Mimarlıkta Telif Haklarını İhlal Etmenin Yolları Nelerdir? En Etkilisi Hangisidir?

Mimar Serkan Atilla Cedetaş yazısında, projesinin uygulanma aşamasında karşılaştığı idari, hukuki ve teknik zorluklarla mücadele ederken fikri mülkiyet haklarını koruma çabasından ve gerçekleşen hukuki süreçlerden söz ediyor.

İdari işlemlerle, can güvenliğinin ve tüm fikri mülkiyet haklarının ortadan kaldırıldiği bir ortamda, mimar tasarladığı binayı ve projesini, belediyeden müteahhitten ve meslektaşlarından nasıl koruyabilir?

Mimarlar Odası’na tescil ettirilmiş ve yapı ruhsatlarıyla devletin resmi kayıtlarına girmiş bir projenin başına ne gelmiş olabilir?

Yasaları, mevzuatı, odası, medyası, inşaatçısı ve mimarıyla birlikte içinde bulunduğumuz mimarlık habitatı nasıl bir şeydir? Nereye evrilmektedir?

İstanbul Pendik’te, Endüstriyel Üretim Tesisi ve Yönetim Kompleksi

Firmanın yeni kurumsal ruhunu yansıtacak şekilde ikonik ve günümüzün gelişen çalışma alışkanlıklarına göre kullanışlı ve güvenli, aynı zamanda yeşil endüstriyel bina kurgusuyla ülkemizde türünün ilk örneklerinden biri olan mimari proje.

Tasarlanan

Köklü geçmişe sahip, patentli elektrik ekipmanları üreterek ihracat yapan Alce Elektrik A.Ş. firmasının kendi mülkü olan arsası için 2,5 yıl süren titiz bir mimari tasarım süreci yürütüldü. Hazırladığımız proje seti 2016 yılında Pendik Belediyesi tarafından onaylanarak yapı ruhsatı düzenlendi ve inşaat aşamasına geçildi. İnşaat müteahhit tarafından birkaç ay içerisinde projeye aykırı olarak aceleyle tamamlandı. Uzman raporlarında görüleceği üzere tamamen hatalı inşa edilen yapı (kendini bile taşıyamayacak betonarme strüktür, saha betonuna ankre edilmiş kolonlar, dolgu zeminde oluşturulan 35 cm temel… vs.) her an yıkılmaya hazır bir şekilde, 600 işçiyle birlikte faaliyetini sürdürüyor.

Hukuki ve İdari Süreç:

Müellif mimar olarak projeye aykırılıkların düzeltilmesi için belediyeye ve firma sahiplerine yaptığım itirazlar maddi manevi tüm fikri mülkiyet haklarımın ortadan kaldırılmasıyla sonuçlandı ve günümüze kadar süregelen hukuki ve idari süreç başlamış oldu.

Mevzuata ve projeye aykırı inşa edilen (kaçak) yapıya müdahalenin usulleri belli ancak Pendik Belediyesi bu aykırılıklara müdahale etmek yerine yeni çıkan yönetmelikle oluşturduğu Mimari Estetik Komisyonu, mimari projenin hiçbir estetik ve özgünlüğü olmadığına hükmederek, müelliflik haklarımı hukuksuz olarak ortadan kaldırdı. Bu durum başka bir mimarın bana ait projeyi izinsiz sahiplenerek kullanmasına olanak sağladı. Ardından belediye tarafından düzenlenen yapı kullanım izin belgesiyle birlikte bina 2017 yılında sanayi tesisi olarak resmen faaliyete başladı. Hem de İstanbul’un orta yerinde.

Mevcut Durum

İlk olarak arsa/firma sahipleri, müteahhit ve projeyi izinsiz kullanan mimara karşı Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde dava açıldı ki telif hakları ihlalleri son bulsun ve fikri mülkiyet haklarına karşılık tazminat talebi karşılansın. Malum görülmekte olan dava hakkında beyanda bulunamak yasalara aykırı ama özetle, geçen 5 yılın ardından dava üst mahkemede devam ediyor. Dosya yoğunluğu sebebiyle en erken 2 yıl sonra 2026’da kesinleşmesi bekleniyor.

Bu davaya paralel olarak hukuka aykırı idari işleminin iptali için belediyeye karşı 12. İdare Mahkemesi’nde açılan dava ise kısa sürede (2 yıl) 2020 yılında olumlu olarak karara bağlandı ve kesinleşti. Kanun tanımayan belediye mahkeme kararını yerine getirmesi gerekirken bu sefer eski tarihli ve kendisinde bile olmayan bir belgenin fotokopisini işleme koydu. Telif hakları birde bu şekilde ihlal edilmiş oldu.

Ardından belediyeye karşı yine ikinci bir dava. Bu defa 9. İdare Mahkemesi, yine çok net objektif bilirkişi heyeti raporları ve yine lehime olumlu olarak kesinleşen karar. Sene oldu 2023.

Yıpratıcı hukuk labirentinde geldiğimiz nokta, kesinleşen mahkeme kararına herkes gibi Pendik Belediyesi’nin de uyması ve yasal dayanağı olmayan tüm ruhsatları iptal ederek, binanın faaliyetlerini sonlandırması gerekiyor. Görevlerini hatırlatan yeni bir müracaatta bulunduk. Davalara konu geçmişteki vukuatlardan sonra cevaplarının ne olacağını merakla bekliyoruz.

Bilirkişi Heyeti Raporları:

Uzman görüşleriyle oluşan raporlar objektif ve net değerlendirmeleriyle ihtilaflı konunun tarafsız bir şekilde kamuya malolmasına olanak sağlıyor. Sürecin anlaşılması ve ders çıkarılması adına çok değerli. Bu örnekte mimari yapıtların estetik ve fenni usullerle birlikte hukuki dayanakları da görülüyor.

9 İdare Mahkemesi / Bilirkişi Heyeti Raporu

2. Asliye Hukuk, 9. İdare Mahkemesi ve 12. İdare Mahkemesi ile Mimarlar Odası tarafından olmak üzere 4 ayrı resmi bilirkişi heyeti raporları birbirleriyle paralel gerçekliği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Mimari projenin estetik değerinin varlığı ve özgünlüğü, başka bir mimar tarafından izin alınmadan birebir sahiplenildiği raporlarda açık ve net belirtiliyor.

İnşa aşamasındaki projeye aykırı uygulamalarda teknik olarak şu şekilde değerlendirilmiştir;

• Projenin mimari olarak özgün estetik değerinin sergilenmesi açısından kritik cephe ve kütle derinlik katmanları yok edilmiştir.

• Binanın yüksekliği değiştirilerek 2 kattan 4 kata çıkarılmış ve mevcut yapının cephesiyle bütünleşik mimari uyum ortadan kaldırılmıştır.

• Çelik olan strüktür betonarmeye dönüştürülmüş, kalan çelik kısımlar tamamen hatalı ankre edilmiştir.

• Tüm mekanik elektrik yangın gibi mühendislik disiplinleri göz ardı edilerek, malzeme seçimleri can güvenliği dikkate alınmadan yapılmış ve projedeki yeşil bina konsepti tamamen gölgede bırakılmıştır.

• Yangın kaçış holleri ve kapıları iptal edilmiştir… vs.

Mimarlar Odası / Bilirkişi Heyeti Raporu

Firma sahiplerinin yaşadığı şaşkınlık da içler acısı. Mahkeme kararları ve bilirkişi heyeti raporlarına rağmen hiçbir sorun olmadığını düşündüler bugüne kadar. Çünkü mahkeme kararıyla iptal edildiği için yasal dayanağı olmasa da belediyenin düzenlediği yapı kullanım izin belgesine sahipler.

Ancak herkes gibi 6 Şubat depremi firma sahiplerini de korkuttu ve göreve yeni gelen yönetim kurulu, bağımsız kuruluşlara “Sismik Risk Değerlendirme Raporu” hazırlatmıştır.

Rapor önceden mahkemelerdeki 4 ayrı bilirkişi heyeti raporlarıyla aynı sonuca ulaşmaktadır. Hem de içeriği gereği idari ve hukuki süreçlere hiç girmeden. Mühendislik açısından fenni ölçümler ve analizler sonucu oluşturulmuştur. Depremsellik ve yapısal incelemeler sonucunda teknik olarak “Yapının YIKIMI önerilmektedir” değerlendirilmesi yapılmaktadır. Özetle;

• Kolonlar saha betonuna ankre edilmişlerdir.

• Yapının kolonları aks oluşturmayıp rastgele dizilmişlerdir.

• Taşıyıcı sistem kalitesi zayıf-kötü kaklitesindedir. Düşük mühendislik ve işçilik kalitesine sahip bir yapıdır.

• Yapının cıvataları torklu değildir. El ile sökülebilmektedirler.

• Yapı temeli dolgu zemine oturmaktadır. Temel 35 cm’dir.

• Yapının mevcut kat döşemelerinde sehim sınırlarının ötesinde deplasmanlar bulunmaktadır.

• Yapı mesnetleri ve kaynak kalınlıkları yetersizdir. Yapıda kar yığılması durumunda ağır hasar söz konusu olacaktır.

Sismik Risk Değerlendirme Raporu

Tüm bu bilimsel raporlarda belirtilen (kimilerince basit) usulsüzlüklerin, mimari fikri mülkiyet haklarını gasp etmekle kalmayıp, insan hayatı ve kamu güvenliğini de yok eden çevresel tehditlere sebep oldukları görülmektedir. Şehirlerimizin çirkinleşmesi ve yapıların güvensizliği ortaya çıkan en basit sonuçlar.

Hak ve Sorumluluklar:

Diğer idari müracaatlarla birlikte fikri mülkiyet haklarının ihlali üzerinden dava süreci devam ediyor. Dava sonucu maddi kayıplar belki tazmin edilebilir. Projenin yok edilen mimari değeri ise hiçbir zaman telafi edilemeyecek.

Mimar olarak haklardan sonra geriye sorumluluklar kalıyor. Projeye aykırı inşa edilen bir yapının her şey bir yana yarattığı tehlikenin diğer paydaşlarca görülmek istenmemesi çok yıpratıcı. Pek çok mimar meslektaşım benzer zorluklarla karşılaştı ancak adalet aramaktan da kaçındı. Durumun karmaşıklığına rağmen yasal yükümlülükler devam ettiğinden, sorumlulukları göz ardı etmek bir seçenek değil. Bu noktadan sonra garabet yapının çevre ve insan hayatına olan risklerini ortadan kaldıracak şekilde ele alınıp yeni tadilat projesiyle düzeltilmesi gerekiyor. Ki kendiliğinden yıkılmadan önce hem yapısal hem hukuksal olarak sağlamlığa kavuşsun.

Mimarların çevreyle birlikte yaratımlarını da koruyabilmeleri adına, yalnızca sanatsal değil aynı zamanda teknik yetkinlikle birlikte hukuki donanıma da sahip olmaları gerektiğini bu süreç bize ibretlik bir şekilde göstermektedir.

Belediye, müteahhit, arsa sahibi olarak süreçteki tüm aktörlerin sorumluluklarını yerine getirmesi ve binanın mevzuata, projeye uygun inşa edilmesi olmazsa olmaz şart. Sürekli afetlerle anılan ülkemizde daha yeni 6 Şubat 2023 depremini yaşadık ve gördük hiç de öyle değil.

Projeden Örnekler

Etiketler

Bir yanıt yazın