Katılımcı, Liget Etnografya Müzesi Yarışması

MİMARİ PROJE RAPORU

Kültür insanları bir arada tutan, ayrılmazlık ve tarihsel devamlılık sağlayan bir kavramdır. Bu devamlılığı sağlamak söz konusu olduğunda, geçmişle oluşturulan ilişkinin korunması önem arz eder.
Müzede sergilenen objeler gibi, tasarım aşamasında yeri yırtarak yükselen kütleler yerleştirilmiş ve yer ile ilişki halindeki arkeolojik bulgulara göndermede bulunulmuştur. Kütlelerin arasında 40 metre yüksekliğiyle baskın olarak ortaya çıkan kulenin en üst katında seyir terası bulunmaktadır. Kulenin varlığı müzenin insan ölçeğinde şehirdeki farklı noktalardan fark edilebilir olmasını sağlamıştır. Buna ek olarak kuledeki dikey sirkülasyon kullanılırken, kullanıcının şehri cephe malzemesinde açılan farklı boyuttaki aralıklardan izlemesi de görsel algının hareketle birlikte değişmesini amaçlamıştır.

Okside bakır kaplı cephe malzemesi, biraz modası geçmiş, çizik ve bozulan yapısıyla yerden yükselen kalıntıları andıran kütlelerle bir ilişki kurmak adına tercih edilmiştir. Kütleler retrospektif olmasa da kullanılan ana malzemeyle ve mimari dil ile birlikte geçmişle bugün arasında bir ilişki kurulmuştur.

Yeri yırtarak yükselen kütleler ve kabuk sayesinde açık ve yarı açık mekanların ortaya çıkması sağlanmıştır. Kabuk üzerinde kütleler arasında oluşturulan sürekli ve açık mekanlar, halka açık rekreasyon alanları olarak düşünülmüştür. Bu mekanlar parkla görsel ve fiziksel olarak da ilişki içerisindedir.

Farklı kotlarda yerleştirilen prizmalar kullanılarak müze kentsel bağlam ilişkisi kurulmuştur. Buna ek olarak, Kabul tasarım aşamasında peyzaj ve park ile birleştirilmiştir. Böylece, müze park(doğa) ve şehrin kendisi(yapılı çevre) arasında bir bağlantı veya bir kesişme noktası olarak kabul edilmiştir

Arazi iki yönde yapılı çevre ile doğrudan ilişkilidir. Dózsa György Sokak ve Ajtósi Dürer Bulvarı arazi ve yapılı çevre arasındaki kesin sınırlardır. Müzenin diğer bir cephesi yüzünü şehir parkına yani doğal çevreye dönmüştür. Heroes Meydanı yaya trafiği dikkate alınarak arazinin en önemli yönü olarak tespit edilmiştir. Dozsa György Sokağının ve Ajtósi Dürer Bulvarının kesişim noktası ile park arasındaki güçlü aks da dikkate alınmıştır. Bu kısımda kütleler birbirinden ayrılmış ve kabuk altında yarı açık bir geçiş noktası oluşturulmuştur. Bu sayede yapılı çevre ve park arasında bir ilişki kurulmuştur

Park ile şehir arasındaki fiziksel ilişkiyi ve görsel iletişimi mümkün kılabilmek için, kütleler birbirinden ayrık bir biçimde yerleştirilmişlerdir. Bununla birlikte, kütleler Dózsa György Sokağı ve Ajtósi Dürer Bulvarı sınırları ve belirlenen ana akslar dikkate alınarak rotasyona uğratılmışlardır. Yapılan bu rotasyonlar sayesinde prizmalar arasında boşluklar oluşturulmuştur. Bu boşluklar korunaklı yarı açık mekânlar olarak bina programında yer almışlardır (çocuk müzesi oyun alanı, restoran kısmında parkla direkt ilişki içerisindeki yarı açık alan).

Bu yarı açık mekanlara ek olarak, kabuk üzerinde büyük bir rekreasyon alanı interaktif etkinliklerin gerçekleştirebilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Bu açık mekânların tasarımı esnasında parkla olan ilişki de dikkate alınmıştır. Değişik kullanıcı grupları için performans alanları ve aktivite mekânları oluşturulmuştur. Değişik fonksiyonlara cevap verebilecek bu mekânlar şehir hayatında sosyal ilişkiyi ve paylaşımı da artıracaktır. Ki bu ideal sosyal müzenin tanımına uygun bir yaklaşımdır.

Bu tanıma uygun olarak müze tasarım aşamasında müze, sadece sergilerin gezilebileceği kapalı bir mekan değil, yarı açık, açık ve kapalı sosyal mekanlarıyla yaşayan bir mekan olmasına öncelik verilmiştir. Müzenin kentteki çekim noktalarından biri olması amaçlanmıştır. Müzenin, ziyaretçilere çekici gelmesi kent yaşamına katkı sağlayacaktır. Müze için yukarıda belirtilen özellikler, statik ve cansız bir müze yerine dinamik, aktif ve canlı bir müze oluşturur. Müzenin statik doğasına rağmen, tasarım yaklaşımı şehrin dinamizmi ile bu statik yapıyı birleştirmektedir.

Geçmiş ile kurduğu görsel ilişkiyi müzeden çıktığı anda geride bırakan ziyaretçi, dışarıda kültürün muhafazasına ve gelişmesine katkıda bulunan açık ve yarı açık rekreasyon ve performans alanlarıyla karşılaşır, Kendinin bu mekanlardaki etkinliklerin içinde bulur. Böylece, geçmişin, şimdiki zamanın ve geleceğin bir arada var oluşu başlar.

Etiketler

Bir yanıt yazın