Katılımcı, Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Yarışması

Katılımcı, Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Yarışması

Proje Raporu

SIFIR ATIK İLE VEJETARYEN EGE MUTFAĞI RESTORANI WORKSHOP VE YAŞAM ALANI TASARIMI PROJESİ

Gelecek için ön gördüğümüz, yaşanabilir bir hayat modelinde bizim için olması gereken birincil madde; yaşam alanlarının sürdürülebilir, uygulanabilir ve kullanabilir nitelikte olmasıdır. Bunların sağlanabilmesi için temel şart; yerellik, atık dönüşümü ve eğitim temellerinin üzerine kurulu bir sistemdir.

Konumundan ve kültüründen temel alan, yerel malzemeler ve kaynakların kullanıldığı, ve sistemli planlanmış bir yaşam alanı mimarisi bu projedeki ana hedefimizdir. Bu görüşler ışığında tasarladığımız projemizde, seçtiğimiz alan, Kuşadası’nda kültürel miras niteliğindeki, sahil şeridinde bulunan atıl kalmış “Tariş Zeytinyağı Fabrikası” binası ve 3.219 m² arazisidir (37°51’47.6″K 27°15’42.4″D – Türkmen, Ünlü Sk., 09400 Kuşadası / Aydın). Projemizde biz, bu taş binayı ve bahçe alanını ve arka tarafında bulunan arazisini değerlendirmeyi ve tekrar kullanılabilir kılmayı planladık. Bu şekilde hedefimiz doğrultusunda; olabildiğince az hafriyat ile tabiatı bozmadan elimizde olan bu tarihi ve değerli mekanın bize verdiği izlerle yola çıktık. Tasarımını yaptığımız bu projede; sürdürülebilirlik ve atıksız yaşam amacına en uygun fonksiyonu binaya kazandırmak için, konumuna ve kullanıcı profiline uygun bir senaryo geliştirdik ve edindiğimiz bilgilerin ışığında bu mekanı sıfır atık çıkartacak, kendi içinde döngüsünü sağlayacak bir sisteme sahip olan “Restoran / Workshop / Yaşam alanı” şeklinde tasarlama kararı aldık.

Restoran için belirlediğimiz konsept ile amacımıza ulaşmak için ilk adımı attık. “Vejetaryen – Ege Mutfağı” olarak belirlediğimiz restoran çizgisinde hem vejetaryen beslenmenin sürdürülebilirlik felsefesinden hem de Egeli olmanın yerelliğe hitabından temel aldık. Seçtiğimiz arazinin ve içindeki binanın eski Tariş zeytinyağı fabrikası oluşu ve Kuşadası bölgesinin zeytin ve zeytinyağcılık alanındaki yeri ve Ege yöresinin zeytinyağlı yemek kültürü, bize vejetaryen restoran konsepti seçimimizin aslında bu bölgenin beslenme şekline ne kadar kolay adapte olduğunu tekrar gösterdi.

Belirlediğimiz tasarım ana hattı öncülüğünde, kendi içinde üretim-tüketim-geri dönüşüm döngüsünü sağlayan mekanlar kurguladık. Vejetaryen beslenmenin bize sağladığı en büyük avantajlardan biri de üretimin büyük bir kısmını kendi seçili arazimiz içinde sağlayabilmemiz oldu. Arazi içinde belirlediğimiz sera ve bostan alanlarında hem restoran mutfağına ham madde sağlarken, hem de düzenlenen eğitimler ile bölgedeki halkı kendi üretimini yapmaya teşvik etmeyi amaçladık. Yetiştirme alanlarında kullandığımız damla sulama ve organik gübreleme ile sürdürülebilir ürünler yetiştirmeyi planladık. Bu şekilde sadece kurguladığımız alanı değil çevreyi de sürdürülebilir yaşam biçimine ve yerelliğe dönmeye özendirmeyi amaç edindik. Ek olarak hammadde ulaşım hattını kendi içinde ve yerel tutarak buradan çıkacak kirliliği de minimumda tutmayı amaçladık. Kuşadası’nda ekoloji felsefesi ile organik tarım yapan adı duyulmuş firmalar bulunmakta olduğu için tasarladığımız restoranda kendi üretimimize ek olarak kullanacağımız sebze ve meyveleri bu tarım işletmelerinden alarak lojistik bakımından da tasarruf sağlamayı hedefledik.

Yine seçtiğimiz konsept doğrultusunda, atıklarımızın büyük oranını organik ve bitki bazlı tutarak, arazi içinde kurguladığımız gübre dönüştürme alanında kompost haline getirip bostan (meyve sebze yetiştirme bahçesi) ve seraya transfer eden bir döngü hattı tasarladık. Atıklarımızın geri dönüştürülerek gübre olarak üretime fayda sağlayacağını planladığımız bu sistemi ise olası koku sebebi ile arazimizin restorana uzak bir noktasına konumlandırdık ve aromatik bitkiler ile çevreledik. Gübre dönüşüm tankımızın karşısına ise iç bahçe alanındaki havuzlara da bağlı olan yağmur suyu toplama depomuzu yerleştirerek tüm arazideki yeşil alana bu noktadan damla sulama sistemi ile suyun dağıtımını sağlamayı planladık. Yine belirttiğimiz bölgeye dört adet orta boy rüzgar gülü yerleştirdik ve damla sulama sistemi ve gübre mekanizmasına elektrik sağladık. Bir başka doğal enerji kaynağı olarak ise binaların çatısında konumlandırdığımız güneş panellerini ve güneş enerjisi ile çalışan ışıklandırma elemanları kullandık.

Tasarımımızda birbiri ile iletişim halinde farklı bölümler yarattık ve mekanları tüketim alanı – üretim alanı ve açık alan – kapalı alan – yarı açık alan olarak grupladık ve her yaş grubundan insanın kullanabileceği şekilde olmasına özen gösterdik. Tüketim alanı olarak nitelendirebileceğimiz alanlar, restoran – kafe – market alanları başta olmak üzere, mutfak, workshop bostanı ve serasını kapsarken, üretim atölyelerini ise bostan, sera ve workshop alanı olarak tanımladık. Projemizdeki açık alanlarda workshop – eğitim alanları, bostan, gübre dönüşüm tankı, yağmur suyu depolama sistemi, rüzgar gülleri ve zeytinlik yer alırken, kapalı alanda restoran – kafe, mutfak ve depo alanları, yarı açık alanı ise restoranın bahçe alanı olarak tanımladık. Kapalı alan olan restoran harici her mekanı, günün her saati kullanıcıların erişime açık olacak şekilde düşünerek tasarladık. Sebze yetiştirme alanının adeta bir sergi alanı niteliğinde, gözleme açık şekilde olmasını planladık. Hem ziyaretçiler için bir sosyal aktivite olarak kullanabileceğini hem de çocukların tabaklarına gelen yiyeceklerin nasıl yetiştiğini gözlemleyebileceği bir bostan kurguladık. Ulaşımı, merkezi konumu sebebiyle oldukça kolay, Kuşadası Marina’ya 15 dk. yürüme mesafesinde olan ve sahil cephesinin önünde toplu taşıma ile ulaşmak isteyenler için dolmuş durağı bulunan bu mekanı atıl – kullanım dışı halinden, halkın kullanımına açık sürdürebilirlik felsefesi aşılayacak bir yaşam alanına çevirmeyi amaçladık.

“Veagean” adını verdiğimiz Vejetaryen ve Aegean (Ege) kelimelerinin birleşiminden ismini alan restoranımızın iç mekan tasarımımızda ise girişte yüksek tavan, ortada bulunan süs havuzunun yarattığı su sesi ve merdiven boyunca eşlik eden dikey bahçe ile Kuşadası’nın yeşil doğası ve denizinin yarattığı atmosferi iç mekana taşımayı amaçladık. Alt katta kolay ulaşılabilir kafe – market alanını, üst katta ise restoran alanını konumlandırdık. Mutfağı ise hazırlık mutfağı ve servis mutfağını şeklinde ayrı katlarda konumlandırarak çalışanlara kolaylık sağlamayı amaçladık. İki mutfağı servis asansörü ile bağlayarak mutfak – servis sirkülasyonunu sağladık.

Gelecekte görmek istediğimiz sürdürülebilir yaşam modeline uygun olduğuna inandığımız bu projemizde, hem mimari açıdan bölgenin ve Egeli yaşamın ruhunu yansıtan bir tasarım yapmayı amaçlarken, hem de yerellik – atık dönüşümü – sürdürülebilir enerji kaynakları ve eğitim temellerinin üzerine kurulu bir sistem ve mekan tasarlamaya çalıştık.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın