Uzaktan Eğitim: Akademisyen 01

Uzaktan Eğitim ile ilgili çağrımıza cevap veren akademisyen ve öğrencilerin yanıtlarını iki ayrı yazı halinde yayınlayacağız. İlk etapta Türkiye'nin farklı kent ve üniversitelerinde ders veren akademisyenlerin konuyla ilgili düşüncelerini yayınlıyoruz.

Ali Sinan

“Yaşadığımız eğitim sürecinin ‘uzaktan’ değil, tamamen telaşlı bir biçimde verilen alternatif ‘birebir’ eğitim olduğunu düşünüyorum. Şu ana kadar deneyimlediğimiz ve geliştirdiğimiz tüm metotların birebir eğitime göre olmasının dezavantajını yaşıyoruz. Bu durum televizyonlarda sunulan 1-2 saatlik haber programlarının YouTube’a hiç oynanmamış bir biçimde koyulması gibi. Bu doğrultuda da 15 dk’lık videolara alışkın yeni nesil tarafından sıkıcı, odaklanılamayan ve beslemeyen içerikler oluşmakta. Sanal ortamın gerçeğin kablolar üzerinden aktarılması olarak gören eğitimcilerin acil olarak 18-20 yaş arası kişilerden danışmanlık alması/almamız gerektiğine inanıyorum. İçerik üretmekte eminim öğrenecek çok şey var…”

Arda İnceoğlu

Öncelikle, bizim okulun erken açıldığı için ilk 7 haftayı okulda yapmış olduğumuzu söyleyeyim. Bütün deneyimimiz dönemin yarısını okulda yaptıktan sonra çevrimiçi eğitime geçmek üzerinden değerlendirilmeli.

1. Beklediğimden çok daha olumlu.

2. Kuramsal ders (75 kişilik zorunlu ders) neredeyse sınıftaki kadar iyi gidiyor. Katılım sınıfta olduğundan yüksek. Sınıfta konuşmaya çekinen öğrenciler çevrimiçi ortamda daha katılımcılar.

3. Stüdyo da beklediğimden iyi gidiyor. İletişim sorunu yok.

İki temel eksik: Maket ve stüdyodaki dayanışma, takım ruhu. Artı ise, yürütücünün daha az müdahale edebilmesi. Öğrenciler ister istemez daha çok inisiyatif kullanmak zorunda kalıyor.

4. Stüdyoda temel fark, ortalamanın altında kalan öğrencilere destek olmak çok daha zor oluyor. Bu belki de şu anda en problemli durum. Fiziksel mekanda farklı yöntemlerle teşvik etmek, destek olmak daha kolay.

Ara sonuç: Kuramsal dersler için çevrimiçi ortam şaşırtıcı şekilde başarılı. Stüdyo ise, öz disiplini olan yüksek motivasyonlu öğrenciler için hemen hemen aynı düzeyde olumlu bir süreçte devam ediyor. Ortalamanın altında olanlar için farklı yöntemler geliştirilmesi lazım.”

Aslı Uzunkaya

“Atölye ortamının hızlı tepki verme, öğrencinin algılayışını daha hızlı fark etme ve ona göre yönlendirme sunması açısından yeri doldurulamaz olduğunu düşünüyorum. Disiplinin doğası gereği ihtiyaç duyduğu etkileşim oldukça azalmış durumda. Birebir diyaloglarda yani yürütücü ve öğrenci iletişiminde sorun oluşturmasa dahi atölyedeki bir arada üretme, birbirlerini eleştirme, fikir verme ve ortamdan beslenmenin kimi altyapı sorunları vs. sebebiyle eksik kaldığını söylemek mümkün.

Bu düşüncelerle birlikte şu an kullandığımız online ortamın üretimi görme, karşılıklı yorumlayabilme ve diyalog sunması açısından öğrenciyi tasarlamaktan uzaklaştırmadığını gözlemlediğimi söyleyebilirim. Hatta eksik maket malzemeleri, tasarım araçları ve -mecburen- herkesin dinlediği ve kaydedilen bir ortamda fikirlerini aktarmaları gibi olumsuz durumlar dönüşerek yaratıcılıklarını artırabiliyor da. Henüz net bir fikir beyan etmek için erken ama içinde bulunduğumuz süreçte ortamı, araçları hızlıca kavrayıp, kimi kısıt gibi görülen durumları üretime çevirmeye çalışmak izleyeceğimiz yol olacak gibi duruyor.”

Atıl Aggündüz

“Üniversitemizde uzaktan eğitimin başladığı ilk hafta (23 Mart haftası), öğrencilerin bulundukları yerlerde – büyük çoğunlukla evlerinde – oldukça sıkılmaları dolayısıyla online eğitim, oldukça coşkulu başladı. Bir avantaj olarak, öğrencilerin stüdyo ortamındakinden daha uzun süre derse ve konuşmalara odaklanabildiklerini farkettim. Stüdyoların dinamiği dolayısıyla dikkatleri sıklıkla dağılabiliyor, dolayısıyla derslerin ‘diyaloglar’ üzerinden daha derin/yoğun ve nitelikli geçmesi bir avantaj iken, diğer yandan, stüdyodaki ‘birlikte’ üretim ortamı ve heyecanlı gündelik yaşantı maalesef online eğitimde olamıyor. Henüz online eğitim coşkusunun kaybolmadığı bir dönemdeyiz, dolayısıyla öğrencilerin standart yüz yüze bir stüdyo ortamında – tahminen – hangi haftalarda sıkılacaklarını ve rutinler dolayısıyla çalışma dinamiklerinin nasıl değişeceğini tahmin edebilirken, online eğitimde böyle bir tecrübemiz yok. Bu durumda, stüdyo derslerinin işlenişi, haftalık programı vs. sıklıkla değişecek gibi duruyor. Bu süreçten biz de çok fazla şey öğreniyoruz, ancak olumsuz karşılamış veya negatif bir atmosfer altında ders yapıyor değiliz. Aynı birebir eğitimdeki gibi, ders dışı sohbetleri ve öğrencilerle gündelik ilişkimizi önemsiyoruz, özellikle bu dönemde çok daha fazla!

Maket meselesi bir problem haline gelmeye başlıyor, dolayısıyla. Özellikle 1. sınıf öğrencilerini düşündüğümüzde, malzeme tedarik edememek ve uygun maket üretim ortamını bulamamak gibi problemler dolayısıyla, kağıt üzerinden 3 boyuta geçmelerini sağlamak için 3D programlara ağırlık vermiş durumdayız; ancak bu durumda öğrencilerin tasarlamak istediklerini değil, program bilgilerinin el verdiği ölçüde tasarlayabildiklerini tasarlamak üzerine bir eğilimleri olduğunu farkettik. Bu problemin üstesinden gelmek için ise alternatif yollar düşünüyor, geliştiriyoruz.”

Bilgen Dündar

“Teorik ders için bir fark görmüyorum. Çünkü bu sistem de interaktif olarak kullanılabiliyor. Tasarım derslerinde stüdyoda birebir maketle ve çizimle karşılıklı kritik verilebiliyor. Uzaktan eğitimde de ekran üzerinden iki tarafın da çizim yapma olanağı olabiliyor. Bu anlamda bir problem görmüyorum. Sadece hocanın öğrenciye daha fazla zaman ayırması gerekiyor. Öğrenciler insiyatifi isterlerde daha fazla alabiliyorlar. Ve Covid-19 durumuna özel olarak farklı malzemelerle yaptıkları maketlerle fikirlerini ifade edebiliyorlar. Bu da bence yaratıcılığı arttıran bir şey. Ayrıca ekran karşısında bulunduğunuz süre içinde daha konsantre olarak karşılıklı konuşabiliyorsunuz. Sizin ve öğrencinin dikkatini dağıtan çok fazla şey olmuyor. Birbirlerinin kritiklerini daha konsantre bir şekilde dinleyip onlar da kritik sürecine katılabiliyorlar. Farklı bir deneyim bence iyi yürütülürse faydalı olabileceğini düşünüyorum. Hocaların bu sistemi verimli hale getirme şansları olduğunu düşünüyorum. Uygulanan yöntem ve öğrencilere verilen motivasyonun bu anlamda önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle tasarım derslerinde bir fikri uzakta olan öğrenciye anlatabilme durumu hocayı da aktif ve verimli kılan, onun da yaratıcı olmasını gerektiren bir durum.”

Burak Altınışık

“Mimarlık eğitimi açısından keskin yargılar üretmek için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Ancak teknik altyapıların örgütlenme kapasitesi kritik bir mesele. Her fakülte ya da bölüm bünyesinde bu yönde istihdamların oluşması gerekecek.  Mevcut haliyle uzaktan eğitime geçildiği bildirisi yapıldı. Ancak bunun kullanıcılar ve altyapı bakımından ne tür sıkıntılar çıkarabileceği öngörülmediği ve bu yönde neredeyse hiçbir hazırlık yapılmadığı görülmeye başlandı. Dolayısıyla duyuruların duyuruları takip ettiği, bir önce iletilen açıklamanın kısa sürede geçersizleştiği bir karmaşa mevcut. Öte yandan kurumların ve yöneticilerin resmi denetim refleksleri esneklik gerektiren bir ortamda pratik sonuçlar açısından işleyişi katılaştırmaya yönelik gerilim düğümleri üretebiliyor. Mimarlık eğitimi açısından değişik modeller türetilebilir. Mimarlıkta ilk iki yıllık stüdyo eğitimi birebir fiziksel mekan paylaşımlı, sonraki dönemler uzaktan eğitim ile desteklenen ve öğrencilerin sahadaki (ofis, şantiye) pratikler içinde kendi donanımlarını hem inşa hem icra ettikleri arayüzlere dönüşebilir.”

Burak Asiliskender

“Gerekli altyapıyı kullandığınızda, stüdyo ortamına benzer, hatta bazen daha da iyi bir ortam yaratılabiliyor. İki haftadır, öğrencilerimizle süreci deneyimliyoruz, öğrencilerin proje süreçlerinde önemli ilerlemeler kaydettiklerini izliyoruz. Coğrafi uzaklıkları ortadan kaldırarak ortama bir çok kişiyi davet edebilmek ve tasarım süreçlerine katmak da önemli bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Sadece Türkiye’den değil, farklı ülkelerden bir çok akademisyen, profesyonel ve uzmanı sürece dahil ediyoruz.

Elbette birebir eğitimin insani duygusunu veremese de farklı arayüzlerle tasarım stüdyoları ve dersleri kendi saatleri dışında da aktif ilerletmek önemli başka bir avantaj olarak değerlendirilebilir, süreç takibi açısından oldukça faydalı olduğu söylenebilir.

Tek olumsuz tarafının, sürekli ekran karşısında olmanın verdiği fiziksel rahatsızlıklar olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerimizle, aktif iletişim içinde olmak ve bu sayede öğrenme süreçlerini aktif tutmak, hem onlara hem bizlere iyi geliyor.”

Burak Delikanlı

“En büyük eksiklik sanırım teknik altyapı herkes yeni bir deneyimin içinde olduğu için ne yapacağını şaşırmış durumda… Bizler de yeni yeni adapte olmaya başladık, İTÜ Mimari Tasarımda Bilişim ekibi olarak medya okur yazarlığımız ortalamanın çok üzerinde olsa dahi neler yapacağımızı ve yol haritalarımızı yeni yeni görebiliyoruz. Öncelikle herkes kendi konfor alanında olduğu için çok daha rahat, ekran paylaşımı esnasında nasıl gözüktüğünün kaygısı içinde olmadan sunumunu yapabiliyor. Fakat bant genişlikleri nedeniyle sadece sunum yapanların ve o anda konuşan kişinin kamera ve mikrofon açmasına izin veriyoruz. Bu durum ders esnasında dikkat dağınıklığına sebebiyet veriyor. Bunun haricinde jürilerin ve kritiklerin daha verimli olması ve sürenin daha etkili kullanılabilmesi için yeni teslim formatları belirledik (16×9 oranı, 1920×1080 piksel, 72dpi). Herkese belirli bir teslim formatına geçmelerini tavsiye ediyoruz, dijital ortamda elimiz gibi araçları kullanamadığımız için işaret etmek ve hangi postere atıfta bulunduğunu tarif etmek zorlaşıyor. Buna bulduğumuz formül ise sayfa numaraları, bu şekilde elimizle işaret etmeden de neyden bahsettiğimizi anlatabiliyoruz.”

Celal Abdi Güzer

“Uzaktan eğitim deneyimi henüz kapsamlı bir değerlendirme yapacak bir birikim oluşturmadı. Sadece bazı ilk izlenimlerden bahsedilebilir. Öncelikle öğrencilerin bir bölümünün altyapı eksiklikleri oldu (bilgisayar, internet ulaşımı gibi) ve bunların giderilmesi için fakülte/bölüm bazında çalışmalar yapıldı.

Burada deneyimlediğimiz durum sadece ‘online eğitime geçme’ durumu değil; ‘olağandışı koşullarda’ online eğitime geçme durumu. Bu nedenle sadece altyapı ve deneyim yeterliliği tek başına belirleyici olamıyor, eğitimcilerin ve öğrencilerin içinde olduğu koşullar ve fiziksel, psikolojik durumları, olanak ve kısıtları da eğitim deneyimi üzerinde etkili oluyor.

Benim içinde olduğum stüdyo gurubu ve seçmeli dersimde iki farklı ama benzer deneyim yaşadık. Bunları özetlemek gerekirse:
1. Stüdyo ortamında ilk yarım gün öğrencilerin yaptıkları çalışmaları ortak bir depo alanına yüklemeleri ve stüdyo yöneticilerinin bu dökümanları bireysel olarak incelemeleri bekleniyor. Benzer biçimde öğrencilere yönelik kaynak, örnek ve benzeri ders dökümanı da yöneticiler tarafından aynı depo alanında paylaşıma açılıyor.
2. Öğleden sonra seansında ise tüm öğrencilerin canlı olarak katıldığı, görüntülü ve sesli bir iletişim ortamında yüklenen proje, eskiz ve diğer sunum dökümanları üzerine birlikte değerlendirme yapılıyor. Hem stüdyo genelinde hem de bireysel çalışmalar özelinde geri beslemeler gerçekleştiriliyor.
3. Aslında geleneksel stüdyo ortamı ve yöntemler, bir anlamda, sanal ortamda yeniden oluşturulmaya çalışılıyor.
4. Bir kaç derslik gözlemimizden hareketle öğrenciler özellikle kullanılan teknolojik altyapıya yönelik önemli bir adaptasyon sorunu yaşamadılar. Projelerin birebir iletişim ortamı dışında önceden iletilecek olması onları daha özenli ve detaylı sunumlar geliştirmeye yönlendirmiş. Sayısal olarak katılım oldukça yüksek. Öte yandan öğrencilerin ifadesi ile derslerin aniden başlaması geçiş dönemi sonrası ani bir yüklenmeye neden olmuş.
5. Benzer bir yöntemi stüdyonun uzantısı olan davetli konuşmalarda ve jürilerde de uygulamayı, ön teslim sonrası gerek öğrenci gerekse öğretim elemanlarının canlı katılımı ile açık jüri değerlendirmesi yapmayı öngörüyoruz.
6. Yazılımların olanakları içinde sunumların ekranlara yansıtarak üzerinde grafik gösterimler yapmak, bazı örnekleri paylaşmak, çizim yapmak olanaklı.
7. Yürüttüğüm seçmeli derste de (Case Studies in Architectural Criticism) benzer bir yöntem uyguluyoruz. Sunumlar, ödevler ve değerlendirmeler öğrencilerin sesli, görüntülü ve canlı olarak katılabildikleri bir ortamda gerçekleştiriliyor. Derse ait ortak ve tüm katılımcıların erişebildiği bir depolama alanına kaynak, sunum, ödev ve benzeri malzemeler yükleniyor. Değerlendirme ve sunum için davet edilen konukların da aynı ortamda buluşması öngörülüyor.

Başta da vurguladığım gibi daha sağlıklı değerlendirme yapmak ve geri beslemeler almak için biraz daha zaman geçmesi gerekiyor. Ama bu aşamada öne çıkan sorun öğrencilerin /ve öğretim elemanlarının) yeni teknolojik altyapı ve derslere adaptasyonundan çok içinde olduğumuz genel ortamın ve problemlerin bu yeni eğitim ortamı üzerindeki yansımaları. İnsanların gerek kendilerine gerekse aile ve arkadaşlarına gerekse de topluma yönelik endişe ve duyarlılıkları gündelik yaşam ve önceliklerini etkiliyor. İçine olunan fiziksel kısıtlar bazılarımız için yeni sorunlar getirebiliyor. Derslerin çok kısa sürede ve aynı anda başlaması zaman içinde aşılabilecek bir eşgüdüm sorunu getiriyor ve zaman zaman sınav ve ödevlerin çakışması nedeni ile yükler artabiliyor.”

Dilek Ekşi Akbulut

“Özellikle bu zorlu dönemde teorik dersler öğrenciler için hem yaşamdan hem de mimarlıktan kopmamak adına faydalı oluyor. Ancak proje dersleri kuramsal açıdan sürdürürken projelere tasarımlar üzerinden çizerek yorum yapmak pek mümkün olmamakta Zoom gibi programlarda çizim yapabilme özelliği var ancak sınıfta öğrenci ile birlikte maket üzerinde ve kağıda çizdiğiniz gibi verimli olmuyor.

Türkiye’nin şartları ne yazık ki eşit değil bazı öğrencilerin ekonomik durumu daha iyi ve teknolojik donanımları var. Ancak bu dönemde ailesinin yanına giden ekonomik durumu iyi olmayan yada bulundukları illerde teknik alt yapının çok yetersiz olduğu bölgeler var. Ayrıca bu dönemde sağlık sıkıntıları yaşayan öğrenciler veya öğrencilerin aile büyükleri var. Umarım bu dönemi sağlıkla en az zararla atlatırız ancak bu sürecin sonunda bunu da başardık yaptık söylemi tüm öğrenciler ve kurumlar için geçerli olamayacaktır.”  

Duygu Koca

“10 saniyede söyleyeceğin ve doğrudan tepki-cevap alabileceğin bir konuyu dakikalarca yazmak boşa zaman kaybı. Her an görüntülü konuşulamıyor çünkü. Yüz yüzeyken konuşacağın her detayı online görüşmede ne en önemli ise onu söyler hale geliyorsun. İndirgemeci hale geliyor.”

Evren Başbuğ

“Stüdyo ortamında var olan pratiklerin ve bazı sosyal rollerin değiştiğine tanık oluyoruz. Çekingen ve tartışmalara katılımı görece sınırlı öğrencilerin bazılarının çevrimiçi ve yazılı ortamda (Moodle, e-mail, Zoom, vs.) daha aktif, girişken, katılımcı ve hevesli olduklarını gözlemliyoruz. İyi bir altyapı ve uygun ortam sağlandığında öğrencilerin prensipte bu yeni sisteme dair hiçbir adaptasyon sorunları olmadığı çok açık. Bazı öğrencilerdeki stres ve gerginliğin kaynağının yeni sistem değil, dünyada olan bitenler ve içinde bulunduğumuz karantina iklimi olduğunu tahmin ediyoruz. Bu yeni koşullar doğal olarak biz yürütücüler dahil tüm aktörlerin konsantrasyonunu düşürüyor. En önemlisi de öğrencilerin ders saatleri öncesinde ihtiyaç duydukları çalışma ve üretme performanslarını olumsuz etkiliyor.

Biz (Beşeli, Gür, Tüntaş, Alicanoğlu, Başbuğ) stüdyoyu ele alış biçimimiz gereği henüz bu dönem için mimari üretim aşamasına yeni yeni geçiyoruz. Şimdiye kadar teorik altyapı okumaları, saha gezisi ve analiz aşamalarında sorun yaşamadık ama birebir ve panel formatında kritik verme süreçleri bizde yeni başlıyor. Henüz 1.5 hafta oldu uzaktan eğitime geçeli. Nasıl olacağını göreceğiz. Önümüzdeki günlerde ilk şokun atlatılacağını ve öğrencilerin performansının biraz daha normalleşeceğini öngörüyoruz.

Genel anlamda çevrimiçi stüdyonun örgün eğitime göre başka türlü avantajlarının da olduğunu düşünüyorum. Altyapı problemi yaşanmadığını (internet hızı, yazılım, donanım, vs.) varsayarsak bence konsantre olmak isteyen ilgili öğrenci için çevrimiçi koşullar daha doğrudan ve daha sağlıklı bir ortam sağlıyor. Benim gibi asıl işi bu olmayan yarı zamanlı öğretim görevlileri için ise şüphesiz çok daha fazla avantaj barındırıyor bu sistem.

Tamamen eğitimle ilgili değil ama yeri gelmişken şunu da hatırlatmakta fayda görüyorum. Evet; özellikle teknolojinin sağladığı olanaklarla hepimiz hayatlarımıza bir şekilde yeni koşullara adapte olarak devam etmenin becerikli yollarını buluyoruz. Fakat bu yeni durumun yarattığı sahte olağanlığın da farkında olmalıyız bence. Unutmayalım ki küresel düzeyde olağanüstü ve oldukça ciddi bir süreç yaşıyoruz. Bu süreç bize hiç de mükemmel olmadığımızı, hatta oldukça kusurlu ve kırılgan varlıklar olduğumuzu sert biçimde hatırlattı aslında. Sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatlarımıza devam etmek, hatta tüm normal rutinlerimizi bu koşullarda da sürdürmenin yollarını araştırmak, bulmak, ve garip bir şekilde bununla da gurur duymak bana oldukça çocukça geliyor. Unutmayalım, bir şekilde tedirgin olmak, olabileceklerden korkmak, gelecek kaygısı hissetmek, çok doğal ve verilmesi gereken insani tepkiler. Hiç kimse (ne iş hayatında, ne eğitim hayatında, ne de özel hayatında) bu dönemde normal koşullardaki üretkenliğini ve enerjisini korumak zorunda değil; özellikle de öğrenciler…” 

Fırat Kaya

“Uzaktan eğitim, örgün eğitim içerisinde ancak bu eğitime yardımcı olursa verim alınabilecek bir eğitim türüdür, yüz yüze eğitimin yerini tutması mümkün değildir. Üniversite gibi bireyin katılımının en üst düzeyde talep edildiği bir aşamada, kameralarla uzaktan yapılacak toplanmalarda bu katılımın sağlanması mümkün değildir. Yükseköğretim, burada uzun uzun anlatılmayacak incelikte ayrıntılarla mümkün kılınabilen ve her akademisyenin kendi kişiliği ve yöntemiyle zenginleştirdiği bir eğitimdir. Uzaktan/online eğitim zorunlu hale geldiğinde de bu zenginlikleri yaratmanın yolları bulunabilirdi; ancak böyle bir ortamda bu şekilde bir eğitimden avantaj elde edebilmek ve zenginleştirmek için geniş bir zaman dilimi ve iyi bir planlama gerekirdi.

Özel olarak mimarlık eğitimi, ne tam teorik ne de tam uygulamalı bir müfredata sahip olması nedeniyle uzaktan eğitimin herhangi bir yöntemine adapte edilememektedir. Nitekim bazı proje derslerinin bu şekilde yapılmama kararı alındı bile. Gördüğüm kadarıyla proje derslerini yapma kararı alan okullarda da verim oldukça düşmüş ve yatay-dikey fark etmeksizin atölye anlayışı zarar görmüştür.

Bütün bunların yanı sıra;

1. Ülkemizin sosyo-ekonomik durumu göz önüne alınırsa, önceden planlanmadan alınmış uzaktan eğitim kararlarının eşitsizlik yaratması kaçınılmazdır. Her öğrencinin uzaktan eğitime erişim şansı eşit olmayabilir. Bu eşitsizlikler giderilmeden kimsenin uzaktan eğitime katılımı zorunlu kılınmamalıdır.

2. Her disiplinin ayrı ayrı bu adaptasyonu sağlaması bir yana, bazılarının hiçbir şekilde eğitime devam edememesi söz konusudur. Bu durumda başka türlü bir eşitsizlik doğmaktadır.

3. Mezuniyet durumunda olanlar yarım yamalak bir mezuniyete zorlanırken, ara sınıflar daha sonra yığılma olmaması adına başka bir şekilde feda edilmektedir. Oysa bu dönem için eğitim askıya alınarak, yaz dönemi için daha verimli olabilecek ve tüm altyapı problemlerine çözüm üreterek öğrencilerin bu şartlarda eğitime erişim sorunlarını da çözmeyi içerir şekilde bir hazırlığın yapılabilmesi sağlansaydı daha doğru ve hiçbir eşitsizliğe yer bırakmayacaktı. Üstelik bu, karantina şartları hafiflerse bu dönem yapılacak veya bazı durumlarda hiç yapılamayacak eğitimin yaz döneminde telafi edilebilmesini mümkün kılan bir karar olurdu.”

Kürşad Özdemir

“Etkileşim, ciddiyet, motivasyon ve verim arttı. Proje konuşurken iki taraf da daha iyi konsantre oluyor. Teori dersinde koreografi ve içerik uyumu önemli. Şimdiye kadar hafife aldığımız bu altyapı -özellikle mimarlık- eğitimi demokratikleştirebilir.”

Melih Utkan

“Proje derslerinde örgün eğitimden çok farklı olduğunu düşünmüyorum çünkü ben 3. sınıfların derslerine girmekteyim ve zaten belli bir olgunluğa erişmiş bir öğrenci grubu. Çizme ihtiyacı hissettiğimizde de Zoom’un kendi çizim sistemi veya Mural kullanıyoruz ki bence bu durum bizim için hiç sorun yaratmadı. Elbette ki aktarım yüz yüze olduğu kadar etkili olmuyor ancak böyle bir süreçte hem öğrencilere zaman kaybettirmemek açısından hem de bizim eğitim sürecinden kopmamamız açısından etkili olduğunu düşünüyorum. Lisansüstü dersleri çok rahat ilerlemekte ve hatta belki daha verimli olmakta. Sonuç olarak online eğitimin ilk 2 haftasında gördüğüm kadarıyla, bu süreç çalışacak gibi duruyor.”

Murat Germen

“Sınıfa iş getirilip ortaklaşa olarak değerlendirme yaptığımız günlere göre öğrenciler daha sık iş göndermeye başladılar. Eve kapanma, ilginçtir, öğrencilerin yaptıklarına daha çok odaklanmalarına yol açtı. Akademik açıdan bakarsak bu durumdan memnunum.”

M. Batu Kepekcioğlu

“Öncelikle uzaktan eğitimin hiç tartışılmayan ve sıkça gözden kaçırılan bir yönü var ki o da üniversite eğitiminin sadece derslerden ibaret olmadığı konusu. İnsanlar ders saatleri dışında da sosyalleşerek bir görgü ve bilgi ediniyor. Yani sınıf dışında da okulun fiziksel mekanında öğrencilerin etkileşimleri üzerinden kurulan bir eğitim-öğrenim katmanı var. Ama bu online sistemde hiç oluşturulamıyor maalesef. O yüzden uzaktan eğitim sadece derslerin yerini alabilir ama üniversitenin değil bunu söyleyerek başlamak gerek.

Hadi bunu bir anlığına unutup sadece ders bağlamında düşünelim, desek de sıkıntılar bitmiyor. O zaman da, ‘uygulamalı stüdyo’ ile ‘teorik amfi’ derslerini ayırmak lazım. Teorik derslerde sorun yok ama stüdyoyu online yapmak, özellikle de alt sınıflarda hiç uygun değil. Düşünün bir kere, mimarlık bağlamında okuma-yazmayı yeni öğrenen insanlara, aynı masada maketle anlatamadığınız şeyleri, bilgisayar ekranından anlatmayı beklemek ancak ve ancak çaresizlikten dolayı yapılır.

Bütün bunların yanında online eğitim için kullanılan teknolojiyi düşündüğümüzde hologramlardan, VR gözlükler takılarak sanal gerçeklik ortamında yapılan interaktif modellemeden de bahsetmiyoruz, bakarsanız kullanılan programlar Skype’ten hallice. Eğer bu kadar verimli işliyorsa neden okulları kapatmıyoruz hatta neden kapanmadı bugüne kadar fiziksel eğitim mekanları? Bütün dünya bu kadar miyop ya da tutucu mu ki hala yüz yüze eğitim veriliyor?

Şu an kullandığımız online eğitim ancak destek amaçlı ya da çaresizlikten yapılan bir uygulama gibi görünüyor bu haliyle benim açımdan. Yoksa bu kadar vakıf üniversitesi milyonlar harcayıp kampüslerine yatırım yapmaz, kentin içinde okullar, bölümleri açmaz hem de cep telefonlarından bile ders izleyecek alt yapı ve teknoloji bu kadar yaygınken?”

Onurcan Çakır

“Teorik derste (seçmeli mimari akustik dersi) örnek çözümlerinde öğrenciler, hesaplamalara cevap verme konusunda, neredeyse sınıftakinden daha iyi katılım gösterdiler. Proje dersinde kritiklere de katılımlar iyiydi, ancak çizim dosyaları üzerinde yönlendirme yaparken bir grafik tablet olması daha iyi olabilir, mouse ile çizim yapmaya çalışmak kötü sonuçlar getiriyor doğal olarak.

İlginç bir deneyim oluyor, bence yüz yüze fiziksel kritiklerin yerini alabileceğini düşündüğüm bir uygulama olmamakla beraber, karantina günlerinde zorunluluktan uygulanmasının da büyük bir eksisi olduğunu düşünmüyorum.”

Rıdvan Kutlutan

“Biz öğretim üyeleri ve öğrenciler uzaktan eğitim yöntemine henüz uyum göstermiş değiliz. Herkes kendine göre bir yol izliyor. Bu nedenle öğrencilerde ve öğretim üyelerinde katılım çok düşük. 3’te 1 oranında öğrenci katılabiliyor. Bunda altyapı yetersizlikler ve salgın nedeniyle oluşan psikolojinin etkisi var. Proje gibi uygulamalı derslerde atölyede olduğu gibi sürekli iletişimde bulunamadığımız için yeterli zamanı ayıramıyoruz ve çalışmaların bitmeyeceğini ya da uzun bir süreçte tamamlanabileceğini düşünüyorum.

Öğrencilerin okullarında, atölye içinde arkadaş ve öğretim üyeleriyle birlikte çalışma biçiminin, tamamen ev ortamında tek başına çalışabilme durumuna evrilmesi ve bu disiplini elde edebilmeleri  şu an güç görünüyor. Uzaktan eğitim biçimine uyum sağlamak bir dönemde olamayacak, zaman alacaktır.”

Rüksan Tuna

“Teorik derslere hemen adapte olundu. Proje ise grup çalışmasını gerektirdiği için ortak eleştiri ve sinerjiden eksik kalıyor. Yeni teknolojiler kullanmak, hızlı iletişim açısından olumlu, ölçme ve değerlendirme, jüri eksikliği-öğrencilerin savunmaları açısından olumsuz.”

Şengül Öymen Gür

“Hiç sorunsuz fevkalade ilerliyor. Proje bakıp eleştiri yapmak keyifli. Karşılıklı sohbet edebiliyoruz. Proje üstünde kalem oynatamıyorum ama Blackboard’da çizip gösterebiliyorum. Sabırsız olduğum için proje üstünde çizip-çözme alışkanlığından vazgeçmek zorunda kalmam belki de daha iyi bir şeydir.”

Taybuğa Aybars Mamalı

“Lisansüstü eğitimde uzaktan eğitim için konuşulacak olursa, bir araya gelerek tartışma ve görüş paylaşmanın yerini uzaktan eğitim tam olarak tutmuyor. Bunun dışında, araştırmacı hareketliliğinin kısıtlanmış olması (davetli konuşmacılar) dezavantaj. Yine de lisansüstü eğitimin çok az fire verdiği söylenebilir.

Lisans eğitiminde ise, öncelikle öğrenci sayısının fazla olduğu teorik derslerin işlenmesi epey güç. Online konferans şeklinde işlenen ders maalesef teknik sorunlardan dolayı verimli değil. Video – materyal paylaşma da diğerinin yerini tutmuyor. Orta nokta bulunabilir, okumalar verilip ertesi hafta katılımcılığın teşvik edildiği (zorlandığı?) uygulamalar yapılarak öğrencinin derse katılımı pekiştirilebilir ve verilen okumalara dair tartışmalar yapılabilir… Yine de bunların gerçekleştirilmesi zor ve herkesin yapacağı bir iş değil maalesef. Ancak uzaktan eğitim sözel / teorik derslerde şöyle bir fırsat yaratabilir:

Dersin işlenme biçimi iyi kurgulanırsa, hap şeklinde verilegelen bilgileri öğrencinin yorumlaması istenebilir. Sınav da bu şekilde istenebilir ve kalıp cevaplar aranmayarak, yorumlar dikkatle değerlendirilebilir, esnek davranılabilir… Atölye dersleri ise hassas bir konu. Kimi atölye dersinin bir dönemlik uzaktan eğitim ile ‘idare edilebileceği’ düşüncesindeyim. Dijital araçların kullanımı açısından ise fayda sağlayabileceği aşikar.” 

Victoria Holbrook

“Öğrencileri tek tek daha yakından görebiliyorum, onlar da beni. Daha yakından ilgilenebiliyorum. Ama genel bir hüzün var, derin bir yokluk. İnsanın orada hazır bulunuşunun bir gücü, bir sonsuz bolluğu var ki ikame edilemez.”

Etiketler

Bir yanıt yazın