4. Mansiyon, Gelibolu Tarihi Alanı – Yeni Şehitlik Tasarımları Fikir Projesi Yarışması

4. Mansiyon, Gelibolu Tarihi Alanı – Yeni Şehitlik Tasarımları Fikir Projesi Yarışması

Proje Raporu

Gelibolu’nun (İz)leri

“Dünyanın hiçbir yerinde gelincikler bu kadar kırmızı açmaz…”

Çanakkale Savaşı yaşanmış bir muharebenin ötesinde bir ulusun kaderinin dönüm noktasıdır. Bu nedenledir ki savaşın toplumun belleğinde her zaman canlıdır ve savaş ile yitirilen gençlerin acısı, yaşam ile ölümün arafında açılan tarihi ve sosyal yaranın Gelibolu coğrafyası üzerindeki izleri ile şekillenir. Bu izler savaşın epik hikayesini anlatırken, yaşam ve ölüm, geçmiş ve gelecek bu yaralar ve izlerinin içerisinde saklıdır.

Şehitlikler: Yeniden Yorumlanan Bellek Mekanları

Çalışmada benimsenen yaklaşım, noktasal çevre tasarımlarını gerçekleştirmekten çok yerin potansiyelini doğrudan Albertsen’e, dolaylı olarak da Albertsen üzerinden Böhme’ye gönderme ile atmosfer ontolojisi bağlamında ele almayı benimser. Atmosfer aynı anda hem algılanana hem de algılayana ait olandır, müşterektir. Nesne-özne diyalektiğini aşkın bir duruma işaret eder. Atmosferin olanaklı kıldığı deneyim ya da duyumsama içinde varolan ve hareket eden algılayan öznenin o ana ait biriktirdikleri, düşündükleri, hissettiklerini aynı anda içerir. Dolayısı ile atmosfer duyumsama ile anlam ve/veya duyusal deneyimle semiotik arasında ifade edilen bir ruh haline karşılık gelir. Bir başka gönderme ile önerilen tasarım, Zumthor’un “mimarlık ruh hali, atmosfer ve bedensel varoluş ilişkisi ile manifest edilendir” tanımına yaklaşır. Dolayısı ile nedenselliği, beden_yaşam_ölüm_şehadet_anma_savaş_barış kavramları için bir tefekkür etme olasılığıdır.

Bu kuramsal çerçeve ekseninde tasarım yaklaşımı dokunulan peyzajı koreografik bir anlayışla deneyim/ziyaret ritüeli ile ilişkilendirmek olarak tanımlanır. Önerilen yapısal örüntünün endemik varoluşlarla birlikte içten ve zarif bir dokunuşun ötesine gitmemesi öngörülmekle birlikte, bir problematik olarak ortaya konulan koruma_kullanma dengesinin sürdürülebilir bir yaklaşımla özgün bir atmosferle sonuçlanabilmesi de bir gereklilik olarak görülmektedir.

Yaklaşım, toplu mezarların yer ile ilişkisini güçlendirmek niyeti ile ilişkilidir. Dolayısı ile yere ait tinsel algıyı zedeleyen tüm unsurların arındırılması ve kaybolan nedenselliklerin bir tür savaş arkeolojisi hassasiyeti ile yeniden ele alınması esastır. Yeni unsurlar, tüm disiplinlerin ortak aklı ile oluşturulur. Esas olan, şehitliklerin içerisinde yer aldıkları doğa parçasının işaretlenmesini sağlayacak bir topolojik/morfolojik gramerin kurgulanması ve her şehitlikteki durum ve deneyimin bu topolojik gramerin varyasyonları ve topoğrafyaya özgü adaptasyonları üzerinden yorumlanmasıdır. Üçüncü boyutta vurgulanmış bir nesnel çözümden özellikle kaçınılır. Var olanı deneyimlemeyi kolaylaştıran ve bir anlamda peyzajın öngördüğü koreografiyi olanaklı kılan materyal ekler doğayı yansıtan/çoğaltan, toplu mezarları kuşatarak anma ritüelinin mesafesini belirleyen ve şehitlikleri görünür kılan unsurlar olarak belirginleşirler. Bu dilin en önemli öğesi şehitlikleri görünür kılan bir kompozit zar dokudur. Bu zarsı doku doğanın üzerine eklemlenen ince ve hafif bir yüzey ve toprağın altında hissedilen ölüm ile üstündeki görünür yaşam arasındaki bir arayüzdür. Adeta yerin sesini üzerine emen bu örtünün farklı topoğrafyalardaki davranışı ise aynı görsel poetikanın farklı cümleleri ile doğaya yazılmış metinlerdir.

“Yerin sesine dair bir anıt…”

Şehitlik alanları gerek yer aldıkları mikro topoğrafya gerek yakın çevrelerini karakterize eden doğal elemanlar nedeni ile oldukça farklı “yer” potansiyellerini barındırır. Son derece karakteristik ve her birisi kendine özgü bir peyzaj içerisinde yer alan şehitlikler üzerinde yüzeyler materyalize olur; gömü alanları çevresinde doğa ile konuşmaya başlar, toprağına ve kayasına tutunur, ağacına dokunur. Her şehitliğin topoğrafyasında farklı formlara bürünen bu “iz-yüzeyler” bir doğa mekânsal deneyimi ortaya koyar ve her alanın içerisinden çıkan bir rotanın oluşmasını sağlar. Bu içkin rotalar ziyaretçileri en yalın hali ile gömü bölgesine götürür onu belirginleştirerek yer ile şehitlik arasında eşikleri hissettirir.

Aslında, farklı noktalardaki şehitlikler tekil hikayeleri yansıtmazlar ve birbirlerinden bağımsız değillerdir. Hepsi aynı hikayenin fragmanlarıdır. Farklı noktalarda yer alan şehitlikleri ve anma mekanlarını aynı hikayenin parçaları olmaları nedeni ile bir araya getirme, bütünleşik atmosferi destekleme, parçalı anlatıyı tek bir metin halinde bütünleştirme sürecin öncelikli meseleleridir.

Şehitlikler algıyı ölçeklendirmek motivasyonu ile doğadan nazikçe kopartılır ve başka bir deyim ile materyal bir ayracın içerisine alınır. Bu ayraç içerisindeki alan, yaşamlarını bu toprağın üzerine bırakan şehitlerin dinlendikleri bir “makam” olarak belirginleşir. Bu makamdaki askerlerin hepsinin ismi tarihe yazıldığı gibi “Mehmet’tir”. Bu mekânlar en doğal ve en yalın halleri ile oradadır ve üzerlerinde sadece doğanın kendisi vardır. Eklemlenen yüzeyler bir algı koreografisini oluştururken, ziyaretçi oluşan sınırlar içerisinde şehitliği ve savaşın şiddetinin bıraktığı izleri deneyimler.

Yüzeyleri oluşturan zarsı modüller zamansızlığa ve öncesizliğe özgü bir materyaliteye sahiptir. Bu kavramsal yaklaşımın bir uzantısı olarak kullanılan kompozit ve kontrollü (azaltılmış) yansıtıcı malzeme doğanın son derece zengin ve devingen izdüşümlerini şehitlikler ile birleştirir. Doğa içerisindeki her şey bu yüzeylerden yansırken materyal de zamanla eskir ve doğa ile birleşir. Doğanın karakteristik örtüsünü ve artefaktlarını üzerinde toplar. Yüzeyin kendi içerisindeki kütlesel dokusu yansımaları materyal üzerinden yorumlar. Bu anlamda somuttaki materyalite bedenin ve yaşamın; kırılan zahiri görüntüler ise ölümün ve ruhsal varoluşun metarealitesidir.

Gelibolu florası karakteristik Kuzey Ege bitki örtüsü, tarım alanları ve toprağı ile şehitlik alanlarının peyzaj anlamdaki fonunu ve doğasını oluşturur. Doğa, savaştan bu yana geçen zaman içerisinde kendi gerçeğini konuşmuş ve şehitliklerin üzerine kendi öyküsünü yazmıştır. Şehitlikler üzerindeki ve çevrelerindeki her şey aslında onun en yalın ancak en zengin varoluşudur. Bu nedenle projede doğanın kendi süreci ve yaşamına karşıt jenerik ve sentetik peyzaj müdahalelerinden kaçınılmış, aksine doğanın akışına dahil olacak dokunuşlar ile alanların ölçekleri ve peyzaj algıları dengelenmiştir.

Gelibolu coğrafyasında farklı bölgelere yayılmış olan şehitlikler mevcutta yer alan bir çok doğal alan, mevcut anıt veya şehitlikler, yerleşim alanları ve kıyılar ile ilişki halindedir. Bu nedenle üst ölçekte bu şehitlikler kendi içlerindeki yol ağları, mesafeler ve yakınlıklar göz önüne alınarak alt ziyaret rotalarına ayrılmıştır. Bu kümelenme ile ziyaretçilerin Gelibolu yarımadasını bütünsel anlamda algılaması ve etkin ziyaret düzenlerinin oluşması amaçlanır.

Bu kümeler içerisindeki servislerin öncelikle yerel yerleşimlerden-köylerden ikincil olarak ise her kümeye hizmet verebilecek mikro servis –satış/wc– noktalarından alınması öngörülmüştür. Şehitliklere ulaşımın mümkün olduğu ölçüde mevcuttaki patikaların daha sağlıklı hale getirilerek “yaya olarak sağlanması” ve doğaya müdahalenin en az seviyede tutulması hedeflenmiştir. Otobüs ile yapılan ziyaretler için genişliği uygun olan geniş araç yolları üzerinde servis/durak cepleri konumlandırılmıştır.

Şehitlik alanlarına giden patikalar üzerinde ziyaretçileri yönlendiren ve şehitliklere olan mesafeyi bildiren mesafe plakaları bulunur. Bu plakalar şehitliğin ana kurgusu ile uyumlu bir malzeme ve görsel kimliği yansıtırlar. Alan girişlerinde ise şehitliğin ana bilgi kutusu bulunur. Taşların üzerinde yükselen bu kütleler üzerinde şehitliğin ismi ve coğrafi bilgisi ile beraber tarihi önemi kısaca yer alır. Ziyaretçiler ayrıca yüzey üzerindeki QR kodu okutarak alana ait internet uygulamasından daha fazla bilgiye ulaşırlar.

Şehitlikler

 

1 Havantepe Şehitliği

Havatepe Şehitliği’ne anayol üzerinden uzanan uzun yürüyüş yolu ile ulaşılır. Bu yol üzerindeki plakalar ziyaretçileri şehitliğe yönlendirirken alan hakkında ön bilgilendirme yapar. Alana giriş şehitliği çevreleyen yoğun ağaç ve çalı dokusundaki boşluktan gerçekleşir. Alan girişinde ritmik bir kavak sırası ziyaretçileri selamlar. Bu kavak sırasının sonunda ise alanın ana dolaşım rotasını oluşturan bir iç patika belirginleşir. Bu patika ziyaretçileri önce bir ağacın gölgesinde bekleşen isimsiz mezar taşlarına daha sonra ise şehitliklerin fonundaki kayalıklara taşır. Kayalıklar üzerinden görünen Gelibolu’nun taşı ve toprağıdır.

2 Arslantepe Şehitliği

Arslantepe Şehitliği kayalık bir vadinin içerisinde uzanır. Yürüyüş yolu yoğun ağaçsı sınırları ile ziyaretçileri bu vadiye doğru yönlendirirken bir anda beliren vadideki şehitlik alanı eğime yerleşen iz-yüzeylerin arasında uzanan alan olarak vurgulanır. Ziyaretçiler vadinin sırtlarındaki şehitliğin çeperinden alana katılırken aynı anda kayalıklar boyunca taşsı dokunun içerisinden varolan bitkilerin doğa oyunlarını izlerler.

3 Küçükanafarta Şehitliği

Şehitliğe giden patika kayaların su ve rüzgar ile yazdığı bir öyküdür. Şehitliğin hemen kuzeyindeki geniş kayalık/taşlık alan ve üzerindeki kalıntılar ise alanın yaşanmışlığını bir kez daha hatırlatır. Ziyaretçiler bu doğal platformun üzerinde oturup dinlenirken şehitlik üzerinden ufka bakarlar. Bu panoramik kesitin içerisinde Gelibolu’nun tepeleri, ağaçları ve düzlükleri bulunur. Bir zamanlar tarihin en ağır savaşlarından birisinin geçtiği toprak zamanının en dingin hali ile şehitliğin bir parçası haline gelir. Şehitliğin içerisinde kurgulanan döngüsel patika şehitliğe yaklaşırken alan içerisindeki ağaç ve kayalara dokunarak ziyaretçileri alandan bir başka deneyime yolcu eder.

4 Kanlıköprü Deresi Şehitliği

En karakteristik şehitliklerden birisi olan Kanlıköprü Deresi Şehitliği derin bir vadinin yamacındadır. Vadinin içlerinden geçerek şehitliğe gelen ziyaretçiler tüm coşkusu ile dere yatağında yaşayan renkli hayıtların içerlerinde yürürlerken, esen hafif rüzgar şehitliğe Ege Denizi’nin ve ormanın havasını getirir. Şehitlik ise yamacın sırtına serilmiş olan zar örtünün içerisinde yer alır, ortasında ise üç tane ağaç şehitlik alanını gölgeler. Hayıtlar boyunca kıvrılan doğal patika ziyaretçileri ilerideki küçük bir Ege zeytinliğinin sınırlarına taşır.

5-6 İbrikçe Şehitlikleri

İbrikçe Şehitlikleri Gelibolu topoğrafyası içlerine sokulmuş bir düzlüğün üzerindedir. Şehitliklere uzanan yürüyüş yolu üzerinden alana giriş tanıdık bir kavak sırası ile belirir. Alanın görsel deneyimi dengelemek için geniş ard boşluklarda birer zeytin ağacı ziyaretçileri selamlar. Bu üçlü şehitliği birbirine alanın girişindeki alçak bir duvarın yönlendirdiği iç patika bağlar. Bu rotanın sonunda ise yeni bir şehitlik alanı yanından ağaçların asarındaki bir boğazdan Ege Denizi’ne vistasındaki bir yamaca varılır.

7-8 İsmailoğlu Deresi ve Abanos Deresi Şehitlikleri

Ağaçların arasında gizlenmiş iki kardeş şehitliktir. İkisinin de birer kolunda küçük bir koru aralarında ise ziyaretçilerin durup dinlenebilecekleri bir düzlük vardır. Yanlarındaki tepedeki geniş koru iki şehitliğin de yeşil fonunu oluştururken ziyaretçiler yamaçtaki ağaçların altında oturup şehitlik alanına bakarlar. Şehitliğin ardındaki yoğun yeşil içerisindeki düzlükler bir anda kayalık bir vadiye karışır.

9 Naimsırtı Şehitliği

Yol kenarından kıvrılan bir patika ziyaretçileri bir kavağın yanından geçerek bir zeytinliğe getirir. Zeytinliğin sonunda yoğunlaşan ağaçların gölgesinde şehitliğin bir bölümü görünür. Şehitliğin arasındaki yüzeylerin arasındaki boşluk ziyaretçileri küçük bir korunun içerisinden ikinci alana ulaştırır. Şehitlik birinci alanın aksine geniş bir buğday tarlasının kenarında insanın doğa ile buluşmasını izler.

10-11 Süngübayırı Şehitliği ve Albayraksırtı Şehitliği

Yarımada üzerindeki araç yolundan kolaylıkla hissedilebilen Süngübayırı Şehitliği bir yamaca serilmiş yüzeyler ile kendini gösterir. Çeperdeki yüzeylerin tanımladığı alanların içerisinde kalan ağaçlar ise bu kompozisyonun en önemli unsurlarıdır. Ziyaretçiler sırtın üst kotlarına doğru şehitliği deneyimlerken güney yönünde Gelibolu’nun eşsiz panoramasının anlık bir kesiti ile karşılaşırlar.

Süngübayırı şehitliğindeki topoğrafik durumun aksine Albayraksırtı Şehitliği geniş bir izlek üzerinde uzanır. Süngübayırı’ndan Albayrak Sırtı’na doğru dikilen ritmik ağaç sırası adeta ayakta duran neferler gibi patika boyunca dizilirken ziyaretçileri şehitliğe ulaştırır. Şehitlik konulan iz-yüzeyler arasındaki geniş ve engin bir alandır. Bu alana özgü alarak mevsimler boyunca farklı renklere bürünecek bir yabani çavdar tarlası ve başakların içerisinden beliren gelincikler şehitliğin üzerinde yaşam bulur. Alanın iki yanındaki yüzeylerin tutunduğu ağaçlar ise şehitliğin kollarında gündoğumu ve günbatımını kucaklar.

12 -13 Kılıçdere Şehitlikleri

Conkbayırı-Kabatepe yolu üzerindeki Kılıçdere Şehitlikleri ziyaretçilere adeta “dur yolcu” diye seslenen özel uğrak noktalarıdır. Ziyaretçiler yolun kenarından bir siperin kalıntıları içerisinde dolaşırken şehitliğin içlerine ulaşırlar. Bu siperlerin içlerinde sıkışan zaman mekanlaşır, ziyaretçiye şavaşın acımasızlığını ve şiddetini bir kez daha anlatır.

14 Kiremitdere Şehitliği

Kiremitdere şehitliği yoğun bir çam korusunun içerisindedir. Ziyaretçiler ağaçların arasından sızan günışığının oluşturduğu anların içerisinden geçerek şehitliğe ulaşırlar. Şehitlik ağaçların gölgesinde imlenmiş bir alandır. İz-yüzeyler şehitlik çeperindeki ağaçlara tutunurken üzerlerindeki dalı, yaprağı ve gölgelerin yansıları ile doğanın bir parçası olurlar.

15 Eroğlusırtı Şehitliği

Eroğlusırtı Şehitliği ritmik bir zeytinliğin içerisindedir. Bu coğrafyanın en kadim ağacı zeytinin gölgesindeki şehitliğe düzenli ağaç sıralarının arasından ulaşılır. Şehitliği tanımlayan iz-yüzeyler zeytinliğin lineer kurgusuna koşut gelişir ve şehitlik çevresinde yoğunlaşır. Zeytin ağaçları farklı mevsimlerde değişirken şehitliğe gelen ziyaretçilerin saygı yürüyüşlerine eşlik ederler.

Etiketler

Bir yanıt yazın