Katılımcı (PDG Mimarlar), Büyükada Çarşı Camii Mimari Fikir Projesi Yarışması

İnsan ne zaman kıbleye yönelir? Namaz vakti…

İstanbulluların metropol hayatından kaçışının vazgeçilmez “yer”lerindendir Adalar. Tarihin tozlu raflarında pek çok ünlü kahramanı ağırlamış ve Mübadele gibi tarihi olaylara ev sahipliği yapmış Adalar, kozmopolit nüfusu ve her biri kendine özgü ancak benzer olan kapalı devre yaşamlarıyla kentin birer uydusu halindedir. Kendiliğinden oluşmuş bu uydu kentlerin en büyüğü ve resmi merkezi ise Büyükada’dır.

Büyükada’da var olan mevcut 4 cami ihtiyacı karşılayamamaktadır; bu yüzden yeni bir caminin tasarlanması ada halkı tarafından talep edilmiştir. Mevcutta bulunan ancak kıbleye yönelmeyen bir caminin yerine yenisinin tasarlanması konusu gündeme gelmiştir.

Cami yapıları ile ilgili oluşturulmuş kabuller, mekan kalitesinden çok, şablon haline gelmiş ve belleklerde ezber oluşmuş yapısal elemanlarla doludur. Bu kabuller dönemin teknolojik zorunluluklardan kaynaklanmaktayken günümüzde neden yaptığımızı bilmeden oluşturduğumuz tabulara dönüşmüştür.

Büyükada Çarşısı’na komşu konumdaki arsa alanı, adanın İstanbul’a dönen kıyısında yer almaktadır. Bu yüzden önerilen cami yapısı adaya özgü mimari dokuya uyum sağlayan ve buna yeni bir yorum getirmeyi amaçlayan “açık cami” anlayışını benimsemektedir. Açık cami, isteyenin istediği yerde ibadet etmesine izin veren ve sokakla iç içe geçmiş bir toplanma alanını tanımlamaktadır. Örneğin Cuma namazlarında sıklıkla karşılaştığımız cemaatin sokaklara taşması ve kıble yönünü koruyamaması durumu burada döner paneller sayesinde ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. Paneller kıble yönüne dönüp dışarıda olma durumunu içeride olma durumuna getirmektedir.

Ayrıca bu paneller düşey bahçe gibi tasarlanmış ve sokak dokusunda bir duvar etkisinden çok bahçe etkisi oluşturulmak istenmiştir.

Büyükada Çarşı Camii için önerilen bu projenin amacı bir ibadet mekânının asıl işlevi olan huzurun temsil edilmesidir. Bu temsil su ve yeşil öğeleriyle tasarımın her yönüyle karşımıza çıkmaktadır. En üst kattan aşağı akan su öğesi ile ibadet eden kişinin, namaz kılarken huzur bulması ile mekan algısının ve hissiyatının artmasını sağlaması hedeflenmiştir.

Cami strüktür tasarımında önemli yere sahip olan kubbelerin, süreç içerisinde simgesel değerleri de artmıştır. Algıda sağladığı ön yargı ve simgesel değerler göz önünde tutularak günışığı kullanımına ve iklimlendirmeye cevap verecek bir kubbe tasarımına gidilmiştir. Ayrıca “sahip olunan en büyük kubbe gök kubbedir” söylemi sorgulanarak, tasarımda kullanıcının bu deneyimlemeyi algılaması için yapılacak farklılaşma üzerinde durulmuştur.

Cami 2 ana hacimden oluşmaktadır; sabit alt kütle ve hareketli üst kütle. Alttaki kütle sadece namaz vakitlerinde değil, günlük yaşamda (cemaat ile kılınmadığı zaman dilimlerinde) ibadeti gerçekleştirmek için ‘bilindik’ kıbleye yönelmiş saf düzenine sahiptir. Namaz kılınırken ‘saf düzeni’ önemlidir. ‘Açık’ cami olarak tanımladığımız alt bölümde her kot kendi safını oluşturmaktadır. Böylece saf düzeninin bozulmasının da önüne geçilmektedir. Üst kütle ise yön açısından sıkıntılı mevcut duruma bir çözüm olarak ibadet edenin yerine ibadethanenin günde 5 vakit kıbleye yönelmesi amaçlanmış ve mekân ile strüktür kurgusu bu doğrultuda düşünülmüştür. Böylece yapı bir ‘insan’ gibi ibadet zamanlarında kıbleye yönelmektedir.

Zemin kat ile bodrum kata yayılan alt kütlede servis ve hizmet alanları mevcut yapıya bitişik konumda çözülmüştür. Kontrollü geçişin sağlandığı açık sokak ile ana ibadet alanından kopmaktadır. Hizmet ve servis alanları olarak tanımlanan mekânlardan müezzin odası, teknik oda, temizlik odası, kadınların kullanacağı abdesthane ve wc ile düşey sirkülasyon elemanları olan merdiven ve asansör -3.50 kotunda konumlanmıştır. Caminin ana ibadet mekânına sokakla hem zemin olan ±0.00 kotundan girilmektedir. Yapının köşe parselde yer alması, ana ibadet mekânı ile kadın mahfili girişleri için bir avantaj olarak kullanılmıştır. Ana ibadet mekânı bir amfi şeklinde düşünülmüştür; giriş kotu olan ±0.00 kotundan -3.60 kotuna kadar inen bu amfinin ana ölçü birimi seccade boyutudur. 110 cm’lik namaza duruş mesafesini her bir kademede sırasıyla 10 cm genişliğindeki su oluğu ve basamak izlemektedir. Ana ibadet mekânında kullanılan su öğesi projenin asıl amacı olan huzur fikrinin temsillerinden biridir. Su olukları sayesinde bu mekân ışık ve hava almaktadır. Oluklarda kullanılacak suyun kaynağının yapıda depolanan yağmur suyu olması öngörülmektedir.

Ayrı girişe sahip kadın mahfili 2 kata yayılmıştır; zemin kotunda kendi alanını kullanırken amfi biçiminde çözülmüş ana ibadet mekânının altına da yerleşmektedir. Bodrum katta kadın mahfilinin kendine bir girişi bulunmaktadır. Bodrum katta sokak kotundaki açık koridorun izi korunmuştur.

Yapı sokak ile sahili buluşturan ve ek işlevleri besleyen korunaklı bir koridora sahiptir; bu koridor ile bodrum katta olduğu gibi servis ve hizmet alanları (erkekler için abdesthane ve WC, imam odası, danışma bürosu ve düşey sirkülasyon elemanları) komşu yapıya bitişik halde çözülmüştür ve ana ibadet mekânı ile kadın mahfili yine bu kotta yer almaktadır. Cephede yer alan döner yeşil paneller mekânların ihtiyaç duyduğu ışık ve havanın içeri alınmasına yardımcı olurken aynı zamanda projenin asıl işlevi olarak düşünülen huzur verme olgusuna da hizmet etmektedir. Bu paneller çelik, cam gibi yapı malzemeleri ile doğal bitkilerin kaynaşmasına mahal verme amacını taşımaktadır.

Ayakkabılık caminin içindeyken kadın ve erkek mekânlarını birbirinden ayıran bölücü bir elemanken aynı zamanda dışarı uzanan kısmı yönelimi tamamlayarak arka park bölümünde “açık cami” anlayışını destekleyen son cemaat mahaline dönüşmektedir. Ayakkabılığın bittiği nokta özel bir isim almaktadır: Beden Duvarı.

İstanbul’dan bakıldığında siluete giren bu cami yapısının mevcut dokuya uyum sağlayan bir proje olması hedeflenmiştir. Daha önce belirtildiği gibi iki ana hacimden oluşan yapının üst kütlesi kıbleye yönelme işlevini yerine getirmek için dönme hareketi yapmaktadır.

Sahilden basamaklarla direkt ulaşılan üst kütle ibadet işlevini yerine getirirken aynı zamanda arka cemaat ve seyir terası olarak kullanılacak alanları da barındırmaktadır. Bu kottaki ibadet mekânı alt katta amfileşen ana ibadet mekânı ile oluşturulan galeri boşluğu ile görsel birlik sağlamaktadır. Çatıda yer alan ışıklık ana ibadet mekânının doğal ışık kaynaklarından birini oluşturmaktadır.

Üst kütle sadece hareketli olmasıyla değil aynı zamanda cephe kaplama malzemesi ile de alttaki hacimden ayırt edilmektedir. Bir alüminyum cephe sistemi düşünün. Temelde basit, sade panellerden oluşuyor. Ancak güneş ışığı (veya suni ışık) üzerine düştüğünde tamamen değişerek bir görsele dönüşüyor. Ombrae sistemi ile istediğiniz büyüklükte bir cephe alanında herhangi bir görseli elde edebilirsiniz. Işığın yansıyarak gözümüze ulaşması prensibi ile çalışan Ombrae sisteminde hiçbir lens, lamine katmanlar, desenli boya ya da mürekkep kullanmıyor. Materyal görselin kendisi.

Eski kabartma oymacılığı ve hiyerogliflerin 21. yüzyıldaki karşılığı. Bu teknoloji heykeltıraş Roderick Quin’in hayatı boyunca yaptığı sanatsal çalışmalardan evrildi, gelişti. Bu teknoloji kullanılarak herhangi bir görsel; cama, metale, betona, binaya ister küçücük ister bir bina kadar büyük bir alana dönüştürülerek uygulanabilir. Sonuç duyusal anlamda aktif bir yüzey: Yüzey-imge, ışık-gölge, izleyici-uzay arasında değişen ilişkilerin dinamik dalgası.

Minare kuzeyi ve kıbleyi işaret eden heykelsi bir simgeselliğe sahip olacak biçimde tasarlanmıştır.

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın