Gökdelen Manzarasından Yeni Türkiye

Sahi Yeni Türkiye'nin manzarası hep böyle işçi koğuşlarından devşirme gökdelenler mı olacak?

Bu yazıyı evimin yakınlarına yenilerde dikilen Marriott otelinin göğe değen başına bakarak yazıyorum. Kafamı çevirip diğer tarafa baktığımda gene gökyüzüne yazılı Hilton ve Anthill imzaları var. Diğer cephede kat sayısını sayamadığım başka bir inşaat hızla devam ediyor. Onların hemen yanında sıra sıra pek çok yükselen binayı saymıyorum bile.

Geçen yıl ev ararken emlakçılarda yeni bir kategori keşfetmiştim. Şehir manzarası adı verilen bu kategori aslında manzara derken etraftaki binalara bakmayı kastediyordu. Bize ev gezdiren emlakçılardan biri evin meziyetlerini sayarken ‘gökdelen manzarası da var’ demişti. Gökdelene bakmak artık bir manzara keyfi sayılıyordu. Işıklarına bakarak bir sigara yakıyordunuz, işte denize bakmak gibi bir şeydi yeni şehir manzarası.

Yurt dışından ziyarete gelen tanıdıklarla konuşuyorum. Herkesin dilinde bir ‘İstanbul is so beautiful’ lafı. Önce bir ‘evet öyle’ diyorum, sonra derken kendime inanamıyorum. ‘Bazen güzel, ama çoğu zaman da değil’ diyorum. Siluetinin beton binalardan oluştuğu, boz renkli, taşı toprağı çimento, sesiyse inşaat makinesine dönüşmüş bir şehirde yaşamanın nasıl olduğunu anlamalarını beklemiyorum.

Gerçekten ‘Yeni İstanbul’un manzarası nasıl bir şey? Aslında ‘Yeni Türkiye’ tabiri henüz bu kadar dilimize yerleştirilmemişken bu isimde bir kitap çıkaran mimar, fotoğrafçı ve akademisyen Murat Germen’in tek bir karesine bakmamız çok şeyi anlatıyor. Germen’in resimlediği Yeni Türkiye gökdelen taçlarından, sıkışık yapılardan ve onların arasındaki yaşam alanlarından oluşuyor.

Germen bir röportajında bir makaleden söz ediyor. Makalede, İspanya’da sahipsiz 3,5 milyon hane olduğu belirtilmiş. “Büyük bir ihtimalle her biri yıkılacak çünkü gereğinden çok fazla yeni yapı inşa edilmiş ve bunları alabilecek kimse kalmamış artık. Benzer şekilde şu anda Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da çok yüksek fiyatlarla satışa çıkan yeni inşaat projelerinin sayısı talebin çok üzerinde. Öte yandan ise bu evlere sahip olmanın prestijli bir şey olduğuna ikna edilmeye çalışılıyoruz” diyor.

Germen’i fotoğrafları içinde yaşadığımız şehrin sıkıştırılmış yüzünü gözler önüne seriyor. Birileri ‘İnşaat Ya Resulullah’ derken birileri de bu açgözlü şehir anlayışının kurbanı olmaya devam ediyor. Sahi başka insanların havasından, yaşam alanından, emeğinden çalınan bu binalarda kim yaşayacak? Sahi Yeni Türkiye’nin yatak odası manzarası hep böyle işçi koğuşlarından devşirme lüks konutlar mı olacak? Sahi Yeni Türkiye yoksa beş yıldızlı bir toplama kampı mı olacak?

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın