Phokaia IV – Athena Tapınağı Kazıları Işığında İon Mimarlığının Doğuşu

Ömer Özyiğit'in yazdığı "Phokaia IV - Athena Tapınağı Kazıları Işığında İon Mimarlığının Doğuşu" kitabı Ege Yayınları tarafından yayınlandı.

Kitabın önsözünden:

“Batı Anadolu Halkı ve Phokaia’lılar, kendilerinden üstün olan Doğu Dünyası’nı tanımaya başlayınca objektif araştırma yöntemini geliştirdiler. Doğa olayları akılca ve özgür düşünceyle ele alınarak pozitif bilimlerin ortaya çıkarılmasını sağladılar. Kültürel anlayışı ve bilimsel düşünceyi geliştirdiler. Özgür düşünce yöntemini benimsediler. Böylelikle bütün bilimlerde ileri gittiler.

Mısırlıların ve Mezopotamyalıların sağlık ve hastalık deneyiminden yararlandılar. Dinsel kaygılardan sıyrılarak, objektif araştırma yöntemini geliştirdiler. Mezopotamya ve Mısır’dan aldıkları bilgiyi, bilime dönüştürdüler. Böylelikle fen bilimlerinin esasını kurdular. Doğunun astrolojisini, astronomiye çevirdiler. Tedavi yöntemlerinde dinsellikten kaçınarak objektiflikle tıp biliminin esasını oluşturdular. Sanatın birçok kollarındaki iki boyutluluğu, üç boyutluluğa dönüştürdüler. Özgür düşünce yöntemi, bütün bilimlerde ileri gidilmesini sağladı. Doğa olaylarının akılca ve özgür düşünceyle ele alınarak pozitif bilimlerin ortaya çıkarılması, Batı Anadolu halkının başarısıdır.

Yazılı kaynaklar ve Avrupa merkezli araştırmalar, İonlar’ın Yunanistan’dan Batı Anadolu’ya geçerek yerleştiklerini ve kültürlerini yaydıklarını anlatsa da, son 50 yıldan bu yana yapılan bilimsel nitelikli kazı ve araştırmalar, bunun böyle olmadığını ortaya koydu. Yapılan kazılar, Batı Anadolu’nun Paleolitik Çağ’dan bu yana iskan gördüğünü ve uygarlığın kesintisiz olarak devam ettiğini gösterdi. İ.Ö. 8. yüzyılın ortalarından başlayarak büyük bir yükselişe giren Batı Anadolu Uygarlığı, Persler’in Anadolu’ya gelişlerine kadar, İ.Ö. 650-550 yıllarında “Dünya Kültür Önderi” oldular ve bugünkü Batı Uygarlığı’nın kurucusu rolünü üstlendiler. Yalnız Batı Uygarlığı’nın kurucusu olmadılar, aynı zamanda Hellen sanatını ve kültürünü de şekillendirdiler. Hellen kültürü ve uygarlığı, büyük ölçüde Batı Anadolu Uygarlığı’nın etkisinde oluştu.

Bilim insanı, özgürce düşünmeli, özgür bir ortam içerisinde çalışmalıdır. Özgür bir ortam içerisinde çalışmalar yapamayan bir bilim insanı, kişiliğini geliştiremez. Ortaya koyduğu sonuçlar da güvenilir ve inanılır olmaz. Taşınmaz kültürel varlıkların korunmasında da doğru kararlar veremez. Bütün insanlığın malı olan kültürel varlıkların yitirilmesine ve bir daha geri gelmemelerine neden olur. Özgür düşünce olmazsa, bilim gelişemez. Ortaya konulan sonuçlar da doğru olmaz. Bilimsel ve ilkesel yaklaşım bilinci, ancak özgür düşünceyle gelişir.

Özgür düşünceyi neler engeller? Birincisi rantın etkisiyle politik ortam baskısı. Böyle bir ortamdaki bilim insanlarının kişilikleri de pek gelişemez. Verdikleri kararlar, raporlar kültürel varlıkların aleyhine olduğu gibi, ortaya koydukları bilimsel sonuçlar da ne kadar inandırıcıdır! Bu konu önemli bir tartışma konusudur. Bu durumun bile tartışılması için özgür bir ortam gereklidir.

İkincisi birtakım ünlü bilim insanlarının ortaya koyduğu yanlış sonuçların psikolojik büyük baskı yaratması. Bunun sonucunda bunların dışına kolay kolay çıkılamaması. İşte burada da Batı Anadolu Halkı’nın özgür düşünce anlayışı gereklidir.

Bilim insanı, yanlış iç ve dış etkiler altında kalmamalıdır; çünkü üstlendikleri, sıradan bir özgörev (misyon) değildir. Onlar, görevlerinin bilincini özümseyerek davranmalıdırlar. Bilim insanı, düşündüklerini özgürce söyleyebilmeli ve yazabilmelidir! Bilimde yansızlık, doğruluk, tutarlılık, yaraşırlık olmalıdır.

Öte yandan şu gerçeği de açıklıkla söylemeliyiz. Bu çalışmanın kısaltmalar bölümünde verilen tüm kaynak eserler ile sonuçlarımız arasındaki kronolojik ayrılıklar, büyük ölçüdedir. Yararlandığımız tüm eserlerin her biri, ayrı bir değerdir. O kitaplar ve makaleler olmasaydı, biz bu çalışmayı yapamazdık. İçlerinde bize göre başyapıtlar da vardır. Bugün aramızda olan ve olmayan bu eserlerin yazarlarının tümünü burada onurla anıyorum. Onların bu çalışmaları, bir yapının duvarlarını oluşturan tuğla veya duvar taşlarıdır. Bizim bu çalışmamız da bir yapının bir tuğlası veya bir yapı taşıdır. Bu çalışma da sonra irdelenecek ve tartışılacaktır. Onun üzerine de yapı taşları gelecektir. Böyle olmazsa bilim ilerlemez; ancak burada bir kez daha yinelemek istediğimiz konu şudur: Bilim özgürlük ister. Özgür düşünce olmazsa, bilim de olamaz.”

Etiketler

Bir yanıt yazın