Katılımcı, Uzundere Cemevi Sosyokültürel Merkez Ulusal Mimari Fikir Projesi Yarışması

PROJE RAPORU

Alevilik, felsefi anlamda, Tanrı-Doğa-İnsan birlikteliğini savunan, bu dünyanın gerçekliğine inanan, var olan tüm şeylerin birbirleriyle bağlantılı olduğunu söyleyen, görüntüden çok “öz”ün önemli olduğunu belirten, batıni, tasavvufi ve gizemci bir öğretidir.(1)

İnsanlığın var olduğundan bu yana, geliştirmiş olduğu en geçerli, en temel ve en güzel değerleri özüne katıp, onları yaşatmaya çalışan Alevilik; sanatı içselleştiren ve öğretisini sanatla ortaya koyan, bilgiye değer veren ve bilgiyi herkese ulaştırmayı hedefleyen ilim ve kültürün beraber yürüdüğü bir “yol”dur.

Dünyada var olan her şeyin bir mekanı ve kendini var kıldığı bir süreci vardır. Böyle bakıldığında Aleviliğin tarihsel süreç içinde belirli bölgelerde/coğrafyalarda beden bulduğu görülmektedir. Bedenleşip kendini ortaya koyma sürecini göçebe olarak gerçekleştiren Alevi kültürü, mevcut koşullardan etkilenerek harmanlanmıştır. (2)

Ritüellerinde Şamanist geleneklerden izler taşıyan Alevilik için ibadet mekanları kapalı alanlarla sınırlı değildir, ağaçlar ve doğal kaynaklar da ibadet mekanlarıdır.

Yerleşik hayata geçen Alevilerde ibadet cemevlerinde yapılmamış, köylerdeki “Büyük Dam” adı verilen dede evlerinde yapılmıştır. Bundan dolayı belirli bir cemevi mimarisinden bahsetmek yanlış olur. Bugün konuştuğumuz cemevi tipolojisi, kentselleşmenin bir sonucu olarak yeni ihtiyaçlara cevap bulacak şekilde coğrafyaya ve yöreye bağlı olacak çeşitlilikte gelişmiştir (Demir, 2015). Tüm bu çeşitliliğe rağmen cem evlerini fonksiyonel olarak iki ana bölümde inceleyebiliriz.

Bunlardan birincisi dini törenlerin yapıldığı ibadet bölümüdür. Bu bölüm tüm yapının fikirsel olarak merkezinde yer alır. Cem salonuna girişin yapıldığı ön avlu, bu salona bağlı olan ibadet öncesi görev yapacak hizmetlilerin hazırlık odaları, Dede’nin hazırlıklarını yaptığı dede odası, bunların hepsiyle ilişkili, çeşitli sohbetlerin yapıldığı ve katılan kişilerle bir deneyim ve bilgi aktarımının olduğu, başka bir deyişle sözlü geleneğin oluşumunun ve devamlılığının sağlandığı küçük muhabbet meydanı (Işık, 2011), cenaze törenlerinin ve taziyelerin yapıldığı cenaze evi, cem salonuyla doğrudan bağlantılıdır. Cem ritüelinde ve özel günlerde dağıtılan yemeklerin yendiği aşevi ve herkesin vakit geçirebileceği kahvehane de cem salonuyla dolaylı bağlantılı olarak bu bölümde yer almaktadır.

İkinci bölümde ise cemevinin bir kültür merkezi işlevi görmesini de sağlayan sosyal ve kültürel birimler yer almaktadır. Halka açık olan semah ve bağlama kurslarının verildiği eğitim alanları, hobi atölyeleri, araştırmalar için çeşitli kaynaklara sahip olan kütüphane, şehir dışından gelen misafirlerin konaklayacağı mihmanevi, sergilerin yapılabileceği sergi salonu ve farklı etkinliklerin yapılabileceği konferans salonu da bu bölümde yer almaktadır.

Tasarım kararları alınırken, Tanrı-Doğa-İnsan birlikteliğinin, ilim-kültür yolu üzerinde varoluşu dikkate alınmıştır.

                 

Arazi Kullanımı:
Yapıyı tek noktada büyütmek yerine arazi
üzerine yayarak mevcut parkın eklemlendiği bir
tasarım öngörülmüştür.

Arazinin, alınan tasarım kararları doğrultusunda,
ilim ve kültür alanı olarak iki ana parçaya ayrılması,
mimari ve fonksiyonel açıdan en doğru yerleşimin
kurgulanmasını sağlanmıştır.

Bu parçalar; eğimin az olduğu, mahallenin
bağlandığı üst kot ve eğimin fazla olduğu, yeni imar
planındaki parkla ilişkinin kurulduğu alt kottur.

Üst kota, ibadet mekanları ve bunlarla
dolaylı olarak bağlantılı olan aşevi ve kahvehane
birimlerini yerleştirerek mahallelinin cemle dolaylı
bağlantılı kullanım alanlarına da ulaşımı
kolaylaştırılmıştır. 

                              

Sosyo-kültürel yapılar Alevilik inancını destekleyici,
besleyici birimlerdir ve eğimli
olan alt kota bir ağacın kökleri gibi yayılmıştır. Bu
alanlarda verilecek eğitim ve öğretimlerde Alevilik
inancının kalıcılığının ve sürekliliğinin sağlanması
amaçlanmıştır.

Alanı daha işlevsel kullanmak amacıyla
yapı, alt kotla üst kot arasında 10 derecelik açı farkı
ile yerleştirilmiştir.

Tasarlanan birimler, “İlim-Kültür Yolu” nu oluşturan
açık sirkülasyon hattı ile ilişkilendirilmiştir.

Eğimli alanda yer alan sosyo-kültürel birimler
arazinin şekline uygun, birbirine gölge
düşürmeyecek biçimde, tanımlı ve işlevli küçük
meydanlar oluşturarak konumlandırılmıştır.

Form-Hacim-Fonksiyon İlişkisi:

Kavramlar kültürleri, kültürler de yaşantıyı etkiler. Aleviliğin temelini oluşturan mütevazilik olgusu da tasarım kararlarını etkilemiştir.

Tüm hacimler gösterişten uzak, basit geometrik formlarda biçimlendirilip ihtiyaçlar doğrultusunda cephe ve malzeme farklılıklarıyla birbirlerinden ayrılmıştır.

Alevilik inancı tarih boyunca baskı ve saldırılardan ötürü
gizli yapılmak zorunda kaldığı için ibadet
mekanlarının içe dönük ve gösterişsiz olarak evrilmesi
kaçınılmaz olmuştur. Arazinin eğimli ve ihtiyaçlara
oranla küçük bir alana sahip olması, araziyi kademeli
kullanıma yöneltmiştir.

Büyük ve heybetli yapılaşma yerine, arazinin
ve yapının verilerine uygun, doğru ilişkilerin kurulduğu,
küçük alt birimlerin, “İlim-Kültür Yolu” doğrultusunda
eklemlenerek konumlandırılması
öngörülmüştür.

İnançta önem arz eden doğa ve yaşam olguları
fonksiyonların araziye dağılımında önemli rol
oynamıştır. Fonksiyonlar ağacın dallarını
andıran sirkülasyon hattı boyunca yayılmıştır.
Ağacın dalları gibi birbirlerini engellemeyecek
ama ağacın yaprakları gibi de yaşamı gösterecek
küçük meydanlar tanımlayan bir düzen kurgulanmıştır.

Cemevi

Alevilikte ibadet tanrısal bilgiye, sırra ve öze erişmeyle olur, mekanla ya da yapıyla sınırlı değildir. Buna göre, ibadetin yapıldığı mekanlardan biri olan cem salonunda güç ve üstünlük gayesi aranmaz (Demir, 2015).

Vitrivius Adamı


Çizimde kare ile insanın maddesel varlığı, daire ile de insanın ruhsal varlığı sembolize edilmiştir. Dairede başlangıç ve son olmadığı için, daire tekliği ifade eden en mükemmel şekil olarak nitelendirilir. İnsanoğlunun iki yönü; onun yer ve gökle ifade edilen her iki aleme aidiyeti, simgelenir. (E.Keskinkılıç)
Yapının formunun kare oluşu maddesel varlığı vurgularken merkezde meydana gelen dairesel hareketler dizisi olan semah ruhsal varlığı ve gökle buluşmayı simgeler.

Göçebe toplumlar için “dam/ev” 4 duvarın birleşmesiyle meydana gelen kapalı alanlardır.

Yüzyıllar boyunca baskı ve saldırılar nedeniyle ibadetlerini gizli yapmak zorunda kalan Alevi toplumlar için 4 duvar, inançlarını yaşadıkları evleridir. İnancın temelini oluşturan alçakgönüllülük ve mütevaziliğin tasarıma yansıması olarak yapısal formda sade kübik biçim öngörülmüştür. Buna ek olarak 4 duvar, Batıni inançlarına göre insan olma yolunda aşılması gereken 4 kapıyı da ifade eder. Yapı köşelerine konumlandırılan açıklıklar, aydınlanma yolunda insana aşması gereken basamakları, geçmesi gereken kapıları tanımlar.

Yapının odak noktasında ışıklık vardır. Yapının merkezinde bulunan “fiktif düşey eksen, cemevini evrenin sahip olduğu düşünülen mutlak koordinatları içine yerleştirmeye yöneliktir.” (2015, Demir)

Yapının merkezini insan kabul edersek 4 kapının açılmasıyla, odak nokta aydınlanır, varlık gökle buluşur. Yapının tavanında bulunan dört kiriş, 4 kapıya ulaştıracak yolları simgeler.

Kirişler üzerinde bulunan 12 aydınlatma elemanı ise, Hak yolunda, görüşleriyle, ilimleriyle insanoğlunun yolu aydınlatacak on iki imamı simgeler.

Yapı zemininde tasarlanan kırlangıç halı, yerden göğe semahı simgeler. Zemindeki simge, ibadet mekanına giriş kapısında da işlenmiştir.

Kapının iki kanadı insanın canı ve özüdür, kapı kapandığında semah başlar, can özüyle buluşur ve cem olur. Yapıya ve meydana girişte bulunan eşik ise, Alevi inancında kutsaldır ve basılmaz.

 

Mikrokosmos-Makrokosmos:

Yaratılış aslında tek bir ilkeden ve tek bir formülden yola çıkmıştır ve tüm yaratılanlar o ilkeye tabi olarak aynı formülün bir tekrarı olarak var olmuştur. Bu yaratılış olgusunu suya taş attığımızda ortaya çıkan dalgalara benzetebiliriz. Taşın bulunduğu noktayı merkez kabul edelim. Su, merkezden her seferinde bir öncekinden daha farklı büyüklükte dalgalar halinde yayılır. Her dalga bir öncekinden daha büyük olur ve kendinden önce oluşanı kapsar (Keskinkılıç, t.y.).

Parça (Mikrokosmos), bütünün (Makrokosmos) bilgisini taşır. Mikrokosmos, makrokosmosun yapı taşı ve parçası olmakla birlikte içinde makrokosmosun tüm bilgisini taşır. Parçalar bir araya gelip yeni bir bütünü oluşturur. (Keskinkılıç, t.y.)

Cemevi, evrenin küçültülmüş bir modelidir (Akın,1996).

Cemevi varlığın özle buluştuğu ibadet mekanı olarak mikrokosmos iken, gerek inanç öğretileriyle, gerekse mekansal olarak tüm fonksiyonların bağlandığı Bir’in sırrını içeren bütündür, makrokosmostur.

Sirkülasyon:

Ağaç sembolü, birçok inanışta olduğu gibi Alevilikte de yaşamı temsil eder. Herhangi bir varlığın yaşamı tek bir noktada başlar ve genişleyerek devam eder.

Ağacın kökleri gibi yayıldıkça kuvvetlenir ve büyür.

Cem evi, Alevi inancı için yaşamın merkezini oluşturan bir ağaçtır. Bilgiye değer veren Alevi inancında ağacın köklerini bilgi oluşturur. Bilgi arttıkça kökler sağlamlaşır, kökler sağlamlaştıkça inanç güçlenir.

Sirkülasyon hattını oluştururken de ağaç sembolü ele alınmış, tek bir merkezden yayılarak sürekliliğin vurgulanması amaçlanmıştır.

Cem evi bir merkez, bunun kolları bilginin sağlanacağı kültürel yollardır.

Bu bağlamda, alt-üst kot arasında ilim-kültür yolu tasarlanmıştır. Yola çıkan her bir birim bu yolun değerini artıran bilgi evleridir.

Üst kotta yer alan Cenaze Evi, ana girişle ilişkilendirilmiştir. Açık-kapalı taziye alanları ve Lokma odalarına aynı kottan bağlantılıdır. Cenaze araç girişi, morg ve yıkama odaları -4.50 kotundadır ve düşey sirkülasyon ile taziye alanına bağlanmıştır.

Servis girişi -3.00 kotunda bulunmaktadır, -4.50 kotundaki kesim alanıyla, depolarla ve mutfakla rampa ile bağlantı kurmuştur.

Yönetim birimleri, tüm fonksiyonlara ulaşılabilmesi için -4.50 kotunda konumlanmıştır.

Alt kotta kültürel alanla doğrudan ilişkili ikincil giriş bulunmaktadır. Giriş, sergi alanları ve satış birimlerinin bulunduğu fuaye ile konser, sinema ve konferans gibi etkinliklerin gerçekleştirileceği 300 kişilik konferans salonuna alt kottan, doğrudan ulaşılmaktadır. Giriş, konukların ağırlandığı mihmanevine alt kottan açık sirkülasyon aksıyla k dolaylı yoldan bağlantılıdır.

-8.50 kotundan 46 araçlık kapalı otoparkına giriş bulunmaktadır. Kapalı otopark, kültürel birimlerle doğrudan ilişkilidir.

Teras-Meydan-Çatı İlişkisi:

Sosyal ve kültürel birimler, iklim verileri dikkate alınarak, bir yapının çatısı diğerinin terası olacak şekilde yerleştirilerek hem araziye uygun hem de minimum alanda çoklu kullanımı sağlayacak şekilde kurgulanmıştır.

“Tahtacılar” diye anılan kökten gelen ve o geleneği sürdüren bir Alevi grup için bir cemevi yapıyorsanız, yöreye ve yöresel geleneklere uygun bir yapı yapmanız gerekir. Cemevleri, belli standartları olmaktan çok o yöreye uygun olmalı. Zihinsel olarak da fiziksel olarak da.” Nevzat Sayın. (Ayazoğlu, 2013)

Tarihsel süreçte, bu bölgede yaşayan Tahtacılar, göçebe bir yaşam tarzına sahip oldukları için ibadetlerini hep açık alanlarda yapmıştır. Fakat kentselleşmeyle birlikte kapalı alanda ibadete mecbur kalmışlardır. Yöreye uygunluk bağlamında, Tahtacıların yaşantısı dikkate alınmış ve açık havada da ibadet yapabilecekleri bir meydan tasarlanmıştır.

Nevruz
Pîr Sultan’ın eydür, erenler cemde,
Akar çeşmim yaşı her dem bu demde,
Muhabbet ateşi yanar sinemde,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Pir Sultan Abdal, “Sultan Nevrûz günü cemdir erenler” deyip herkesi “ceme dolanma”ya çağırıyor. “Aşık olan canlar”ın Sultan Nevrûz günü bir araya geldiklerini, “birlik” olduklarını söyler. “Cümle eşya bugün destur aldılar” dizesi ile de, Nevrûz gecesinde, sabaha doğru “cümle eşya”nın secdeye kapanıp “destur” yani izin alıp, varlıklarını yeni süreçte veya girilen yeni yılda da devam ettirmek istediklerine işaret eder.

Birçok toplumda farklı anlamlar yüklenerek kutlanan Nevruz, Aleviler için ayrı bir yere sahiptir. -4.50 kotunda Nevruz ve diğer etkinliklerin gerçekleştirileceği bir meydan tasarlanmıştır. Nevruz gününde, ritüellerin yapıldığı, ateşin yakıldığı bir meydan olarak kurgulanmıştır.

Su batini ve zahiri öğretilerde “arınma”yı tanımlamaktadır. Hak yolunda yürümenin ilk yolunun arınmak olduğunu temsil eden su ögesi giriş meydanında eşik olarak tanımlanmıştır. Eşik geçilir, arınılır ve serüven başlar.

 

 

__________

Kaynakça

 

Akın, G. (1996). “Cemevi Mimarisi Üzerine Notlar” Arkitera.com. https://www.arkitera.com/gorus/618/cemevi-mimarisi-uzerine-notlar. Web. 14 Aralık 2017.

Ayazoğlu, S. (2013). “Kağıt Üzerinde Gelişen Tipoloji: Cemevi Mimarisi ” Arkitera.com. https://www.arkitera.com/haber/19044/kagit-uzerinde-gelisen-tipoloji–cemevi-mimarisi-. Nevzat Sayın’la röportaj. Web. 14 Aralık 2017.

Demir, A. (2015). “Alevi – Bektaşi İbadethaneleri.” Arkitera.com. https://www.arkitera.com/gorus/623/alevi-–-bektasi-ibadethaneleri. Web. 14 Aralık 2017.

Demirkılıç,E.(2012).”Tanrı İnsanda Uyur İnsanda Uyanır” Sınır Ötesi Yayınları

Işık, Caner. “Alevi-Bektaşi Geleneğinde Muhabbet: Ruhsal Bir Bilgi Ortamı.” Milli Folklor 23.89 (2011). 1/2. Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı
Yayınları

Etiketler

Bir yanıt yazın