Sınırları Değiştiren Modern Bir Tatil Evi: Hof Ahmen

Sınırları Değiştiren Modern Bir Tatil Evi: Hof Ahmen

Mimarlar, Hof Ahmen tatil evini tasarlarken basit gibi görünen önemli bir soruya yanıt arıyor: Modern ve bağımsız bir tasarımla bu eşsiz, koruma altındaki çiftliğe nasıl iltifat edebilirim ve yapıyı çiftliğin kendine has ruhuna nasıl entegre ederim?

Alman mimarlık ofisi Atelier Sunder-Plassmann, 2021 yılında, organik bir çiftliğin içinde yer alan camla kaplı Hof Ahmen tatil evini tasarladı. Çiftlik, Almanya’nın Schleswig-Holstein bölgesinde, Schlei’ye yakın bir konumda yer alıyor ve çevresinde bisiklet ve yürüyüş parkurları bulunuyor.

Hof Ahmen, karakteristik yerel kıvrımlı çayırlarla çevrili dikdörtgen bir avlu ile kendini gösteriyor. Çevresinde bakır bir kayın ve yemyeşil, tarihi ağaçlar olan, koruma altındaki sazdan yapılmış ana ev, bu dikdörtgen avlunun ortasında yer alıyor. 1990 yılında, açık ahşap bir yapı olarak inşa edilmiş, oranları ve çatı şekli ile yerel Drempel ahırlarına benzeyen koyun ahırının ayrık çatıları, ana evin doğusunda bulunuyor.

Mimarlar, bu ayrık çatılara devam niteliğine beşinci bir yüzer çatı ekleyerek, kulübenin çatı strüktürlerinin bir uzantısı gibi durmasını sağlıyor. Yeni yapı, çiftliğin kendine özgü ruhu ile birleşiyor. Çatının altına yerleştirilmiş bir yüzer platform, kulübenin ana mekanını şekillendiriyor ve bir harman yeri yaratıyor. Tamamen camla kaplı bu platform, iç ve dış mekan arasındaki sınırı belirsiz hale getiriyor. İç mekan dış mekana doğru genişleyerek bir bahçe ev yaratıyor. Phillip Johnson’ın “Glass House” ve Mies van der Rohe’nin “Farnsworth House”’ yapıları gibi modern bir klasik ortaya çıkıyor. Kullanıcılar, doğanın bir gözlemcisi haline geliyor ve doğa, iç mekanın ana kahramanı oluyor. Mekan, bir tür kaideden hafifçe yükseltilerek doğayı sahneliyor. Kullanıcılar doğal çevreyi, bulutların etkileşimini, mevsimleri ve koyunların kulübe önünde otlamasını gözlemleyebiliyor. Doğal manzaranın bu şekilde kullanımı, kulübenin atmosferini ve karakterini yaratıyor.

Ziyaretçi, iç mekana yapının önünde bulunan bir terastan giriyor. Teras, yaz aylarında açık alan olarak hizmet ediyor ve iç mekanın bir uzantısı olarak çalışıyor. Terastan ana odaya büyük sürgülü bir kapıdan (2,4m x 3,4m) geçerek giriliyor. Oranları (4 x 10m, 4,1m net yükseklik), klasik uzun evlerin ahırlarından esinlenilmiş kulübe; kırsal ve yerele özgü tipolojiler ile klasik modernizm arasında bir diyalog kurmaya çalışıyor.

Ana oda, bir duvar elemanı ile mekanın bütünlüğünü bozmadan, zarif bir şekilde 3 alana ayrılıyor. Ana odanın gün boyu güneş alan güney bölümü, içinde serbest duran bir masa sayesinde yemek alanına dönüşüyor. Akşam saat 5’ten sonra güneşin içeri girdiği kuzey bölüm ise yaşam alanı olarak tasarlanıyor. Orta bölümde, mobilya elemanları ıslak alanla bütünleşiyor ve alanı görsel olarak ana odadan ayırıyor. Duvar ünitesinin önünde bulunan mutfak, aynalı ve serbest bir hacim olarak havada süzülüyor. Kontrplak ve paslanmaz çelik mobilyalar, yapının minimalist estetiğine katkıda bulunuyor ve asıl odağı, yapıyı çevreleyen huzurlu manzaraya çeviriyor.

Mimarlar, tamamen camla kaplı platforma, uyuma alanlarının bulunduğu iki ahşap küp yerleştirdi. Bu kapalı hacimler, açık ana mekanın aksine inziva yeri oluşturuyor ve bir güven duygusu yaratıyor. Küpler, sürgülü kapılarla ana mekana cömertçe açılıyor; böylece uyuma alanları (çekyat, kanepe) ana mekanla birlikte esnek kullanım imkanı sağlıyor.

Evin tasarımını; bütünlük ve ayrıklık, peyzaj ve mimari, kırsal ve modern, açık ve modern arasındaki sınır ve bu unsurların dikkatli bir şekilde dengelenmesi belirliyor. Böylece mimarlar, yazlık evin yemyeşil doğayla bütünleşen eşsiz bir mekana dönüşmesini sağlıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın