Pilgrims’ House

Yapı KAOS Architects tarafından tasarlandı.

Sami Rintali, Pilgrims’ House’u şu şekilde tarif ediyor: Bina, kendisine yaklaşılırken peyzajın içindeki görünüşü ve içine girildiğinde görülenle ile, oldukça bütüncül bir his veriyor. Konumundan detaylarına, kullanılan kumaşlardan teknolojik çözümlere kadar, bütün elemanlar birbirleriyle uyumlu çalışıyor. Ortaçağ konseptinin, aşırı romantik olmayan, başarılı bir soyutlaması. Yeni olanı ve eskiyi temsil edeni, akılcıl ve dengeli bir şekilde görebiliyoruz. Oldukça pozitif izlenim veren bir yapı.

Güneydoğu Estonya’da bir gezgin, Pisua Nehri’nin oyduğu eski buzul vadilerinin yokuşlarından yukarı tırmanırsa, 14. yüzyıldan kalma bir kalenin kalıntılarının, eski bir meyhanenin ve modern Pilgrims’ House’un dahil olduğu bir yapılar kompleksiyle karşılaşacaktır. Vastseliina’daki Piskoposluk Kalesi, tarihle iç içe geçmiş bir mekandır.

Kale, 1353 yılında gerçekleşen bir mucizeden sonra popüler bir hac güzergahı olmuş; şimdilerde ise orta çağ yaşam şeklinin sergilenmesi için korunmaya devam ediyor. KAOs Mimarlık tarafından 2018 yılında tasarlanan The Pilgrims’ House, kaledeki yapılar topluluğuna eklendi.

The Pilgrims’ House’un konsepti; yapının tarihi konumu, pitoresk manzara ve haccın meditatif dünyasıyla şekilleniyor. Ev eğime oturuyor ve kaleden kalanların görüntüsünü kapatmayacak şekilde tasarlanıyor. Modern bina, eskiye gösterdiği saygı ve yazın yeşillikler tarafından sarılarak perdelenmesi, kale kalıntılarından uzağa uzanarak vadideki dereye devam etmesiyle ayırt edilebilir bir yapı.

KAOS Mimarlık için bu bina, tarihi bir atmosferi taklit etmek ile modern gereklere cevap vermek arasında dengelenmiş bir mimari vizyona yapılan bir haç yolculuğu. Bu yolculuk orta çağ dokunuşuyla -yüksek tavanlar ve kapılar, gizli nişler, tuğla duvarlar, sıvalı duvarlar ile- sonuçlanıyor. Çoğunlukla sağır olan duvarlardaki pencere açıklıkları dışarıdaki manzaraya açıklıyor. Pilgrims’ House’un kırmızıya çalan kahverengi cephesi, kale kalıntılarının kırmızı tuğlaları ve granit rengiyle aynı tonu yakalamaya çalışıyor.

Yapının genel tek renkli estetiği eskinin ve yeninin kaynaşmasını sağlıyor. Duvarlardaki siyah-beyaz grafikler eski gravürleri andırıyor.

Pilgrims’ House orta çağ hayatına bir bakış sağlarken, estetik bir ifade yanında, üzerine düşünme için de fırsat sunuyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın