‘Tabiat’, komisyona havale!

Oktay Ekinci, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kararnamesine göre doğal mirasın, “Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü” tarafından korunması kararı hakkında eleştirilerini yazıyor.

İleri demokrasi için ‘özerk’ koruma kurulları yerine ‘bağımlı’ komisyonlar yeğleniyor

Hükümetin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yerine kurduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) kararnamesine göre, doğal zenginliğimize bundan böyle Kültür Bakanlığı ile Orman Bakanlığı değil, yeni bakanlığın “Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü” bakıyor.

Doğal sitlerden milli parklara, anıt ağaçlardan tabiatı koruma alanlarına dek, ormanlar dışındaki tüm doğal mirasımızı korumayı üstlenen genel müdürlük, bu önemli görevi “özerk bilimsel kurullar” yerine “bağımlı bürokratik komisyon”larla yürütecek!

Nasıl mı?
İşte, 18 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanan “Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonları Yönetmeliği”nin özeti:

1-CŞB’de büyük çoğunluğunu bakanlık elemanlarının oluşturduğu 15 kişilik Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu kuruluyor. Yılda sadece 2 olağan toplantı yapması öngörülen TVKMK’nin başkanı ise müsteşar ya da görevlendireceği yardımcısı…

2-ÇŞB’nin belirleyeceği illerde, üyelerinin çoğunluğu bu kez yerel bürokratlardan oluşan Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları kuruluyor… Konularla ilgili ön raporları ÇŞB il müdürlüğünün elemanları hazırlanan komisyonların “müdür”leri ise ÇŞB il müdürleri.

3-Komisyonların üyeleri her yıl ocak ayında yeniden belirlenecek. Belirlenmezse, üyeler yeni atamalara kadar görevlerini sürdürecek.

4-“Merkez” Kurul tabiat varlıklarının korunmasıyla ilgili genel ilkeleri belirlerken “Bölge” Kurulu kararlarına kurumlarca ya da vatandaşlarca yapılabilecek itirazları da sonuçlandırabilecek.

5-“Bölge” Kurulları bölgenin özelliğine göre bakanlıkça karar verilecek 5 ya da 7 üyeden oluşacak. Ayda en az bir kez toplanacaklar…

6-“Bölge” Kurulları “bakanlıkça saptanacak” doğal sit ve tabiat varlıkları için görüş verecekler; bu alanlardaki koruma planlarına, geçiş dönemi yapılanma koşullarına ve uygulama projelerine bakacaklar.

7-“Bölge” Kurul kararları, ancak “onay mercii” (yönetmelikte aynen böyle yazılı, kim olduğu belli değil) onaylarsa kesinleşebilecek. Onaylanmayan kararlar “Bölge” Kurulu’na iade edilecek.

‘Kurul’ların farkı
Şimdi bir de eski “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları” ile ÇŞB’ye aktarıldıktan sonra oluşan yeni “Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları”nın çalışma yöntemlerine bakalım. Aynı sırayla özetliyorum:

1-Bakanlıkta, müsteşar başkanlığında kurulan Koruma Yüksek Kurulu’nda ilgili bakanlıkların temsilcileriyle birlikte “Bölge Kurullarının Başkanları” da var. Yüksek Kurul konular biriktikçe toplantıya çağrılabilir.

2-Bölge Kurullarının müdürleri bakanlığın il müdürleri değildir. Kendi özerk yapılanmasında ayrıca görevlendirilen kurul müdürleridir. Raportörleri de aynı özerklik içinde bağımsız çalışan kurul uzmanlarıdır.

3-Kurul üyeleri bir yıl için değil 3 yıl için belirlenir.

4-Yüksek Kurul genel koruma ilkelerini belirler; ancak Bölge Kurullarına itirazları sonuca bağlama yetkisi yoktur. Bölge Kurulu kararlarına ancak idare mahkemelerinde dava açılabilir. Sadece kamu kurumları kendi alanlarıyla ilgili koruma planlarına itiraz ederlerse, Yüksek Kurul bunu inceleyebilir; ancak karar alamaz… görüşünü ilgili Bölge Kurulu’na iletir, son karar yine Bölge Kurulu’nun yetkisindedir.

5-Bölge Kurulları 7 üyeden oluşur; ayda en az 4 toplantı yaparlar.

6-Doğal SİT’leri ve korunması gerekli diğer tabiat varlıklarını, tıpkı kentsel-arkeolojik-tarihsel sitler ve kültür varlıkları gibi bakanlık değil bölge kurulları belirlerler. Bunu yaparken bakanlık teknik destek dışında “talimat” vb. müdahalede bulunamaz.

7-Bölge Kurullarının kararları, ayrıca bir “onay mercii”nin onayına gerek kalmaksızın kesinleşir ve müdürlüğün dağıtımıyla yürürlüğe girer. Kararlar kanunlara ya da Yüksek Kurul ilke kararına aykırı ise kurul müdürleri kararı dağıtmadan önce genel müdürlükten görüş sorabilir.

Yanıt bekleyen sorular
Şimdi de ilk akla gelen ve yanıt bekleyen sorularımızı sıralayalım:

1-Demokratikleşme sürecinde, her yeni yasanın öncekinden “ileri” olması gerekirken; tabiatı korumada “özerk koruma kurulları”na koşut bir yapılanmayı daha da güçlendirmek neden yeğlenmedi?

2-Tabiatı Koruma Bölge Komisyonlarının aldığı kararlar ancak “onay mercii”! uygun görürse yürürlüğe girecekse, belli ki sadece “danışman” gibi görülen bu komisyonların gücü, doğal varlıklarımız üzerindeki olası siyasal müdahaleleri durdurmaya yetebilecek midir?

3-Tabiat varlıklarıyla birlikte geleneksel kırsal mimarlık örneklerini, tarihi köprüleri ve yolları, yine kırsal yaşamın anıtlarını, özgün dinsel yapılarını, korunması gerekli sosyal ve ticari mekânlarını da barındıran “kültür mirasıyla bütünleşmiş doğal sitler”in, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları yetkisinden alınması, hangi mantığa ve bilimsel yaklaşıma dayanmaktadır?

Bu tartışmayı, Türkiye’nin doğasına, kültürüne ve koruma bilinci birikimlerine yakışmayan düzenlemelerden kurtuluncaya kadar sürdüreceğiz..

Etiketler

Bir yanıt yazın