Uzaktan Eğitim Sürecinde “Arada Durma” Halini Aramak

Antalya Bilim Üniversitesi öğrencileri, Çağdaş Mimarlık Tarihi ve Temel Tasarım arakesitinde “tarihi tasarımla öğrenmek” fikri paralelinde Sovyet Konstrüktivizm üretimlerini parçalara ayırıp tekrar birleştirdi.

Öğrenme; ilişki kurma, farklı lenslerle bakma, birbirinden öğrenme, fikrini paylaşma ve soru sorma gibi süreçlerle genişleyen, derinleşen ve deneyimlenen bir süreç.

Düşeyde; eğitimciden öğrenciye dağıtılan değil, yatayda; birlikte paylaşılan, sorgulanan ve deneyimlenen, pratik edilen bir yapısı olduğunda öğrenme deneyimi zenginleşip, daha fazla benimsenen bir hale dönüşüyor. Ve bu süreç paralelinde yönlendirici-eğitimci eşliğinde ortak bir alana kapı açılıp yanlış-doğru, güzel-çirkinin ötesinde, ortaklaşa keşfedilen, paylaşılan, hatta bazen yıkılıp yeniden üretilen bilginin kapısı aralanabiliyor.

Uzun süredir tartıştığımız; bina tasarımı-temel tasarım-tarih derslerinin arakesitinde ilişki kurarak öğrenmeye odaklanan atölyemiz “arada durma” halini araştırıyor- bu hal, birkaç farklı katman şeklinde açılabilir.

Öğretmen-öğrenci ya da anlatan-dinleyen durumundan çıkma düşüncesi ekseninde şekillenen arada durma hali; bu paralelde dersi anlatma sürecinin, beraber keşfetme ve ilerlemeye dönüşeceği, katılımcıları yani öğrencileri kapsayabileceği bir yöne evrilme ihtimallerini araştırıyor.

Covid döneminde uzaktan eğitimin birinci yılını tamamladığımız, mimarlık ve tasarım eğitimindeki problemleri ve yapılabilecek güncellemeleri tartıştığımız bu süreçte, eksikliğini çektiğimiz öncelikli durumlar öğrencinin varlığı, katılımı, birlikte üretimi gibi konuları kapsıyor. Mimarlık eğitiminin yapısı gereği, öğrenme sürecinin şekillenmesinde kamera, ses gibi araçlarla geri dönüşlere, ortak bir alanda iki ve üç boyutlu üretimin bir aradalığına ve sürecin ortaklaşa gidebilmesine ihtiyaç duyuyoruz. Öğrencinin tek başına ürettiği ve son ürünün sergilenip kritik edildiği değil; bir stüdyo ortamı gibi, ortak alanda birbirlerinin çalışmalarını görerek, etkileşerek ürettikleri bir sürecin kurgulanma olasılıklarını araştırıyoruz.

Alternatif ve etkileşimi yüksek bir dijital ortam yaratma çabasıyla, tasarım-mimarlık tarihi ekseninde kurguladığımız atölyede araç olarak kullandığımız Miro uygulaması, katılımcıların ortak bir duvarda toplanmasına, fikir paylaşmasına, aynı zamanda ve ortamda eşzamanlı bir şekilde soru, fikir, çözüm üretmesine alan açtı. Eğitimci böylelikle bilgiyi dağıtan süreçten çıkabildi, öğrenci ise bilgiyi alan ve depolayan olmaktan öte katılan bir sürece doğru adım atabildi, arada durma hali iki taraf için de geçerli olabildi. Yaklaşık elli kişilik bir grubun katıldığı süreçte alternatif bir buluşma sunan dijital aracın ortak duvarı arada durma halini destekledi; yönlendirici olarak bizler ve öğrenciler aynı anda atölye sürecine dahil olabildik.

Yüz yüze eğitimden uzak olmanın yarattığı etkileşim eksikliğini, aracın ara yüzünün öğrenci çalışmalarını aynı anda göstermesi sayesinde çözdük. Tüm öğrencilerin ortak alanda var oluşları, düşünce ve üretimleri, hatta çalışma süreçleri eşzamanlı olarak tüm katılımcılar tarafından gözlemlenebildi. Bu durum; görüş alışverişlerinin olduğu etkileşimli bir ortamı var ederken, ortak zaman ve mekânı paylaşmayı destekleyici bir hal aldı.

Atölye içeriğini oluşturan Temel Tasarım ve Çağdaş Mimarlık Tarihi derslerinin ortak bir konu etrafında bir araya gelmesi ve bu paralelde üretilen ilişki ve çözümlemeler, bahsettiğimiz arada durma halini destekleyen bir diğer konu oldu. Birinci ve üçüncü sınıf müfredatındaki iki dersin de aynı haftalara denk gelen ortak konu etrafında şekillenmesi; temel tasarım ve mimarlık tarihi gibi iki farklı süreci bir arada tutma, iki disiplin arasında durma ve birlikte ilişkisel olarak yorumlayıp çözümleme imkânı sundu.

Sovyet Konstrüktivizmi temel düşünceleri, mimarlık ve tasarım alanındaki yaklaşım ve ilişki kurduğu Süprematizm, Kübizm, Brütalizm gibi akımlar paralelinde dönemin mimari ve grafik tasarım örnekleri incelendi, tartışıldı.

Bir sonraki adımda; Konstrüktivizme dair ortak duvarda paylaşılan örnekler eşzamanlı olarak “bir arada” çözümlendi, temel tasarım prensipleri, bina tasarım ilişkileri ve konstrüktivizm akımı düşünce ve ilkeleri arakesitinde parçalara ayrıldı.

Bu sürecin sonunda ise; öğrenciler dönemin ortak üretimi paralelinde, bir binayı geometrik bir soyutlamaya ya da soyut bir geometrik tasarımı bir bina strüktürüne dönüştürmeye çabaladılar.

İki saatlik bu atölyenin temel hedeflerinden biri -bizim yola çıkış amaçlarımızın ilki- tarih ve tasarım dersleri arasında ilişki kurmak, keskin bir bıçakla ayrılan bu iki dersin öğrenme sürecinde ortak bir alan açmak, aslında taşıdıkları ilişkisel yakınlıkları ortaya koymak oldu.

Tarih dersini tasarımla, temel tasarımı ise tarihle ilişkilendirerek yorumlayıp bir arada okumak, bu anlamda ana hedeflerimizdendi. Atölyemiz; öğrencilerin üç boyut- iki boyut- tasarım prensipleri- tarihsel veriler arasında ilişki kurup, bütünü parçalarına ayırdıkları, sonra yeniden parçaları kendi izlenimleri doğrultusunda dönüştürüp birleştirdikleri sürecin bir özeti oldu.

Öncelikle kendileriyle paylaşılan çalışmaların hepsini birlikte ortak alanda analiz edip çözümleyen öğrenciler birbirlerinden öğrenme, gözlemleme, inceleme, fikir ortaya koyma, eskiz yapma, ilişki kurma gibi becerileri ortak bir alan ve zamanda deneyimlediler. Sonraki süreçte ise bir bina ya da bir grafik tasarımın dönüşümü için çalıştılar.

Bir konstrüktivist binadan iki boyutlu soyut geometrik bir tasarıma dönüştürme sürecini seçen öğrenciler, bina dönem ve akım özellikleri, dokusu, gördükleri temel tasarım ilkeleri ve araçları paralelinde bu çalışmayı ikinci boyutta yorumlayarak, soyutlama, üç boyut-iki boyut arası ilişkiler ekseninde, temel tasarım prensiplerinin uygulanması dahilinde bir çalışma ürettiler.

Soyut geometrik bir çalışmayı bir bina, yapısal bir strüktür olarak hayal eden öğrenciler ise; iki boyutlu çalışmanın ana araçları ve tasarım prensiplerinden ilhamla dijital bir programda üçüncü boyutta, form-uzam ilişkileri paralelinde çalışmayı yeniden kurguladılar. İki boyutlu tasarımı, ana ilkeleri ve konstrüktivizm paralelinde yapısallaştırma araştırmasına girdiler. Böylece, görsellerle olan etkileşimlerini salt ‘izlenen-izleyen’ ilişkisinden öteye taşıyarak, onları yorumlayıp, yeniden üreterek, imaj üzerinde daha fazla düşünerek, diğer katılımcıların neyi nasıl yorumladığını izleyerek teori temelli tarih bilgisinin tasarım uygulamasına nasıl dönüşebileceğini deneyimlediler. Atölye çalışması bu yönleriyle konvansiyonel mimarlık tarihi eğitiminde uygulanan yöntemlere yeni bir seçenek olarak görülebilir.

Atölye çalışması sonrasında, katılımcılara uygulanan üç soruluk anonim ankete verilen yanıtlarda, yaklaşık olarak bir yılı aşkın süredir stüdyo ortamından uzak kalan öğrencilerin interaktif çalışma ortamına ve yüzyüze mimarlık eğitiminin en önemli bileşeni olan stüdyoya duyduğu özlem açıkça dile geliyor.

Tekil, içe dönük, bireysel süreçleri yoğun bir şekilde deneyimlediğimiz uzaktan eğitim sürecinde, atölye; farklı ders ve farklı öğrenci grupları arasında paylaşılan ve ortaklaşa üretilen eğlenceli bir sürece dönüştü, bizler için uzaktan eğitim sürecine dinamizm katan bir deneyim oldu.

* Beste Sabır & Esin Bölükbaş Dayı yürütücülüğünde 50 kişilik bir öğrenci grubunun olduğu workshop çıktılarından bir seçki paylaşıyoruz, çalışma sahibi öğrenci isimleri: Aslıhan Acar, Buse Yüksel, Ceyda İvgen, Ceylin Ünal, Fatma Nur Duran, Hanife Alkan, Mert Biter, Öykü Beceren, Selin Cansu Salar, Sena Akeren, Tayyibe Korkmaz.

Etiketler

Bir yanıt yazın