ve günümüzde de yakın geçmişe kadar faaliyet gösteren kapatıldığı zaman Beykoz halkının yoğun tepkisini çeken deri kundura şişecam ve rakı fabrikası vardı. Daha ismini bilemediğimiz bir çok fabrika İBB Şehir Rehberi eski haritalarından okunabilir.

Bu fabrikalarda insanlar evlendiler, emekli oldular, yaşadılar, öldüler. Gazinolarında, lokallerinde ve sosyal tesislerinde eğlendiler. Bir yakınımın oğlunun sünnet düğünü şu an yıkılan ve şişecam arazisinde deniz tarafında bulunan lokalde yapılmıştı. Ayrıca bu sahil o zamanlar aynı zamanda plaj olarak etkin bir biçimde kullanılıyordu. Şu an demir parmaklıklarla çevrilmiş durumda. Yani bu binaların üzerinde birçok anı ve iz var. Hepsinin söylediği şeyler var. Örneğin Beykoz’da düğün nişan kutlama yapılacağı zaman bu tesislerin lokallerinde sosyal tesislerinde Boğaz’a nazır yapılabilirdi. Bugün Beykoz’da tek bir kültür merkezi, sinema, tiyatro, düğün salonu, sosyal faaliyetlerin yürütüleceği tesis yok. İnsanlar ismi değiştirilip Necmettin Erbakan Kültür Merkezi yapılan ucube yapıya mahkum bırakılmıştır. Beykozlular artık düğünlerini başka ilçelerde yapar hale geldi. Gençler kahvelere iddia bayilerine çöreklendi işsizlik ise arttı. Üniversiteye gidememiş bir Beykozlu gencin bugün yapabileceği en iyi meslek güvenlik görevlisi olmak. Genç hanımlar Acarkent Beykoz Konakları gibi zengin yerleşkelerde hizmetçilik etmeye başladı. Bu fabrika arazisinde otel projesi yapılırsa umarım Beykoz için de bir şeyler düşünülmüştür. Beykozlular burada umarım oda görevlisi veya temizlikçi olmazlar. Bir zamanlar fabrikalarda usta, ustabaşı ve işçi olan bu halk, villallarda hizmetçilik (o da şanslılarsa çünkü buraya hizmetçilerini de dışarıdan getirenler oluyor) ,temizlik, güvenlik, çocuk bakıcılığı gibi işler yapıyorlar.

Konuyu çok dağıtmadan liköre gösterdikleri özeni rakıya göstermediklerini söyleyebilirim. Rakıyı yıktılar, ama yıkılan Beykoz’un kendisiydi. Kimliksiz bırakılmak istenilen, Beykoz’daki ilk hareketti. Keşke müteahhit burada ne yapıldığını kamuoyuyla paylaşsa ve herşey şeffaf olsa.

Önce Beykozlular bu projeyle ilgili bilgilendirilse. Beykoz’daki bir toprak parçası değil, burası aslında Beykoz’un ve Beykozluların kendisi. Araziyi satın aldık diye kimse üzerindeki kültürü, tarihi, geçmişi ve gelecegi de satın aldıklarını sanmasınlar. Burası kaç milyona satılırsa satılsın, ilk söz Beykozluların olmalıydı. En başta burası satılmamalıydı.

Anlaşılan o ki bir tarih daha kül olup yerine otel yapılacak. Sanki bu bina yıkılmadan otel yapılamazmış gibi… Ayrıca söz konusu yer, Boğaziçi öngörünüm alanında kalıyor. Bunu da geçelim, mevcut hali çok yoğun olan (belki KAKS:2) bu tarihi eseri yıkıp da yerine 0,15 emsalle ne kadar bina yapabilirsiniz? Yatırımcının burada illa ki bir hesabı vardır.

Cumartesi günü tesadüfen karşılaştım yıkımla ve Salı günü gidip yeni fotoğraflar çektim. Sami Yen’i 1 haftada yerle bir eden firmadan biraz ürkmüştüm. Rakı’yı yıkmak tabii daha zor, hafriyatı gemi ile çıkarmak zorunda kalabilirler. Yıkım hızlı ilerlemiyor ama ana binanın büyük bölümünü yıkmışlar. Kampüs içinde o kadar çok bina var ki, sesimizi bir yerlere ulaştırabilirsek belki diğer binalar için geç kalınmaz. Sadece binalarda değil içindeki makinelere ne oldu acaba? Belki de RAKI’yı kaybedeceğiz ama deri kundura ve şişe cam için bazı şeyler yapılabilir. Şişecam arazisinde 3 adet otel imarı verilmiş parsel var ve fabrikanın yıkılacağı yere otel yapılacağı söyleniyor. Deri kundura’da da konut projesi hazırlanmış ayrıca halk arasında Beykoz’a TOKİ’nin gireceği, halkın buradan sürüleceği konuşuluyor. İnsanların evlerini tadilat yapmasına izin verilmiyor öngörünümde olduğu için. Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nden akrabamın tapulu ve 1950 yılı öncesinde yapılan evi için tadilat izni almak istediğimde öngörünümde kaldığını ve kesinlikle tadilat yapılamayacağını söylediler. İçerisinde yaşlı bir kadının yaşadığı evin çatısı akıyordu, artık çöktü ve bazı duvarları yıkılmış durumda (Ev gecekondu değildi tapusu var).

Belediye Başkanımız Kadir Topbaş’a sesleniyorum: Beykoz’da yaşıyoruz, aklımıza sanki bir senaryo var da bizler ağırdan tasfiye ediliyormuşuz gibi şeyler geliyor. Tapulu olan evlerimizi tamir edemiyoruz. Beykoz’un imarı ile ilgili geliştirilen, 30 sene önce hazırlanan Ön görünüm Yasası’ndan beri hiçbir proje yok mu? Lütfen Beykoz ile ilgili düşüncelerinizi buradaki konutların fabrikaların durumunu hazırlanan projeleriniz, dökümanlarınız ve raporlarınız varsa bunları kamuoyuyla paylaşın. Kapalı kapılar ardında, bazı tepeden inme kararlar alınıp (Fener Balat – Tarlabaşı – Sulukule’de olduğu gibi…) fabrikalar kimselere sormadan yıkılıp Beykozlular buradan tasfiye edilip burada bir soylulaştırma ayıbı yaşanmasın. Sahilde gördüğümüz Range Rover Porche’lerden burnumuza kötü kokular geliyor. Beykoz halkı burada ne yapıldığını bilmek istiyor. Bu bizim en doğal hakkımız.

Etiketler

7 yorum

  • fatih-altunkaya says:

    Beykoz’da ikamet eden bir mimarlık öğrencisi olarak Rakı fabrikasının yıkılmasına gerçekten çok üzülüyorum. Hergün yanından geçerkende bu tarihi binayı nasıl yıkıyorlar diye kendime sormadan edemiyorum. Eger birgün Eminönü- Beykoz Vapuruna binerseniz Beykozun nasıl bir sanayi bölgesi olduğunu çok rahat farkedeceksinizdir. Çünkü Beykoz denizden çok farklı görünüyor.. Rakı fabrikasıyla , Şişecam Fabrikasıyla , Derikundura Fabrikasıyla gererçekten bir sanayi bölgesi.. Gerçektende yazıda bahsedildiği gibi 10-12 li yaşlarımda daha Beykozda oturmazken , Ortaçeşmede oturan annanemlere ziyarete gittiğimizde Beykoza geldiğimizi Rakı fabrikasından gelen anason kokusundan anlardım. Bu çok hoş ve güzel bir duyguydu. 2002 yılında Beykoza taşındıktan sonra öğrenimime Beykozda devam ettiğim yıllarda bir başka kapatma olayıyla karşı karşıya kaldık. Birçok arkadaşımın babalarının annelerinin çalıştığı Paşabahçede bulunan Şişe Cam fabrikası kapatıldı ve arkadaşlarımın çoğu Beykozdan ayrılmak zorunda kaldı. Bir fabrikanın kapatılması sadece firmanın verdiği kapatma kararıyla bitmiyor çevrede gelişen arkadaşlıklara dostluklara ve en önemlisi yaşamada çok büyük zararları oluyor. Bunu bire bir yaşamış biri olarak bir çok arkadaşımdan koptuğumu söyleyebilirim. Deri Kundura fabrikasının halide böyle , eskiden Türkiyenin ayakkabı ihtiyacı sadece bu fabrikadan karşılanıymuş , dedem ve dayım bu fabrikadan emekli olmuşlar .. Dedem kazan dairesinde şef , dayımsa revizyon bölümde geçirmiş ömürlerinin 35-40 yılını.. Şimdilerde ise film platosuna dönüştürülmüş durumda , en azından yıkılmamış bir şekilde ayakta duruyor ama gelecekte akibetinin Rakı fabrikasınınkiyle aynı olmayacağını kim bilebilir ki ?

  • elifcan-duygun says:

    bu binalara beton yığını demek, endüstri binalarına haksızlık olur. sonuçta bu binaların kültürel miras olduğunu düşünüyorum ki Fatih arkadaşımızın anılarına yerleşmesi, daha nice insanın belleğinde yer etmesi bunun kanıtı olarak karşımızda değil mi?
    Fabrikayı kapat otel yap, fabrikayı yık kültür merkezi yap, çayırı çimeni,ormanı, dereyi, bağı bahçeyi yak yık konut yap, sayın belediye başkanıma önerim var, kendisi de uygun görürse istanbul’u dev bir otele çevirelim. çünkü insanların barındığı, çalıştığı, yaşadığı, doğduğu,büyüdüğü ve öldüğü bir yer olmaktan çıktı, başka bir şeye dönüşmeye başladı.

  • muruvvet-gulcan-sahin says:

    Bu fabrika üzerine yüksek lisans tezi yazmış birisi olarak yapının mimarı hakkında bilgi vermek isterim. Kendisi Erken Cumhuriyet Dönemi’nde modern mimari örneği teşkil eden bir çok projenin de sahibi olan Ahsen Yapanar’dır.
    (Kaynak için bkz.: Yapanar, A., 1943. “Paşabahçe Rakı ve İspirto Fabrikası”, Arkitekt, sayı 11-12, s. 195-199.)
    Erken Cumhuriyet Dönemi’nde bir modernite projesi olarak sanayileşme politikaları, fabrikanın mimarı ve onun diğer eserleri, yer olarak Paşabahçe’nin seçimi, yerleşimde daha önce yer alan fabrikalar vs. gibi alt başlıkları da irdelemeye çalıştığım tezin tam adı “ERKEN CUMHURIYET DÖNEMI MODERNLESMESINDE BIR SANAYI YAPISI ÖRNEĞI: PASABAHÇE RAKI VE ISPIRTO FABRIKASI”dır. İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü dahilinde yazılmıştır.

  • omer-yilmaz says:

    Bu durumda Arkitera.com takımından hemen bir ek etiket bekleriz.

  • emine-merdim-yilmaz says:

    Merhaba Mürüvvet hanım,
    Bu konuya katkı koymak ister misiniz?

  • muruvvet-gulcan-sahin says:

    merhaba, tabi ki isterim. Fakat katkı derken tam olarak ne beklediğinizi izah edip beni yönlendirirseniz sevinirim. Bu bir habere ilk yorum yazışım oldu. Bu arada tezi İTÜ Maslak Mustafa İnan Kütüphanesi’nde bulabilirsiniz.

  • emine-merdim-yilmaz says:

    Tezinizden yola çıkarak belki bir değerlendirme yazısı olabilir.

Bir yanıt yazın