4. Mansiyon, Mimar Sinan Müzesi ve Mimarlık Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması

Burası Sinan Mahallesi…

Ağırnas Silüeti

Ağırnas… Sinan’ın doğduğu, büyüdüğü yer, Sinan’ı yaratan coğrafya…

‘’Taş, bu bölgenin kaderi. Katlanmak zorunda kaldığı koşulları umutla ve emekle yaşam ustalığına dönüştüren insanların coğrafyası burası. Dini, dili, inancı ne olursa olsun binlerce yıldır bu toprakların öyküsü hep benzer biçimde yazılmış. Coğrafyanın insanı, insanın kültürü biçimlendirdiği zaman akışının içinde kimlik bulan nice dehadan biridir Koca Sinan. Tıpkı Ahlat’ın taş ustalarını sabırla yetiştiren bilgenin Süphan ve Nemrut dağları olması gibi, Erciyes ve Hasan dağları da Sinan’a sessizce el vermiştir.’’

Esas Yaklaşım

Burası Sinan mahallesi…

Sinanın yollar boyu uzanan hikayesinin, adım adım, sokak sokak anlatıldığı yer…

Duvarlar vardır, her şeye rağmen duyabilmek için o duvarların söyleyemediklerini, zarı yırtıp zihindeki duvarı kaldırmak gerekir; duvarla aranda olan esas duvarları… Umutla ve emekle örülen duvarlar, yaşlanmış duvarlar, içine koku, neşe, hüzün sinen duvarlar… İşte Koca Sinan’ın bütün hikayesi buradadır. Dokunmayı, dinlemeyi, izlemeyi, Anadolu’nun birçok yerinde bizlere başka şeyler anlatmaya çalışan o duvarların dilinden anlamayı başarabilirsek o zaman insanlara bugün, burada Sinan’ı, Mimar Sinan’ı, Yurttaş Sinan’ı, Çocuk Sinan’ı anlatmayı becerebilirdik.

Bir sokaktan sızıyorsunuz kütleye doğru, alçaklı yüksekli duvarlar eşliğinde… Ağırnasın o yerel mahalle dokusu, o naif, alçakgönüllü ama ağır başlı duruşu, doğum heyecanını yüklüyor içinize, Sinan’ın doğduğu sokakları anlatırcasına oradalar. Sonra genişçe bir mekana düşüyorsunuz. Tüm o sokakları geride bırakarak. Ah Koca Sinan! Mahareti, yükü omuzlarından büyük, usta Sinan…

Hemen önünde bir avlu, sonra yaşlı bir ağaç, sahiplenmiş tüm müzeyi, gölgesinde bir su akıyor, ‘Suna’ çeşmesi… Ağaç suyla buluşmuş bu sefer, Sinan’ın Suna’yla buluştuğu meydan çeşmesinde gibi…

‘’…Sinan’ın her yaptığı çeşmeden suları akıttığı vakit, Suna’nın oraya gelmesini özlemiştir…’’ Bu özlemi dindirmeye çalışır gibi su akar akar akar…

Burası Sinan mahallesi; içinde dersliklerin, kahvehanelerin, kütüphanenin, avluların sokaklarla bağlandığı…

Koca Sinan’ın en büyük ustası Erciyes’in, hiçbir sabah eksik olmayan selamıyla yapıyı parlatması tamamlıyor tüm noksanlıkları… Sergiyi gezerken her aralıktan kendini gösterip bir posta hatırlatır güzelliğini, erdemini, Sinan’ın en güzel ilhamını…

Mekanların ihtişamı, anlattıklarının önüne geçmemeli. Hoş, geçemez de zaten ya! Koca bir birikimi anlatan duvarlar, yüklendiği sorumluluğun farkındadır. Öyle ağırdırlar, öyle sert basarlar yere, yücelmek değil; yüceltmektir bu sefer mekandaki görevleri, o ağır, taş sergi duvarlarının…

Mimarı Yaklaşım

Tasarım, dört bir yandan, sokak aralarından sağladığı geçirgenlikle, zemin katı; duvarlar ve peyzajla bütünleştirir.

Tıpkı bir mahalle dokusu, bir külliye oluşumu gibi, zemin katın farklı sokak aralarından, dersliklere, kütüphaneye, atölyelere, kafeye, fuayeye, ortak etkinlik alanı ile çok amaçlı salona ve oradan da tüm mekanların çıktığı avluya erişilir.

Tüm mekanların gerek avluyla gerek dışarısıyla bağlantısı, hem doğal ışık ve havayı almalarını sağlar hem de peyzajla doğrudan ilişki kurarak mahalle mekanlarının kapı önü kültürünü yaşatmayı amaçlar. Atölyenin önünde duvara yaslanmış resim çizen çocuk, kafenin önünde duvara oturup kahvesini yudumlayan yaşlı bir adam, fuayeye düşmeden önce açık havadaki duvarlarda sergilenenleri izleyerek yürüyen bir kadın, avluda Suna Çeşmesinden su içen bir genç, duvar boşluklarına yuva yapmış kuşlar belki de buranın aktörleri ve onlarla tamamlanacak Koca Sinan Mahallesi.

Güneyde açık otopark ve araç yolu aksına bakan eser kabul birimleri, müze yapısının yola en yakın kütlesinde yer alarak eserlerin asıl sergi mekanı ve galerilerin yer aldığı bir üst kata çıkarılmasını sağlar.

Ziyaretçileri içinse bu alana erişim, fuayeye girdikten sonra danışma ve bilet ofisinin ardından iki duvarın arasından çıkan bir merdivenle sağlanır. Merdiveni çıktıktan sonra birinci galeriye düşen ziyaretçi, avlu etrafında kurgulanan döngüyle tüm galerileri tek solukta dolaşabilir.

Birinci katta Galerilerin farklı yüksekliklerdeki tasarımı, bir zaman yolculuğu misali, Sinan’ın farklı dönemlerini, farklı ölçek ve mekan hissiyatıyla sunmayı amaçlar. Sergi alanında gezinirken taş duvarların ara ara kesildiği, duvarda bir yarıkmışçasına hissedilen açıklıklar; Erciyes’i, yeşili bir tablo gibi sekanslar halinde ziyaretçisinin önüne çıkarır.

Ekolojik Yaklaşım

Ekolojik tasarımlar çevreden başlar, çevreye yüksek oranda uyum sağlamayı gerektirir. Bu tasarımların sisteminde üretim, kullanım ve yeniden kullanım, geri dönüşüm veya doğayla bütünleştirme basamakları yer alır. Mimaride sürdürülebilirlik, tasarım aşamasından yapım sürecine ve kullanımına kadar bütün aşamalarda tasarımın ait olduğu bağlama ilişkin verilerin en etkili kullanımı ile gerçekleşmektedir.

Projedeki nihai ölçüt; bu basamakların başarılı bir şekilde birbirini takip etmesi ve yapının doğal çevreyle yüksek oranda bütünleşmesidir. Verneküler mimari öğretilerden yararlanılan projede zemine yayılan duvarlarda bölgede sıkça kullanılan taş malzemesinden yararlanılarak bölgenin taş işçilerinin de yapım sürecine dahil edilmesi amaçlanmıştır. Hakim rüzgar yönüne göre uzanan sokak duvarları çapraz havalandırma sağlar. Müze kompleksinin merkezinde yer alan ‘Suna’ avlusu kapalı ve açık alanların soğutulmasına katkıda bulunur. Yapıdaki tüm mekanların doğal ışık ve hava almasına özen gösterilirken, fuayede bulunan çatı ışıklığı aynı zamanda bu hacimli mekana doğal ışık ve havalandırmada katkı sağlar. Bu cam paneller ortamın CO2 seviyesine göre otomatik olarak aralanarak içerideki temiz hava oranını dengeler.

Maliyet ve güvenlik göz önüne alınarak, bina temeli tabii zemine (iri çakıllı kumlu birim) oturtulmuştur. Kayaçlı ve volkanik kökenli olan temelin oturtulması önerilmeyen diğer yer altı katmanları özellikle avlu ve sokak aralarında yetişen ağaç,  bitki ve yaşayan hayvanların dünyasına bırakılmıştır.

Etiketler

Bir yanıt yazın