Eyvah Yine Restorasyon!

İstanbul'un en eski dini yapılarından İmrahor İlyas Bey Camii yapılacak restorasyon çalışmasıyla yeniden ibadete açılacak. Uzmanlar ise yapılacak yanlış restorasyonun İmrahor Camii'ni ortadan kaldıracağını belirtiyor.

Özgün adıyla Studios Manastırı Kilisesi İstanbul’un ayakta kalmayı başarabilen en eski dini yapılarından biri. Bizans döneminde kilise tarihi açısından da önemli bir yere sahip olan yapı, II Bayezid döneminde camiye dönüştürüldü. Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, İmrahor İlyas Bey Camii’nin müze yapılmasına ilişkin 1946 yılında alınmış bir Bakanlar Kurulu kararı olduğunu hatırlatarak, geçen yıl bu kararın kaldırıldığını ve buranın cami olmasına yönelik çalışmaların başlatıldığını bildirdi. Bakanlar Kurulu Kararı ile müze vasfından çıkarılan İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyonu için proje çalışmaları sürüyor. Uzmanlar Türkiye’de restorasyon alanında kötü örnekler olduğunu belirterek, “İstanbul’un eski eser kayıplarına bir yenisi daha eklenecek” diyor.  

Yapı tümüyle yitirilebilir

Konuyla ilgili olarak Arkitera’ya konuşan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aykut Köksal, yapının tümüyle yitirilme riski olduğunu bellirterek şöyle devam etti: “İmrahor Camisi ya da özgün adıyla Studios Manastırı Kilisesi, İstanbul’un bugüne ulaşmış en eski Bizans yapılarından biridir. 463 yılında kurulmuş olan Studios Manastırı, İstanbul’un en önemli dinsel kompleksleri arasında yer alır. Helenistik bazilika tipindeki kilise, İstanbul’da bugüne ulaşmış, geç Roma ve erken Bizans mimarisinin karakteristik özelliklerini içeren tek kilise yapısıdır. II. Bayezid döneminde camiye çevrilen kilise 1820’deki Samatya yangınında hasar görür ve onarılır. 1894 depreminde de harap olan yapı 1920’de yanar ve bir daha onarılmaz. İmrahor Camisi’nin korunması gerek mimarlık tarihi, gerekse de İstanbul’un tarihsel topografyası açısından son derece önemli bir meseledir. Titiz bir araştırma ve konservasyon çalışmasıyla yapı ve çevresi bir arkeolojik sit olarak korunmaya alınmalıdır. Yeniden ibadet mekânı olarak işlev görmek üzere yapılacak bir tamamlama ve onarım, bu önemli yapının tümüyle yitirilmesi olacak, İstanbul’un eski eser kayıplarına bir yenisi daha eklenecektir.”

Herhangi bir manastır değil

Fransız Araştırmaları Anadolu Enstitüsü’nde görevli Arkeolog Aksel Tibet ise yaptığı açıklamada cami için çok titiz bir çalışma yapılması gerektiğini belirterek, “Zamanında camiye dönüştürülmüş eski bir kilisenin tekrardan camiye dönüştürülmesi prensipte yanlış bir şey değil. Ancak İmrahor Camii özel bir örnek. Bu özel örnekte bazı sorunlar ortaya çıkıyor. İmrahor, İstanbul’un en eski dini yapılarından birisi ve İstanbul’da başka bir yerde örneği olmayan eski tip bazilika planlı kiliselerden birisi. Uzunlamasına üç sahanlı sütün dizileriyle birbirinden ayrılmış, üzeri kırma-ahşap çatılı kiliselerdir bunlar. Bunlardan İstanbul’da bir tek Stüdyos Manastırı günümüze kalmıştır. Bu bakımdan İmrahor önem taşıyor. Bu manastır da Bizans tarihi boyunca çok önemli bir yapı olmuştur. Bizans klise tarihi açısından da önemli bir yapı, herhangi bir manastır değil” dedi.

Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır

Yapının daha önce çıkan bir yangında ciddi zarar gördüğünü de sözlerine ekleyen Tibet sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok hassas bir durumda olan bu yapıya müdahale ederseniz neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır. Daha önce ülkemizde yapılan restorasyonların düşük niteliği, kötü uygulamalarını gözönüne getirirseniz oraya hiç dokunulmaması çok daha hayırlı olur. Benim düşünceme göre oranın cami ya da herhangi birşeye çevrilmek üzere yeniden yapılmaya kalkışılması bu yapının ortadan kalkmasına neden olacaktır. Çok yanlış uygulamalar yapılacağını tahmin ediyorum. İhale ile bir müteahhite yaptırılacak bir iş değildir. Bir bilim kurulu tarafından çok titiz bir çalışma yapılması gerekir. Kötü uygulamaları da göz önünde bulundurursak burada da böyle bir uygulama olursa bu yapı ortadan kalkar. Tekfur Sarayı’nın restorasyonunda duyduğum kadarıyla içine beton katlar atılmış. Tam bir rezalet. Tekfur Sarayı’nda restorasyon ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir uygulama yapılmıştır.Tekfur Sarayı örneği İmrahor’da yapılacaklara örnek teşkil eden bir faciadır. 

Yine dünyaya rezil olacağız

Arkitera’ya konuşan Prof.Dr. İlber Ortaylı, restorasyondan önce ciddi bir kazı süreci gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: “Elin Bizans mabedi bir ara cami oldu zaten. Yeniden cami yapacağız diye abuk sabuk birşey yaparlarsa çok yazık olur. Çünkü bu herifler ciddi değil, bunlar kasabalı hergeleler. İkide bir böyle laflar atılıyor ortaya orayı cami yapalım diye. Sonra yapamayacağız yine dünyaya rezil olacağız. O yapı tamamen değilse de yüzde doksan harabe vaziyette. Yapının kalıntıları toprak altında. Önce bir kazı yapılması lazım. Kazıdan sonra bir restorasyon gerekebilir. O zaman da Osmanlı ve Bizans’ı ayırt edemessin. Yaptıkları iş İslamiyete de uygun değil. Ciddi ve uzun bir kazı gerekiyor. Cami yapacağım, sempatik olacağım diye elin manastırının üzerine cami yapılmaz.”

Etiketler

Bir yanıt yazın