Topçu Kışlası’nı Yeşile Boyayalım!

Atatürk’ün getirdiği Fransız şehir plancısı Henri Prost’un hayalindeki İstanbul’da “mutlak koruma” altına alınmasını istediği iki yer vardı.

Biri, Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camii’nin bulunduğu bölgeyi kapsayan “Arkeolojik Park.” Diğeri Taksim’den başlayıp Divan Oteli önünden Hilton Oteli’ne uzanan, ardından Maçka Parkı’nı da içine alarak, Dolmabahçe’yle kucaklaşan yeşil vadi. Prost’un planına göre burası İstanbul’un Central Park’ı olacaktı. Beton yığınlarından bunalan vatandaş, kentin orta yerindeki yeşil alanda soluklanacaktı.

Ama Prost’un bu planları da diğerleri gibi delik deşik edildi. Yasayla koruma altına alınan Arkeolojik Park’ta Topkapı Sarayı ile Ayasofya’nın ortasına turistik otel konduruldu. Sultanahmet Camii’nin 6 minaresini gölgede bırakan “Onaltı Dokuz” kuleleri Başbakan’ı bile küstürdü.

Central Park hayaline gelince o da otel ve beton vadisine dönüştü. Pasteur Hastanesi rezidans oldu. Tenis, Eskrim Dağcılık kulübü uçtu. Gökkafes de hepsini taçlandırdı. Topçu Kışlası kararıyla da yeşil kuşağı beton sura dönüştüren halka tamamlandı.

Topçu Kışlası’nın Prost’un yeşil vadisine yol açmak için yıkıldığını söyleyen Çevre ve Şehircilik Şurası Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, “Prost bugünkü İstanbul’u görseydi diplomasını yırtardı” diyor.

NOT: İstanbul dışında olmam nedeniyle “emek ve dayanışma günü biber gazı kokteyli”ne katılamadım. Taksim’deki “Topçu Kışla”sız son 1 Mayıs’ı kaçırdığım için üzgünüm.

Görüntü Kirliliğine Karşı Çevre Fonundan Kredi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, görüntüyü kirleten çanak antenlerin yanı sıra cadde ve sokaklardaki tabela ve reklam rezaletine son vermekte kararlı olduğunu söylüyor. Ancak, uygulamaya ilişkin yönetmelikten hala ses yok. Dış cephedeki klimalara da standart getirileceğini belirten İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız, cadde ve sokak bazında iyileştirme projesi hazırlayan belediyelere Çevre Kirliliği’ni Önleme Fonu’ndan hibe kredisi(!) verildiğini söylüyor.

Gerçekten öyle yerler var ki; ışıklı-ışıksız, büyük-küçük, tahta-plastik, demir-alüminyum, tam bir keşmekeş. İnsan bakarken utanıyor. O nedenle; bu ayıbın bir an önce yok edilme kararı çok doğru. Ancak, tabela asma ve kullanma yönetmeliğinden sorumlu belediyelerin “sütten çıkmış ak kaşık” gibi görülmesini anlamak zor.

Dönecek Köy de Kalmayacak

Ocak 2013’te Seferihisar’daki dokuz köyün başlattığı “Geleceğin Köyleri Hareketi”1013 köye ulaştı.

Büyükşehir yasasıyla 16 bin 82 köyün mahalleye dönüştüğünü anımsatan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, köy yumurtası, köy düğününün gelecek kuşaklara masal olarak kalacağını söylüyor.Köylünün tarlasından, kentlinin sofrasına uzanan bağın kopacağına dikkat çeken Soyer, şöyle diyor: “Köyün mahalleye dönüşme gerekçesini daha iyi hizmet diye açıklıyorlar, iyi de mahallede hayvancılık yaptırırlar mı? Kokudan zabıta kapına dayanır.”

Karara tepki göstermeyen belediye başkanlarını da eleştiren Soyer, şöyle devam ediyor: “Onlar köylerin mülkleri bize geçecek, satar kaynak yaratırız diye ses çıkarmıyor. Oysa bu karar kentlere binlerce yeni işsiz ve gecekondu demek, bunun farkında bile değiller.”

Yüzme Havuzu Bina Oldu

Sitemiz oturdu, manzaramız bozulmaz. Ya da havuzumuz var diye sevinmeyin. Çünkü, sizin de “silüetiniz” her an bozulabilir. Yandaş müteahhit, jet plan tadilatıyla her şey ters yüz olabilir. Sonrasında sen kime küsersen küs. Örnek, İzmir Atakent Sitesi’nde yaşananlar. 78 yaşındaki emekli eczacı Leyla Erkan, Başbakan’a yazdığı mektupta şöyle yakınıyor: “24 yıl önce evlerimizi Emlak Kredi Bankası’ndan aldık. Senelerce borç ödedik. Sitemizin kullanımındaki havuzu yıllarca büyükşehir belediyesi işletti. Bir süre önce de havuzun bulunduğu alan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi. O da birine sattı. Alan kişi havuzu iptal edip bina yapmak istiyor. Bizim binalarımız ‘U’ şeklinde ve hepsi denizi görüyor. Şimdi sitenin tam orta yerine büyük bina kondurulursa bizim silüetimiz ne olacak?”

Etiketler

Bir yanıt yazın