Şehir Plancıları Odası 27. Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirgesini Açıkladı

27. Olağan Genel Kurulu 31 Mart 2012 tarihinde, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu'nda gerçekleştirildi.

Genel kurul sonunda Ümit Özcan, Akif Burak Atlar ve Bahar Sel Fehim tarafından hazırlanan sonuç bildirgesi okundu.

Bildirgenin tam metni şu şekilde;

27. Olağan Genel Kurul Sonuç Bildirgesi

“TMMOB Şehir Plancıları Odasının üye sayısının 5000’i aşması üzerine, yasal zorunluluk gereği ilk kez delege sistemine geçilerek gerçekleştirilen olağan Genel Kurulu 31.03.2012 tarihinde gerçekleşmiştir.

Odamızın 27. olağan Genel Kurulu, meslek alanımız ve örgütlü toplumsal muhalefet alanlarına yoğun saldırıların artarak sürdüğü bir ortamda gerçekleşmiştir. İçinde bulunulan ekonomik kriz ortamında, öteden beri yapıldığı gibi inşaat sektörü üzerinden, neo liberal uluslararası sermayeyle bütünleşmiş, yandaş sermayeye kaynak aktararak çıkmayı planlayan AKP iktidarı, ilk günden bu yana yoksullukları da daha da arttırma pahasına başlattığı rant ve talan ekonomisi en acımasız saldırısını meslek alanımızı itibarsızlaştırmaya ve niteliksizleştirmeye yönelik politikalarını da yoğunlaştırmaktadır. AKP İktidarı döneminde yasallaşan bu saldırgan politikaların oluşturulmasına muhalefet görevini üstlenmesi gereken siyasi odakların da katkıda bulunduğu açıktır.

TMMOB Şehir Plancıları Odası, kamu yararının ve meslek ilkelerinin korunması çabasının bir parçası olarak, son iki yılda 276 yeni dava ile giderek hukuksuzlaşan meslek alanımızı, hukuk sınırları içinde tutmaya gayret göstermiştir. Tüm bu çabalara karşın kanunlaşan ve kanun teklifi haline getirilen yeni düzenlemeler ile ülke hızla mekâna yansıyan bir kaos ortamına sürüklenmektedir.

Kamu malları ve doğal kaynakların rant temelli talanına imkân tanıyan yasal düzenlemeler yapılarak, planlama etiği ve kamu yararıyla bağdaşmayan uygulamalar meşruiyet kazanmaktadır. Su kaynakları, enerji ihtiyacı gerekçesiyle plansız ve tamamen şirketlerin kazanç arttırmalarına yönelik, kontrolsüz olarak talan edilmekte, sürdürülebilirlik yaklaşımının koruma ilkeleri göz ardı edilerek, kısa vadeli bireysel kâr elde etmeye yönelik kullanma anlayışı hayata geçirilmektedir. Planlama ve entegre yaklaşımlar, bilimsel gerçeklerden hızla uzaklaştırılmaktadır.

Bütüncül ve üst ölçekli plan çalışmaları, münferit ve meslek ilkeleriyle bağdaşmayan siyasi müdahalelerle delinmekte, bölünmekte ve böylece planlamanın özünde yer alan süreç ve içerik anlamsızlaştırılmaktadır.

Bir yandan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” çıkarılarak, doğal afet risklerini gözeten sakınım planlarının gereği göz ardı edilerek proje bazlı, yandaş inşaat firmalarına kent yoksullarının yer aldığı, kentsel rantı yüksek alanlar servis edilirken, bu alanlarda kentsel dönüşüm adı altında soylulaştırılmakta, giderek artan yoksul ve dar gelirli kesimlerin barınma hakları ellerinden alınmaktadır. Bu gidişe kaynak yaratmak adına hazırlanmış olan ve 2B Yasası olarak bilinen kanun tasarısıyla, Eskişehir iliyle eşit büyüklükte 2A ve 2B alanlarının yanı sıra, yaylalar, meralar, orman alanları, kıyılar ve içme ve kullanma suyu kaynaklarının işgalcilere satış işlemleri yasallaştırılmaktadır. Gelinen nokta öylesine bir aşamaya ulaşmıştır ki, kesinleşmiş ve hatta infaz edilmiş yargı kararları dahi, bu yeni düzenlemeyle yok hükmünde sayılmaktadır.

Kamu yararını koruma ilkesini mekânda somutlaştırmak üzere eğitilen biz şehir plancıları, günden güne değersizleştirilmekte ve planlama meslek alanımız niteliksizleştirilmektedir.

Sayısı giderek artan planlama okullarıyla mesleki yetkinlikten yoksun çok sayıda şehir plancısı yetiştirilmekte ve planlama yetkisi bulunan kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmektedir. Akademik çalışmalarını meslek ilkeleri ışığında sürdüren meslektaşlarımız, 4B, 4C, 50D uygulamaları ile dayatılan sözleşmelerle, kurumlarından uzaklaştırılmaktadır. Meslektaşlarımız siyasi baskı altında bırakılarak sindirilmeye çalışılmaktadır. Taşeron firmalar üzerinden görevlendirilerek, özlük haklarından yoksun bırakılarak, meslek ilkelerini kamu yararı adına uygulanma ve sahiplenme konusunda etkisizleştirilmektedir. Kantarın topuzu iyice kaçmış, bir meslektaşımız örgütlülüğümüzde üstlendiği yönetim görevi nedeniyle çalıştığı kurum tarafından işten çıkarılmıştır.

İçinde bulunduğumuz dönem demokrasi ve emek alanında, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana elde edilmiş tüm kazanımların sistemli bir biçimde yok edildiği, eğitim sisteminden başlayarak, toplumun tüm katmanlarında geri dönülmez tahribatların yaratıldığı, sadece mekânda değil, tüm toplumsal ilişkiler bağlamında, toplumsal aidiyetleri ortadan kaldırmaya yönelik uluslararası planların, ulusal düzeydeki karşılıklarını içermektedir. Böylesi bir dönem, örgütlü toplumsal muhalefet odaklarının başında yer alan meslek örgütlerine de, şimdiye kadar olduğundan çok daha büyük bir sorumluluk yüklemektedir.

Şehir Plancılar Odası tüm dünyada geçerli olan evrensel değerlerin insan hayatında önemli bir yere sahip olmasını kabul etmekte, başta insan onuruna layık barınma hakkı olmak üzere sağlıklı çevrede yaşama ve kültürel birikimini gelecek kuşaklara aktarmak üzere insanca yaşama hakkını desteklemektedir. Doğa ve onun parçası olan insan odaklı politikaların ve gelecek beklentilerinin önemini kaybettiği günümüzde yoksul ve dar gelirli vatandaşlarımızın hak ve hukukunun koruyucusu olma görevimiz devam ederken insana değer vermeyen rant ve yağmaya yönelik sermaye birikimini oluşturmayı amaçlayan her türlü girişim, karşısında bizleri bulacaktır.

Biz şehir plancıları olarak faşizmin açık saldırısı altında olduğumuzun ve bu koşulların bizlere yüklediği sorumluluğun bilinciyle meslek alanımızda ve toplumsal bağlamdaki tüm görev ve sorumluluklarımıza kamu yararını esas alarak sürdürmeye olan kararlılığımızı bir kez daha vurgulayarak, kamuoyuna bildirmeyi görev biliyoruz.”

Etiketler

Bir yanıt yazın