600 Yıllık Ofis Binası Olabilir mi?

Gensler ve Luke Askwith, “Nasıl gelecekteki potansiyel çalışma şekillerine uygun ve uyarlanabilir ofisler tasarlayabiliriz?” sorusuna cevap arıyor.

Nasıl gelecekteki potansiyel çalışma şekillerine uygun ve uyarlanabilir ofisler tasarlayabiliriz?

“Muhtemelen, yaptığım ilk ofis binasından daha uzun süre hayatta kalacağım.” – Luke Askwith

Luke Askwith, mimarlık lisansının ardından ilk olarak iki yüksek ofis binasının tasarımı üzerine çalışmaya başladı. 180 metrelik binalar, Askwith 20’li yaşlarının başındayken tamamlandı ve 60 yıl kullanımda kalması planlandı. Bu yapıların strüktürü, on binlerce ton beton ve çelikten inşa edildi ve bir yüzyıldan fazla, hatta muhtemelen yüzlerce yıl dayanma kapasitesine sahip olacak şekilde inşa edildi. Buna rağmen bir insan ömründen daha kısa süre ayakta kalacak olmaları Askwith için bir soru işaretiydi.

Askwith’in de bir parçası olduğu mimarlık şirketi Gensler; tasarladıkları binaların tasarım ömrünü yeniden düşünme potansiyeli üzerine araştırmalar yaptı. Çalışma kapsamında “Ofis binalarının karbon açısından en yoğun elemanlarının ömrünü uzatarak yapılı çevremizdeki gömülü karbondan nasıl daha iyi yararlanabiliriz?”, “Nasıl gelecekteki potansiyel çalışma şekillerine uygun ve uyarlanabilir ofisler tasarlayabiliriz?” ve “60 yıl yerine 600 yıllık ömre sahip bir ofis binası tasarlasak nasıl görünürdü?” sorularının cevapları arandı.

60 Yıllık Tasarlanmış Yaşam Süresi

Son on yılda, 60 yıllık yaşam süresi üzerinden, maliyet ve malzeme ile verimlilik ve iş yerlerimizi güncel tutma ihtiyacı arasında bir denge kuruldu. Ancak şu anda tarihin farklı bir noktasına gelindi ve 60 yılın artık tasarlanmış yaşam süresi için kabul edilebilir bir varsayılan değer olmaması için iki önemli neden saptandı:

İlk olarak gömülü karbon, binaların iklim krizini yenmesi için en önemli faktör olduğu tespit edildi. Eğer binaların strüktür ve bodrum kat gibi karbon açısından en yoğun kısımları daha dayanıklı hale getirilirse, başlangıçtaki karbon yatırımından daha uzun süre kazanç sağlanabilir. Daha basit ifade edilirse; çelik veya beton yapılar yüz yıl veya daha fazla dayanma potansiyeline sahip olduğundan, yalnızca 60 yıllık bir planla tasarım yapmak doğal olarak israfa yol açar.

İkincisi ise çalışma şeklinin her zamankinden daha hızlı değiştiği bir döneme girilmiş olması. Gensler’da önümüzdeki yüzyıllarda nasıl çalışma şekillerinin hakim olacağı konusunda öngörüler yapıldı ve araştırmalar yürütüldü. Ancak çalışma şekilleri 60 yıl içerisinde büyük ölçüde değişeceği için 2080’lerde dünyayı nelerin bekleyeceği konusunda net bir fikir sunmak maalesef mümkün olmadı.

Bu durum da ortaya bir paradoks çıkardı: Ofislerimizin en karbon yoğun unsurlarının çok daha uzun süre dayanmasını istiyoruz, ancak bunların yalnızca birkaç on yıl içinde hayal edebileceğimizin ötesinde değişecek bir geleceğe uygun olmalarına da ihtiyacımız var. Bu durumlar göz önünde bulundurularak her iki ihtiyacı da karşılayacak bir ofis binası tasarımı yaratılması hedeflendi.

600 Yıllık Ofisin Yolculuğu

2030 Yılı

600 yıllık ofis binası, ilk sakinlerini karşılıyor. Bina, uzun ömürlü temel bir strüktür etrafında tasarlanmış. Daha kısa ömürlü ve gereksinimler değiştikçe yeniden yapılandırılabilen hafif “eklentiler” ile donatılmış. Çerçeve, tipik bir yüksek bina yapısından çok daha esnek tasarlanmış. Her 12 metrede bir pabuç yerleştirilmiş. Bu sayede her bir dikey modülün; üç ofis katı, dört konut katı veya farklı bir kullanım için iki kat içermesi sağlanmış. Ofis binası tek kullanımlı bir ofis olsa da binanın tasarımı, birden fazla gelecek kullanım ve adaptasyon planı içerecek şekilde kurgulanmış.

2060 Yılı

Londra ve Barselona benzer iklim koşullarına sahip şehirler. Londra’da yalnızca elektrikli araçlar bulunuyor, bu sayede şehir çok daha sessiz ve hava çok daha temiz. Yapıda, yaklaşık 20 yıldır bütün gün bilgisayar başında çalışıldığına rastlanmamış. Bu da 2020’lerde başlayan dışarıda çalışma alışkanlığının hızla popülerleştiğini gösteriyor. İklimin izin verdiği koşullarda, kullanıcılar dışarıda çalışmayı tercih ediyor. 600 yıllık ofis, bu ihtimal göz önünde bulundurularak tasarlanmış: ofis alanları, kolaylıkla yeniden işlevlendirilebilir ve dış mekana doğru genişleyebilir nitelikte inşa edilmiş.

2090 Yılı

Çalışma şekillerimiz değişse de, evlerimizde o kadar büyük bir değişiklik yaşanmamış. Binanın bir kısmının ya da tamamının konut ve diğer kullanımlara yönelik yeniden yapılandırılmasını mümkün kılan bir tasarım yapılmış. Bu, asansörlerin ve hizmet alanlarının yeniden yapılandırılmasına olanak tanıyan bina çekirdeğinin tasarımı sayesinde mümkün kılınmış. 12 metrelik dikey “modül” ile kat alanı kazanılmış ve bu sayede bina çok daha sağlam hale getirilmiş.

2330 Yılı

600 yıllık ofis binası, önceden yüksek binalarda görmediğimiz işlevler de dahil olmak üzere tamamen karma kullanımlı bir yapıya dönüşmüş. 24. yüzyılda, yüksek binaların şiddetli hava koşullarına dayanıklılığı ekstra önem kazanmış. Yapıda da buna yönelik olarak -sel direncine sahip bir zemin katı gibi- bir dizi strateji uygulanmış.

2630 Yılı

Yapının 600. yılında, kullanım tarzı tamamen değişmiş.

“Peki ya 2630 yılında binanın önemli bir kısmı artık insanları barındırmak yerine Londra’nın biyolojik çeşitliliğini geliştirmek için kullanılıyorsa?”

600 yıllık ofis konsepti, tasarlanmış yaşam süresi kapsamında birçok soru işareti ortaya çıkaran cesur bir hedef, ancak bu konudan yola çıkarak her yapıda kullanılabilecek stratejiler saptanabilir. Çeşitli gelecek senaryoları oluşturmak ve bunları destekleyebilecek uzun bir kullanım ömrüne sahip bir “çerçeve” tasarlamak için araştırmalardan ve düşüncelerden yararlanarak, geçmişteki tüm binalardan çok daha uyumlu binalar tasarlanabilir. Gensler; günümüz teknolojisi ve altyapısıyla, karbon yoğun yapıların ömrünü uzatırken belirsiz bir gelecekte gelişmeye devam edebilecek, uyarlanabilir binalar inşa etmenin mümkün olduğuna inanıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın