Barselona’da ne yapmamalı?

Dipnot Tablet Dergi yazarı Pınar Walter Barselona izlenimlerini Dipnot.tv ile paylaştı.

Barselona’yı gezmek için 3-4 gün yeter fakat benim gibi küçük çocuklarınız varsa, şehri tek başınıza geziyorsanız bu bir haftaya yayılabilir ve unutmayın cocuklar her zaman müze gezmek istemeyebiliyor. Hava güzelse ben de genelde şehrin sokaklarında yürümeyi tercih ederim. Örneğin, Picasso’nun eserlerine kendimi kaptırmışken sevgili oğlumun ilerde Picasso müzesiyle (www.museupicasso.bcn.cat) ilgili hatırlayabileceği tek şey, müzenin beyaz mermer zemini olacak, çünkü o mermer zeminde treniyle oynayıp kendini oyaladı. Şemsiye bebek arabası dediğimiz, açılır, kapanır,hafif bebek arabası çoğu müzede ve şehri yaya gezerken, oldukça işime yaradı.

Picasso Müze binasının 12.yüzyılda inşaa edildiği ve üç sarayın restorasyonundan sonra 11 Ocak 1982’de kapılarını sanatseverlere açtığı bilgisini verdikten sonra, müzede benim en çok beğendiğim eserler, sanatçının Pembe Döneme yani 1904’e kadar yaptığı eserleri oldu.

Müzeye Laietana yoluyla Princesa caddesinden ulaşıyorsaniz eğer, 200 metre kala daracık bir sokak Princesa’nin paralelinde karşınıza çıkacak ve hiç düşünmeden o sokaga yani Cotoners’e girin çünkü Barcelona’nın en iyi sanat galerilerinden Ester Arias’ın Sanat ve Çalışma Galerisi bu sokakta. Çok kibar ve yetenekli bu ressam hanımla tanışmak büyük zevkti.

www.estherarias.com web adresinden kendisi ve çalışmalarıyla ilgili bilgiler bulabilirsiniz. (Hayır, eserlerinden birini bana hediye etmedi)

Galeriden çıkıp müzeye doğru giderken gözünüze çarpan hediyelik eşya mağazaları, Picasso Müzesi ve müzenin çıkışında bulunan mağazalardan daha hesaplı aklınızın bir köşesinde bulunsun.Picasso Müzesinin bitisiğinde de Tekstil Muzesi var ama mızmızlanmaya başlayan çocuklar yüzünden o müzeyi gezemedik .Daracık caddeler arasında dolaşmak, tarihi bir binanin detaylarını incelemek,birbirinden değişik dükkanların önünden geçerek dolaşmak zevkliydi.

Yıllar önce Antalya’da bir sokak satıcısından severek aldığım kolyemin kalp şeklindeki ucunu da işte o sokaklardan birinde kaybettim. O günden beri de kalbim Barcelona’da kaldı der dururum. Birbirinden şirin rengarenk pulların, piyango biletlerinin ve numizmatiklerin satıldığı Sallan adlı dükkandan ben de kendime matadorlu ,flamenko danscıların olduğu pullar aldım ve inanin o sokakta ki kadar, aksesuar dükkanını ömrümde başka hiç bir yerde görmedim .O renk cümbüşü inanılmaz fakat İspanyol-Katalan kadınları -o kadar dükkana rağmen -yine de çok süslü değil. Bir anlam veremesem de o rengarenkliğe bayıldım ama.

Sonra meyve pazarlarındaki meyvelerin renk cümbüşü karşısında vejeteryan olmamak imkansız… İnsan izlemeye doyamıyor. Barselona yaşanabilir dinamik şehirlerden biri. Trafik derdi yok, diğer Avrupa şehirlerine göre -şimdilik- pahalı değil, harika bir metro sistemi var ve musluklardan hala su içilebiliyor .

Şehrin muhtelif yerlerinde turizm bürolari bulunuyor. http://www.barcelonaturisme.com/

Metro,otobüs ve taksiler sayesinde istediğiniz yere uygun fiyatlarla ulaşmanız mümkün fakat taksileri tercih ettiğinizde dalgınlığınızdan faydalanıp 1.90 Euro taksi açış ücreti yerine, müşterisiz gezdiği müddetçe yazan tutarı size ödetmeye kalkabilirler aman dikkat! Turistik şehir otobüslerinde promosyon iki günlük ücret karşılığında otobüslerden, aynı firmanın olmak kaydıyla, limitsiz faydalanma hakkına sahip oluyorsunuz. Barcelona’da çocuklar için parklar mevcut gitmeden önce aşağıdaki web sitelerinden istediğiniz konularda İngilizce bilgi edinmeniz mümkün, otellerde de küçük kartvizit şeklinde çok ilginç kartlar ve broşürler var.

http://www.bcn.es/english/ihome.htm Barselonaya gitmeden bu linke bir göz atmanız işe yarayabilir. Barselonalilar güleryüzlü ve oldukça yardımseverler fakat kendi dillerinde. Bu yüzden İspanyolca,Katalanca dışında sorduğunuz sorulara İspanyolca-Katalanca cevaplar almaya hazır olun.

Tapas Barları bizim mezelerin muadili olan mekanlar. (www.tapasbar.es)

Tapas Bar şubeleri, şehirde her yerde karşınıza çıkabilir. Buralarda sadece mezelerle karnınızı doyurabiliyorsunuz. Paellalari ile meshur İspanya’da, paeya bildigimiz pilav ama karışık çeşitleri olan bir pilav.Tavuklu pilav, deniz ürünlü pilav, kirmizi etli ya da vejeteryan pilav gibi isimlerle çeşitlendirilmiş. İber Jambonu ise dünyaca ünlü ve oldukça pahalı bir jambon türü, domuz eti kültürü olmayan bizler için pek birşey ifade etmeyebilir ama sadece incecik 6 dilimi için 27 Euro ödeyen turistlerin bolluğuna bakılırsa oldukça popüler.

Ayrıca havaalanında dutyfreelerde but halinde satılan bu jambonlar, butların ağırlığına göre 400-1200 Euro civarı ediyor. Sonra bizim dutyfreelerde pastırma satılmaya kalksa ne olurdu acaba diye düşüncelere daldım.

Gezdiğim müzeler ve web adreslerini asağıda sizlerle paylaşacağım.Tabii ki bu müzeleri bir günde gezip bitirmek imkansız. Çikolatadan tutun, Erotik müzesine kadar Barselona’da adım attığınız yerde kolunuza bir müze çarpıyor dersem bana inanır mısınız bilemem ama 4,5 milyonluk şehirdeki müze , galeri, sanat ve kültürel faaliyetlerin yoğunluğunu görünce bizim büyük şehirler adına utanıp üzülüyorum.

Eşimin çalıştığı şirket konferans dolayısıyla müşterileri ve gazeteciler için tanıtım kokteyllerini yat limanında bir haftalığına kiraladığı Lady Sofia Teknesinde verdiği için bizim de sürekli bir ayağımız yat limanındaydı tabii .Bu gidiş gelişlerimizden birinde Katalonya Tarih Müzesi de yolumuzun üzerinde olduğundan görme fırsatımız oldu(www. mhcat.net) ve sonrasında cal-pinxo/Palau del mar restoranında (http://www.calpinxo.com/) keyifli bir öğle yemeği yedik.Restoranı şiddetle tavsiye ederim.

www.dalibarcelona.com web adresi Barselona’daki Dali müzesiyle ilgili bilgi veriyor.Bu müzede Dali eserlerinin çok kısıtlı bir bölümü sergilenmekte ve her bölüm bir tema ile adlandırılıyor. Kadın, Deniz, Atlar, Don Kişot, Gergedan, Ünlü İspanyol piyanist Falla, Dinler gibi… Bu müze galeride çocuklar biraz korktuğu için keyifle istediğim kadar vakit geçiremedim ama web sayfalarından yararlanmak suretiyle ve müze satış mağazasından aldığım kitapla bu eksikliği giderebileceğimi düşünerek avunuyorum. Aslında Dali’nin eserleri Gala ve Salvador Vakfı tarafından Barselona’nın biraz kuzeyindeki üç merkezde toplanmış. Bu merkezler kısaca: Dali Tiyatro Müzesinin olduğu Figueres, Salvador Dali’nin Ev -Müzesinin bulunduğu Port Lligat (Yigat Limani) ve Gala Dali Saray-Ev-Müzesinin bulunduğu Pubol kasabaları. Aşağıdaki web adresinden konuyla ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmanız mümkün. www.salvador-dali.org

www.mnac.es adresinden, Ulusal Katalonya Sanat Müzesi’yle ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.Müze, Ulusal Saray binasında ve oldukça oldukça görkemli. Ulusal Katalonya Müzesi ayrıca Montjuic Parkında ve bu parkta Montjuic Şatosu bulunuyor. Yahudi Tepesi olarak adlandırılan Mountjuic Bölgesinde ünlü ressam Joan Mironun eserlerinin de sergilendiği Miro Vakfı da var. http://www.fundaciomiro-bcn.org/ Şu anda Mountjuic Bölgesinde Kalenin bir bölümü askeri müzeye dönüştürülmüş. www.macba.es web adresi de Modern Sanatlar Müzesine ait fakat hava da güzel olduğundan çocuklar için o gün tercihimi La Ramblas’in ara sokaklarında yürümek ve Akvaryumdan yana kullandim.

Akvaryum’a giderken La Ramblas’da sokak sanatcıları ,ressamlar ,çiçekciler ,küçük ev hayvanları satan seyyar dükkanlara bakarak ve arasıra başınızı etraftaki ilginç binalari görmek için kaldırarak dolanırken yankesicilere dikkat etmeyi sakın unutmayin! Ben tip itibariyle Latinolara çok benzediğim için yaptığım tüm ibişliklere rağmen bana bulaşan olmadan büyük keyif alarak gezdim Barcelona sokaklarında, kimbilir belki de iki çocukla görüp acıdılar halime bilemiyorum ama gezimize dönecek olursak, Liceu Büyük Tiyatrosu sabah saatlerinde ziyaretcilere açık, Palau Guell’i de göreyim buraya kadar gelmişken derken o caddede bizim İskender kebapcılari görünce keyfim yerine geliyor, sabahin dokuz buçuğu da olduğu için coolluğuma halel gelmesin diyerek kebap fasli yapamiyorum haliyle, sonra Placa de Reial adlı kocaman alanlı bir meydanda çocuklar güvercinleri kovalıyor, ben binaların ve meydanın ortasındaki çeşmenin fotoğrafını çekiyorum ama aklım hala kebaplarda. 2 sene kebap iskender yememenin yan etkisi sanırım!

La Ramblas’dan akvaryuma giderken ejderha ve şemsiye figürü olan binanın önünden geçerek 47 metrelik devasa Kristof Kolomb anıtına geliyoruz. Kristof Kolombun Amerika keşfinden ziyade bu boyda İskender kebabi yapsalar kesin rekorlar kitabına gireriz düşüncesiyle inceliyorum, heykel anıtı ve beş dakika sonra bir Türk Askeri gemisi görüyorum limanda bu defa, rüzgarın da etkisiyle deli gibi dalgalanan güzel bayrağımızı görünce ülkemi ne kadar özlediğimi farkediyorum. Çocuklar Türk Bayrağı gördüler diye nasıl seviniyorlar anlatamam oğlum “anne dedeye mi gidiyor onlar?” diye soruyor? Dedesi de asker ya, ben evet deyince de, el sallıyorlar içtenlikle uzaktaki gemiye ve biz Akvaryuma doğru yolumuza devam ediyoruz. Akvaryum (www.aquarium.bcn.com) çocuklar için oldukca keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yer. Penguenleri 45 dakika izleyen çocuklarimin kahkahalari, ömrüm boyunca unutamayacağım güzel anılarım arasında yerini aliyor.

Akvaryumdan sonra tekneye gidip keyif yapıyoruz ve akşam teknede iş arkadaşlarımızla ne yiyoruz bilin bakalım?Bingo! İskender Kebap… Barselona’da La Ramblas’da Palau Guell’e giden cadde Nou de la Rambla da iki tane kebapcımız var bilginize …

http://www.zoobarcelona.com/ Web adresinden ,Barselona Havyanat Bahcesiyle ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz ve en az yarım gün geçirebilirsiniz. Her tür hayvanı “merhaba nasılsın”diye üstelik…

İspanyolca da selamlayan canı istediğinde hayat hikayesini, trenlerini anlatan benim gibi çocuklariniz varsa eğer, bir günü gözden çıkarmanızı öneririm.

Çocuklar olduktan sonra haliyle, sürekli hayvanat bahçesine gider olduk ve dünyanın en iyi hayvanat bahçesi olan San Diego’da bile hayvanlarda hep aynı mutsuzluğu gözledim.Aslında aynı zamanda bilimsel merkezler olarak çalışıp soyu tükenmekte olan hayvanların neslini korumak açısından hayvanlar alemine fayda sağlıyor olsa da,hayvanlar yine de mutsuz gibi.

Sonra en son bizde ne zaman hayvanat bahçesine gittiğimi hatırlamaya çalıştım. Aklıma sadece çocukken gittiğim Ankara Atatürk Çiftliği’nde gördüğüm fille, tadını hala unutamadığım dondurma geldi. Sonra da geçenlerde yine bizim hayvanat bahçelerinden birinde, her ezanda Allah diye kükreyen Aslan’la ilgili okudugum haber!!!

Hayvanat Bahçesinden sonra soluğu, muazzam çeşmeli Şehir Parkında (Ciutadella Park) aldık. Çok görkemli ve gerçekten görülmeye değer bir park ve sonra yine birbirinden ilginç binalar (Katalonya Parlementosu,Adalet Sarayi), müzeler (Jeoloji Müzesi, Arc de Triomph ve uzaktan 142 metrelik Barselona su işleri şirketinin ofislerinin bulunduğu Modern Agbar Kulesi’ni göre göre bir sonraki istikamete yani Katalonya Müzik Sarayına doğru yola koyulduk. Amerikada bolca örneğini gördüğüm için olsa gerek, Barselona’daki modern mimari örnekleri açıkcası beni pek etkilemedi. Oysa İspanyollarla konuştuğunuzda onlar da ilk olarak size Olimpiyat Köyünü görün diyor, orası da modern mimari örnekleriyle dolu ama Allahtan insanları dinleyip kendi bildiğimi yapanlardanım.

Yolda Gaudi’nin evlerinden birini daha ve Casanova anıtını da tesadüfen görme fırsatını buldum ve geç kaldığım için Katalonya Müzik Sarayının içini gezme imkanını istemeyerek de olsa kaçırdım. Yine de dışarıdan bile oldukça hoş bir bina. İyice kararmaya başlayan havayla birlikte yine yaya olarak Cathedral’in istikametinden otelimize döndük .

Eşimin iş yemekleri ve çocukların jetlag sorunları yüzünden genelde yeme içme konusunda imdadıma atıştırmalık tapas barlar yetişti. Sizlere yine de bir iki öneride bulunabilirim. 17.yüzyıldan kalma meşhur çiftlik Can Travi Nou menüsündeki kıtır ördek sayesinde oldukça popüler turistler arasında ama trafik olduğu saatlerde ulaşım biraz vakit alabiliyor fakat sadece restoranın bahçesi ve binayı kaplayan begonvilleri görmek için bile gidilebilir. Yemek esnasında gitar çalan ve gitara Flamenko danslarıyla eşlik eden dansçılar da ortamı keyiflendiriyor.

Amerikada benzer restoranlara kıyasla pahalı sayılabilecek bu restorana gitmek yerine, Montjuic El Xalet restoranından yana da kullanabilirsiniz şansınızı, çünkü bu iki restoran aynı grubun bünyesinde. Flemenko müzik demişken, www.palaciadelflamenco.com adresinden rezervasyonunuzu yaptirarak Flemenko müzik ve dansları eşliğinde yemekli bir akşam geçirmek isteyebilirsiniz. Barselona supermarketlerinden oldukça ucuza yararlanmanız da mümkün, şayet restoranlarda oturup vakit geçirmek istemiyorsanız ayaküstü atıştıracağınız tapas barlar sandwich satan kafeler ve fastfood restoranlar fazlasıyla mevcut.

Farggi benim gündüz favori kafelerimden biri olmuştu, kışın sıcak çikolatasını tavsiye ederim. http://www.farggi.com/esp/index.html adresiyle yeme içme faslına bir nokta koyalım .

Tibidabo Eğlence Parkı kış aylarında kapalı olduğu için bu parkı görme fırsatı olmadı fakat http://www.tibidabo.es/default_eng.asp Web sayfası Barcelona’yı yaz aylarında ziyaret eden özellikle çocuklu ailelerin ilgisini çekebilir.

Antoni Gaudi’nin mimarlığını yaptığı Casa Batllo ve La Pedrera binalarının bulunduğu Passeig de Gracia Caddesinde bu binaları turla gezebileceğiniz gibi, birbirinden ünlü markalarin satis magazalarini gezip alisveris yapma imkaniniz var. Bu konuda babalarına çeken çocuklarımın alışveriş alerjisi yüzünden alışveriş yapmaya fırsat bulamasam da, dükkanların vitrinlerinde ağırlıklı olarak Fransız modacı Giambattista Valli’nin tasarladığı birbirinden ilginç kıyafetler dikkatimden kaçmadı. Tesadüfen bir kaç sene önce de eşimin getirdiği kataloglardan birinde Nokia 7373lerin yeni tasarımı (L’Amour Koleksiyon adıyla),bu modacının yaptığını hatırladım.

Barselona Gezimizi Park Güell ve La Sagrada Familia Katedrali ziyaret ederek tamamladik.Park Güell Barselona tepelerinde Gaudi’nin evinin bulunduğu ve aslında bir site inşaa etmek isteyip fakat bu düşünü gerçekleştiremediği ilginç mimarisi olan bir park. Parki gezince iyi ki burayı bahçeli bir site haline getirmemiş diyorsunuz. Rengarenk mozaikleriyle sevimli bir park yaz aylarında çok keyifli olmalı.

La Sagrada Familia Katedrali 1882 yılında yapımına başlanmış ve hala yapımı devam eden devasa bir katedral.Eserlerinde Hristiyan sembolizmini kullanmayı seven Antoni Gaudinin bu katedral inşaatında bunu uygulama imkanı bulmasına seviniyorsunuz ama insanın başını da döndürmüyor değil, incele incele bitmiyor detaylar üstelik konuyla da ilgiliyseniz Barselona tatilinin tamamını bu Katedrale ayırmanız kaçınılmaz. Mesela kuleler arasındaki Mersin ağacında güvercinler figürü ve ağacın ucundaki kırmızı haç Gaudi öldükten sonra, onun anısı için ilave edilmiş.

Katedralle ilgili bir kitapta okurken dikkatimi çekti yapımına 1882 de başlanılmış bitiş tarihi olarak 2032 ? yazılmış. Kimse ne zaman tam olarak biteceğinden emin değil ve bence biraz da şanssız bir proje. Antoni Gaudi 1926’da bir tramvayın altında kalarak öldüğünde tam da 44 yıldır bu projenin içindeymiş.

http://www.sagradafamilia.org/eng/ web sayfasindan konuyla ilgili detayli bilgiye ulaşabilirsiniz.

Gaudi’nin Katedrali bitiremediği gibi, sanirim ben de bu yazıyı bitiremiyeceğim. Zira yazdıkça aklıma bunu da yazmalıyım dediğim detaylar geliyor. Biz gidemedik ama vaktiniz olursa sizin Barselona’dan sadece 60 km uzaklıkta olan Montserrat’a gitmenizi önererek, yazımı burada bitiriyorum.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın