Katılımcı, Ytong Mimari Fikir Yarışması: “Şehirden Uzak”

Proje Raporu

“25 KENTSEL AKUPUNKTUR”

Şehirden uzak kavramı fiziksel bir uzaklık olarak ele alınabileceği gibi ruhani bir uzaklaşma hali olarak da görülebilir. Günümüzdeki yasalarla birlikte şehirden uzak yerleşmelerin, şehrin bir parçasıymış gibi görülmesi ve aynı süreçlere tabi tutulması bu kırsal olarak adlandırabileceğimiz yerlerin başkalaşmasına ve oraya özgü değil de başka bir yerin kopyası mekanlar haline gelerek yok oluşuna üzüntü içinde tanık oluyoruz.

Hiçbir insanın ihtiyacı bir diğerininkine benzemediği gibi kırsalda yaşamını sürdüren insanların da gündelik gereksinimleri şehirdekilere göre büyük farklar göstermektedir. Geniş açıdan ele alacak olursak; şehirlinin temel ihtiyaçlarının üretimi “kentsel akupunktur” projesinde ele aldığım Osmaneli ve onun gibi şehirden uzak yerlerde, daha çok üretip yeteri kadarını tüketen emekçi sınıfın insanları tarafından sağlanmaktadır. Tam da bu noktada Karl Marx’ın toplumsal hayatın tahayyülünü nasıl yaptığını tekrar irdelemek gerektiğini düşünüyorum. Marx, içinde bulunulan sistemi ve toplumsal yaşantının nasıl olacağını ekonomik, kültürel, sosyolojik, tarihsel, dinsel vb. birçok alanda açıklamıştır. Toplumsal yaşamın her alanını kapsayan bu teorileri yarışmanın konsepti dahilinde bir sonuca indirgemeye çalışırsak; “kapitalist sistemin proletaryayı sömürüyor olduğu ve proletarya iktidarının (gayri merkezileşerek yerel yönetimlerin oluşturulması) mümkün kılınmasının gerekliliği” sonucuna varabiliriz.

Kentsel akupunktur fikri, toplumsal yaşamın ve şehirden uzak yaşantının sorunlu noktalarına müdahale etmekten gelir. Bu bağlamda seçilen akupunktur noktalarından “Sakarya Nehri”, Osmaneli için fiziksel bir sınır olarak kentin çeperlerini belirlediği gibi doğru değerlendirildiği takdirde kente sağlayacağı fırsatları da keşfetmek açısından önemli bir tedavi noktası olarak görülmektedir. Kentin her noktasından ulaşılabilen bu doğal mekan, kentliye yerin ruhunu yaşatması ve kente aidiyet duygusu kazandırması açısından da güçlü bir kimlik unsurudur. Sakarya Nehri’nin kente sağladığı en büyük faydalardan biri de her türlü üretime imkan kılan verimli topraklara yataklık etmesidir. Bu yüzden bir diğer akupunktur “tarım” alanında gerçekleştirilmiştir. Karl Marx’ın çıkarımlarından hareketle proletarya iktidarının faydaları irdelenerek tarımda yerel kooperatifleşme ile doğru örgütlenme stratejisi geliştirilmiştir. Böylece çiftçinin yakın merkezlerdeki standartlara göre değil, kendi imkanları dahilinde güçlenmesi ve ilişkili pazarlarda rekabet edebilirliği sağlanmıştır. Projede görülen, tarım sektöründe üretim anından atıkların geri dönüştürülmesine kadar kusursuz işlemesi planlanan bir zincir kuruldu. Çiftçinin elini güçlendiren bu ilişki zinciri aynı zamanda yarattığı imkanlar dahilinde kente birçok fırsat, iş kapısı ve ekonomik açıdan refah imkanı sunmaktadır. Bunun dışında Marx’ın çıkarımlarından devam edecek olursak bir başka akupunkturun “kültür” alanında gerçekleştirilmesi uygun görülmüştür. İnsanın aidiyet hissi duyduğu ve keyif aldığı fiziksel unsurlarda önemli bir rol oynayan kültürel faaliyetler kentte durma noktasına gelmişti. Kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için alan araştırması yaparken, başlı başına bir tarihe ve kültüre tanıklık eden tarihi kent dokusu ve içindeki çok katmanlı kültürel yapı incelenmiş; Hagios Georgios Kilisesi ve çevresinde bulunan tarihi konakların korunarak yeniden kullanım için renovasyon sürecine tabi tutulması ile kültür etkinliklerinin merkezi haline gelmesi planlanmıştır. Yapıların kendisinin bir sergi unsuru olduğu, açık hava müzesi olarak gezilip irdelenmesi gerektiğini düşündüğüm bu kent dokusunda kültürel etkinlikler için ekstra bir yapılaşmaya gitmeden, orada bulunan yapıların değerlendirilmesi ile; tarihi konakların halk eğitim merkezlerine, Hagios Georgios Kilisesi’nin kültür merkezine ve kilisenin yanında yer alan tescilli yapının da sergi salonuna dönüştürülerek yeniden kullanıma açılması uygun görülmüştür. İnsanların bulundukları yeri geliştirilmiş haliyle keşfetme ve deneyimleyerek kullanmayı öğrenmesi açısından bu müdahalelerin niteliği projede yapmak istediğim “minimum müdahale ve eldeki imkanların değerlendirilip geliştirilmesi” fikri ile doğrusal bir ilişki kurmaktadır. Son akupunktur noktası da “barınma”olarak belirlenmiştir. Toplumun temel taşlarını oluşturan bireylerin barınma ihtiyaçları, kırsalın verilerinden yararlanılarak günümüzün ihtiyaçları dahilinde bir konut tipolojisi geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu yüzden Osmaneli’nin dokusuna ve bağlamına uygun olarak, insanlara evlerinin bahçelerinde tarım ve hayvancılık faaliyetleri yapma imkanını geri kazandırırken, belki de şehirden kırsala göç eden insanlara da doğayla bütünleşme fırsatı sunan bir çağdaş konut senaryosu belirlenmiştir. Böylece kentin en önemli öğelerinden ipekböcekçiliği, lefke bezi gibi değerler tekrar üretilip kentin güçlü kimlik unsurları canlandırılabilir.

Spesifik noktalara yapılan “akupunktur” müdahaleleri; kırsalda bulunulan yerin geliştirilerek kullanılmasını öğrenmek ve kırsalın verilerinden yola çıkarak çağımızın dinamizmine ayak uydurmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Tüm bu üretim sınıfını ve süreçlerini bünyesinde barındıran şehirden uzak yerleşmelerin gayri merkezileşerek kendi kendine yetebilirliğini kanıtlamak amaçlanmıştır. Tüm bunları yaparken çıkış noktası olarak Karl Marx’ın toplumsal manifestosu irdelenmiş ve yarışma bünyesinde değerlendirilerek insanlara nasıl yaşamasını öğretmek için değil, deneyimleyerek keşfetme imkanı sunan bir fikir projesi üretilmiştir. Bu zincirin son halkası olarak da geriye göç hareketinin başlaması hedeflenmiş ve “şehirden uzak” yerlerin yeniden özüne dönerek hak ettiği değeri bulması temel amaç olarak belirlenmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın