Herzog & de Meuron Tasarımı Tate Modern Ek Binası Açılıyor

2000'de, bir yarışma neticesinde Herzog & de Meuron tarafından tasarlanan Londra'nın en önemli kültür yapısı Tate Modern'in 16 yıl sonra inşa edilen ek binası, 17 Haziran'da açılacak.

Londra’da Herzog & de Meuron tarafından tasarlanan Tate Modern Müzesi’nin ek yapısı 17 Haziran’da açılacak. Müzenin sergi mekanlarını % 60 oranında arttıran ek bina, Birleşik Krallık’ta son 20 yılda inşa edilmiş en önemli kültür yapısı olacak.

10 katlı Switch House binasında yeni galeriler, toplantı alanları, eğitim mekanları, bir restoran, ofis alanı ve bir çatı terası yer alıyor. Yapının tuğla cephesi geleneksel tuğla kamu binalarından ilham alıyor fakat malzeme yeni bir yöntemle kullanılmış; pencerelerin bir bölümünü örten delikli tuğla ile oluşturulan filtreler gündüz ışığın içeri girmesine olanak tanıyor gece ise binayı ışıklandırma görevini üstleniyor.

Jacques Herzog tamamlanan yapıyla ilgili şunları dile getirdi: “Var olan bir binaya ek yapmak her zaman zordur ve problemli bir yanı vardır; bazıları yeni bölümün iyi olduğunu söyler diğerleri eski yapıyı tercih eder, bazısı eklentinin gereksiz olduğunu düşünür bazısı ise tam tersini. Bizim amacımız bir “parça” veya ikinci bölüm olarak görünmeyen tek bir bina kümesi tasarlamaktı.”

Pierre de Meuron ise yeni tasarım hakkında şunları söylüyor: “1995’teki yarışmada sunduğumuz konsepti hayata geçirebildiğimiz için mutluyuz. Switch House ile Thames Nehri ile Southwark mahallesi arasındaki kayıp bağlantıyı da tamamlayarak müzenin güney tarafını kamusal bir bahçe ile aktif ve yaşanabilir bir mekana dönüştürdük. Müzenin iç mekanında tanımlanmış mekanlar dışında sanatçılara ve küratörlere beklenmedik fırsatlar sunan bir çeşit mimari topografya yaratıldı.”

Etiketler

1 Yorum

  • ahmet-turan-koksal says:

    Yaklaşık 7-8 saat önce binaya dokunmuş biri olarak bildiriyorum.

    İçeri sadece davetlileri alıyorlardı. Ellerinde çarşaf çarşaf A4 kağıtlarla uzun bir sıra vardı. Sıra çok uzundu, öyle ki binayı dönüp Thames nehrine doğru gider şekilde. Tabii herkesin A4’ü istenen A4 değilmiş ki, sıra kolay eridi. Biz de dolaşa dolaşa binayı dıştan fotoğraflayarak A4’lere bakan ve genelde burun kıvıran görevlinin önüne kadar geldik.

    Elimizdeki A4’e Ayasofya’yı çizmiştim. Gösterdim. Bu nedir dedi? “Bilmiyorsun ama burada dikilmişin, sen kimsin ki…” demedim tabii “Bir anı olarak sende kalsın” dedim.

    Tuğla sistemleri bile bir değişik. Garip teller var, onlarla monte edilmiş. T şeklinde tuğla yapısını mocül olarak kullanıp farklı istiflerle motifleri yapmışlar. Köşeler o yüzden kırık kırık. Detayları içeri giremeyeceğimizi bildiğimizdem sıkı inceledik. Bir de sert zemin arka açık giriş alanına yağmur yağdığında drenajı iyi ki su tutmuyor. (Biz sucuk olduk ama)

    Binanın çaprazında bir sanat kitabevi var. Ucuzlukta olan tanesi 1£ kitaplar var.

    Arkitera Londra muhabiri (hariçten gazelci) bildiriyor.

Bir yanıt yazın