Roma Termini İstasyonu, L35 Architects tarafından tarihi mirası korunarak ve modern unsurlarla güçlendirilerek yeniden ele alındı.
Fotoğraflar: Simon Garcia
Roma Termini İstasyonu, yıllık 200 milyon ziyaretçisiyle Avrupa’nın en yoğun istasyonlarından biri olup, İtalya’nın başkentinde modernliğin simgesi haline gelmiş. Bu önemli ulaşım merkezi, kentsel hareketlilik ve ticaretin kalbinde yer alarak stratejik bir dönüşüm geçirmiş.
Projenin ana hedeflerinden biri, istasyonun ana salonundan Servius Surları’na doğru olan manzarayı açarak, ziyaretçilerin bu tarihi mirasla görsel bir bağ kurmalarını sağlamak olmuş. Bu şekilde, tarihi yapılar ile modern kentsel yaşam arasında bir etkileşim yaratılmış.
Fotoğraf: Simon Garcia
Grandi Stazioni Retail tarafından yürütülen bu dönüşüm, L35 Architects tarafından tasarlanan bir dizi yenileme ve modernizasyonla gerçekleştirilmiş. Tasarım, Termini İstasyonu’nun derin tarihi mirasını onurlandırırken, binanın geleceğe yönelik imajını da güçlendirmeyi hedeflemiş.
Roma Termini İstasyonu, şehrin en önemli intermodal ulaşım merkezi olmanın yanı sıra, Avrupa’nın en büyük transit noktalarından biri olarak da önemli bir role sahip. Bu simgesel yapı, 19. yüzyıldan kalma orijinal yapının izlerini taşıyan ancak savaş sonrası modernist mimari ile harmanlanmış bir tasarım anlayışına sahip. Bu birleşim, hem geçmişi hem de geleceği aynı çatı altında buluşturmakta ve şehrin dinamik yapısını yansıtıyor.
Fotoğraf: Simon Garcia
Yenileme, Roma Termini İstasyonu’nu şehirle yeniden entegre ederek yapının imajını ve iç mekanlarını 21. yüzyıl ihtiyaçlarına uygun şekilde düzenlemiş. Ticari alanlar, demiryolu hizmetleri ve dolaşım akışları bütüncül bir yaklaşımla yeniden yapılandırılarak kullanıcı deneyimi iyileştirilmiş.
Mevcut mimari unsurların restorasyonu ve değerlendirilmesi önceliklendirilerek, modern işlevsellikle harmanlanmış. İstasyonun yolları ve görsel iletişimi güçlendirilerek, katlar arası kesintisiz bağlantılarla kullanıcı oryantasyonu ve mekansal işlevsellik iyileştirilmiş.
Fotoğraf: Simon Garcia
İstasyon, birinci sınıf konumu, ikonik mimarisi ve yoğun yaya trafiği ile önemli bir ulaşım merkezi olmasına rağmen, uzun süredir zayıf mekansal organizasyondan kaynaklanan verimsizliklerle karşı karşıyaydı.
İstasyonun işleyişine dair yapılan kapsamlı bir analiz, L35 Architects‘in iyileştirilmesi gereken ana alanları belirlemesine ve yapıyı İtalya’nın en büyük intermodal ulaşım merkezi olarak yeniden şekillendirmesine olanak tanımış. Bu analiz, istasyonun fonksiyonel olarak yeniden yapılandırılmasında ve mekan organizasyonunun optimize edilmesinde kritik bir rol oynamış.
Farklı seviyeler arasında görsel ve mekansal bağlantı / Fotoğraf: Simon Garcia
Yeniden tasarımın önemli unsurlarından biri, ana lobiden Servius Surları’na açılan manzarayı ortaya çıkarmak olmuş. Mimarlar Eugenio Montuori, Leo Calini ve Annibale Vitellozzi tarafından tasarlanan orijinal yapı, Roma’nın en eski surları olan Servius Surları’nın bir bölümünü çerçeveleyen geniş bir cam cepheye sahipti.
Cesur kavisli formlarıyla Dinozor olarak anılan yapı, Servius Surları’nın izlerini takip ederek tarihi mirasa saygı gösterirken modern mimarinin dinamik ifadesi olarak öne çıkıyor.
Fotoğraf: Simon Garcia
Zamanla genişleyen ticari alanlar, tarihi yapıyı gizlemişti. Yeniden yapılandırma kapsamında, atriyumdaki mağaza kaldırılarak Servius Surları ile görsel bağlantı yeniden sağlanmış. Alt kattaki Forum alanında, duvarın görsel sürekliliğini artırmak için döşeme ve asma tavan elemanlarıyla özel bir düzenleme yapılmış.
Proje, istasyonun farklı bölümlerine yayılan arkeolojik kalıntıları vurgulayan mimari aydınlatma ile tamamlanmış. Bu aydınlatma, tarihsel dokuyu ön plana çıkarırken mekanın modern işlevselliğini destekleyerek estetik ve fonksiyonel bir bütünlük oluşturmuş.
L35 Architects, ticari alanlar ve demiryolu hizmetlerine ayrılmış mekanları saf ve dinamik formlarla yeniden tasarlayarak mekanda mimari bütünlük sağlamış.
Bu düzenleme, dolaşım yollarında akışı ve netliği artırırken, bilet satış, bekleme salonları ve müşteri hizmetleri gibi işlevsel birimleri merkezi alana taşımuş. Yeni yerleşim, atriyum, galeri ve platformlardan bu alanların görünürlüğünü artırarak istasyonun işlevsel organizasyonunu güçlendirmiş.
Dinozor ve Gommata Gallery’deki ticari alanlar yeniden düzenlenmiş, hacimler net bir şekilde tanımlanarak gruplandırılmış ve istasyonun anıtsal değerini artıran uyumlu bir estetik oluşturulmuş. Bu düzenlemeler, istasyonun mimari bütünlüğüne katkı sağlarken mekanların fonksiyonel verimliliğini de artırmış.
Servius Surları’na Doğru Bakışın Restorasyonu / Fotoğraf: Nuvole
Farklı seviyeler arasındaki görsel ve mekansal bağlantı, projenin temel unsurlarından birini oluşturmuş. Yeraltı katındaki müdahaleler, doğal ışığın alt katlara ulaşmasını sağlayan stratejik boşluklar açarak mekansal kaliteyi önemli ölçüde artırmış, görsel olarak Gommata Gallery ile bağlantı kurmuş ve mekan algısını zenginleştirmiş.
Tüm Forum alanlarını kapsayan metal çıta tavan, bu yoğun istasyonda gürültü emilimine katkı sağlayarak kullanıcı konforunu artırmış.
Forum’da Yer Alan Roma Dönemi Duvarı / Fotoğraf: Simon Garcia
L35 Architects, bu yenileme ile Termini’yi sadece güncellemekle kalmamış, aynı zamanda yapının tarihi ve mimari mirasını da yüceltmiş. İstasyon, birden fazla bina ve ticari alanı içermesine rağmen, artık uyumlu ve birleşik bir bütün hissi veriyor
Daha önce mekanlar arasında parçalanma hissi yaşayan kullanıcılar, artık kesintisiz ve uyumlu bir deneyim yaşıyor. Termini, hem kalkış hem de varış noktası olmanın yanı sıra, geçmişin hem yakın hem de uzak izlerini canlı tutan modern bir ortamda yeniden hayat buluyor.