Açmış Olduğumuz Yarışmalarla, Kente Her Zaman Daha İyi Projeler Kazandırdığımızı Düşünüyorum

Türkiye'de pek çok yarışmada, farklı görevlerde yer almış Antalya Mimarlar Odası Başkanı Osman Aydın ile, Kepez Belediyesi Yarışması'nın kolokyumunda, yarışmaları bir çok yönüyle ele aldığımız kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.

İrem Anık: Öncelikle bugün sona eren yarışma süreci ve düzenlenen kolokyumla ilgili sizi tebrik etmek istiyorum. Bugüne kadar, yarışmalarla çok yakından ilgilenmiş biri olarak (farklı görevler de dahil olmak üzere) yaklaşık kaç yarışmada yer aldınız?

Osman Aydın: Ben, Türkiye’de en çok danışma jüri üyeliği yapmış kişiyim ve iddia ediyorum ki kimsenin bana yetişmesi mümkün değildir. Ama aynı zamanda, iki ulusal, iki bölgesel yarışmada asıl jüri üyeliğim de bulunmakta. Bunun dışında, yine ulusal yarışmalarda iki adet de yedek jüri üyeliğim var.

İA: Genel olarak, yarışma projelerinin avantajlarını ve dezavantajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Proje üretim süreci içerisinde yarışmaların önemi sizce nedir?

OA: Şimdi, lafa öncelikle şöyle başlayayım. Keşke öyle bir yarışmalar yöntemi olsa ki, bütün bu yarışma projeleri açıldıktan sonra, bütün projelerin en güzel yönlerini birleştirip yeni bir proje oluşturabilsek. Fakat böyle bir yöntem, pratikte mümkün değil. Ülkemizde genelde yarışma olmadığı zamanlarda, belediyeler kendilerine yakın insanları seçiyorlar ve alternatifler değerlendirilemiyor. Oysa ki, yarışmalarda her zaman alternatifleri ve farklı seçim olanaklarını görmek mümkün. Bu açıdan baktığımızda davetli verilmiş projelerdense yarışma projelerinin her zaman daha başarılı olduğunu görüyoruz. Ben, yarışmalarla kente her zaman daha iyi projeler kazandırdığımızı düşünüyorum.

İA: Hangi durumlarda bölgesel, hangi durumlarda ulusal yarışmalar açılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

OA: Kamu İhale Kurumu’nun yönetmeliklerine baktığımızda, metrekareye dayalı bir takım düzenlemeler olduğunu görüyoruz. Yani 5.000 m²’ye kadar yapıları bulunduran yarışmalar bölgesel, bunun üzerindekiler ulusal olarak belirlenmiştir. Kentsel tasarım açısından da belirli bir alan var, o alanın Diyelim 5.000 m² bir opera binası, onu bölgesel yapıyorsunuz. Ama 50.000 m²’lik bir toplu konut, birbirinin tekrarı, onu ulusal açmak zorundasınız. Bu konuda yönetmelik hatalıdır.

Biz yarışmaları yönetmeliğin ilgili maddesine göre düzenliyoruz ama gerçekten kimi zaman bölgenin dışında daha yüksek katılımla daha nitelikli projeler olabileceğini düşündüğümüz durumlarda, yarışmanın ulusal açılmasını sağlıyoruz. Ben tabii şunu da iddia ediyorum, biraz belki kendimizi övmek gibi olacak ama, Türkiye’de Mimarlar Odası kanalıyla açılmış en çok yarışma Antalya’dadır. Hele ki Kepez Yarışması, Türkiye’de benzerine çok rastlanmayan bir durumla Belediye Meclisi kararıyla açılmıştır.

İA: Antalya’da yarışma yoluyla elde edilen, büyük ölçekli yapılar hangileridir?

OA: Antalya Otogarı bir yarışma projesidir. Şu an içinde bulunduğumuz Mimarlar Odası Antalya Şube binası da, bölgesel bir yarışma sonucudur. Hemen yanımızdaki İnşaat Mühendisleri Odası ve Makine Mühendisleri Odası, Antalya’nın Atatürk Kültür Merkezi Binası, Antalya Toptancı Hali hep yarışmadır. Antalya’da kamu binalarının önemli bir kısmının yarışmalarla projelendirilmiş olduğunu söyleyebilirim.

İA: Peki Antalya’da açılan yarışmaların uygulanma oranları nedir? Projeler, hayata geçme fırsatı bulabiliyor mu?

OA: Şöyle söyleyeyim, Mimarlar Odası kanalı ile açılan yarışmalardan Altın Portakal Film Müzesi yarışması uygulanmamıştır. İki belediye başkanının seçim dönemine denk gelmiştir. Dolayısıyla biri gitmiştir, biri gelmiştir ve proje öylece kalmıştır. Uygulanmamış proje olarak sadece onu sayabiliriz. Bunun dışında, Doğu Garajı yarışmaya açılmış, uygulama projeleri yapılmış, ancak temel kazısı sırasında tarihi mezarlar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle uygulanma şansı olmamıştır. Migros’un alt tarafında Doğa Parkı vardır, o bölge de iki defa ihaleye çıkmış ve uygulama projeleri yapılmış olmasına karşın, yap-işlet-devret modelini uygulayacak talip çıkmamıştır, bu nedenle hayata geçirilememiştir. Varsak Belediyesi Bölgesel yarışması ise, Varsak Belediyesi ortadan kalktığı için gerçekleşmemiştir. Hatırlayabildiğim kadarıyla, aşağı yukarı projelerin yaklaşık %80’i uygulanmıştır.

İA: Antalya’nın belediye geçmişine baktığımız zaman, farklı siyasal partilerin görev almış olduğunu görüyoruz. Farklı siyasi partiler, yarışma projelerine karşı nasıl bir yaklaşım içinde olmuşlardır?

OA: Biz, Antalya şubesi olarak, her dönem her belediyeyle siyasi açıdan aynı uzaklıkta durmuş bir şubeyiz. DYP, AKP ve CHP dönemlerinde açmış olduğumuz yarışmalar var. Siz gerçekten bir kentte mimarlığın gelişmesini istiyorsanız, belediyelere eşit uzaklıktaysanız ve yarışmaların öne çıkarılmasını istiyorsanız, kim gelirse gelsin başarılı olma şansınız vardır.

İA: Türkiye geneline baktığımız zaman, uygulama aşamasında kentsel tasarım yarışmalarının mimari proje yarışmalarından daha geride kaldığını görüyoruz. Kentsel tasarım yarışmalarının da hayata geçirilmesi nasıl sağlanabilir?

OA: Öncelikle, yarışma şartnameleri idarelerin isteklerini gerçekten yansıtır olmak zorundadır. Bu şartnamelerde çok belirleyici maddeler koymamak gerekmektedir. Antalya’da bugün, Kepez Yarışması’nın şartnamesini bütün arkadaşlar övdüler, bütün şartnameler bu titizlikte hazırlanmalıdır. Mimarın tasarım özgürlüğüne saygı duyulması gerekmektedir. Kentsel tasarım konusunda da, tasarımcının tasarım özgürlüğüne saygı duyulduğu zaman, projelerin uygulanma şansı yükselir. Şartnameler, idarelerin uygulayabileceği şekilde yazılmalıdır.

İA: 2007 yılında yapılan “Antalya Konyaaltı Doğa ve Kültür parkı Mimari ve Çevre Düzenleme Yarışması” sürecinde peyzaj mimarlarının almış olduğu boykot kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

OA: O yarışma, gerçekten Mimarlar Odası’nın metrekaresine müdahale ederek, pek çok tartışmayı da göze alarak  20.000 m2 yapılacak yapıyı 5.000 m2‘ye düşürdüğü ve çok önemli bir kanyonun yanındaki bir alanda yapılan bir yarışmadır. Yine o yarışmada, peyzaj mimarı jüri üyesi de vardır. Böyle baktığımızda gerekli olduğunda bütün herkes bütün uzmanlar jürilerde yer almalı ve ağırlığına göre ekip başkanları bazı uzmanlıklardan seçilmelidir. Ben o yarışmada, jürideki peyzaj mimarının istifa etmeye zorlanmasını ve o jürideki arkadaşın “Bugüne kadar yapılan her şey doğru, ben istifa etmiyorum” demesini sorunuzun yanıtı olarak görüyorum. Doğru yerlere gitmektense mesleğimizi öne çıkarmanın kavgasını yaparsak kentlere çok fazla bir şey kazandıramayız.

İA: Yönetmelikle ilgili bir takım eksiklikleri söyleşinin başında belirtmiştiniz. Bunun dışında yönetmelikle ilgili eleştirileriniz nelerdir?

OA: Kamu İhale Kurumu’nun yarışmalar yönetmeliğinde der ki; yarışma birincisi ile belediye anlaşamazsa ikinciye işi verebilir. Bu çok tehlikeli bir maddedir. Kepez’de böyle bir şey olacağını söylemiyorum, fakat birçok yönetim bunu mimarlara daha az para vermek için kullanmaktadır. Ne kadar az para verirseniz, uygulama projelerinin detaylarındaki kalite o kadar düşmektedir. Bu madde, yarışmalar yönetmeliğinden kaldırılması gereken bir maddedir.

Kamu İhale Kurumu’nun yönetmeliği de, Mimarlar Odası’nın son olağanüstü genel kuruldan çıkardığı yönetmelik de mimarları yarışmalara teşvik eden yönetmelikler değildir. Gerçekte bir idare ya da bir yatırımcı iki mimarı bile yarıştırmak istiyorsa, bu bir yönetmeliğe tabii olmalıdır. Bunun kriterleri olmalı ve özellikle Mimarlar Odası kendi yaptığı yönetmelikte bundan haberdar olmalı ve insanların göreceği zararları engelleyebilmelidir. Oysa ki genel kuruldan geçmiş olan mevcut yönetmelik, rafta kalabilecek bir yönetmeliktir. Alternatifini, Antalya Şubesi 6 ay çalışarak yazmıştır. Biz, Türkiye’de bütün mimarların yarışmacı olması gerektiğini düşünüyoruz. Böyle baktığınızda da iki mimar bile yarışacaksa, yarışmalar yönetmeliğinde bunun prosedürü olmalıdır.

İA: Bir yarışmada, jüri üyeleri hangi kriterlere göre belirleniyor? 

OA: Jüri üyelerinden iki tanesi, merkez yönetim kurulu tarafından belirlenmektedir. 5 ya da 7 kişilik jürilerde, 7’nin ikisini dört tane içinden idare seçiyor, geri kalanların da tamamını idare seçiyor. Ama tabii idareler, duygusallıktan çok fazla uzaklaşamıyor ve kendi yakınlarını ya da yakınlarının tavsiye ettiği kişileri jüri yapıyorlar. Yönetmeliklerde bunlar daha net belirlenirse, daha nitelikli jüriler ortaya çıkacaktır. En önemlisi şeylerden birisi de, jürinin tarafsızlığıdır. Kepez Yarışmasında kimse çıkıp, jüri taraflıydı diyemezdi. Başarılı jüriler oldukça yarışma sonuçları da daha başarılı olacaktır.

İA: Kepez Yarışması’nda beş jüri üyesinden dördünün kadın olduğunu görüyoruz. Bu durum bilinçli bir tercih miydi?

OA: Bu jüri, belediyenin menfaatleri düşünülerek oluşturulmadı. Bu işin hiçbir noktasında, belediye karışmadı. Danışmanların seçiminde bile, belediye tarafından herhangi bir fikir belirtilmedi. Biz jürinin Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’dan seçilmesinin herkese daha tarafsız geleceğini düşünmüştük. Merkezden gelen iki jüri üyesi kadındı, bizim seçeceklerimizden de en uygun isimler olarak kadınlar öne çıkınca böyle bir durum oldu, Kepez Belediyesi de bundan büyük mutluluk duydu. Kazananlar da belki kadın olabilir demiştik ama olmadı.

İA: Jüri üyelerinin yarışma sonrasında yarışmaya katılan yarışmacılar tarafından değerlendirilebileceği bir anket sisteminin geliştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

OA: Bence çok iyi bir uygulama olur. Gerekli de zaten.

İA: Kepez Belediyesi’nin yarışma esnasında sizinle beraber çalıştığını görüyoruz. Buna benzer şekilde, yarışmaların düzenlemesi aşamasında, belediyeler kimlerle iş birliği yapmalıdır? Yarışmanın düzenlenmesi, nasıl bir süreç olmalıdır? 

OA: Çok karşılaşılan bir durum olmamakla beraber, yarışma isteği belediye meclisine iletilerek tüm siyasi partilerin görüşleri alınabilir. Ayrıca o bölgede yaşayacak, o kentte yaşayacak insanların temsilcilerinin ya da kanaat önderlerinin yapılan projeler hakkında fikir ve öneriler vermesinin yararlı olacağını düşünüyorum.

İA: Yine bugünkü kolokyumdan bahsedecek olursak, yarışmaya gelen projeler sizin beklentilerinizi ne ölçüde karşıladı? Sonuçlar hakkında ne düşünüyorsunuz? 

OA: Pek çok yarışma jürisinde görev almış biri olarak çok samimi söylüyorum ki, yarışmalarda genelde birkaç proje öne çıkar. Jüri onları bir tarafa bırakır ve öbürlerini onlarla kıyaslayarak değerlendirir. Bu çoğu jürinin çalışma yöntemidir. fakat bu yarışmada böyle olmadı. Projelerin çoğu nitelikliydi. Aralarından kolayca sivrilen olmadı, oldukça zorlu bir seçim süreci geçirildi. Onun için de ben bu jüriyi gerçekten çok taktir ediyorum. Projelerin tamamı benim beklentim üzerindeydi.

İA: Bir jüri üyesi, yarışmanın başından değerlendirme sürecine kadar, nasıl bir hazırlık yapar?

OA: Öncelikle baştan sona, yarışmanın neden yapıldığını, nereden çıktığını şartnameyle birlikte çok iyi çalışması gerekir. Farklı tarafların beklentilerini de iyi analiz ederek, doğru bir şartname oluşturmaya özen gösterir. Şartnameden sonra da soru-cevaplar da, şartnameyi dikkate alarak, titizce hazırlanır. değerlendirme aşamasına, yarışmanın amacının ne olduğunu, kriterlerini, hangi tür bir projeyi kabul edebileceğini bilerek gelirse başarılı bir jüri üyesi olmuş olur.

İA: Yarışmalarda genel olarak hep kamudan bahsediyoruz. Özel sektörün de yarışma süreçlerine dahil edilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

OA: Bu durum, mevcut şartname ile mümkün değildir.  Mimarlar Odası’nın olağanüstü genel kuruldan çıkardığı yönetmeliğin rafta kalacak olmasının nedenlerinden biri de bu durumdur. Özel sektör ve yatırımcılar hızlı hareket etmek isterler. Yönetmeliğin eksiklikleri süreci yavaşlatma ve yatırımcıyı uzaklaştırmaktadır.

İA: Başlama sürecine girdikten sonra vazgeçtiğiniz, olamayacağını düşünüp durdurduğunuz bir yarışma oldu mu?

OA: Buna çok örnek var. Düzenlemediğimiz bir sürü yarışma oldu. Bunların birçoğu özel sektöre ait. Ben, Olağanüstü Genel Kurul’a götürülüp görüşülmesine bile tahammül edilmemiş, Antalya Şube’sinin hazırladığı yönetmelikler taslağının mevcut iki yönetmelikten de çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.

İA: Bir yarışmayı katılım açısından cazip hale getiren unsurlar nelerdir?

OA: Ödüllerin yüksekliği, bu konudaki en önemli kriterdir. Pek çok kişi alacağı uygulama proje parasını düşünmez. Çünkü ödül, daha kısa süre içerisinde eline ulaşacaktır. İkinci kriter jürinin tarafsızlığı, üçüncüsü ise şartnamenin doğru hazırlanmış ve mimarın tasarım özgürlüğüne kısıtlama getirmiyor olmasıdır. Bu üç maddenin yarışmalara katılım konusunda belirleyici olduğunu düşünüyorum.

İA: Antalya örneğinden yola çıkarak, bir kent üzerinde, yarışma tecrübesi birikiminden söz edebilir miyiz? Bu durum, sonraki yarışmalar için bir teşvik unsuru olabilir mi?

OA: Bizimkisi bir iddiaydı. 90’lı yıllardan başlayarak, bütün mimarlar yarışmacı olmalıdır diyoruz. Bölgesel yarışmalarda bölgede yaşayan mimarların yarışmaya katılması, daha sonra yavaş yavaş ulusal yarışmalara katılmaya başlamaları ve belirli bir dönem sonra önemli ödülleri alır hale gelmeleri tesadüf değildir diye düşünüyorum. O açıdan baktığımızda, yarışmalar ne kadar çok gerçekleşirse, proje niteliği de o kadar artacaktır.

İA: Bugüne kadar geçirdiğiniz en verimli jüri ve kolokyum süreci hangisidir?

OA: Jüri süreçleri hakkında bir şey söyleyemem ama bugünkü kolokyum, Antalya’da bugüne kadar yapılmış en geniş katılımlı kolokyumdur. 51 projeden yaklaşık 30 tanesi buradaydı. Yavaş yavaş bu kolokyumların da geliştiğini ve daha verimli hale geldiğini görüyoruz.

İA: Hep profesyonel yarışmalardan konuştuk, fakat işin bir de öğrenci yarışmaları kısmı var. Öğrenci yarışmalarının öğrenciler için nasıl avantajları olduğunu düşünüyorsunuz?

OA: Araştırma açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrenci yarışmaları kendini geliştirme ve mimarlığa hazırlık açısından çok önemlidir. O nedenle de, biraz da uygulama projelerine ve profesyonel yarışmalara hazırlık aşamalarına hazırlanmış oluyorlar. Ama en önemlisi o yarışmaların araştırma kısmıdır. Gerek kendi öğrenci çevrelerinden, gerek akademik camiadan, artık kütüphaneler diyemiyorum çok fazla ama gerek internetten elde ettikleri bilgileri yoğurup, bir yarışmaya katılmanın onlara çok şey öğreteceğini düşünüyorum. O nedenle hem öğrenci yarışmalarını hem de genç mimar yarışmalarını destekliyorum.

İA: Arkitera olarak başlattığımız “Bütün Kamu Yapıları Yarışmayla Projelendirilsin” kampanyamızın daha etkili hal gelmesi ve hayata geçirilmesi için önerileriniz nelerdir?

OA: Ben, bu kampanyanızı tamamen destekliyorum ve çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Kamuya hiçbir siyasi taraf tutmaksızın, kentin geleceği açısından yaklaşıldığı zaman nitelikli işler çıkabileceğine inanıyorum. Güzel geçen bir yarışma süreci sonrasında, belediye başkanının yapacağı bir açıklama bile, kamu yarışmalarına olan ilgiyi artıracaktır.

Etiketler

Bir yanıt yazın