Zorlu Holding Metrekareye Doymadı!

Zorlu Holding, "aynısı yapılacak" diye yıkılan Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü binasını yeniden yapmak istemiyor.

Kültür varlığı olarak koruma altında bulunan binanın tescilini iptal ettirmek isteyen firma, iptal başvurusu Koruma Kurulu’nca reddedilince Kültür ve Turizm Bakanlığı’na dava açtı. Binanın mimarı Mehmet Konuralp, firmanın daha büyük bir inşaat yapmak istediği için bahaneler ürettiğini savundu.

Zincirlikuyu’daki eski karayolları arazisine kentin en tartışmalı projelerinden Zorlu Center’ı inşa eden Zorlu Holding, bitişiğindeki Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’nü de 2009’da ihale karşılığında satın almış ve kültür varlığı olarak tescilli binanın korunacağını duyurmuştu. Holding, merkezini buraya taşımayı planlıyordu.

2013’te binanın çürük olduğunu ve yıkılması gerektiğini, ancak yerine aynısının yapılacağını öne süren Zorlu Holding’in geçen Nisan ayında binanın tescilinin düşürülmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na dava açtığı ortaya çıktı. Firma, tescilin iptali için yaptığı başvuruyu reddeden Koruma Kurulu kararına karşı açtığı davada, 1973’te yapılan binanın “kaçak” ve “ruhsatsız” olduğu, “döneminin kendine özgü niteliklerini anlatan belge niteliğinde olmadığı” gibi birçok gerekçe gösterdi.

Zorlu Gayrimenkul Grubu, Radikal’in konuyla ilgili sorularını hukuki sürecin devam ettiği gerekçesiyle cevaplamadı.

“Amaçları binayı hafızalardan silmek”

Binanın mimarı Mehmet Konuralp ise Zorlu Holding’in ticari çıkarlarını gözeterek buraya daha büyük bir inşaat yapma niyetinde olduğunu öne sürdü. Restorasyon projesi hazırlanırken Zorlu Holding’in çeşitli yollarla inşaat alanını genişletmeye çalıştığını, Koruma Kurulu’nun getirdiği sınırlamalardan hoşnut olmadığını anlatan Konuralp, “Zorlu bu arsayı üzerinde tescilli bir bina olduğu için düşük bedele almıştı, imar serbest olsaydı en azından 300 milyon ederdi. Ama restorasyon projesi hazırlanırken ‘inşaatı daha yüksek yapabilir miyiz, ne kadar kurtarır, garajları toprak altından bağlayalım’ diye tutturdular. ‘Binayı genişletemediğinize göre yükseltemezsiniz, oran bozulur, anıtlar kurulu reddeder’ diye hayır dedim. Esasen binanın deprem riski de yoktu, risk raporu bahane. Malzemelerde zayıflıklar vardı ancak tüm bunlara rağmen bugüne kadar hiçbir depremden en ufak bir darbe almadı. Niyetleri buraya nadasa bırakıp unutturmak, kamuoyunun hafızasından silmek, sonra da ek imar temin etmek. Bakacaksınız beş sene sonra acaip bir imar alacaklar. Yapılan tam ahlaksızlık” diye konuştu.

Konuralp, Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’nün kaçak olduğu iddialarına cevaben şöyle dedi: “O zamanlar devlet binalarına ruhsat alınmazdı. Devletin kendi arazisi içinde, başbakanlıktan gelen emirle inşa edilen bir binadan bahsediyoruz. Zaten ruhsatsız olmasının tescille bir alakası yoktur. 280 bin metrekare inşaat alanı olması gereken Zorlu Center, Beşiktaş Belediyesi’ne verilen ciddi menfaatler karşılığında bittiğinde 600 bin metrekareye yakındı. Kesinlikle iskan edilemez kaçak bodrum katlardan ayda yüz binlerce lira kira alınıyor. Bu kadar sabıkası olan adam gidip 73’ten kalma binayı karalıyor.”

Türkiye ‘nin ilk asma cepheli binası

Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü, Türkiye’de ilk defa asma cephe kullanılan bina olması, Zincirlikuyu-Levent aksı üzerinde daha sonra oluşan yüksek yapıların öncüsü olarak sembolleşmesi gibi özelliklerinden dolayı 2004’ten beri ‘korunması gerekli kültür varlığı’ olarak tescilli. Dolayısıyla burada yapılacak her proje için Koruma Kurulu’ndan izin alınması gerekiyor.

Binanın korunması için tescil başvurusunu yapan İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Mimarlık Tarihçisi Prof. Dr. Afife Batur, “Tescilin sağlam gerekçeleri var. Karayolları binası o yıllardaki en ileri teknolojiyi temsil eder, çevresiyle uyumludur, gökdelen formatında olduğu halde silüete zarar vermeyecek ölçülerdedir. Ben aslında o binanın da içinde olduğu karayolları kompleksinin bütünüyle tescil edilmesi için başvurmuştum, lojmanlarıyla, sosyal merkezleriyle mükemmel bir yerleştirme düzeni ortaya koyan yapılar grubuydu. Maalesef ki o sırada koruma kurulunun kadrosu değişmişti ve bu yapıları tescil etmediler. Sonra karayolları burayı sattı ve ortaya beni her gördüğümde neredeyse ağlatan o acıklı silüet ortaya çıktı” diye konuştu.

Binanın mimarı Konuralp de 70’lerde kamunun bu kadar çağdaş bir binayı tercih etmiş olmasının önemine dikkat çekti: “Devletin alışılmış kamu binalarından çok farklı, aydan inmiş roket gibi bir binayı kabullenmesi, çağdaş malzeme kullanımını tercih etmesi bir çığır açmıştır. Burada birçok malzeme ilk kez kullanıldı, renkli alüminyumdan asma cephe de Avrupa ‘da dahi birkaç binada ancak vardı. Binanın ileri teknolojinin bir simgesi olarak Boğaziçi Köprüsü’yle bütünleşmesi, bir kapı gibi Asya’yla Avrupa’nın birleşmesini simgelemesi istenmişti.”

Kurul başkanı: “Arsayı farklı değerlendirmek içindir…”

Binanın yeniden aynı şekilde yapılması şartıyla yıkımını onaylayan 3 No’lu Koruma Kurulu’nun o dönemde başkanlığını yapan Mimar Cafer Bozkurt, kurulda yaşanan süreci şöyle anlattı: “Benim kurul başkanlığım sırasında restorasyon projesi onaylandı. Sonra raporlarla yapının statik sorunları olduğunu ıspat ettiler ve biz de yapıyı yıkarak aynı ebatlarda ama daha kaliteli betonla yapmalarına izin verdik. 6 ay içinde başlamaları için bir şart koşmuştuk, üzerinden 1.5 sene geçti hala başlanmadı. Okullarda örnek batı mimarisi olarak gösterilen binanın tescilinin kaldırmak istenmesi arsayı farklı değerlendirmek içindir. 5 bin yerine 55 bin metrekare inşaat yapmak tabii ki caziptir yatırımcı için, ama bina firmaya o şartlarla verilmişti ve bu saatten sonra tescilin kaldırılması doğru olmaz. Zaten kurul Zorlu Center yapılırken her iznini bu yapıyı referans alarak verdi, Zorlu Center’ın yüksekliği, yaklaşma mesafeleri hep bu tescilli bina üzerinden kısıtlandı.”

Bozkurt, Zorlu Center tasarlanırken yapılan yarışmada birinci seçilen projenin mimarlarından olmasına rağmen projesi uygulanmamıştı. Daha sonra 3 No’lu Koruma Kurulu’nun başkanlığına getirilen Bozkurt, Zorlu Center’ın tadilat projesi önüne getirilince meselede taraf olduğu için karara katılmak istemediğini, bu sebepten dolayı görevinden alınarak başka bir kurula atandığını ve bunu kabul etmeyerek istifa ettiğini anlattı. Bozkurt, “Zorlu Center’ın ne kadar büyütüldüğüne girmeyelim, kaçtan kaça çıktıklarını merak eden Beşiktaş Belediyesi’nden bakabilir. Maslak’ta yüksek binalar var ama Boğaz’ın burnunun dibinde bu kadar yüksek yoğunluk olması doğru mudur? Ben de bu yanlış yapının tadilat projesini onaylamayan taraf olduğum için kuruldan istifa ettim” diye konuştu.

“Silüet etkisinin düşünülmüş olması…”

3 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, 2004’te Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’nün korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmesine karar vererek gerekçelerinden bazılarını şöyle sıralamıştı:

  • Türkiye’de 20. yüzyıl mimari üretimleri içerisinde özellikle Zincirlikuyu-Levent aksı üzerinde daha sonra oluşan yüksek yapılar dizisi içinde bir başlangıç noktası ve kentsel simge oluşturması
  • Daha yüksek bir tek kitle olarak yapılma olanağı varken bunu ikiz kitle haline dönüştürerek, kentin tüksek tepelerinden birinde olması nedeniyle oluşturacağı silüet etkisinin düşünülmüş olması ve İstanbul ‘da yapılan yüksek yapıların tarihi içinde önemli bir mimari yaklaşım ürünü olması
  • Türkiye’de gelişen yapım sistemlerinin ve malzemelerinin kullanılması ve üretimi konusunda önemli bir aşama ve tesislerin kurulması açısından başlangıç noktası oluşturması
  • Mimari literatürde ve eğitim yayınlarında yer almasının yanında mimarlık fakültesi eğitim sürecinde kullanılan örnek yapılardan olması
Etiketler

1 Yorum

  • levent-timurhan says:

    Müellif hakları da hiçe sayılarak, bu ‘vahşi yapının’ yapılmasına katkıda bulunan, ülkemizin önemli mimarları olarak adlandırılan mimarlarını ve jüri üyelerini kutluyorum…

Bir yanıt yazın