11. Venedik Mimarlık Bienali’nden İzlenimler – 2

1895 yılından bu yana Venedik Bienali'nin tarihi sergi mekanı olarak kullanılan Giardini, İtalyan Pavyonu'nun yanı sıra farklı dönemlerde yapılmış 30 ülke pavyonuna daha ev sahipliği yapıyor.

60’ın üzerinde projenin sergilendiği İtalyan Pavyonu, Giardini’nin diğer ülke pavyonlarıyla kıyaslandığında daha önceki bienallerde de olduğu gibi gerek içeriği gerekse de mimarisiyle göz dolduruyor. Pavyon, “Deneyim Masterları”, “Deneysel Mimarlık” ve “Kenti Yüklemek” başlığını taşıyan üç ayrı bölüm halinde kurgulanmış.

Dev İtalyan pavyonundan içeri girdiğinizde karşınıza ilk olarak Jürgen Mayer H. tasarımı canlı turuncu desenlere sahip duvar kağıdıyla gözünüzü alan bir bölüm çıkıyor, hemen ardından da bambu sırıklarla hazırlanmış dev bir enstalasyonla karşılaşıyorsunuz. Geometrik bambu forma yer çekiminden bağımsızmış gibi tutunan bambu sandalyelerin mucidi Ai Wei Wei ve Herzog & de Meuron.

Ai Wei Wei ve Herzog & de Meuron’ın bambu enstalasyonuyla birlikte, İtalyan pavyonu “Deneyim Masterları” başlığıyla sergilen ve Coop Himmelb(l)au, Gehry Partners, Zaha Hadid Architects ve Morphosis, Ila Beka – Louise Lemoine tarafından tasarlanan üç farklı projeyi ve Madelon Vriesendrop’a ait çizimleri de kapsıyor.

“Deneysel Mimarlık” bölümünde ise mimari deneyimin sınırlarını zorlayan 55 davetli firmanın projelerine yer veriliyor. Bu bölümde Lebbeus Woods, Ecologicstudio, IAN+, Interbreeding Field, Jurgen Mayer H., Simparch gibi pek çok uluslararası firmanın proje ve maketlerini yakından incelemek mümkün.

İtalyan Pavyonu’nun ikinci katı ise Saskia van Stein işbirliğiyle düzenlenen “Kenti Yüklemek” isimli sergi için ayrılmış. Sergi, Youtube ve benzeri kaynaklardan alınan ve geleneksel yapı kanunlarından sıyrılmış gelecek neslin deneysel mimarlık üretimine odaklanan profesyonel ve amatör video gösterilerinden oluşuyor.

Giardini’de birbiri ardına sıralanmış ülke pavyonlarından, Rus Pavyonu’nun zeminine yerleştirilmiş satranç tahtası üzerindeki Zaha Hadid, William Alsop, Erick van Egeraat, Norman Foster, Jean Nouvel, SOM, Dominique Perrault gibi dünyaca ünlü mimarların adeta piyonlar gibi dizilmiş binalarının maketleri dikkat çekiyor.

Mısır pavyonunun hemen girişinde, geleneksel mısır evlerinin yapımında kullanılan yapı malzemesini inceleyebiliyorsunuz, içeride de Mısırlı ustaların bir binayı inşa etme sürecini anlatan kısa bir film gösterimi bulunuyor.

“Binadan Kağıtsız Mimariye” başlığıyla hazırlanan İspanyol pavyonu ise mimarlığı farklı yöntemlerle öğrenen iki ayrı jenerasyona atıfta bulunuyor: Kağıt üzerinde çizim yapanlar ve yalnızca bilgisayar ekranında çalışanlar.

Hollanda Pavyonu, bu yıl binasında çıkan yangın sonucunda arşivinin önemli bir kısmını kaybeden Delft Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden hareketle, “ArchiPhoneix – Faculties for Architecture” başlığını taşıyan sergilerinde yakın gelecekte karşı karşıya kalabileceğimiz fiziksel ve sosyo-ekonomik sorunlara çözüm sunan binalara odaklanıyor.

Minimalist bir yaklaşımla kurgulanan Brezilya pavyonunda, kentte yaşayan 100 farklı kişinin kente dair görüşlerinin yazılı olduğu posterler yer alıyor. Hemen pavyonun ortasında oluşturulan okuma masasında da kent ve ulusal mimarlığa dair pek çok önemli proje ve yayını incelemek mümkün. Venedik Pavyonu ise tamamen Carlo Scarpa’nın çizimleri için ayrılmış, raylı bir düzenek üzerinde ahşap vagonlara yerleştirilen eskizleri ve planları, birbirinin üzerinden kaydırarak inceleyebilirsiniz.

Ülke pavyonlarının en rahat gezilebilen sergisi ise Sırbistan’a ait. Yerden biraz yükseltilmiş oldukça rahat yataklara uzanarak sizin için oraya bırakılan iPod’dan tüm sergiyi dinleyebiliyor ve gezebiliyorsunuz.

“Abundant” başlığını taşıyan Avustralya pavyonunda ise ülke mimarisini gösteren 300 mimari tasarım kaleidoskopik bir düzenlenmeyle sunuluyor. İlk kez 1907 yılında Venedik Bienali’ne kabul edilen Belçika ise bu önemli olayın 100. yıldönümüne ithafen “1907… Partiden Sonra” başlılı sergiyi hazırlamış. Moritz Küng’ün küratörlüğünü üstlendiği sergideki 1907 rakamı ise yılı değil, pavyonun metreküp hacmini gösteriyor.

Danimarka’nın “Ecotopia”sı uluslararası iletişime dikkat çekiyor ve küresel iklim değişikliklerine yönelik çözüm projelerinin bu ortak akıldan üretilebileceği fikrini savunuyor. Fransız Pavyonu’nda üç ayrı zaman -dün, bugün ve yarın- Francis Lambert’in seçtiği 100 ayrı projeyle yansıtılıyor. Ukranya tarafından Giardini’nin bahçesine yerleştirilmiş “Tanrı için Barınak” ise doubleNegatives isimli araştırma şirketinin fiziksel mekan ile insan etkileşimi üzerine yaptığı bir araştırmanın ürünü. Giardini’nin bahçesinde yer alan bir başka enstalasyon da Norveç’in kırmızı küçük karavanı.

13 Eylül 2008 tarihinde gerçekleştirilen Altın Aslan Ödül Töreni’nde En İyi Ulusal Enstalasyon Ödülü’nü kazanan Polonya pavyonu ise ödülünü zeka ve teknolojiyi bir araya getiren, binaların olası yaşam döngüsü üzerinde polemik yaratan düzenlemesiyle kazandı. Altın Aslan En İyi Ulusal Enstalasyon Ödülü’nün kazananı ise deneysel dönüşebilir-oyuncak mobilyalarıyla Greg Lynn oldu.

Etiketler

Bir yanıt yazın