“Büyük Bir Binada Bir Çeşit Kentsel Plan Olması Fikrini Ortaya Attık”

7 tane Emmy Ödülü ile BDI (Broadcast Design International) Ödülü'nün sahibi olan, aynı zamanda da NTV ve CNBCe Stüdyoları'nı tasarlayan Erik Ulfers'le bir söyleşi gerçekleştirdik.

Erik Ulfers drama, müzikal, bale ve opera gösterileri adına çığır açan set ve kostüm tasarımları yaptığı Malmö Devlet Tiyatrosu’nda kariyerine başladı. Ulfers’in bu tiyatro deneyimi, çevre tasarımına olan ilgisinin tüm yönleriyle gelişmesi için mükemmel bir zemin hazırladı. Ulfers’in işleri arasında MSNBC, CNN İletişim Merkezi, CNNI London/Atlanta/Hong Kong, CNN Hava Durumu Merkezi, Anderson Cooper 360˙, Paula Zahn Now, UPN, Channel 10 Tel Aviv, VTV Vancouver B.C. ve Channel 2 Jerusalem yer alıyor. Ayrıca Ulfers ekibi ile mimari ortamlar oluşturarak New York’ta NBC Experience satış mağazası, Washington’da British Aeronautics genel müdürlük binası ve yine New York’ta Home Depot için kentsel tiyatro lobisi tasarımlarına imza attı.

Selin Biçer: İnternette sizinle ilgili araştırma yapıyordum ve http://www.clickspringdesign.com çok işime yaradı. Sitede sizi anlatan bölümde bu işlere daha çocukken merak sardığınız yazıyor. Nasıl başladınız? Size ilham veren neydi?

Erik Ulfers: Bana ilham veren ilk şey sanırım tiyatroda set tasarımcısı ve ışıkçı olarak çalışmam oldu. Orada tasarımın söylenmeye hazır bir olgu olduğunun ve bir şey anlatması gerektiğinin farkına vardım. Çok genç yaşlarımda tiyatro sayesinde öğrendim ki, tek bir alanda çalışmak istemiyorum.

Böylece bütün fikrin bir anlamı oluştu. Doğuş Yayın Grubu NTV, CNBC-E, Star TV, NTV Spor kanallarını içeren büyük bir kuruluş, izleyici ile iletişime geçmeye çalışıyor. Benim tasarımım, onların kendilerini tanıtma ve ne için uğraştıklarını anlatma amacına yardımda bulundu. Genel olarak tasarımın yaklaşımı bu yönde oldu.

Doğuş Yayın Grubu bizi aradı. Bildiğiniz gibi, daha önce televizyon stüdyoları (özellikle haber stüdyoları) gibi birçok yayın tasarımı yaptık. Buraya Doğuş Grubu’yla bir görüşme yapmak için geldik ve çok iyi anlaştık. Daha sonra bize iş teklifinde bulundular. Samimiyet çok para kazandırmaz ancak muhteşem bir yönetim sergilediler ve büyük risk aldılar. Sonuç ise herkes için gayet memnun edici oldu.

Bu binanın hikayesini biliyor musunuz? Bina, Doğuş Grubu’nun bir mülkü ve Doğuş Otomotiv tarafından bir süre kullanıldı. Bina sadece oto galerilerinin kullandığı koskoca bir mekandan oluşuyordu. Buraya ilk geldiğimde gördüğüm şey, muhteşem arabalardı. Esas sorun ise bu mekanı NTV, CNBC-E ve artık Star TV’nin ihtiyacı olan yeni stüdyolarla donatmaktı. Doğuş Grubu, NTV ve bir Amerikan şirketinin imtiyazında olan CNBC-E hakkında çok kapsamlı araştırmalar yaptık. Bunlar çok saygı duyulan ve iyi bilinen kuruluşlar. Daha önemlisi burada haberin ve hikayenin nasıl aktarıldığına ve izleyiciyle nasıl iletişim kurduklarına tutkuyla bağlı, çok yetenekli insanlarla tanıştım. Çok açık, dürüst ve şeffaflığın hakim olduğunu fark ettim.

Ayrıca bu insanlar kapkaranlık bir kutuya hapsolmuş durumdaydılar. İş hayatına dair ya da tipik haber olsa da, haber bir anda ortaya çıkıyor ve bu durumu şeffaflaştırabilmek riskli bir iş. Çünkü haberlerin prodüksiyonu bu karanlık kutularda gerçekleşiyor.

Bunun gibi büyük bir binada bir çeşit kentsel plan olması fikrini ortaya attık. Binada bir meydan ve bütün kuruluşu birbirine bağlayan anıtsal bir merdiven var. Binanın içinde aktif bir demokrasi yaratma niyetiyle bu işe başladık. Bu sayede hem izleyici hem de izlenenler neler olduğunu görebilecekti. Bu oldukça ilgi çekici bir hareket haline geldi. Şehrin içinde bir sokak kenarında kurulmuş stüdyolarda olduğu gibi gözükecekti.

SB: NTV’nin bir zamanlar Taksim Meydanı’nda bu şekilde işleyen stüdyoları vardı.

EU: Evet, aynı tür bir hareket. Ancak bu sefer insanlara kuruluşla ilgili daha sıcakkanlı ve içten bir izlenim verecekti. Bilmiyorum fark ettiniz mi, burada tüm detayları kaydeden robotik kameralar var. Bu sayede olay sadece NTV, CNBC-e, Star TV ya da dergilerden çıkıp çok güçlü editöryel bir kuruluşun seyrine olanak sağlıyor.

Burada aynı zamanda projenin genel müteahhitliğini üstlenen Midek Mingü ile birlikte çalıştık. Basitçe biz stüdyoların etrafını saran zarfları tasarladık ve onlar da kalan mekanların tasarımını gerçekleştirdiler. Muhteşem bir iş birliği oldu.


Fotoğraf: Uğur Ceylan

SB: Daha önce hiç İstanbul’da iş almış mıydınız?

EU: Hayır, bu bir ilk oldu bizim için ve kente çılgınca aşık oldum. Proje boyunca tam 16 kez İstanbul’u ziyaret ettim, bu da oldukça sık oldu. Firmanın sahibiyim ve burada çalışmak benim seçimim oldu. Çok fazla proje alıyoruz ama bunun benim büyük işlerimden biri olacağını biliyordum ve bu deneyim çok eğlenceliydi.

Ve Star TV de Doğuş Yayın Grubu’nun bünyesine dahil oldu ve iki stüdyo daha tasarladık.

SB: Star TV için de aynı tasarım konseptini mi izleyeceksiniz?

EU: Bu sefer biraz farklı olacak. Star TV, insanların rahatlıkla görebileceği duvarları camdan oluşan bir katta bulunacak. Diğer stüdyolar kadar şeffaf olmayacak. Star TV’nin daha kendine özgü bir iletişim amacı var. Daha tanımlı bir izleyici kitlesine sahipler. Bu yüzden tasarım daha özenli olmalı.

Ayrıca aslında küp olan kutulara baktığınızda ortamdaki farklı hararetleri yansıtıyorlar. Bu masif LED duvarlar bir çeşit barometreye dönüşüyor. Eğer bir son dakika haberi yayınlanıyorsa, bütün bina bir uyarı verirmişcesine kırmızı renkle kaplanıyor ve parametrik bir manzara sizi karşılıyor. Van Depremi sırasında burada değildim, fakat ilk kez gerçekleştiğinde tüm bina kıpkırmızı oldu.

Bu çok ilginç bir hale geliyor, tıpkı haberler hatta hayat gibi…

Ayrıca burada çok yetenekli, aklı zehir gibi çalışan bir sürü kişi var. Onların iyi görüneceği ve aralarında iletişime olanak verecek bir mekan yarattık.

Buradaki ortamı yaratırken yeni teknolojilerden oldukça fazla yararlandık. Stüdyoları saran editöryel alanlar var. Kamera insanları haberi hazırlarken görüntülüyor ve izleyici bunun tamamını deneyimliyor.

SB: Haberi hazırlayan kişilerin bu denli bir şeffaflıktan rahatsız olabileceğini düşündünüz mü?

EU: Bence bu çok normal, kamera önünde ve arkasında olanlar için rahat davranmak daha kolay. Bir sürü insan da bunu yapıyor. Hareketlerine biraz daha dikkat etmeliler, sonuçta onlar da elbet alışacaklar ve bu hayatlarının bir parçası haline gelecek. Asıl ilginç olan bu ölçülüp biçilemeyek bir durum olması. Bazen kuruluşla işbirliği halinde olup çevrenin kültürü değiştirmesine katkıda bulunmak gerek. Bu oldukça hassas bir yönetim şekli. Kapalı olmak istemiyoruz, tam tersine açık bir diyalog içinde olmayı tercih ediyoruz. Bu çok dürüst bir tutum ve bu fikir içinde bütünlüğü barındırıyor.

SB: NTV genel olarak bu tutumu ile bilinen televizyon kanalları arasında yer alıyor.

EU: Evet, bu da şeffaflığın bir parçası. Eğer birisi saklanırsa, orada ne yaptığı merak edilir.

SB: Merak ettim, proje başlangıcında NTV size bir ön bilgi verdi mi?

EU: Ön bilgi çok iyi hazırlanmıştı, genel anlamda dergi, radyo ve televizyon gibi etkili editöryel alanların birleşmesi fikrinden oluşuyordu. Hepsi aynı yerde bir arada toplansa ne olurdu? Nasıl görünürdü?

“Şeffaf” gibi kelimelerin geçtiğini de hatırlıyorum. Sadece özgür bir kuruluş gibi gözükmektense imtiyaz hakkına sahip olduklarının bilinmesini de istediler. Çünkü bir radyonun kalitesi televizyon kanalının kalitesini etkiliyor. Hepsi birbirine bağlı durumda. Acaba hepsinin bir araya gelmiş halini hiç gören var mı?

SB: Türkiye’de olduğunu hiç görmedim.

EU: Ben de. Benim için araştırma çok büyük önem taşıyor. Bu sayede tasarım süreci daha kolay bir hal alıyor. Bu projeyle birlikte çok fazla şey öğrenmiş olduk.

SB: Stüdyoların tasarımı için ne kadar süre harcandı?

EU: İşi alalı tam 16 ay oldu. Bunun yaklaşık 3 ayında tasarımı tamamladık ve daha sonra Midek Mingü ile çalışmaya başladık. Bütün süre boyunca mekanların birbirine bağlanması için çok yakın bir iş birliği içine girdik. İnşaat fevkalede hızlı ve gördüğüm nadir iyi kaliteye sahip biçimde gerçekleşti.

SB: Tasarım sürecini anlatabilir misiniz?

EU: Çok iyi bir soru, çünkü biz çok fazla sayıda yayın ve pazarlama amaçlı mekanlar tasarlıyoruz. Teknoloji bizim en önemli araçlarımızdan biri. Fikrimizi gerçekleştirmemize yardımcı olan danışmanlarla tasarım süreci boyunca çalışıyoruz. Böylece tasarımın işleyeceğinden emin oluyoruz. 3 farklı ekiple çalışarak birçok projeyi tamamladık. Midek Mingü ile iş birliği içinde olduk, tüm inşai işler onlar tarafından yapıldı.

Tasarım olgunlaştıktan sonra bazı değişiklikler yaptık ve nihai perspektifleri hazırladık. İnşaat hemen başladı ve her safhasında burada bulunduk. Lensten kaynaklanan sorunları çözmek için inşaat tamamlanınca kameraları içeri soktuk. Kameradan baktığınızda her şey bambaşka gözükür. Aydınlatmaya bağlı olarak renkler ve dokular farklı algılanır. Ayrıca kadrajı da ayarlamak gerekir. Bazen tasarım tamamlanıp kameralar çalışmaya başlayınca nefesinizi tutup beklersiniz. Göze çok iyi gözüken bir şeyin yayın sırasında da iyi gözükmesi gerekir.

SB: Çok iyi bir gözünüz olduğunu söyleyebiliriz…

EU: Ben yaşlı bir adamım ve uzun süredir etraftayım.

İşin komik tarafı ise teknoloji böylesine hızlı ilerlerken bile ne olursa olsun hiçbir zaman emin olamazsınız. Bu arada teknolojiden bahsetmişken, yeni donamımlara sahip ancak nasıl kullanacağı bilinmeyen çok sayıda insan var. Doğuş Yayın Grubu’nda bu konuda kendilerini doğru ifade edebilen çok bilgili ve yetenekli insanlar çalışıyor.


Fotoğraf: Uğur Ceylan

SB: Burada sizinle buluşmadan hemen önce, saatlere olan tutkunuz hakkında soru sormayı düşünmüştüm. Bu söyleşide anladım ki detaylara karşı bir düşkünlüğünüz var. Bu detayları bir araya getirme ve her şeyi düşünme beceriniz olduğunu gördüm.

EU: Bu biraz utanç verici, ama bunu kabul edebilirim. Çocukluğumdan beri saatlere karşı bir merakım var. Bunu anlatmak oldukça zor, belki de patalojik ya da psikiyatrik bir şey. Saat yapmak benim için çok sakinleştirici bir iş. Clickspring Design da bir tür saat aslında.

SB: Kolunuzdaki saati siz mi yaptınız?

EU: Ne yazık ki hayır. İyi bir saat takmalıyım.

SB: Çok teşekkür ediyorum.

EU: Benim için bir zevkti.

Etiketler

Bir yanıt yazın