Mimarlık Ortamının Sorunlarının Bütüncül Göstergesi Olarak MEB Yarışması

MEB Eğitim Kampüsleri için Bakanlığın İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı'nca (MEB İEGB) yürütülen ve henüz sonuçlanmamış süreç mimarlık ortamı için oldukça önemliydi.

Bu süreç hakkında hiç bilgisi olmayanlar, yazıyı okumadan önce en sondaki tarihçeye göz atabilirler.

Yazıya konu olan ve ayrıntısını takip eden satırlarda bulacağınız yarışmalar dizisi başlamadan önce bir grup mimarlık ofisi yarışmaya konu olan eğitim kampüslerinden bazılarını ihale yöntemi ile çizdi. KİK mevzuatının pazarlık usulü olarak bilinen yöntemin üst limiti 147.633 TL’dir. Bu fiyattan daha düşük olması koşuluyla ihale ile proje hazırlayanlar: Kaan ÖZER, Hasan ÖZBAY, Semra & Özcan UYGUR, Erdal SORGUCU ve Tamer BAŞBUĞ idi.

Eğitim Kampüsleri yarışma dizisinin ilki açıldığında durumu hızlıca kavrayamadım. Biraz zaman geçtiğinde ise aslında Bakanlığın yaptığının müthiş potansiyeller barındıran, Türkiye mimarlık ortamı için son derece yenilikçi bir iş olduğunu düşündüm. O kadar ki 2014 yılı için İşveren Ödülü adaylarımdan birisi diye düşünmeye başlamıştım.

Devam eden projelendirme ve inşaat süreci 652 sayılı KHK esaslarına göre yürüyor. Bu KHK’ye göre ise Kamu İhale Kanunu dolayısıyla Yarışmalar Yönetmeliği hükümleri geçersiz. Dolayısıyla yarışmayı kabul ederek katılan tüm mimarlar bu koşulları da yani alıştıkları yarışma kurallarından başka kurallarla oyuna dahil olmayı da kabul etmiş sayılıyorlar.

Yarışma KİK kapsamında açılmadığı halde pek çok yerde KİK Yarışmalar Yönetmeliği çerçevesine uygun davranılmaya çalışılıyor. Bu durum kimilerine göre yarışmanın “yarışma” olarak kabulü için bile gerekli. Şahsen bunun “mimarcılık” ya da “yarışmacılık” oynamak olduğunu düşünüyorum. İstediğiniz zaman o hükümlere uygun davranmayabiliyorsanız ve bunu bazı kurallar varmış gibi kamuoyuna sunuyorsanız bu ortama daha fazla zarar verebilir.

Proje Ücretleri Her Zaman Sorun

Mimarlık ortamının en temel sorunlarından birisi fiyatlandırma. Milyonlar inşaat maliyetleri için harcanırken mimarın alacağı on binlerin sorun olduğunu hepimiz, uzun yıllardır biliyoruz. MEB Yarışma sürecinin İşveren Ödülü’ne adaylığa giden parlaklığından mimarlık ortamı için bir kabusa dönüşmesine neden olan tam da bu uygulama projelerinin fiyatlandırılması işi. Bakanlık yöneticileri daha önce pazarlık usulü ile 140.000TL’nin altında yaptırdıkları projeleri, Sayıştay’a hesap veremeyecekleri iddiası ile aynı fiyata yaptırmak istiyorlar.

İhale, bir işi en ucuza yaptırmanın yolu. Mimarlıkta ise ihale ile proje yaptırmak işi “kötü yaptırmanın yolu”. (Yukarıda adını verdiğim isimler için söylemediğimi not düşmek isterim) Yarışma ise bir işi en iyi yapana vermenin yolu. Yarışmayı kazanan, öncesinde belki de kazandığı ödülün birkaç katı emek ve para harcıyor, işi bileğinin hakkı ile kazanıyor. İhalede elde edilen bir hakkın uygulama projesi bedeli ile yarışmada elde edilen bir hakkın uygulama projesi arasında fark olması zorunluluğu işte tam da bu nedenle. “İhale ya da yarışma ile kazansın, çizeceği aynı değil mi?” Sorusu gelecektir. Evet işi doğru kişiye verirseniz aynı ama zaten ihale işi doğru kişiye değil ucuz yapana veriyor… Bu konuyu MEB İnşaat Emlak Grup Başkanı Mustafa Murat’la Twitter’da tartışmıştık ve bana ” Neden?” sorusunu sormuştu, bu nedenle ayrıntılı açıklamadan geçmek istemedim.

Yarışmayı kazanan müelliflerin MEB Yarışmaları uygulama projeleri için verdiği fiyat okulların öğrenci sayısının 10.000’den 5.000’e düşürülmesi sonrasında 500.000TL civarında 1. ve 2. grup yarışmayı kazanan 20 mimarın ortak hareket edemediğini biliyoruz. Demek ki MEB İEGB’na karşı ortak bir fiyat belirleme çabası yok.

MEB İEGB’nın önerdiği fiyat okulların kapasitesi 10.000 öğrenci iken de 5.000 öğrenciye düştüğünde de aynı. Yani idare “daha önce ihale ile yaptırdığım fiyatın üzerine çıkamam, kapasite ve sizin ne kadar çizeceğiniz beni ilgilendirmez” diyor kısaca.

Yaptığım birkaç telefon görüşmesi sonrasında bu işin ortalama 40 maaşla tamamlanabileceği üzerinden hareket edebileceğimi düşünüyorum. Mimarlar Odası’nın en düşük mimar maaşından hesaplansa bile sadece maaş gideri 140.000TL tutuyor. Ofisin diğer giderleri, ABD’den daha pahalı olan CAD yazılımlarının amortisman giderleri, mimarın iyi bir okul çizebilmesi için gezip görmesi için gereken ücret yok bunun içinde. Kim bilir daha ne giderler yok. Ama her şeyden önemlisi resmi rakamlara göre mimarinin 1,6 katı; piyasa koşullarına göre mimari ile eşit tutması gereken statik, mekanik ve elektrik projelerini unutmamak gerekiyor.

Öte yandan mimarlık ofisleri ücretlerini tam alsalar da yanlarında çalışan mimarların maaşlarını bodrolarda tam gösterecekler mi? Ondan da emin değilim. Aslında bu öyle bir süreç ki kaldığımız her noktadan en başa geri besleme yapabiliyoruz. Proje ücretleri yerlerde sürününce maaşlar açıktan ödeniyor doğal olarak.

Mimarlık Ortamı Örgütsüz

MEB Eğitim Kampüsleri Yarışması’nın sevk ve idaresinin ağırlıklı olarak Ankaralı mimarlarca yapıldığını söyleyebiliriz. Zaten Türkiye’de bir yarışma kültürünün varlığından söz edeceksek de önce Ankaralı mimarlardan söz etmeliyiz. İdarenin ikincilerle sözleşme imzaladığı, üçüncü ve hatta mansiyonlarla sözleşme imzalamak için görüştüğü bir ortamda Ankaralı jüri üyelerinden ve daha önemlisi tümünün üye olduğu TSMD’den “Etik Belge” ve “Dernek Tüzüğü” ile açıkça çelişen bu durum hakkında bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadı.

Mimarlık ortamı MEB İEGB’nın fiyatlandırma politikasına karşı birlikte hareket edecek örgütlü yapıda olmadığını bir kez daha gösterdi. Mimarlar Odası zaten daha sürecin en başında kendi deyimleri ile “sürece müdahil olma konusunda çekinceli” davrandı. Hal böyle olunca 20 müellif, birbirini zorda bırakan durumlar, açıklamalar, kaçınılmaz oldu.

İdare Birinci Ödülü Kazananla Anlaşamazsa Neler Olur?

Yarışma birincilerinin uygulama projeleri için verdiği fiyat idarenin beklentisini karşılamıyor. Bunun üzerine mimarlarla bir pazarlık süreci başlıyor. Bu pazarlık sürecinde yaşanan tatsızlıkların tümünü yazmak olanaklı değil. Ancak oldukça eski ve küçümsenmeyecek yarışma birikimine verdiği zarar açısında konuyu ayrıntılı olarak tartışmalıyız.

İki etap yarışmada açılan 20 eğitim kampüsü için durumu üçe ayırabiliriz. Yarışmada birinci olan ve uygulama projesini 140.000TL’nin altına çizmeyi kabul ederek idare ile sözleşme imzalayanlar ilk grup; bu durumda 10 mimar var. Yarışmada birinci olduğu halde idarenin ikinci ile sözleşme imzaladığı 6 eğitim kampüsü var. Henüz sözleşme imzalanmayan üçüncü grupta ise 4 eğitim kampüsü var. Yarışmada durumun anlatan tabloyu yazının sonunda bulabilirsiniz.
İdarenin daha önce defalarca mimarları imzalamazsanız başkasıyla imzalarız söyleminin vardığı son nokta 26 Kasım’da sözleşme imzalayanları web sitesinde açıklaması oldu. Bu açıklama henüz sözleşme imzalamamış 4 mimarı köşeye sıkıştırmanın da bir yolu.

Uygulama Projelerinin Fiyatlarının Baştan İlan Edilmesi Sorunları Çözer miydi?

MEB İEGB tüm mimarlık ortamını salladı, belki arkadaşların arasını açtı. Uygulama projelerinin fiyatları Ayhan Usta’nın 3.grup yarışmanın ön kolokyumunda söylediği gibi baştan açıklanabilirdi. Bu durumda en azından birinci olursa 140.000TL’ye çizeceğini bilen mimar yarışmaya katılmazdı.

Şimdi 3.grup yarışma devam ediyor. Bazı mimarlar 140.000TL’ye proje çizmem diyorlar. Oysa bu defa MEB İnşaat Emlak Grup Başkanı Mustafa Murat uygulama projesi fiyatının bu olacağını açıkça söyledi.
İlk iki grup yarışmadan birisine davet edilip, orada birinci olamayan ve 3.grup yarışmaya davet edilen mimarlar var. Yaşanan tüm tartışmalardan sonra mimarların ikinci defa kabul ederek yarışmaya katılması mimarlık ortamımızı, kendimizi ciddi bir şekilde sorgulamamız gerektiğini söylüyor bize. miÇünkü ikinci defa yarışmaya proje göndermek “evet, olan bitenin farkındayım ve varım” demekten başka bir anlama gelmiyor.

Yarışmanın İptali mi Yoksa Mevcut Model mi Daha Yıkıcı?

Eğitim Kampüsleri Yarışması’nda birinci olmadığı halde sözleşme imzalayan ya da imzalamak için masaya oturan mimarların davranışları herhangi bir şekilde kabul edilebilir mi? Bu kentlerimiz için yararlı mı yoksa zararlı mı? Yoksa ben mi çok büyütüyorum? Sanırım hem birincilerin, hem sözleşme imzalayanların hem de dışında kalanların kafa yorması gereken sorular bunlar.

Şahsen yarışmanın geldiği noktada artık Bakanlığı’nın yaptığı ihale yöntemi mi yoksa bu yarışma mı mimarlık için daha zararlı oldu kararsızım. Konuya sadece MEB özelinde bakılacak olursa ne olursa olsun yarışma ile tasarlanan yapılar daha iyi olacaklar. Lakin bundan sonra yarışma ortamı hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak.

Bugüne kadar Türkiye’de herhangi bir yarışmada, idare 1.ödül sahibi ile anlaşamaz da 2.ödül sahibini işi yaptırmak için ararsa 2.ödül sahibi hem jüriyi arar ve bilgilendirir hem de 1.ödül sahibini arar ve “ben yapmıyorum, sağlam dur” derdi. Bu 1.ödül sahibinin idare ile müzakeresinde elinde bulunması gereken bir kozdu. Bu koz olmazsa gücü azalır ve sözleşme masasından mimarlık ve dolayısıyla daha kaliteli fiziksel çevrelerde yaşamamız için güçsüz kalkar. Elbette idarelerin 1.ödül sahibi ile anlaşamadığı durumlar olabilir, yukarıdaki satıları bu yarışma bağlamı içinde, konuyu dağıtmadan değerlendirmek gerekir.

2.ödül sahibinin 1.ödül sahibini arayarak direkt olarak “idare beni aradı, yapabilir miyim?” demesi bile garip iken MEB Yarışması’nda 1.ödül sahibinin projenin başka bir müellif tarafından çizildiğini internetten öğrenmesi mimarlık ortamı adına oldukça umut kırıcı.

Mimarlık ortamının bu yarışmadan çıkarması gereken çok sonuç var, umarım yeterince tartışılır ve bu yarışmadan kazanımla çıkarız.

Kazanımlar Yok mu?

Elbette yarışmanın yukarıdaki sayılan olumsuz yanlarına ek olarak ortama kazandırdıkları da var, yukarıdan tamamen bağımsız olarak okunması dileği ile bunları da sıralamadan geçmek istemem.

Sanırım Türkiye için en önemli kazanım bir önceki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde açılan yarışmanın yeni bakan Nabi Avcı ve yeni müsteşar döneminde de aksamadan devam ettirilmesi oldu. “Devlette süreklilik esastır”ın sadece sözde kaldığı bugünlerde her iki bakanı ve Bakanlığın İnşaat Emlak Grup Başkanlığı’nı tebrik etmek gerek.

PPP’nin büyük ölçekli olarak ikinci kez denendiği MEB Eğitim Kampüsleri bundan sonra yapılacak benzer PPP ihalelerinin de yarışmayla yapılması için bir umut yarattı. Ne olursa olsun, ne kadar önemli hatalar yapılırsa yapılsın yarışmayla yapılması ihale ile yapılmasına göre ülke yararına. Bunu önemli bir kazanım olarak tekrar da olsa hatırda tutmakda fayda var.

Türkiye’de ilk kez uygulanan yeni yarışma modeli Eğitim Kampüsleri Yarışması’nın bir diğer önemli kazanımı. Bu yarışmalar alışageldiğimiz yarışma düzeni içinde açılsa her bir kampüs alanı için onlarca yarışma projesi hazırlanacak, yüzlerce tasarımcı emek harcayacaktı. Bu yenilikçi modelde bir yandan oldukça geniş bir katılım sağlanırken öte yandan da her kampüs alanı için sınırlı sayıda tasarım elde edildi.

Yarışma modeli sadece MEB’nın eğitim kampüslerinin nitelikli tasarlanmasını sağlamadı aynı zamanda ülke ölçeğinde bundan sonra açılacak yeni yarışmalar için de umut verdi.

MEB Eğitim Kampüsleri Yarışmaları Süreci

30 Kasım 2012  Ön seçim ilanı
24 Ocak 2013  Bakan Ömer Dinçer’in görevini Nabi Avcı’ya devretmesi.
26 Aralık 2012  Ön seçim için son dosya teslim günü
26 Aralık 2012 Mimarlar Odası yarışmayla ilgili bir açıklama yayınladı.
15 Mayıs 2013  1. grup yarışmanın sonucu açıklandı.
22 Nisan 2013 Kahramanmaraş, Kırıkhan (Hatay), Iğdır, Bandırma (Balıkesir), Nilüfer (Bursa), Doğubayazıt (Ağrı), Yeşilyurt-İkizce (Malatya), Elazığ, Midyat (Mardin), Afyonkarahisar, Kastamonu, İncesu (Kayseri) olarak belirlenen 12 kampüs için 72 yarışmacıya davet gönderildi.
31 Mart 2013  48 yarışmacı 1. grupta yer alan Adana, Aydın, Erzurum, Kocaeli, Muğla, İstanbul, İzmir ve Şanlıurfa için davet edildi.
5 Şubat 2013 MEB İEGB yarışmaya katılmak için 156 ekibin başvurduğunu ve tümünün asgari yeterlilik şartlarını sağladığını açıkladı.
3 Temmuz 2013 2. grup yarışma için ödül töreni ve kolokyum düzenlendi.
19 Haziran 2013 2. grup yarışmanın sonucu açıklandı.
28 Mayıs 2013  MEB Müsteşarı olarak Yusuf Tekin atandı.
30 Mayıs 2013  1. grup yarışma için ödül töreni ve kolokyum düzenlendi.
30 Ekim 2013  3. grup yarışma için soru cevap kolokyumu yarışmacılar ve kamuoyuna açık olarak yapıldı
25 Kasım 2013  MEB İEGB 1. ve 2. Grup yarışma alanları için sözleşme imzaladığı tasarımcıları açıkladı.

MEB Eğitim Kampüsleri Yarışmaları Sözleşme İmzalama Durumu

Etiketler

4 yorum

  • burak-altinisik1 says:

    isimlerdeki renklendirmenin bir karşılığı var mı?

  • burak-altinisik1 says:

    modelin artılarında değinilen “devletteki süreklilik esası” referanslı projeyi yeni bakanın sürdürme hali büyük ihtimal seçim güzergahlarına girilirken büyük gürültülü kaza yapmamak düşüncesi olabilir. süreç sonunda ortaya çıkan resimlerin adeta koyun pazarı tüccarlığına dönüşü rasyonaliteden çok kurnazlık göstergesi gibi.

  • omer-yilmaz says:

    Tabii: Kırmızılar birinci olmadıkları halde sözleşme imzalayanlar; sağ kolonda o alanın birincisinin adı var.

  • bugrahan-sirin says:

    Kanımca Türk mimarisindeki en büyük ve pek çok saçmalığın başlangıcı Proje bedelleri. Almanya’da inşaat maliyetinden en az %5 alan mimar, Türkiyede %1 alırsa zil takıp oynuyor. Yeni hazırladığımız bir teklifte Almanyadaki mimarlar odası minimum fiyatı 4milyon€ iken türkiyedeki çok büyük yatırımcı, avrupanın en yüksek binasını yapan developer 400.000€ vermek istemiyor. oran: 10’da 1. Böyle bir dengesizlik olabilir mi? Yukarıda belirttiğiniz proje bedelleri de inanılmaz düşük bedeller. Bu tip bir projenin avrupadaki konsept bedeli yaklaşık 80.000€ dur ki yukarıda belirtilen tüm proje bedelinden de yüksektir. Türkiyedeki mimarlar şamar oğlanı vaziyetinde, güçlerinin farkına varıp topluca işverenler üzerinde baskı uygulaması gerekiyor.

Bir yanıt yazın