Cepheleri Bir Örnek Yapmak mı? Biz Artık Daha Yaratıcı Kentlerden Bahsediyoruz!

Cepheleri bir örnek yapmak geride kalmalı... Artık çok daha yenilikçi kentsel tasarım modelleri literatürde yerini aldı.

Kenti “güzelleştirmenin” yolunu mimarlığın temelinde değilde “yüzeyinde” arayınca günümüzde sıkca tartışma konusu olan kentsel tasarım pratiklerine ülkemizde rastlamak mümkün.

Halbuki artık kentsel planlama literatürüne çok fazla yeni akımın girdğini biliyoruz. Çoğumuz akımlar arasında kaybolmuş durumdayız bile denebilir. Fakat bunlardan hiç biri kenti ve içinde bulunan sosyal grupları tek düze yapmayı ve varolan “kültür”ün üstünü örtmeyi artık doğru bulmuyor. Sanat ve kültür ile bunları yönetime katan katılımcı bir sürecin, kentsel gelişim dinamiğinin temeline aldığı söylenebilir.

Bunlardan biri de kentsel gelişimde kültürü bir aktör olarak ele alan ama odağa koymayan modellerin aksine, onu gerçek bir potansiyel olarak kullanan “Creative Cities” akımı. Charles Landry tarafından öne sürülen modeller, kültürü toplumsal ve mekansal gelişimin dinamosu olarak kullanıyor. İnsan ölçeğinin değerine vurgu yapan okumalarda, kentlerin planlı ve plansız bir araya gelmelerden oluşan estetik bir yapı olduğuna değinilerek buradaki gelişimin nasıl organize edileceğine dair öneriler sunuluyor.

“Kültür, farklı toplumsal grupların ‘kendilerine güvenerek’ biraraya geldikleri kentler oluşturur”

Bir diğer önemli nokta, kültürler ile kentlilerin arasındaki diyaloğu sağlayacak olan diğer aktivitelerin neler olduğu. Ki bu bazen bir mekansal tasarım olabilir, bazen bir sosyal aktivite, bazen bir ekonomik düzenleme.

Landry’nın üzerinde durduğu kentlerden biri Tiran. Cepheleri tamamen boyanmış bir şehir düşünün. -Böyle bir müdahele denince aklınıza cephelere yapılmış başka talihsiz uygulamalar geliyor olabilir.- Fakat bu kentin hikayesi gri yüksek katlı blokların adeta Modrian tablolarına dünüşme hikayesini anlatıyor.

Arnavutluk Başkenti Tiran’nın sosyalist kent mirası olan binalarının kaderi, artist Edi Rama’nın 2000 yılında Belediye Başkanı olması ile değişiyor -Bazı kentler doğuştan şanslı oluyor diyelim- .

Binaların cepheleri puantiyeler, ağaç desenleri ile kaplanmaya başlıyor. Birkaç binadan sonra bir çok sanatçı, çoluk çocuk binaları boyamaya başlıyor ve kent dünyanın en renklileri arasına giriyor. Belediye başkanı da 2004’te Dünya’nın en iyi belediye başkanı seçiliyor. Türkiye’de buna çok benzer bir örnek için Bursa Gölyazı’yı inceleyebilirsiniz…


Ardından başta binasını boyamaya çekinen orta yaşlılar da değişime direnmemeyi seçiyor ve artık sokaklarda yürürken bambaşka bir kent hissediyorsunuz. Belki kimliği tamamen değişmiş ama farklı bir potansiyele sahip ve onu kendi yaratmış ve sahiplenmiş… Landry kentin bu girişimini mekansal bir düzenleme ile sosyo kültürel bir dönüşüm yaratma başarısı olarak değerlendiriyor ve ekliyor “Yaşayanların projeye dahil olması ve yaratması, gerçekten kentin ürettiği bir tasarım anlamına geliyor”. Belki bu noktada devingen ve esnek kentsel tasarım çalışmalarına göz kırpıyor.

Burası Bir Atıl Alan Değil

Farklı bir ölçekte sunulan çalışma ise Zaragoza. Aslında Charles Landry’nin Ruhr bölgesinde yaptığı çalışmalar yaratıcı endüstriler konusunda en bilinenler. Dolayısıyla belki Zaragoza biraz daha geri planda kalan bir çalışma.

Fakat Ruhr’un aksine burada eski kent içinde kalan bir endüsriyel alandan değil, “yabancılaşmış” kamusal alanların kente tekrar katılması söz konusu. Projenin tam adı Zaragoza Estonoesunsolar. Estonoesunsolar: “Burası atık, bitmiş alan değil” anlamına geliyor. Yani bir nevi potansiyeli vurgulamak üzerine kurgulanan bir çıkış.

2009’da başlayan proje dahilinde ele alınan 28 “özel ve kamusal alan” mimarlar ve sanatçılar ile geçici strüktürel yapılar ve yeşil alanlar ile canlandırılıyor.

Buradaki kritik kültürel diyalog; kentlinin projeye dahil oluşu aşamasında yaşanıyor. Öncelikle alanların temizlenmesi aşamasında istihdam edilen yerel kadro, ardından alanlara yapılacak projelerin seçilmesindede görev aldı. Her alan için 8 toplantı yapıldı.

Sosyo kültürel yapı doğrudan katılım ile fiziksel mekanı biçimlendirdi. Sonuç ise kullanılmayan alanların canlanması oldu.

Charles Landry dünyadan yaratıcı kentleri anlatmak üzere ise İstanbul’a geliyor. Tüm farklı pratikleri, 07- 08 Ekim 2013’te tarihlerinde gerçekleşecek Haliç Kongre Merkezi’nde ARKIMEET’te izleyiciler ile paylaşacak. Bu yeni kentsel gelişim pratiğinin gerisinde kalmamak için hala kayıt yaptırmadıysanız, www.arkimeet.com adresinden ücretsiz kayıt seçeneklerine bir göz atın!

Etiketler

1 Yorum

  • berrak-kirbas says:

    avrupada bratislava ve pragda gördüğüm örneklerde sadece boya ve biraz yaratıcılık kominist blokların o ezici etkisini kırmaya yetmişti. keşke türkiyede de cephe yenileme çalışmalarından tek anlaşılan selçuklu mimarisi süslemeler olmasa…

Bir yanıt yazın