1. Ödül (Mes’ud Cemil Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

1. Ödül (Mes’ud Cemil Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

Mezarlık bahçelerindeki yeşilliğin çelenkler ve demetler halinde sarktığı ve üzerinden akasya, meşe, mersin dallarının yükseldiği beyaz duvarların ve parmaklıkların içine geçiyor ve türbelerin kemerli pencerelerini örten demir dantellerin arasında, tatlı bir ziya içinde, ağaçların yeşil gölgeleri ile boyanmış mermer lahitleri görüyoruz. İstanbul’un başka hiçbir yerinde, ölüm tasvirini güzelleştiren ve korkmadan seyrettiren Müslüman sanatı bu kadar zarafetle gözler önüne serilemez. Dudaklarda hem dua, hem tebessüm uyandıran hüzün ve zarafet dolu bir kabristan bir saray, bir bahçe, bir mabettir bu.” (Edmondo De Amicis, ”İstanbul”).

Tasarımda formu oluşturan iki ana unsur bulunmaktadır. İlki Mes’ud Cemil’in, nezaketinden, duru Türkçesine kadar sahip olduğu beyefendi karakteri, az sayıda olmasına karşın Necdet Yaşar’ın deyimiyle “başa güreşecek” besteleri, kendinden önce süregelmiş klasik tavrı özümseyip özgün bir tanbur tekniği geliştirmesi, bununla birlikte başka sazlarda da virtüöz olmayı başarmasıyla, bütün olarak bize bıraktığı “Mes’ud Cemil” imgesidir. Bu imge, mezarın; Mes’ud Cemil’in kişiliğini yansıtacak yalın ve güçlü kütleye altlık oluşturur.

Medeniyetimize ait mezarlıklar incelendiğinde her bir mezar kendi hüviyetiyle, ağaçlar ve pek çok noktada beliren kedi ve kuşlarla bütünleşerek; yeşilin, taşların, ışık-gölge oyunlarının notalara dönüştüğü bir potpuri meydana getirir. Günümüzde ise mezar taşları, birer bilgilendirme levhasına indirgenmiş ve iki boyutlu çerçevelere dönüşmüştür. Tasarımın altlığı olan ikinci unsur da Mes’ud Bey’in mezarını, bu tekdüzeleşmiş halden koparmak ve mezarlıkların kendine özgü karmaşasına katkıda bulunmaktır. Mezarlıklarda çeşitlenmeyi arttıran en önemli unsurlardan biri, serviler öncülüğündeki ağaç öbekleri ile muhteşem bir manzara oluşturan şakulî(düşey) mezar taşlarıdır. Her bir mezar taşı adeta o mezarda yatan kişiye ait birer silüeti andırır. Bu tespitten yola çıkarak Cemil Bey’in mezarında da şakuli bir etki amaçlanmış, ifade gücü en yüksek elaman olan mezar taşına, silindir formu verilmiştir. Mezar taşı, katmanlı bir kaide yapısı ile toprağa, dökülerek ulaşır. Silindirin dairesel formuna karşıtlık oluşturan kaide planı ile biçimlerin, birbirlerini ifadeli kılmaları amaçlanmıştır.

Tasarımda tezyinat, ana formlar dışında mezara kimliğini verecek üçüncü bir unsur olarak ele alınmıştır. Bunun için tanbur sazı, mezar yazısıyla harmanlanarak soyutlanmıştır. Tanbur figürü bir yarık ile başlar ve gövde kısmında travertene hakkedilecek kaligrafi ile son bulur. Yarık,düşeyliğin grafik etkisini arttırır ve gün içinde oluşabilecek ışık oyunlarını yakalamayı amaçlar. Mezar taşının sokağa bakan cephesinde de ikinci bir Mes’ud Cemil yazısı kullanılmıştır. Son olarak mezarlarda gelenek halini almış “hüvelbaki” yazısı, tasarımda sütun başlığını vurgulayan tezyini bir unsur olarak tasarlanmıştır.

Tasarımdaki tamamlayıcı unsur olan detaylar; mezarın yalın biçimlerine üç boyut içerisinde narinlik katmayı amaçlayan kademelenme, pirinç ayraçlar ve su kurnalarıdır. Mezarının başında ve ayakucunda, Mes’ud Cemil’in hayatındaki gibi, her daim kedilerin bulunması için, üç su kurnası tasarlanmıştır. Ayakucunda yer alan su kurnası, kademeler halinde inen kaideyi sonlandırarak, yağmur sularını ince bir yol ile Cemil Bey’in toprağına ulaştırır. Sonuç olarak tasarım, Mes’ud Cemil Bey’in bize bıraktığı sayısız güzellik ve birikimi, çevresine de estetik bir katkı sağlayarak temsil etmeyi amaçlar.

Etiketler

Bir yanıt yazın