Eşdeğer Ödül, 2016 YTONG Mimari Fikir Yarışması

MİMARİ RAPOR

Akdeniz, Dünya üzerindeki sulak alanların yüzölçümü olarak yüzde 0.8’lik kısmı fakat aynı zamanda kültürel ve politik olarak gezegenin en yoğun, en aktif, en çalkantılı denizi ve tarih öncesi devirlerden bugüne kadar uygarlıkların kesișim noktası, bir tür kültürler arası bağlayıcı ya da sınır tanımlayıcı düzlem olageldi. Zaman zaman bu havza Yunan șehir devletleri tarafından çevrildi kimi zaman ise Roma İmparatorluğu tarafından Mare Nostrum olarak adlandırıldı. Söz konusu olan on bin yıllık bir tarih ve en az kadim Çin uygarlığı kadar eski olan uygarlıklar olunca karșımıza onlarca yoğun katman çıkıyor. Braudel’in tanımlamasıyla Akdeniz’i çevreleyen üç köklü uygarlık ( Batı – Hristiyan, İslam , Yunan – Ortodoks ) var bu uygarlıkların tarih boyunca Akdeniz üzerinde bıraktıkları görünmez izler, șüphesiz ki bugün geldiğimiz noktadaki ayrıșmanın ve tüm gerilimlerin öncülleri. Tüm bu gerilimlerin ve çalkantılı politik ilișkilerin arasında özellikle de yakın tarihte mülteci mezarlığına dönmüș bir deniz üzerinde geleceğe dair yașam biçimlerini, Akdeniz’in kadim göçerlerinin devamı sayılabilecek bugünün göçmenleri üzerinden hayal etmenin heyecanı ile migrapolisi olușturduk.

Migrapolis bireysel seyehat ve yașam alanı sunan modüler birimlerin gözle gorülür bir altyapı olmadan bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor. Açık denizin tabula rasa niteliğini bozmadan, yine onun akıșkanlığı ve geçiciliği ile uyum içerisinde manyetik dalgalardan oluşan bir altyapı sistemi her bir birime istediği anda ve yerde sisteme eklemlenebilme özgürlüğü tanıyor.

Eğrisel çizgiler halinde birbirine eklemlenerek birbirinden farklı boyutlarda ve ișlevlerde merkezler etrafında kümelenen birimlerin gerektirdiği sınırlı enkesitte kamusal alan olușturma meselesine toplum tasviri üzerinden cevaplar bulmaya çalıștık. Akdeniz gibi durmaksızın çatıșan çıkarlar ve sınır karmașaları ile dolu bir su kütlesi üzerinde, hatta tam olarak tarihi doğu-batı ekseninin geçtiği yerde sınırsız bir toplum hayalinin politik açıdan olduğu kadar mimarlık disiplininin iç dinamikleri açısından da kayda değer olduğunu düşünüyoruz.

Etiketler

Bir yanıt yazın