Dürrin Süer: Mimarlık Toplumda Bir Değer Olarak Görüldükçe Mimarın da Adı Olacaktır

M artı D Mimarlık'ın ortaklarından Dürrin Süer ile Urla Kent Meydanı ve Ticaret Merkezi Projesi ve 12. ARKİV Buluşması'nı gerçekleştirdiğimiz OİB Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi hakkında konuştuk.

Selin Biçer: Urla Kent Meydanı ve Ticaret Merkezi Projesi projesini nasıl elde ettiniz?
Dürrin Süer:
Urla da idari, ticari ve sosyal bir çekim alanı olan kent merkezi araç trafiğinin, otoparkın sorun olduğu, Belediye’nin çözüm üretmesi gereken bir kentsel mekandı. Özellikle son yıllarda Urla’ya yeni konut alanlarının katılımıyla oluşan nüfus artışı ve kentin kullanıcı profilindeki çeşitlenme merkezi daha da yüklemekte ve yeni mekansal beklentileri yaratmaktaydı.

Bu doğrultuda, Belediye kent merkezinde eski otogar alanı olan ticaret imarlı mevcut boşluğu, kentsel yaşantıya yeni bir yaşam alanı sunarak dönüştürecek, aynı zamanda araç parkını rahatlatacak, yaya ve araç trafiğini düzenleyecek bir çözüm arayışına girerek çeşitli çalışmalar elde etmiş. Avan proje ölçeğindeki bu çalışmalardan biri de bize aitti. M artı D Mimarlık ofisinin hazırladığı proje belediye yetkilileri tarafından benimsendi. Meclise sunuldu ve meclis de avan projeyi onayladı. Sonrasında Belediye avan proje üzerinden inşaatı kat karşılığı yapacak yüklenici firmaya vermek üzere ihale açtı. İhaleyi alan firmaya da uygulama projelerini hazırladık.


(Fotoğraf: www.urlameydani.com)

SB: Projenin tasarım kriterleri neler?
Dürrin Süer: Ticaret adasında inşa edilen iki katlı yeraltı otoparkı üzerinde konumlandırılan alışveriş birimleri yani çarşı kentin mevcut dokusu içindeki kot ve ulaşım akslarını bağlayan bir geçiş mekanı olarak ele alındı. Yeni düzenleme ile kent merkezinde yani belediye binası gibi kamu binaları ile ticaret ve sosyokültürel aktivitelerin gerçekleştiği merkezde, tören alanı gibi resmi alanı da içeren bir meydan yaratıldı. Dinlenme, gezme eylemlerinin gerçekleştirileceği meydanı çarşının işlevsel olarak beslemesi mekansal olarak da tanımlaması amaçlandı. Kentteki farklı kotlar dükkanların açıldığı sokaklar ile bağlandı. Alanın kuzeyindeki karşı parselde yer alan eski tamirhane binası da yenilenerek kentlinin çeşitli kültürel etkinlikler için kullanabileceği bir mekana dönüştürüldü. Eski bina meydan kotuna köprü ile bağlanarak taş binanın önünde bir avlu oluşturuldu. İklimsel verilerde düşünülerek yer yer gölgeli mekanlar yaratacak arkadlı geçitler tasarlandı. Çarşı kütlesi ile tanımlanan meydan, çınar ağaçları ile oluşturulan yeşil doku ile çeşitlenmekte. Çınar ağacının tercih edilme nedeni hem mevsimsel değişikleri yansıtan bir ağaç, hem de geleneksel kent meydanının ağacı olması. Bu alana yerleştirilen oturma elemanları ile kullanıcının geçmişten gelen gündelik ve yerel alışkanlıklarını sürdürmesi düşünüldü. Yapılan düzenlemeler ile Meydan, Sokak, Avlu, Arkadlı Geçit, Teras gibi kentsel yeni mekanlar sunuldu. 350 araçlık kapalı otopark, sığınak, tuvaletler, servis ve teknik hacimler ile dükkanların oluşturduğu program 5 kata dağıtıldı. Yeraltında iki kat otopark ve sığınak olarak düzenlendi, üç kat alışveriş ve rekreatif amaçlı mekanlara ayrıldı.

SB: Genelde belediyelerle çalışmanın zor olduğu yönünde bir görüş var. Bu projede işveren ile ilişkileriniz nasıldı?
Dürrin Süer: Avan projeyi belediye ile çalıştık, sunduğumuz öneri karşılıklı tartışmalar sonucunda geliştirildi. Karar ve onay sürelerindeki uzun bekleyişler dışında, Belediye ile aramızda herhangi bir sorun
yaşanmadı. Uygulama projelerinde de işveren yüklenici firma idi, diğer bir deyişle uygulama projelerini yüklenici firmaya yaptık. Uygulama projeleri de avan projeye sadık kalınarak hazırlandı.

SB: Proje tahmin edilen süre içinde tamamlanabildi mi?
Dürrin Süer: İhale sonrasında projenin uygulama aşamasına gelindiğinde yani kazı işleri başladığında hukuki bir sorun yaşandı ve yapım süreci kesintiye uğradı. Ancak bu durum dışında yapım süreci sürekliliği bozulmadan devam etti.

SB: Proje tam olarak tasarladığınız gibi uygulandı mı?
Dürrin Süer: Projedeki ana kararları etkileyecek, değiştirecek isteklerin olmadığı söylenebilir. Belediye ile avan proje aşamasında görüş birliğine varılmıştı yani işverenin istediği sahiplendiği bir proje idi. Yüklenici de projeye uygun olarak inşa etme çabası içinde oldu. Genel olarak yapım işlerinde malzeme kalitesi ve işçilik ile ilgili sıkıntıları olabiliyor ancak burada minimize edildiğini söyleyebiliriz. Bunun hem projede detayları oldukça basite indirgemek, hem de müellif olarak düzenli bir kontrollüğün olmasının katkı sağladığını düşünüyorum.


(Fotoğraf: www.urlameydani.com)

SB: Basında kent meydanının açılışıyla ilgili birçok haber gördük. Bu haberlerde mimarlarının isminin geçmemesiyle ilgili yorumunuz ne?
Dürrin Süer: Bu durumun toplumun mimariyi ve dolayısıyla mimarlık mesleğini algılayışı ile ilgili bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Mimarlık toplumda bir değer olarak görüldükçe mimarın da adı olacaktır. Son dönemlerde bazı tanıtım çalışmalarında -ürün veya ortam üzerinden- mimara vurgu yapılmasını da bu anlamda önemli görüyorum.


Dürrin Süer (Fotoğraf: Özgür Zülal)
http://www.arkiv.com.tr/m9534

Emine Merdim Yılmaz: Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi‘nin projesi davetli yarışma ile elde edildi. Yarışmaya davet edilen mimarlık ofislerinin belirlenmesinin ilginç de bir hikayesi var. (Sizinle bir konuşmamızda ARKİV’den faydalanıldığını söylemiştiniz.) Bundan söz edebilir misiniz?
Dürrin Süer: OİB Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği, milli eğitime bağışlamak üzere, otomotiv alanında eğitim verecek bir teknik lise yaptırmayı hedeflemiş. Biz, bir sosyal sorumluluk projesi olarak değerlendirilebilecek bu çağdaş tavrın projenin elde edilme biçimine de yansımış olduğunu düşünüyoruz. Kurum bu iş için yola çıktığında binanın projesinin de yarışma yoluyla elde edilmesi kararını almış. OİB’in teknik danışmanları hem milli eğitim kurumlarındaki eğitmenlerle birlikte bina programını belirlemişler hem de proje isteyecekleri mimar ve mimarlık ofisleri ile projeleri değerlendirecek jüriyi. Bursa, Ankara, İstanbul ve İzmir’den davet etmeyi düşündükleri mimarlık ofislerini belirlerken internet üzerinden de araştırma yaptıklarını ve internet ortamında ARKİV’ den yararlandıklarını daha sonraki görüşmelerimizde belirtmişlerdi. Dolayısıyla ARKİV belgeleme, arşivleme, iletişim ortamı yaratmanın yanı sıra, mimarları ve işlerini tanıtmak, mimarlar için ulaşılabilir olmak yönünden önemli bir hizmet yapıyor.

EMY: Arsanın çevre verileri oldukça zayıf, bu sebeple içe dönük bir tasarım yapmayı tercih etmişsiniz. Diğer tasarım kriterlerinizden de söz edebilir misiniz?
Dürrin Süer: Arsa oluşumu tamamlanmamış bir yapılı çevrede, kentsel yaşantı henüz kurulmamış. Sanayi yapıları, çok katlı sosyal konut özelliğinde binalar ve tarım alanları ile çevrelenmiş. Projeye başladığımızda arsa çevresindeki taşıt ve yaya yolları bile yapılmamıştı. Arsa dik eğimli bir topografyaya sahip. Arsa dışında yer alan zeytinliğin bir bölümü de arsanın yaklaşık dörtte birini kaplıyordu. Yeri görmeye gittiğimizde karşılaştığımız zeytinliğin varlığını önemsedik ve binayı mevcut doğal peyzajı koruyarak konumlandırmaya karar verdik.

Yere ait bu iki veriden birincisi, dış merkezli olmak yerine içe dönük bir yaşantı kurgulanması ana fikrini oluşturdu.

İkincisi yani zeytinliğin varlığı da kütlenin konumlanışında ve organize edilmesinde etkili oldu. Arazi içindeki zeytin ağaçlarına dokunmadan, kütleyi eğime, zeytinliğin başladığı sınıra yasladık. Kütleyi kademeli olarak organize ederek arazi eğimine uyum sağlamasını istedik. Bu kademelenme ile oluşan teraslar, derslikler katında açık teneffüs alanı, yurt dinlenme salonu katında da çatı bahçeleri oldu. Çatı bahçelerinde kır ortamını yaratacak bitkilerle peyzaj çalışması yapıldı. Binanın oldukça yoğun bir programı vardı. Eğitim ile ilgili atölye ve dersliklerin yanı sıra üç yüz kişilik yurt ve dört adet lojmanı da içeriyordu program. Biz burada yatılı öğrencilerin gündüz yani okul yaşantıları ile gece yani yurt yaşantılarının ayrışmasını istedik. Eğitim dünyası ile yurtların gündelik hayatını, zeytinliğin bir devamı gibi düşündüğümüz yeşil örtünün binanın üzerine yayılması ile kesitte ikiye ayırdık. Yurt binalarını da zeytinliğe yönlendirdik.

EMY: Okul hayatı ister istemez sosyalliği de beraberinde getiriyor. Fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla, okulun çevresinde bu anlamda besleyecek çok fazla bir şey yok. Tasarımda bunu sağlamak için hangi öğelerden faydalandınız?
Dürrin Süer: Çağdaş eğitim vizyonu, öğrencide bireysel becerinin, yaratıcılığın ve dialoğun gelişmesini sağlamaya yönelik. Biz bu anlayışın sosyalleşmeyi motive edecek ortamlara sahip olması gerektiğini düşünüyoruz ve bu doğrultuda öğrencilerin etkileşimini destekleyecek boşluklu bir iç ortam yaratmak istedik. Vaziyet planında bloklara ayrılmış parçalı kurguyu üçüncü boyutta farklı katmanlardaki programların eklemlendiği bir sosyal arter yani şeffaf bir galeri ve ardışık avlular dizisi ile bağladık. Esnek, akışkan ve geçirgen bir galeri ile devingen ve saydam nitelikte bir dizi avlu kurguladık.

EMY: İç mekandaki saydamlık- görünürlük ilişkileri nasıl kurgulandı?
Dürrin Süer: Sosyal arter yani galeri kentsel bir meydan gibi zengin bir yaşantı sunmakta. Görsel bir dialog içinde dış avlular ile görsel sürekliliği var. Kentsel sokaklar üzerinde ilerlerken bir yanda iç galeri diğer yanda dış avlu ile iletişim kurmak mümkün. Yapının zengin iletişim ortamı canlı renk kullanımı ile dinamik kurulmaya çalışıldı. Görsel zenginliği yapının sahip olduğu kırıklı form arttırıyor.

EMY: Proje aşamasından, inşaatın tamamlanmasına kadar geçen zaman zarfında sizi en fazla zorlayan ne oldu?
Dürrin Süer: Süreç çok hızlı ilerledi. 2008 kasım ayı sonunda yarışma sonuçlandı. Kurum 2009 eylül ayında okulun eğitime başlamasını istiyordu. Uygulama projeleri ve ihale dosyası için imzaladığımız sözleşmeye göre önümüzde elli günlük bir süre vardı. İnanılmaz hızlı bir süreçti. Projenin revize edilmesi, mimari, statik, mekanik, elektrik uygulama projelerinin, detayların hazırlanması. İhale dosyasının hazırlanması. Biz süreye uyduk ancak ihale süreci uzayınca okulun açılışı bir yıl sonra gerçekleşti.

EMY: Yarışmanın sonuçlanmasının ardından, bir de kitap çıkmış ve katılan bütün bu projeler burada yer almıştı. Bu, yarışmanın ve sürecin işveren tarafından önemsendiğini gösteriyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dürrin Süer: OİB Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin duyarlı, bilgiye değer veren, emeğe saygılı bir işveren tavrı olduğunu söyleyebilirim. Bu tavır projenin elde edilme biçimine yansıdığı gibi, projenin ve tüm sürecin tanıtılması, belgelenmesi, arşivlenmesinde de benzer biçimde devam etti. Yarışma ardından katılan tüm projelerin yer aldığı bir kitap hazırlandı ve proje sergisi ile eş zamanlı dağıtıldı. Yapım süreci ve kurumsallaşması ile ilgili tüm çalışmalar hakkında basın bilgilendirildi. İnşaat bitiminde de tüm süreci; bakanlık ile kurumun imzaladığı protokolu, projenin elde edilişini, yarışma ve sergisini, çalıştayları, yapım aşamaları gibi her etabı anlatan bir kitap daha hazırladılar.


OİB Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi

EMY: Bu proje özelinde mimar-işveren ilişkisini nasıl yorumlarsınız?
Dürrin Süer: Yukarıda size aktardığım sürece dahil olduğumuz günden itibaren proje müellifleri olarak biz de her aşamada vardık ve hep düşüncelerimize kararlarımıza öncelik verildi. Jürinin seçtiği projeyi önemli ve değerli buldular. Biliyorsunuz yarışma projelerinin sonucu, hele kamu kuruluşlarında, çok hızlı alınamıyor ya da müellif olarak projeye müdahalelerle karşı karşıya kalınabiliyor. Kurum müdahaleci bir eğilim içinde olmadı ve süreç çok hızlı, kesintisiz işledi. Olumlu bir ilişki olduğu görüşündeyim.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın