4. Mansiyon, 2023 Cumhuriyet’in 100. Yılı Anıtı Fikir Projesi Yarışması

PROJE RAORU

ARA-YÜZ

Yerle gök arasında,

Yıllar yükselir sonsuza,

Boşluklar bakar aydınlığa,

Yeni bir yüzyıla umutla…

Kente Bakış

Dikmen, Çaldağ Tepesi Ankaralılar için kente yukarıdan bakılan bir nokta olmasının çok daha ötesinde bir anlam taşır. Mustafa Kemal Atatürk 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğinde ülkenin kaderinin değişeceğine olan inanç kentsel bir kutlamaya dönüşerek bu tepede deneyimlenmiştir. Kentsel hafızada bu derece öneme sahip olan tepe kentin birçok noktasından görülen ve aynı zamanda kentin pek çok noktasının panaromik olarak izlenebildiği bir noktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı yıl, Ankara’da ilk karşılandığı yer olarak tarihi hafızaya kazınmış “yer”in Cumhuriyet’in değerlerini yeniden hatırlatan bir hafıza mekanı ile bütünleşmesi kritik öneme sahiptir. Proje alanı salt yeni tasarladığımız anıt ile öne çıkmak yerine bütünüyle bir anma mekanı olarak değerlendirilmiştir.

Mekanın özgün değerlerini anlamak ve kent ile kurduğu bağı yeniden tariflemek için yapılan saha ziyaretlerinde mevcut durumun kentli için “Artık” bir mekan olarak algılandığı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Yer’in sahip olduğu eşşiz değerlerin görünür kılınması ve kentten koparılmaya çalışılan bu mekanın güçlü bağlar ile yeniden kent hayatına katılması, hem mekansal hem de ideolojik olarak kritik öneme sahiptir.

Geçmiş ile gelecek arasında kurulacak bağın mekanın deneyimi esnasında kullanıcıya deneyimletilmesi, yerin sahip olduğu tektonik potansiyeli anlamayı ve yer ile kurulacak bağın hassasiyetini de öne çıkarır.  Yeni bir kentsel değer yaratma hedefiyle alanın var olan değerlerini görünür kılarken tepenin kentsel konumunun değerini arttırmayı ve yakın çevre fiziksel koşullarını dönüştürmeyi hedefleyen bir yaklaşım üzerinde yoğunlaşılmıştır.

“Alıç ağacı ile sohbetler” kitabında Hikmet Birand, Çaldağ doruğunu bir kubbeye benzetir ve tepeye çıkınca çepeçevre manzaranın birden kullanıcının olduğunu betimler. Proje alanının kent topografyasında oldukça yüksek bir kotta yer alması manzara için avantaj sağlarken aynı zamanda erişim için de bir kısıt oluşturur. Tepe bu haliyle iki farklı yönde iki farklı sırta sahip olan, güçlü fakat yüzeyine yapılan müdahalelerle yıpratılmış, güçsüzleştirilmeye çalışılmış ve yaralanmış bir morfolojiye sahiptir. Sırtın güney ve kuzey yönde güçlü iki yakasının olması da tasarım için başlangıç noktasında önemli girdiler olmuştur.

Genel Yerleşim Kararları

Eskiden taş ocağı olarak kullanılması sebebiyle derin kazı alanları bulunan alan bir sırtın çok keskin ve birbirinden kopuk iki yamacı gibi görülebilir. Alandaki kazı faaliyeti sonrasında yara alan “yer”de 4 adet niş göze çarpmaktadır. Kazı alanlarının oluşturduğu oyuklar arazide niş etkisi yaratır. Her bir oyuk (niş)  farklı bir program grubu için bir alt odak olarak kullanılabilir. İki farklı aks ile alanda bir bütünlük oluşturmak hedeflenmiştir.

Etkinlik aksı Giriş Meydanı ve Otopark ile Kültürel Etkinlik Alanı arasında bir bağ kurmaktadır. Sırt boyunca yerleşen Müze aksı Kuzey Doğu-Güney Batı yönünde uzanarak en üst noktadaki seyir noktası ile müze-meydan arasında güçlü bir yaya bağlantısını organize eder. Aksların kesişimine ise anıt ve anma mekanı yerleştirilir. Etkinlik aksı üzerinden oluşturulan yeni tüneller ile mekanların birbirine dikilmesi ve birbirleri arasında yeni bağlar oluşturulması hedeflenirken var olan oyukların yeniden deneyimlenmesi hedeflenmiştir.

Etaplama Senaryosu

Mevcutta alan içerisinde Ulaştırma Bakanlığı’na ait iletişim kuleleri ve ek yapıları, konutlar ve AKSİ’ye ait su deposu bulunmaktadır. Ulaştırma Bakanlığı’na ait iletişim kulelerinin tek bir yapı altında toplanması önerilmektedir. Arazinin kuzey kısmı engebeli ve daha az potansiyel barındırmasından dolayı Ulaştırma Bakanlığı’na ayrılmıştır. Arazi sınırındaki gecekondu vb. plansız yapıların kaldırılması ile alanda bir arındırma işlemi faaliyeti yürütülecektir. Su deposunun ise rekreatif faaliyetlere engel olmayacak bir noktaya taşınması önerilmektedir.

Anıtın arazide bulunan sırtın üstüne yerleşerek silüete etki edecek bir noktada olmasının potansiyeli değerlendirilmiştir. Anıt ve anma mekanını destekleyecek müdahalelerin taş ocaklarının oluşturduğu nişlerde ele alınarak kentliye yeni kentsel rekreasyon alanları kazandırması hedeflenmektedir. Mevcut ulaşım ulaşım yolları ile uyum içinde ele alınacak ulaşım senaryosu ve bisiklet yolu önerisi kararları ile parkın kent ile bütünleşmesi amaçlanmaktadır. Çevresini de dönüştürmeyi hedefleyen bir kentsel değer olarak Ankara’ya yeni bir kentsel odak kazandırılması öncelik olarak ele alınmıştır.

Tasarım Kararları

Tasarım sürecinde başlangıçta kısıt olarak görülebilecek tepenin formunu bozan taş ocağı oyuklarının güçlü birer mekansal öğe olarak ele alınması ve tasarımın odağında yer alması, kullanıcıya yeni bir yolla deneyimletilmesi tasarımın ana fikrini oluşturur. Alanın insan eliyle yapılan müdahale sonrası ortaya çıkan kimliği ile bütünleşen ve yerdeki bozumun sebebi olan kazma eylemini yeni mekanlar oluşturmak için kullanmak, alanın hem kendi içindeki hem de kentle kuracağı yeni ilişkileri düzenleyen mekanlar oluşturmak tasarımın çıkış noktasıdır.

Bu haliyle kentli için “Artık” bir mekan olan yer kentsel bir hurda mekan olarak görülebilir. Dönüşüm ve yeniden değer bulma potansiyeli yerin sahip olduğu fiziksel ve topografik özellikleri ve dokusuna yeniden bakmamız ile mümkündür. Ciddi bir eşik olarak davranan tepe sahip olduğu erişim kısıtı ve güney – kuzey sırtlarının birbirinden tamamen farklı dünyalar gibi yaşamasına ve deneyimlenmesine sebep olmaktadır. Bu durumda tepe kentsel bir odak olmaktan çıkıp daha çok bir hiç mekan olarak görülmekte ve kentten tümüyle kopmaktadır.

Mevcut oyuklar proje alanında potansiyel ancak birbirinden kopuk alt odaklar olarak ele alınmıştır. Güçlü birer mekansal öğe olarak değerlendirilen oyuklar olduğu gibi bırakılarak tanımladıkları mekanların yeni eklemeler ile birlikte güçlendirilmesi, hem mevcut yüzey dokusunun ve bozulmanın hem de yeni öneriler ile bu hurda mekanın yeniden anlam kazanması hedeflenmiştir. Yeni önerilen mekanların alanın ruhu ile çatışmak yerine onunla uyumlu olması amaçlanmıştır.

Oyukları birbirine yeniden bağlamak ve bunu yaparken alana karakterini veren kazma eylemini bunun bir devamı ancak alana değer katan bir yaklaşım olarak ele almak tasarım sürecinin en önemli tartışmaları arasında yer almaktadır. Taş ocaklarında derin kazı alanlarının oluşturduğu 4 adet niş, anıt ve anma mekanını destekleyen rekreasyon alanları olarak kente kazandırılır. Etkinlik aksı ise bu nişler arası dikiş görevi görerek sürekli bir akış sağlamayı hedefler. Hem alt odaklar olarak ele alınan oyuklar, hem de kentle kurulacak bağlar mekansal bir çeşit dikiş ile kurulur.

Giriş Meydanı ve Otopark, Kuzey Batı yönündeki oyuk içinde planlanmıştır. Kentten araç ile yaklaşımın son noktası olarak büyük bir karşılama alanı ve servis alanlarını içermektedir. Bu nişte büyük açık otopark girişi, giriş meydanı, wc, büfe ve yemek alanı bulunmaktadır.

Kültürel Etkinlik Alanı, Güney Doğu yönünde yer alan oyuk içinde planlanmıştır. Mevcut boşluğu avantaja dönüştürerek arazinin eğimine oturan amfi ve çocuk sahnesi, değiştirilebilir çok fonksiyonlu sahne, sahne arkası, çim alan ve otopark girişini barındırır.

Spor Alanları, Güney Batı yönünde yer alan oyuk içinde planlanmıştır. Spor odağı olarak ele alınan alanda spor (basketbol, futbol, voleybol ve tenis) ve rekreasyon alanları, kiosk ve büfeler, açık fitnes alanı, çocuk oyun alanları, soyunma odaları ve servis alanları yer almaktadır.

Açık Müze, alanda Kuzey Doğu yönünde yer alan ve erişime kapalı kendi içine kapalı bir oyuk içinde ele alınmıştır. Mekanın içe kapanık yapısı ile kapalı müzenin bir uzantısı olarak açık hava müzesi olarak yeniden düzenlenmiştir.

Anıt ve Anma Alanına Dair

Müze ve Etkinlik akslarının kesişiminde oluşturulan meydanın bir parçası olarak anıt sadece bakılan bir mimari öğe olmak yerine aynı zamanda deneyimlenen bir mekan olarak ele alınmıştır. Anıt bazı durumlarda bir fikrin vücut bulduğu ancak bulunduğu yere ait olmak yerine alana yerleştirilmiş yabancı bir öğe olarak karşımıza çıkabilmektedir. Anıtın objeleşme tuzağına düşmeden yerin bir devamı niteliğinde ele alınarak tepenin silüetine çağdaş bir müdahale olarak eklemlenmesi amaçlandı. Anıtın bulunduğu yere yabancı olmadan hem malzeme hem de mekansal olarak yer ile bütünleşme çabası tasarım yaklaşımımızın temelini oluşturur. Anıtın kendisi Cumhuriyet’in her yılı için atfedilen ve her biri gittikçe yükselen taş yığınlarından oluşur. Alandaki taş kullanılarak inşa edilecek olan dikey taş yığınları arasında gezilirken mekansal bir deneyim de aktarılması hedeflenmiştir.

Anıt Tasarım Kararları

Müze ve Etkinlik aksının kesişiminde oluşturulan meydana yeni bir tanım getirmek için alanın karakterinde çok önemli rol oynayan kazma eyleminin yeni bir yorumu olarak tanımladığımız ortogonal geometrik sınırlarda kazıyoruz. Ortaya çıkan taşı ise anıtın kendisini üretmek için kullanmayı hedefliyoruz. Meydanın yüzey sürekliliğini sağlamayı hedefleyerek anıtın hattını insan ölçeğinden kent ölçeğine yükseltiyoruz. Meydan ve anıt ile birlikte var olacak müzeyi ise meydanın altında tasarlıyoruz. Anıt ve müzenin eş zamanlı olarak deneyimlenmesini tasarımın önemli bir girdisi olarak görüyoruz. Müzenin içinde iken anıtı hissetmek ya da tersi durumda taş yığınları arasından müzeyi deneyimlemenin kullanıcıya eşzamanlı bir deneyim sunmasını amaçlıyoruz.

Taşın Serüveni

Bozulan yüzeylerde kendini gösteren taş dokusunun çağdaş bir yolla yeniden ele alınması amaçlandı. Cumhuriyet’in 100. Yılı için tasarlanacak bu anıtın Cumhuriyet’in her yılı için ritmik şekilde yükselen tanımlı taş yığınlar olarak ele alınması planlandı. Alanda mevcut olan ve yapılan tasarım müdahaleleri ile ortaya çıkan taşların değerlendirilmesi ile yerin sahip olduğu potansiyel çağdaş bir kimlik ile hayat bulacaktır. Kazmanın önerdiği yok etme eylemi yerine tersi şekilde yerden yükselen ve yerin mevcut potansiyeline anlam kazanan bir anıt tasarımı benimsendi. İnşa sürecinde;

  1. Alanda mevcut olan ve yapılan tasarım müdahaleleri ile ortaya çıkan taşlar değerlendirilmek üzere sınıflandırılır ve inşa sürecinde kullanılabilecek olanlar ayrıştırılır.
  2. Yükselen taş yığınları için blokların merkezine çelik bir taşıyıcı karkas inşa edilir.
  3. Taşıyıcı karkas etrafında taş duvarlar örerek anıtın inşasına başlanır.
  4. Duvarları oluşturan taşları birbirine ara bağlantı elemanları ile bağlayarak sistemin bütünsel şekilde çalışması hedeflenmiştir.

 

Etiketler

Bir yanıt yazın