‘Kent suçları’na amatör muhabirler aranıyor!

Mimarlık ve şehircilik üzerine yayın yapan Arkitera, 'kente karşı işlenen suçlar' için Twitter aracılığıyla ortak bir paylaşım alanı yarattı. Projeye katkıda bulunacak amatör muhabirlerle Türkiye'nin 81 ilindeki sorunlar gündeme taşınacak.

Yolda kırık kaldırım taşına mı takılıp düştünüz? Manzaranızda yalnızca sayısız klima ve dev reklam panoları mı var? Trafikte saatleriniz mi geçiyor? Musluktan su içtiğiniz zamanlar artık yalnızca bir hatıra mı? Dev bir gökdelen evinize giren güneşi kesti ya da çocukluğunuzun geçtiği mahalleyi artık tanıyamıyor musunuz?

Kimi kararlar alınıyor ve yaşadığımız kentler giderek karmaşıklaşıyor. ‘Bu bir suçtur’ diyenlerdenseniz, buyrun yeni bir paylaşım alanı: #kentsuclari

2000 yılından beri mimarlık ve şehircilik üzerine itinayla yayın yapan Arkitera, sosyal medya projeleri ile daha çok kişinin ilgisini bu yöne çekmeye çalışıyor. Son olarak ele aldıkları konu ise ‘kente karşı işlenen suçlar’ oldu.

Mekan, yaş, meslek, görüş farketmeden herkesin üzerine birşey söyleyebileceği bu konuyla ilgili Twitter aracılığıyla ortak bir paylaşım alanı yarattılar. Fikir basit, kullanımı kolay, yaratabileceği fayda ise dikkate değer. Günlük yaşamınızda kentinizde karşılaştığınız ve yanlış olduğunu düşündüğünüz uygulamaları bu başlıkta paylaşabilir, başkalarının fikirlerini öğrenebilirsiniz.

Arkitera’nın Yayın Direktörü Emine Merdim Yılmaz, Sosyal Medya Yöneticisi Selin Biçer ve Editör Derya Yazman ile #kentsuclari projesini konuştuk. Kavramsal detayları ise Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Nilgün Çolpan Erkan’dan aldık.

‘Kent suçları’ projesi nasıl ortaya çıktı ve amacı neydi?

Emine Merdim Yılmaz: “Sosyal medyanın giderek popüler olmasıyla, biz de oraya yöneldik. İlk proje #mimarligiseviyorum idi, ardından #mimarinmasasi geldi. Gündemle paralel olarak bazen kendi üretmediğimiz, takipçilerimizin ortaya attığı fikirlerle de devam ettik. #kentsuclari da bunlardan bir tanesi. Gündemin çok hararetli, tartışmalı olduğu bir döneme rastlamasına rağmen, aslında kampanyanın yapılmasına yeni karar vermiş değildik. Hangi dönemde hangi sosyal medya kampanyasının hayata geçeceğine önceden karar veriyoruz. #kentsuclari da tesadüfi olarak Çamlıca’ya cami tartışmalarının, Likör Fabrikası’nın, Ali Sami Yen’in ve pek çok tartışmanın göbeğinde olduğumuz bir döneme denk geldi. Böylece bu proje de hepsini birden kapsayıcı bir sosyal medya kampanyasına dönüştü.”

Selin Biçer: “Sosyal medya kampanyaları yaptığımızda, daha çok takipçi sayısına ulaşmak veya promosyon için değil, birebir mimarlık gündemi için yapıyoruz. Bu projede de asıl amacımız katılım sağlamak ve farkındalık yaratmaktı.”

Farkındalık sahibi olmak neden önemli? Sosyal medyada başlayan bu proje kent suçlarının önüne geçilmesine somut bir katkı sağlayacak mı?

Emine Merdim Yılmaz: “Kentte olanların insanların daha çok ilgisini çekmesini istiyoruz ve bu şekilde insanların daha kaliteli mekanlar talep etmeye başlayacağını düşünüyoruz. Bu da somut katkı için ilk adım.”

Derya Yazman: “Tabii kentte yaşayanlar kadar, kurumların da duyarlı olması gerekir. Örneğin belediyeler burada yazılanlara kulak verebilir. Şimdiye kadar Mimarlar Odası haricinde bir kurumdan olumlu ya da olumsuz bir katkı almış değiliz.”

Selin Biçer: “Herkesin yaşadığı kente dair bir fikri var ve herkesin mutlaka bir şikayeti oluyor. Ne kadar çok kişi şikayetini dile getirirse, o kadar ses getirecek, yavaş yavaş birşeyler değişmeye başlayacak.”

#kentsuclari başlığının, kullanıcıların bu suçların örneklerini çoğaltmaktan ziyade yalnızca gündemde olan büyük projelerle ilgili yorumlarını paylaştığı ya da sadece ilgili meslek mensuplarının kullandığı bir alan haline gelmesi sizin amacınızın dışında kalır mı?

Emine Merdim Yılmaz: “Bu ucu çok açık bir konu ve yanlış yerlere çekilebileceği konusunda bizim de kaygılarımız vardı. Bu konuda uzmanlar da, bir öğrenci de, bir mimar veya işin içinde olmayan biri de fikrini paylaşabilir. 3. köprü’den veya Feneryolu’nda meteoroloji arsasına iinşa edilen gökdelenlerden bahsedilebileceği gibi; kaldırıma parkeden arabadan veya binanın cephesine asılan klimalardan, rahatsız olunan tabelalara kadar çok çeşitli örnekler verilebilir.

Bir diğer sorun da işlenen tüm suçların İstanbul’daymış gibi gözükmesi. Fakat biz bu proje ile Türkiye’nin 81 ilindeki lokal sorunlar da ortaya çıksın isteriz. Şimdiye kadar gelenler İstanbul ağırlıklı, ancak Eskişehir ve Adalar’dan da haber aldık. Bildiklerimiz ve tahmin ettiklerimizin yanında hiç duymadıklarımızı da öğrendik. Bizim istediğimiz gibi, makro ölçekli projelerden mikro sorunlara kadar çok çeşitli örnekler elde etmeye başladık.”

Derya Yazman: “Bu konu sadece kurumların, bizi yönetenlerin değil, bireylerin toplum içinde yarattığı sorunları da kapsıyor. Fakat gündem sürekli büyük projelerle meşgul olduğu için insanların aklı ister istemez buna kayıyor. Örneğin bu hashtag 28 Mayıs’ta açıldı ve o gün Çamlıca’ya camii gündemiyle uyanmıştık.”

Günlük rutini içinde şehircilik, mimari, yaşam kalitesi gibi kavramlara kafa yormayan veya sosyal medyayı takip etmeyen kişilerin ilgisini nasıl çekeceksiniz?

Emine Merdim Yılmaz: “Belki de en önemlisi de basının ilgisini çekerek bu olaya daha fazla eğilmelerini sağlamak. Bu proje ‘halkın sesi’ bir yerde. Tüm illerden haber veren amatör muhabirlerin bir araya geldiği bir proje gibi düşünülebilir. Bir muhabir burada akan bir mesajı görüp, örneğin Eskişehir’deki veya İzmir’deki bir olayın peşine düşebilir ve bir haber hazırlayabilir.”

Selin Biçer: “Kent gündemiyle ilgilenen birçok köşe yazarı da var, bu konuda onlar da bize yardımcı olabilirler. Ne kadar çok kişi buna dahil olursa, ortaya o kadar fikir ve eylem çıkacaktır.”

Bu başlık altında toplanacak yorum ve verilerin meslek araştırmaları için bir arşiv veya veritabanı haline geleceğini düşünüyor musunuz? Buradan elde edilen verilerin kullanıldığı farklı çalışmalarınız olacak mı?

Emine Merdim Yılmaz: “Fikri biz ortaya attık ama, attıktan sonra iş anonimleşiyor. Kalkıp bir araştırma görevlisi, bir araştırmacı veya öğrenci bir ödev veya araştırma hazırlıyorsa, elbette ki bundan faydalanabilir. Biz de elde edilen bu verilerin unutulmaması, uçup gitmemesi için, bunları derleyip toparlayabilir, zaman zaman haber yapabiliriz.”

Bu başlığın sürekli kullanılan bir mecra olması için bir planınız, çabanız var mı?

Emine Merdim Yılmaz: “Bu proje başlayıp bitecek bir şey değil. Kente karşı ‘suçlar’ işlenmeye devam ettikçe, gündem tekrar tekrar ısındıkça insanlar bu başlık altında birşeyler paylaşmaya devam edecektir diye tahmin ediyoruz.”

Kampanyayı farklı sosyal medya platformlarında genişletmeyi düşünüyor musunuz?

Emine Merdim Yılmaz: “Twitter’da işler daha hızlı ve anlık yürüdüğünden bu tarz bir kampanyaya daha uygun. Kampanyayı Facebook’ta da destekliyoruz ama işin özü farklı…”

Sizce şimdiye kadar Türkiye kentlerine karşı işlenmiş en önemli suçlar hangileri?

Emine Merdim Yılmaz: “En büyük sorun bütünsel bir yaklaşım olmaması. Özellikle kamu projeleri ‘şeffaf’ yürümüyor ve kentli olarak siz sürece dahil olamıyorsunuz. En temeli bu. Örneğin yurt dışına gittiğinizde şunu görürsünüz; kentin göbeğine kamusal bir proje yapılıyorsa, etrafına bir barikat çevriliyse, görselleri, projenin süreci, tasarımı kimin yaptığı o barikatın önünde açıkça belirtilir. Kente karşı işlenen en büyük suçun bu tarz projelerin şeffaf bir şekilde yürütülmemesi, yönetilmemesi, kısaca kamuya doğru bir şekilde aksettirilmemesi olduğuna inanıyorum. Bizim Facebook, Twitter’ın adını duymadan önce ‘Tüm kamu yapıları yarışmayla yapılsın’ diye bir projemiz vardı. Bu bile sürece bir şeffaflık getiriyor.”

Derya Yazman: “Asıl sorun kamunun nabzını yoklamadan ya da kamunun isteğini gözardı ederek yapılması. Ve elbette ki şehir plancılarının, mimarların konuya dahil olamaması… Bunca itiraz oluyor, tepkiler toplanıyor, bazı şeylerin istenmediği açıklanıyor ama, bu konuda seslerini duyuramıyorlar.”

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜYLE KENTE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR

Yrd. Doç. Dr. Nilgün Çolpan Erkan ise kente karşı işlenen suçları şöyle anlattı:

“Kentsel yaşama ve kentin sürdürülebilirliğine sekte vuran, kaynakları tüketen, kimlik, estetik, işleyiş, erişim gibi konulara zarar veren, kentin kültürel ve tarihi mirası ile doğal zenginliklerini geri dönülemez şekilde tahrip eden tüm eylemler kente karşı işlenen suçlardır. Kentte yaşayan nüfusun sağlıklı, güvenli bir çevrede yaşaması, sunulan hizmetlere eşit bir biçimde erişebilmesi, kentin kaynaklarının ve tarihi mirasının korunarak kullanılması, kimlik ve estetik değerlerin yaratılması ve sürdürülmesi kentsel yaşam kalitesi bağlamında vazgeçilmezdir.

Sigara izmaritini, çöpü sokağa atmak, duvarlara yazılar yazarak, izinsiz ilanlar yapıştırılarak görüntü bütünlüğünü ve estetiğini bozmak gibi az sayıda kentliyi etkileyen tekil eylemler de; geniş alanları etkileyen uygulamalar da kente karşı işlenen suçlar kapsamındadır. Örneğin arıtma ve filtre tesislerini kullanmayan havayı/suyu kirleten işletmelerin faaliyetleri, kentin ormanlarını, tarım alanlarını, vadileri, dere yataklarını ve kıyı alanlarını ranta kurban eden, yapılaşmaya açan plan kararları… Diğer bir örnek ise kente kimlik veren, tarihi önem taşıyan siluetin, plan kararları ile yükselen yeni yapılar nedeniyle, zedelenmesi, hatta ortadan kaldırılmasıdır.

Kente karşı işlenen suçların içinde en çok bilineni ise tahripçilik olarak da bilinen vandalizmdir. Oyun olsun diye kırılan bir sokak lambasının güvensiz bir ortam oluşturması, eğlence olsun diye da tahrip edilen trafik levhalarının oluşturduğu tehlike gibi pek çok örnek sıralanabilir. Tahrip edilen kamu mallarını eski haline getirmenin maliyeti ise metropoliten bir kent için yıllık ortalama 2 milyar TL’yi bulabilmektedir.”

Yasal yaptırımı var mı?

Yrd. Doç. Dr. Nilgün Çolpan Erkan: “Bu konu hakkında Türk Ceza Yasası’na bakıldığında bazı maddeler söz konusudur; madde 151 mala zarar verme, madde 181-183’ü kapsayan çevreye karşı suçlar gibi. İmar Yasası, Kıyı Yasası, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası gibi yasalar da belirli konularda kimi eylemleri suç kapsamına almaktadır. Ancak yasalarda suç oluşturmayan, buna karşın kentin fiziksel mekanına, geleceğine ve toplumsal yaşama zarar veren eylemlerin varlığı göz ardı edilemez.

Kentleşme politikası ve kamu yönetimi konusunda Türkiye’nin en önemli bilim adamlarından Prof. Dr. Ruşen Keleş bir yazısında özetle şöyle der: “Kuşkusuz, kente karşı suçların büyük bir bölümü belediye meclislerinin onayı ile gerçekleştirilen imar planları ve plan değişiklikleri ile olmaktadır.”

Örneklenecek olursa meclis onayı ile gerçekleştirilen plan değişiklikleriyle kentin yapılaşmış çevresine akaryakıt istasyonu önermek, yine onaylı planlar ile kentin son kalan kamusal alanlarına gökdelenler dikerek nüfus yoğunluğunu artırmak, imar yasasına aykırı inşa edilmiş yapılar için imar afları çıkarmak gibi pek çok yasal uygulama kente karşı suç oluşturabilmektedir.”

ÇÖZÜM: KENTLİLİK BİLİNCİ, AİDİYET VE SORUMLULUK DUYGUSU

Yrd. Doç. Dr. Nilgün Çolpan Erkan: “Temel olarak, kente karşı suç kavramı yasal bağlamda tanımlanmalıdır. Bu tanım suçun, suçlunun ve mağdurun da tanımlanmasını beraberinde getirecek ve davacı, davalı gibi konunun yasal aktörlerini de belirleyecektir. Fakat, yasal tanımın yapılması, yasaların çıkarılması kente karşı suçun tümüyle önlenebileceği fikrini doğurmamalıdır. Çok geniş bir yelpazede tarif edilen kente karşı suç eylemlerinde her zaman yasa kapsamının dışında kalabilecek suç türleri bulunacak ve yine sorunlar her zaman yasa ile çözülemeyebilecektir. Bu nedenle kente karşı suç konusunda kentlide kentlilik bilinci, aidiyet ve kente karşı sorumluluk duygusunun geliştirilmesi ile kentlileşme eğitimi büyük önem taşımaktadır.”

MERAKLISINA ALTERNATİF KAYNAKLAR

NTV muhabiri Can Ertuna’nın sosyal bilimci ve coğrafya profesörü David Harvey ile kentsel gelişme ve İstanbul’da kentleşme üzerine yaptığı röportaj izlenebilir: http://video.ntvmsnbc.com/david-harvey-ozel-roportaji.html

Kent sorunlarını ve olası gelecek senaryolarını İstanbul örneği üzerinden 1 buçuk saatte anlatan belgesel film; Ekümenopolis, Ucu Olmayan Şehir: http://www.ekumenopolis.net/#/tr_TR

Kente dair muhalif fakat sağduyulu görüşler ve iyi uygulama örnekleri için alternatif bir blog, mutlukent: http://mutlukent.wordpress.com/

Yeni Mimar’dan kent yönetimi üzerine bir söyleşi: Yaşanabilir Kentin Reçetesi http://www.yenimimar.com/index.php?action=displayArticle&ID=970

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın