İklim zirvesinde neler olacak?

BM İklim Konferansı, Güney Afrika'nın Durban kentinde başladı. İklim krizi Durban'da çözülebilecek mi?

Durban’daki iklim konferansında, Kyoto Protokolü’nün geleceği hakkında karar çıkması bekleniyor. 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde imzalanan protokol, bugüne kadar yürürlükte olan tek uluslararası sözleşme ve çok sayıda ülkeyi sera etkisine neden olan zararlı gaz emisyonlarını azaltma konusunda yükümlü kılıyor.

Ne var ki Kyoto Protokolü, belirlenen emisyon tasarruf hedeflerine ulaşma konusunda sadece sanayi ülkelerini yükümlü kılıyor; bu yükümlülük de sadece 2008 ile 2012 yılları arasındaki dönemi kapsıyor. Bu dönemden sonrası içinse henüz bir hedef belirlenmiş değil.

Avrupa Birliği ile birlikte kalkınmanın eşiğinde olan çok sayıda ülke ile Çin, Brezilya ve Güney Afrika gibi kalkınmakta olan ülkeler protokolün uzatılmasından yana. Japonya, Kanada ve ABD gibi sanayi ülkeleri ise Kyoto Protokolü’nün yerini daha kapsamlı bir iklim sözleşmesinin almasından ve kalkınmanın eşiğindeki ülkelerin de iklim hedefleri konusunda yükümlü tutulmasından yanalar. Kyoto Protokolü karşıtları, protokolün sadece sanayi ülkelerinin ürettiği gaz emisyonlarının azaltılmasıyla sınırlı kalınmasından şikâyetçi.

Kyoto Protokolü uzatılsa da uzatılmasa da, zararlı gaz emisyonlarının atmosfere karışmasına şimdiye kadar olduğu gibi devam edilemeyeceği, önümüzdeki yıllarda bu durumun engellenmesinin iklimi koruma açısından yaşamsal önem taşıdığı vurgulanıyor. Germanwatch adlı çevreyi koruma ve kalkınma örgütünden Sven Harmeling, bu gidişatı tersine çevirmek için güney ülkelerinin de iklim koruma konusunda daha fazla yükümlülük altına girmeleri gerektiğini söylüyor.

Harmeling, “15 yıl önce Kyoto Protokolü’nün imzalandığı dönemden farklı bir dünyada yaşadığımızı görmeliyiz. Şimdilerde en fazla gaz emisyonunu kalkınmanın eşiğindeki ülkeler üretiyorlar. Yakın bir zamanda kalkınmakta olan ülkeler de emisyonların büyük kısmının üretiminden sorumlu olacaklar. Japonya ve ABD gibi ülkeler, ancak kalkınmanın eşiğindeki ülkeler sanayi ülkeleriyle aynı hukukî yükümlülüğe tabî tutulursa, yeni bir anlaşmaya yanaşabileceklerini söylüyor” diyor.

İklim koruma kuruluşları somut hedeflere ulaşılabileceği konusunda bir hayli şüpheli. Bir yandan bazı ülkeler küresel ısınmayı 2 dereceyle sınırlandırmaktan yana olduklarını açıkladı. Ancak öte yandan henüz taahhüt edilen emisyon tasarrufu hedeflerine ulaşılabilmiş değil.

Germanwatch çevreyi koruma örgütünden Sven Harmeling durumu şöyle anlatıyor: “Elbette iklim koruma konusunda hem sanayi ülkelerinin hem de kalkınmakta olan ülkelerin verdiği sözler ve yaptıkları, küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak için yeterli değil. Zaten şu anda 3,5 ila 4 derecelik bir artış çizgisinde bulunuyoruz. Bu böyle devam edecek olursa, önümüzdeki yıllarda çok farklı bir dünya ile karşılaşabiliriz. İklim bilimleri açısından bakıldığında derhal eyleme geçilmesi konusunda muazzam bir baskı var. Ama bir şeyler yapma arzusu ülkeden ülkeye değişiyor ve ne yazık ki birçok ülkede bu irade çok az.”

Yoksul ülkeler iklim değişimine uyum sağlamak için gerekli olan masrafları nasıl karşılayacaklar? En azından malî yardımlar konusunda ilerlemeler var. 2020 yılından itibaren kalkınmakta olan ülkelere yılda 100 milyar dolarlık kaynak sağlanması konusunda görüş birliği sağlanmış durumda. Durban’daki konferansta işte bu finansman konusu da ele alınacak.

Konferansa katılan Afrikalı temsilciler ise iklim değişiminden yoğun etkilenen kara kıtanın sorunları ile daha fazla ilgilenilmesini talep ediyorlar. Bilim insanları, görüşmelerde ilerleme kaydedilse de kaydedilmese de iklim değişimindeki olumsuz gelişmelerin yerinde saymayacağı konusunda uyarıda bulunmaya devam ediyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın