“Banka binaları, kent belleğinin oluşumunda önemli bir rol oynuyor”

Seda Özen Bilgili ile yaptığımız söyleşide, Türkiye İş Bankası'na ait yapıların ve Banka'nın tasarım çizgisinin detaylıca analiz edildiği "Memleketin İktisadi Binası – Türkiye İş Bankası" kitabından söz ettik.

Ada Umay Cansız: İş Bankası’na ait öne çıkan yapıların hemen hemen hepsine yer verdiğiniz ve anlatımı mesleki deneyiminizle zenginleştirdiğiniz bir arşiv kitabı hazırladınız Memleketin İktisadi Binası: Türkiye İş Bankası Tarihine Mimari Bir Bakış. Giriş bölümünde tüm Türkiye’de hatta dünyanın çeşitli ülkelerinde iz bırakan bu kurumu, bir beden ve uzuvlarına benzeterek tanımlıyorsunuz. Bu tanımdan bile çok kapsamlı ve derin bir araştırma alanına sahip olduğunu anlayabiliyoruz. Kitabı hazırlamaya karar verme ve sonrasındaki araştırma sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Seda Özen Bilgili:Kitap teklifi, bankanın kuruluşunun 100. yılı nedeniyle İş Sanat Genel Müdürlüğü’nden geldi. Bu fırsatla, İş Sanat’a teşekkürlerimi tekrar sunmak isterim. Özel bir görevdi, zordu, çok çalışmayı gerektirdi.

Akademik yayınlar, Arkitekt dergisi, Milli Kütüphane, Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet gazetesi arşivi, Harita Genel Müdürlüğü arşivi gibi çeşitli arşivlerle çalıştım. Sözlü tarih çalışmalarım oldu. Sosyal medyada ilçelerle, şehirlerle ilgili kurulmuş ve eski fotoğrafların paylaşıldığı gruplara üye oldum. Birçok şehirde yerel mimari mirası korumayı kendine görev edinmiş kıymetli kişilerle tanıştım, yardım aldım. Çok sayıda kitap edindim. Bir süre sonra bu belgelere ulaşmak ve bir mimari hikâye oluşturmak kadar, kitaba nasıl bir editoryal yön vereceğimiz konusu ağır bastı.

“Şube mimarisine getirdiği sistematik ve rasyonel çözümlerle, Türkiye’de modern mimari pratiğine önemli bir referans noktası sundu”

Ada Umay Cansız: Kitabı, İş Bankası’nın; “işleyiş/iletişim mimarisini”, kent dokusunu ve kurum kimliğini bu denli özenli analiz edip hemen hemen tüm yapılara sirayet etmiş bir tasarım anlayışı yaratmasına hayranlık duyarak okudum.

1999 yılında kurum tarafından hazırlanan Tasarım İlkeleri ve Uygulama Detayları Kitabı ile kapsamlı bir kurumsal kimlik çalışması yürütülmüş. Oluşturulan bu kimliği şu sözlerle ifade etmişsiniz; “Yüz yıl boyunca bilinçli olarak ‘binalardan herhangi birinin üzerindeki levhayı okumaya lüzum kalmadan üslubundan İş Bankası olduğunun anlaşılması’ ilkesinin dışına çıkıldığına ya da karşı bir fikir oluşturulduğuna dair bir veriye rastlamak neredeyse olanaksızdır.”

Özenle oluşturulan bu tasarım çizgisinin Türkiye mimarlık tarihine nasıl katkıları olduğunu düşünüyorsunuz?

Seda Özen Bilgili: Türkiye İş Bankası, yalnızca finans dünyasında değil, mimari kimliği ve kent dokusuna kattığı değerle de Türkiye’de iz bırakan kurumlardan biri. Mimari politikası, farklı dönemlerin üslup özelliklerini benimserken kurumsal kimliğini koruyan bir yapı anlayışına dayanıyor. Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’ndan modernist ve postmodern yaklaşımlara kadar geniş bir stil yelpazesinde şekillenen banka binaları, kent belleğinin oluşumunda önemli bir rol oynuyor.

İş Bankası, şube mimarisine getirdiği sistematik ve rasyonel çözümlerle, Türkiye’de modern mimari pratiğine önemli bir referans noktası sundu. Sadece büyük şehirlerde değil, Anadolu’nun dört bir yanında açtığı şubelerle, ülkenin mimari coğrafyasına katkı sağladı. 1930’lardan itibaren benimsenen standartlaşma anlayışı, Cumhuriyet’in erken yıllarında kamu yapılarında görülen kurumsal bütünlükle paralellik gösterdi ve bankacılık mimarisinde sürdürülebilir bir kimlik oluşturmanın başarılı örneklerinden biri oldu.

Kitapta ele aldığım İş Bankası’nın Sistematik Şube Tasarımı yaklaşımı ise 2000’li yılların teknolojik ve toplumsal dönüşümlerine uyum sağlamak amacıyla başlatılmıştı. Caddebostan ve Çayyolu şubelerinde pilot uygulamaları yapılan sistem, kurumsal kimliği destekleyen, işlevsel ve estetik çözümler sunan bir tasarım ilkesi ortaya koymuştu. Bu proje, İş Bankası’nın şube mimarisine ortak bir kimlik kazandırmayı hedefliyordu. Dış cephelerde kumlanmış taş kaplama, iç mekânda ise ihtiyaca göre şekillendirilebilen modüler sistemler kullanılarak sürdürülebilir ve kalıcı bir mimari anlayış oluşturulmuştu.

Ayrıca, zaman içinde değişen kadro yapısına (gişe, müşteri temsilcisi, operasyon) uyum sağlayacak şekilde, birbirine dönüşebilen esnek mobilya tasarımları geliştirilmişti. Böylece şubeler, banka operasyonlarının değişen dinamiklerine kolayca adapte olabilen, fonksiyonel ve uzun ömürlü mekânlar haline gelmişti.

Banka sonraki yıllarında da iç ve dış mekân bütünlüğünü korumayı sürdürdü; bugün aynı dili konuşan yüzlerce İş Bankası şubesi bulunuyor.

“Çağdaş olanı yakalama konusunda belirgin bir tutku var”

Ada Umay Cansız: İş Bankası yapıları, yıllar içerisinde birçok mimari gelişmeye öncülük ediyor. Bunlar arasında;

– Mimar Giulio Mongeri’nin Türkiye İş Bankası Üçüncü Genel Müdürlük Binası’nda Türkiye’deki ilk “betonarme kazık” uygulamalarından birini hayata geçirmesini,

– Yine Mimar Giulio Mongeri’nin Rönesans ve Birinci Ulusal Mimarlık Üslubu’nu birleştirerek yarattığı özgün stili İş Bankası yapılarında uygulamasını,

– 1931-1974 yılları arasında kullanılan İzmir Şube Binası’nda, Türkiye’nin bilinen ilk “betonarme kazık temel sisteminin” uygulanmasını,

-Kadıköy Şubesi’nin cephesinde ilk “polikromi” uygulamalarından birinin yapılmasını,

– Yenicami (İstanbul) Şubesi’nde Türkiye’deki ilk “fotoselli-harekete duyarlı kapı” uygulamasının yapılmasını,

– Günümüzde hâlâ İş Bankası Genel Müdürlüğü olarak kullanılan yapı kompleksinin, Türkiye’de “akıllı yapı” özelliğine sahip ilk projelerden olmasını sayabiliriz.

Kurumun bunca önemli dönüm noktasına ev sahipliği yapabilmesinin sebebi sizce nedir?

Seda Özen Bilgili: Kurum, mimarlık alanındaki bu dönüm noktalarına dönemin en iyi mimarlarıyla çalışarak ulaşmış. Ancak sürecin tamamen mimarlara bırakıldığını düşünmemek gerekir. İş Bankası, kendi işleyişini iyi bilen bir kurum olarak, şube müdürlerine de tasarım sürecinde söz hakkı tanımış. Müdürler, gelen taslak projeleri yörenin sosyolojisi, alışkanlıkları ve güvenlik mimarisi gibi unsurlar açısından değerlendirerek görüşlerini bildirmiş.

1929’da tamamlanan Ulus’taki Üçüncü Genel Müdürlük binası ve 1930’daki İzmir Şubesi’nde betonarme kazık sisteminin kullanılması beni gerçekten şaşırttı. Günümüzde bile zemin iyileştirme disiplinine yeterince önem verilmezken, o dönemin mimar ve mühendislerinin bu teknikleri uygulaması ve belediyelerde bu projeleri inceleyip revizyon isteyen teknik ekiplerin bulunması, mimarlık ve inşa tarih anlatımızda mutlaka yer bulmalı.

Belgeleri incelerken, Banka’nın “bu alanda ilk olmalıyız, en yüksek binayı biz inşa etmeliyiz” gibi iddialı taleplerde bulunduğuna dair bir iz görmedim. Ancak çağdaş olanı yakalama konusunda belirgin bir tutku var. Bununla birlikte, İş Bankası maddi kaynaklarını dikkatle yöneten bir kurum. Tüm mimari uygulamalar, bir sorunu çözmek, işlevselliği artırmak ve teknolojik gelişmelere ayak uydurmak amacıyla gerçekleştirilmiş. Bu denge, bankanın mimarlık anlayışını güçlü ve sürdürülebilir kılan en önemli unsurlardan biri olmuş.

“Mustafa Kemal Atatürk, Mudanya’da gemiyi ziyaret etmiş ve sergiyi ‘muvaffak olmuş bir eser’ olarak değerlendirmiş”

Ada Umay Cansız: 1926 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından onaylanan bir “seyyar şube” uygulaması yapılmış. Seyr-i Sefain İdaresi’nin en büyük gemilerinden Karadeniz Vapuru yüzer bir sergi salonuna dönüştürülerek Avrupa sularında genç Türkiye Cumhuriyeti temsil edilmiş. Bu seyyar şubenin hikayesini bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Seda Özen Bilgili:1926 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün onayıyla hayata geçirilen Karadeniz Vapuru Seyyar Sergisi, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik ve kültürel gücünü Avrupa’da tanıtma amacı taşıyan öncü bir projeydi. Bu proje kapsamında, Seyr-i Sefain İdaresi’nin en büyük gemilerinden biri olan Karadeniz Vapuru, bir yüzer sergi salonuna dönüştürüldü ve Avrupa limanlarını ziyaret ederek Türkiye’yi tanıttı​.

Bu vapurda, Türkiye İş Bankası’nın ilk seyyar şubesi de kuruldu. Bu şube, sergiye gelen tüccarlara çek düzenleme, havale kabul etme, vekâleten satış yapma ve para değiştirme gibi bankacılık hizmetleri sunuyordu​. İş Bankası’nın burada yer alması, genç Cumhuriyet’in finansal gücünü ve ticari potansiyelini göstermek açısından büyük bir stratejik adımdı.

Vapurun dönüşüm süreci, Haliç Tersanesi’nde Mimar Asım Kömürcüoğlu ve Mimar Naci Cemal Bey (Meltem) tarafından yürütüldü. İç mekân tasarımında ise Sanâyi-i Nefîse Mektebi öğrencilerinin eserleri kullanıldı. Gemiye özel tasarlanmış sergi salonları, reyonlar, vitrinler ve banko düzenlemeleri eklendi. İş Bankası şubesinin dekorasyonunu ise dönemin ünlü iç mimarı Selahattin Refik üstlendi​.

12 Haziran 1926’da Galata Rıhtımı’ndan hareket eden Karadeniz Vapuru, 86 gün süren yolculuğu boyunca Avrupa’nın birçok şehrine uğrayarak Türkiye’yi tanıttı. Mustafa Kemal Atatürk, Mudanya’da gemiyi ziyaret etmiş ve sergiyi “muvaffak olmuş bir eser” olarak değerlendirmiş​.

Karadeniz Vapuru ve içindeki İş Bankası şubesi, genç Cumhuriyet’in dünyaya açılma vizyonunun en önemli göstergelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Bu proje, Türkiye’de modern bankacılığın evrimi açısından da önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Ada Umay Cansız: Sıradaki soruya kitaptan bir alıntı ile başlamak istiyorum:

“Adana, Tarsus ve Mersin şubeleri, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na hazırlık olarak ışıklarla süslenecek, ayrıca İş Bankası’nın inisiyali olan İ (sarı renkte), Ş (kırmızı renkte) harfleri iki metre boyunda, yapı cephelerinde uygulanacaktı… Nitekim Arkitekt dergisinin 1932 yılı temmuz ayı sayısında yapılan tanıtımda: ‘binanın üstünde mevcut elektrikli ‘İş Bankası’ yazısı denizden gözükmektedir,’ ifadesine yer verilmiştir. Gerek iç yazışmalarda gerekse kamuya dönük bir takdimde bu detaydan bahsedilmesi, bankanın mimari anlayışında temsiliyetin yerini bir kez daha hatırlatır.”

Bu bağlamda mimari odağındaki özenli çalışmalarda temsiliyetin yeri etkili olmuş diyebilir miyiz? Bu ilişki hakkında neler düşünüyorsunuz?

Seda Özen Bilgili:Kitabı mimarlık tarihi açısından sınırlamaya çalıştık. Mimari eserlerle bütünleşmiş inisyallere değinmek isterdim, elimdeki belge ve fotoğrafları da bu doğrultuda tasnifledim. Hem kitabın hacminin artacak olması hem de bir parça grafik alana geçtiğinden ötürü; pencere parmaklıklarında, giriş kapılarında, masalarda, cephe yüzeylerinde, tabelalarda, bina üstlerinde kullanılan İŞ inisyallerine değinme fırsatım olmadı. Aslında bunların üretim süreci de bir emek istiyordu. Mimarlar, İŞ inisyallerini elle çizerek gönderiyor ve müteahhitler yerel ustalara bu harfleri uygulatıyordu. Kesinlikle temsilin çok önemli bir parçası ve banka bu konuda büyük bir özen gösteriyor.

“Koleksiyonun temel amacı, Türk resim sanatını desteklemek, sanatçıları teşvik etmek ve kültürel mirası koruyarak gelecek nesillere aktarmaktır”

Ada Umay Cansız: Türkiye İş Bankası yapılarında sanata da büyük bir önem verilmiş. Kitapta bahsettiğiniz gibi kurum, sergi alanlarında kendi pavyonlarıyla boy gösterdiği gibi şube binalarını da sergi alanı haline getirmiş. Hatta Ankara’da yer alan Dördüncü Genel Müdürlük Binası’na baştan sanat yapıtlarının entegre edilmesi planlanmış ve bunun için bir yarışma açılmış. Bu örnekleri de göz önünde bulundurarak kurumun sanatla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seda Özen Bilgili: Cumhuriyet’in ideallerinin gerçeğe dönüşmesinde en önemli aktörlerden biri olan İş Bankası, Galatasaray Sergileri ve İzmir Fuarı’nda her zaman güçlü bir şekilde yer almış, sergi alanlarında kendi pavyonlarıyla boy göstermiştir. Bu süreçte, Cumhuriyet döneminin ilk sergi tasarımcısı, kamu yapılarının iç mekân tasarımcısı ve koleksiyonerlerinden biri olarak tanımlayabileceğimiz Selahattin Refik’in katkıları büyük olmuştur.

Erken dönemlerde, İş Bankası şube vitrinleri de sergi alanı olarak değerlendirilmiştir. Beyoğlu Şubesi, ilk olarak Luvr Apartmanı’nda, ardından Mısır Apartmanı’nda ve son olarak Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin açıldığı Baudouy (Bodvi) binasında faaliyet göstermiştir. Arşiv fotoğraflarında, Luvr ve Mısır apartmanlarının cephelerinin bankanın tasarruf çalışmaları, kumbaralar ve iştiraklerinin tanıtımı için kullanıldığını görmek mümkündür. 1954 yılında düzenlenen bir yarışma sonucu Muhlis Türkmen tarafından tasarlanan Galatasaray Şubesi ise modern bir anlayışla inşa edilmiştir. Bu şubenin Arkitekt dergisinde yayımlanan proje ve fotoğraflarında, giriş holünde İş Bankası’nın iştiraklerinden Paşabahçe, Şişecam ve İpekiş fabrikalarının ürünlerinin sergilendiği vitrinler ile oturma gruplarının yer aldığı görülmektedir.

1930’ların sonunda İş Bankası tarafından oluşturulmaya başlanan sanat koleksiyonu, bugün 2.700’den fazla esere ulaşmıştır. Koleksiyonun temel amacı, Türk resim sanatını desteklemek, sanatçıları teşvik etmek ve kültürel mirası koruyarak gelecek nesillere aktarmaktır. 2000 yılında İş Sanat’ın kurulmasıyla birlikte banka, yalnızca sanatı desteklemekle kalmamış, müzelerin oluşumuna katkı sağlamış ve büyük sanat etkinliklerine ev sahipliği yaparak kültürel yaşamın önemli bir parçası haline gelmiştir.

“Zamanla daha fazla belgeye ulaşıp aklımda kalan bazı fotoğrafların izini sürmek isterim”

Ada Umay Cansız: Kitabın sonundaki sözlerinizle ileriye dönük çalışmalarla ilgili bir pencere aralıyorsunuz:

“Bu kitabın, kurumların geçmişlerinin iç içe geçtikleri, kenetlendikleri toplumsal süreçleri ortaya koymakta ne kadar zengin kaynaklar olduklarını hatırlatmasını umut ediyorum… Bu hikâye hâlâ yazılmakta, yeni çalışmalar devamını getirecektir.”

İlerleyen süreçte bizi neler bekliyor? Önümüzdeki günlerde hem bu proje özelinde hem de diğer alanlarda başlamayı ya da tamamlamayı planladığınız başka projeler var mı?

Seda Özen Bilgili: Bu kitaba başlarken, İş Bankası’nın iştirakleri konusu da oldukça zengin olduğu için, onu başka bir yayında çalışmayı düşünmüştük. Belki bir gün İş Bankası’nın iştiraklerinin mimari üretimlerini ele alırız.

Bizim kitabımıza da zamanla, daha fazla şubenin hikâyesini ekleyebiliriz. Ülkenin dört köşesinde her dönem, mimari kimliği olan binalar inşa etmiş bir kurumun hikâyesini daha zengin şekilde anlatabilirsem çok sevinirim. İş Bankası, şube açacağı yerleri belirlerken hem ekonomik hem de mekânsal sürdürülebilirlik ilkelerine dayanan bir strateji izliyordu. Yeni bir şube açmadan önce İş Bankası, önce kiralama modelini uygulayarak bir bölgede kalıcı olup olmayacağını test eder, ardından ekonomik sürdürülebilirliği kanıtlanmış yerlerde bina inşa etmeyi tercih ederdi. Dolayısıyla, bir şehirde veya ilçedeki şubenin hikayesini araştırırken önce kiralık olanlar, sonra inşa ettirilen bina olmak üzere çok sayıda binayı takip etmek gerekiyor. Zamanla daha fazla belgeye ulaşıp aklımda kalan bazı fotoğrafların izini sürmek isterim.

İş Bankası’nın Tarihine Mimari Bir Bakış: Memleketin İktisadi Binası

Bir yanıt yazın