Katılımcı, Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ve Yakın Çevresi Mimari Proje Yarışması

Mimarlık bir insan etkinliğidir. Mimarlığı anlamak ve değerlendirmek için insan doğasını dolayısıyla toplumu iyi anlamak ve tanımak bir ön koşuldur. – Ferhan Yürekli

Yapının mimari kurgusu oluşturulmadan önce; etkileşime açık, sürekliliği sağlayan, bütüncül bir yaklaşıma sahip, dayatmacı bir sistemden ziyade yaratıcı/yenilikçi, sınırları eriyen, hoca ve öğrenciyi ayrıştırmayarak ilişkilerini güçlendiren bir eğitim anlayışı odak alınarak yola çıkılmıştır. Bu çerçevede mimarlık fakültesinin tasarımında; eğitimin sadece iç mekânla sınırlı kalmadığı, kullanıcıların yapı ile bağ kurduğu ve fakültenin sosyal bir odak noktası olarak işlediği bir anlayış benimsenmiştir.

Bu noktada fakültenin konumlandığı yerin özelliklerinden bahsetmekte fayda vardır. Bahsedilen tasarım anlayışının gereksinimleri doğrultusunda; yarışma sınırı içerisinde kalan, kampüste yoğun olarak kullanılan farklı aksların kesiştiği, kampüs yaşantısıyla sosyal açıdan karşılıklı fayda ilişkisi (zenginleştirme) kurabilecek, kot farkını kullanarak meydanlaşmalara imkân veren, mevcut durumda kaldırabilir atıl tenis kortlarının olduğu alan seçilmiştir.

Arazinin morfolojik yapısına bağlı gelişen ormanların ve onlara özgü flora ve faunasının, habitat alanlarının korunması ve devam ettirilmesi büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla kampüs genelindeki yeşil varlığının korunarak kullanılması ve geliştirilmesi, yapılaşma alanının seçiminde önemli bir kriter olmuştur. Yarışma sınırları içerisinde güney yönünde, mevcut kampüs yapılaşmasının dışında kalan alan küçük müdahalelerle doğa parkı olarak kurgulanırken, yapılaşma için seçilen alanın çevresindeki göl ve mevcut kullanım alanlarının ortaya koyduğu özgün kimliği de korunarak yapıyla birlikte yeniden kampüse kazandırılıp, yapının doğa ile bütünleşmesi hedeflenmiştir. Bu bütünleşme açısından bir diğer önemli nokta ise; kampüsün kuzey batısında bulunan girişinden başlayan yaya yolunun fakültenin önüne kadar devam ettirilerek; yaya aksının trafik ile bozulmamasının sağlanmasıdır. Bu sayede kademe kademe fakülteye taşınan yeşil doku; araç yolu ile kesilmeden daha bütüncül olarak kurgulanmıştır. Yaya kullanımına sunulan bu yol ile mevcut aks kuvvetlendirilmiştir. Yapıya yönelirken, göl çevresi ile doğrudan ilişki kuracak şekilde çok işlevli bir eleman olarak tasarlanan yeşil alan, bu sayede araç ile kesintiye uğramadan yapının önüne de taşınmıştır. Alanın mevcut topografyasının sağladığı kotları kullanarak, kademeler ile kullanıcılar için sosyal bir mekân oluşturmuştur.

Cengiz Bektaş‘ın önemli bir tasarımı olan ve dolayısıyla gün içinde çok fazla insan yükünü barındıran mevcut omurga, yol çözümleri ve sosyal çevre açısından problemler yaşamaktadır. Bu omurga kampüs içindeki stratejik noktalara yakın olarak konumlanmasına rağmen lokal ölçekte bağlantı karmaşası içindedir. Bu sorun kullanıcı yoğunluğunun homojen dağılmasına engel olmuş ve kullanıcı gereksinimlerine uygun işlev konusunda yetersiz kalan sosyal alanların yaşamamasına neden olmuştur. Bu ulaşım aksına dâhil olan kullanıcıların yarı kapalı ve kısa süreli bekleme alanlarına; buluşma, oyalanma ve aktivite noktalarıyla beraber; tüm kullanıcıların kesişmesine izin verecek kültürel faaliyetler ve bu faaliyetler için kurgulanmış mekânlara ihtiyaçları vardır. Mevcut örtü sisteminin ve yapıların beraber çalışamaması, peyzaj açısından önem taşıyan rekratif alanları güçlendiren kent mobilyaları eksikliği, yaya ulaşım sistemine ilişkin sorunlar giderilmesi amaçlanmıştır.

Kampüs yapıları arasında sirkülasyonu sağlayan gezi aksı oluşturulması ve bu aksın üzerindeki boşluklarının “buluşma ve etkinlik mekanları” olarak değerlendirilmesi düşünülmüştür. Bu omurgayı kullanan; fakültelere ulaşan kullanıcılar, transit kullanıcılar ve rekreasyon ya da promenand amaçlı kullanıcıların “tanımlanmış yol”u silikleştirmesi ile kampüsün farklı fonksiyon özellikleriyle öne çıkan yapı ve alanlarının rotalaşması kurgulanmıştır. Rota üzerinde bulunan boşluklar ise farklı kullanıcı profilleri için kentsel zemin oluşturacak karşılaşma ve buluşma noktaları olarak düşünülmüştür. Bu zeminler esnek kent mobilyaları, kullanıcıların alanı farklı kotlardan deneyimleyebilmeleri, mekan organizasyonuna doğrudan katılması ve kendine ait geçici mekanlar yaratmasıyla aktif hale getirilmiştir.

Yapının tasarım aşamasında, arazi topoğrafyasının olanaklarını da kullanarak, parçalı fakat bütüncül bir yaklaşım benimsenmiştir. Kesintisiz sirkülasyonun önemi göz önünde bulundurularak kurgulanan parçalı yapı, meydanlaşmaya olanak sağlarken, oluşan kesişimler ile de yapıda bireyselleşebilen farklı sosyal mekânlar oluşturmaktadır. Yapı içinde ve dışında yaratılan mekansal açıdan farklı zenginliğe sahip noktalar, kullanıcıda bellek oluşturmaktadır. Dış mekânda oluşturulan koridorlar, meydanlar, yapının geri çekilmesi ile oluşturulan ara kesitler ile yapının oluşturduğu bellek kuvvetlenmektedir. Proje genelinde yaratılan açık, yarı-açık alanlar ve kapalı alanlar ile bir denge sağlanmış, şeffaf ve geçirimsiz yüzeylerle kontrast yaratılarak, farklı kotlar ve mekanlar arasında görsel ve bağlamsal ilişkiler kurulması amaçlanmıştır. Bunlara ek olarak proje; istenilen etaplı uygulama kurgusuna da parçalı yapısı ile uyum sağlamaktadır. Koridor ve köprüler ile sirkülasyonun devamlılığı sağlanarak etaplar birbirine bağlanmıştır.

Yapının kurgusu ve konumu ile gölün çevresindeki parkın yapıya yönelmesi; birbiriyle bağlantılı olan / (besleyen) yeşil doku ve kampüs hayatının yoğunluğunun kademeli olarak yapı iç meydanlarına sıçramasına imkân vermiştir. Oluşturulan bu iç meydanlar ile mimarlık fakültesi için öngörülen eğitim anlayışına uygun, yaşayan bir yapı tasarlanması amaçlanmıştır. Fakülte öğrencilerinin yanı sıra, kampüsün diğer fakültelerinin kullanıcılarının da bir araya gelebilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri alanlar yaratılmak istenmiştir. Kampüs öğrencilerin fakülte öğrencileriyle iletişimlerini ve sosyal yaşamlarını destekleyecek ara kesitler ve iç ortamlar oluşturularak farklı deneyimlere olanak sağlayan bir yapı olma fikri benimsenmiştir.

Tek kottan girişin kullanıcı algısında yaratabileceği ölçek problemi, farklı kotlardan erişim ile dengelenmeye çalışılmıştır. Yapının farklı kotlarında oluşturulan avlu ve teraslarla; iç ve dış mekan arasındaki sınırlar silikleştirilmiştir. Yapıdaki tasarım stüdyoları kurgulanırken farklı sayı ve işlevlere cevap verebilecek; esnek bir kurgu benimsenmiştir. Bahsedilen eğitim anlayışı çerçevesinde, stüdyoları ayrı ayrı kurgulamak yerine, gerekli durumlarda ayrılabilecek bütüncül, öğrencilerin birbiri ile etkileşimde olduğu, açık bir eğitimin benimsendiği büyük stüdyolar kurgulanmıştır. Stüdyoların sadece tanımlanan alanda değil, gerek avlularla, gerek teraslarla, gerek ise sirkülasyon alanları ile birebir ilişki kurarak bir bütün gibi çalışması amaçlanmıştır. Böylelikle stüdyoların sadece derslerin yapıldığı alanlar değil, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin benimsediği, kimlik sahibi mekânlar olması amaçlanmıştır. Özel amaçlı stüdyolarında olabileceği öngörülerek; yapının bu amaca da hizmet etmesi açısından tek modüllük stüdyolar da önerilmiştir.  Yapının iç mekân kurgusu açısından bir diğer önemli noktası, öğretim elemanı ve öğretim üyeleri ile öğrencileri ayırmayan bir anlayışın benimsenmesidir. Fakülte içindeki öğretim elemanı ve öğretim üyesi odalarının ayrı bir alanda kurgulanması yerine, derslikler ve stüdyolarla iç içe, ortak mekânların kullanıldığı bir yerleşim uygulanmıştır.

Tasarımda önem verilen bir diğer nokta; ışığın yapının içine alınması olmuştur. Stüdyolarda doğal ışığın verimli bir şekilde kullanılması için büyük pencereler tanımlanmıştır. -5 kotunda toprak altında kalan alanlardaki stüdyolara ışık alımının sağlanması ve stüdyolar için özelleşen mekânlar yaratmak adına geniş avlular açılmıştır. Böylelikle hem doğal ışıktan yararlanılmış hem de iç ve dış mekânlar stüdyoların kullanımına sunulmuştur. Aynı yaklaşım binanın farklı kotlarında da uygulanarak doğal ışık ve havalandırmadan yararlanılmıştır. Kullanılan teras ve avlular ile doğal havalandırma; ışık ile birlikte bir başka kazanım olarak ortaya çıkmaktadır.

Benimsenen yaklaşım çerçevesinde sadece derslik ve stüdyolarda sınırlı kalmayan eğitim; yapının farklı noktalarına da yayılmıştır. Serbest çalışma alanları, galeriler, sergi alanları, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kullanımına açık olan; güncel yayınları ve dergileri takip edebilecekleri bir süreli yayınlar kütüphanesi önerilmiştir. Bu serbest çalışma ve sergi alanları; sirkülasyon alanları ile iç içe geçmiş bir bütün olarak tanımlanmıştır. Sirkülasyon alanları bina içi dolaşımı sağlamanın yanında, çeşitli amaçlara hizmet eden alanlar olarak farklılaşmaktadır. Bu sebeple sirkülasyon alanlarının kurgusunda geniş koridorlar yaratılmıştır. Stüdyoların da bu alanları gerek sergi, gerek ise toplanma alanı olarak kullanmalarını benimseyen yaklaşım ile; birbiri ile bağ kuran mekanlar dizileri yaratılmak istenmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın