Yıldızlar Mimarlar için Ne Diyor?

Gazete ve dergilerin vazgeçilmez köşesi haline gelen astroloji mimarların burçlarını değerlendirirse ne olur?

Astroloji, gezegen ve yıldızların insanlar üzerindeki etkilerini tanımlayan bir semboller dili olarak ifade edilir. Hayatta insanlar arasındaki etkileşimleri açıklamaya çalışır, kişilikleri tanımlamaya, yorumlamaya kalkışır, tam olarak etiketlemez ama sorgularken belli sıfatlar illa ki yakıştırır. Aslında, ilk insanın genelde gökyüzünden gelen afetleri kontrol etme çabası sonucunda ortaya çıktığından bilimsel sorgulamalara tabi tutuldukça etkisini ve inanılırlığını yitirir. Yine de sembollerle akıl yürütme, tanımadığın bir insan için güçlü, zayıf yanları ile ilgili yorumda bulunabilme motivasyonu sağlar. Eeee biraz kandırır ama eğlendirir de…

Dünyaca ünlü mimarların projeleri ve kişilikleri arasındaki etkileşimlere odaklanıldığında ve bu kişilik özellikleri burçları ile ilişkilendirildiğinde astroloji biraz düşündürüyor, çok da anlamsız kalmıyor.

Bernard Tschumi – 25 Ocak 1944

Maddi mevzularla çok ilgisi olmayan Kova, gerçekten zevk aldığı işte çalışmayı isteyeceğinden mimar olmayı seçen bir Kova mimarlıktan mutlaka besleniyor olmalı. Yeniliklere açık, mental olarak sürekli aktif olmayı isteyen ve kendi alanında mücadelesi bitmeyen Kova’yı temsilen Bernard Tschumi, yapılmış eserlerinden çok yıllardır süregelen dogmalara karşı tutumu ve mimarlığa düşünsel bağlamda bulunduğu katkıları ile gündeme gelmiştir. Unutkan ve kaygısızdır, disiplinden de uzaktır. Bu disipline olamayan durumu onu daha fazla özgür düşünmeye teşvik etmiş olmalı ki, tutucu, otokrat bir mimarlığın savunucusu olan babasına rağmen Tschumi’nin düşünceleri toplum ve toplumculuk doludur. Tschumi Kova’nın o havai tavrını politik görüşle mimarlık arasında yeni bir mimarlık oluşumunun arayışındayken yansıtır, etkin kitapları ve makaleleriyle daha da yüzeye çıkarır. Mimari tanımlamaları her zaman farklıdır, derdi fiziksel mekandan çok eylem, devinim ve mekan arasındaki bağ ve tutarlılıktır. Yeniliği teknoloji anlamında da hemen benimser, dolayısıyla onun yapılarındaki o yüksek teknoloji görüntüsü bir rastlantı değildir.

Jacques Herzog – 19 Nisan 1950

Koç burcunun iş hayatındaki sınır tanımaz rekabet duygusu ve kazanan olma yolundaki hırsını,  Jacques Herzog’un kaltieli bir mimarlık ofisinin gelişen şirket yapısındaki yaratıcılıkla paralel olduğunu ve bunun dünyada kendi jenerasyonunda en iyi olmakla ölçülebileceğini belirttiği söyleşilerde farketmek mümkün. Liderlik özelliği, örgütleme becerisi, etrafındaki insanların motivasyonu ve performanslarıyla yakından ilgisi, Pierre de Meuron ile birlikte yürüttüğü ofisinde kusursuz çalışma şartları sağlama çabası, genç mimarları destekleyerek onları da şirketin ortak bir paydaşı haline getirme niyetinden anlaşılabilir. Rossi ve Venturi’nin mimarlık anlayışıyla yetişmiştir ama farklılık arayışı rutin olandan kaçışı onu sürekli yeni bir üretime yönlendirir, üreterek yeniliğe ulaşma peşindedir. Koç burcundaki yönetme yeteneği ve üst seviyelere ulaşma hırsı 2001 yılında Pritzker Mimarlık Ödülü’ne layık görülmesini ve 2006 yılında ise New York Times’ın dünyanın en çok saygı duyulan mimarlık firmalarından olmasını kaçınılmaz hale getirir.

Peter Zumthor – 26 Nisan 1943

Doğayı ve doğal olan herşeyi seven Boğa, Peter Zumthor’un marangozluk ile başlayan mimarlık hayatındaki doğal ve geleneksel malzemeyi harmanlama başarısında gözlemlenebilir. Malzeme ve boşluklarla kurduğu ilişki restorasyon alanındaki tecrübesinin yanında malzemeye form verme, estetik duyarlılıkla malzemeyi yeniden keşfetme arzusundan ileri gelir. Estetik değer yargıları güçlüdür ama materyal dünyaya ve gerçekliklere endeksli olması mimari anlamda onu minimalist ve mütevazi ölçekte yapılara yönlendirir. Boğa’nın sakin, huzur dolu ve dingin yapısını Zumthor’un eserlerinde hissetmek mümkündür.  

Norman Foster – 1 Haziran 1935

İkizler burcunun bilinen özelliği ikililik, Norman Foster’da birbiriyle örtüşen ve bribirini destekleyen iki farklı kimliği ile ortaya çıkar. İlki Foster’ı binlerce çalışanı ile birlikte dünyanın birçok yerinde bulunan ofislerin lideri yapan kimliği. Diğeri ise, eleştirmenler ve müşterileri arasında tartışılan ultra rasyonel tasarımın etkin olduğu yapılar meydana getirmesi. İnovatif yaklaşımlara yakın duruşu, komünikatif araçlara olan iligisi Foster’ı her zaman daha cesur tasarımlara yönlendirir ve yaptırır da. Etkili konuşma yeteneği, kolay diyalog kurabilme özellikleri ile proje sürecinin başından sonuna müşteri ile kurduğu başarılı ilişkiler birçok projesinin hayata geçmesinde oldukça etkili olmuştur.

Zaha Hadid – 31 Ekim 1950

Güçlü ve sağlam karakteriyle bilinen Akrep’in dışavurumlarındaki doğru odaklanma ve konsantrasyon özelliği Zaha Hadid’in yapılarında sıradışı ve cesur formlarla kendini gösterir. Akrep’in yüksek özgüveni, hedeflere ulaşmadaki direnç ve dayanıklılığı aslında Hadid’i gerek mimarlık dünyasındaki karizmatik duruşuyla gerek fütüristik tasarım anlayışıyla modern mimarinin fenomen isimlerinden biri haline getirir. Genelde huysuz, antipatik ve otoriter sıfatlarıyla anılsa da Hadid’de yönetme, domine etme ve radikal tavır kendini beğenme olarak ortaya çıkar.

Akrep’in başarısında temel anahtar olan herşeyin derinine inebilme ve analitik yaklaşabilme becerisi, onun tasarımlarında usta teorisyenliğinin de etkisiyle akışkan, organik formaların, yuvarlak hatların parçalara bölünerek, parçaların kendi aralarında ve kendileriyle olan diyalektik ilişkisinde keşfedilebilir. Akrep burcu gösterişi sever, Hadid ise kocaman mücevherler takmayı, siyahtan vazgeçmese de asimetrik kesimli ipekli kumaşlardan elbiseleri tercih eder.

Tadao Ando – 13 Eylül 1941

Başak’ın öne çıkmayı sevmeyen bir karakteri olduğu düşünülürse, Tadao Ando’nun tasarım anlayışında gösterişten uzak, kendi içinde harmonisi olan, adalet duygusu kuvvetli bir yaklaşım sergilediği görülebilir. Onun yapıları güvenli, anlaşılır ve huzurludur. Başak’ın çabası detaylarda gizlidir, detaylara bakıldığında Ando’nun doğadan ayıramadığı mimariyi detaylar aracılığıyla bütün olarak okutabildiği farkedilir. Kaba brüt beton kütleleri suyla ve ışık oyunlarıyla doğanın içinde kaybolur, boşluğu, yalnızlığı ve birlikteliği aynı anda hissettirir. Ando mimarlığın ruhunu hissettirmek ister, kendi isteklerini bir kompozisyon içinde sunar. Sınırsız eleştirme özelliği, mükemmeli yakalama arzusu, bireysel yeteneklerini ve yaratıcılığını geliştirme çabası Ando’yu hep daha fazla üretmeye sevk eder, kendi içinde memnuniyeti sağlayana dek.

Başak’ın baskın bir özelliği de yaptığı işin psikolojik olarak da derinlemesine içine girme arzusudur. Ve aslında Ando projelerinden “Yu-Un Evi” ile ilgili söyleşinde bu arzusunu çok güzel ifade eder: “Mekânsal derinlik yaratmayı, zihinlerde iz bırakmayı, insan psikolojisine hitap etmeyi, seviyorum. Eğer benim tasarladığım bir binada gezen biri, kendi içinde devinimler yaşayabiliyorsa, o zaman başarılı olmuşum demektir.”

Etiketler

Bir yanıt yazın