Katılımcı (Lebriz Atan, Sacit Arda Karaatlı), Sivas Kızılırmak Köprüsü Yarışması

Katılımcı (Lebriz Atan, Sacit Arda Karaatlı), Sivas Kızılırmak Köprüsü Yarışması

PROJE RAPORU

DURUM I ANALİZ

Su varsa hayat vardır. Bu nedenle tarihten günümüze tüm yerleşimlerin seçim esaslarının başında gelir su yanı olmak. İşte Kızılırmak da bu şekilde geçmişten bu yana nice medeniyetlere ev sahipliği yapmış, farklı kültürleri beslemiştir.

Anadolu için “Tanrı’nın dolandığı topraklar” denir ve Kızılırmak bu topraklar içerisinde doğup yine bu topraklardan denize dökülen en uzun akarsudur. Akarsu içerisindeki bir su kültesi, Sivas’la başlayıp Samsun’da biten yolculuğunda memleketin sekiz iline daha uğrayarak oraları bereketlendirir. Fakat her su öğesi, üzerinde vücut bulduğu kara parçasında bir “es” verilmesine sebep olur. Kızılırmak da, tarihten günümüze kadar kuvvetli bir eşik olarak davranmıştır. Hititlerin ana toprakları olan Hatti’nin batı sınırını şekillendirmiş, klasik eski zamanlarda Ön Asya ve Asya’nın geri kalanı arasında bir sınır oluşturmuştur. Lidyalılar ve Pers’ler arasında da kuvvetli bir medeniyet sınırıdır Kızılırmak.

Kara parçasında verilen es, kıyılar arası sürekliliği zedeler. Bu süreklilik kırılması ise su öğesinin bir eşik olarak davranmasına sebebiyet verir. Farklı büyüklüklerdeki eşiklerin yöredeki hayata etkileri de farklı ölçeklerde olur.

Çeşitli örneklere baktığımızda su ( eşik ) genişliğinin azaldıkça, aşılabilirliği kolaylaştıkça; karşı yaka etkisinin azaldığını ve bununla birlikte eşik üstü ve çevresinin yaşayan bir yer haline geldiğini görüyoruz. 15 metre genişliğindeki St. Antonio Riverwalk ve 20 metre genişliğindeki Eskişehir Porsuk Çayı bu bağlamda iyi örneklerdir. Mesafe azaldığı için, eşik üstünde kıyılar arası süreklilik devam etmektedir.

Eşik kuvvetlendiği takdirde ise su bir karşı yaka oluşturur. Mesafe dolayısıyla kıyı şeritleri arasında bir devamlılık sağlamak artık oldukça zordur. Bu yüzden su, 150 metrelik Adana Seyhan Nehri’nde ya da 110 metrelik Sivas Esenyurt Köprüsü’nde olduğu gibi üzerinde vakit geçirilebilen bir kıymet değil, bir an evvel aşılması gereken bir engeldir.

Bu bağlamda proje alanından geçen ırmak, idarenin ileriye dönük 600 hektarlık Kızılırmak çevresinin rekreatif düzenleme planları da düşünülünce, kıyılar arası süreklilik ve karşı kıyı yaratma etkisi açısından kritik bir mesafededir.

1 KIYI SÜREKLİLİĞİ

Durum | Analiz okumasını özetleyecek olursak diyeceğimiz şudur ki;

“Karşı yaka yaratma açısından kritik bir genişliğe sahip olan eşik üzerinde kurgulanacak köprü, Kızılırmak kıyılarındaki rekreatif kullanım sürekliliğininzedelenmesinin önüne geçmeye çalışmalıdır. Sadece karşıya geçmeye yarayan bir vesile değil, kentliye farklı imkânlar sunan bir mekan olarak tasarlanmalıdır.”

Öneri proje, etrafından koparak kendi başına bir varoluş sergilemek yerine Kızılırmak kıyılarındaki rekreatif düzenlemelerden ve kıyı promenadlarından üremekte, onların devamı olarak biçimlenmektedir. Dolayısıyla sınırları, nerede başlayıp nerede bittiği muğlaktır. Biçimsel olarak sahip olduğu oval hatlar, insan hareketinin doğasının gereğidir ve bu sayede iki kıyıda da davetkar ve kavrayıcıdır.

Kıyıdan üreyen ve muğlak bu ifade sayesinde, kendimizi karşıya geçmeye yarayan bir vesileden ziyade, öncesi ve sonrası olan bir mekanda buluruz. Köprünün kıyıların devamı olarak düşünülmesi sadece plastik etki anlamında değil, fonksiyonel olarak da gereklidir. Kızılırmak’ın 100 metreyi bulan genişliği sebebiyle, eşik üstünde kamusal kullanıma yönelik farklı imkanlar sunan bir mekan yaratma ihtiyacı doğmaktadır.

Sakin yaya hareketleri ile süratli araç hareketleri birbirinden ayrıştırılması bu bağlamda gerekli görülmüştür. 21 metre genişliğindeki araç yolu sakin ve mütevazi bir şekilde karşıya ulaşırken; yaya, bisikletli kullanımı için oluşturulan bölüm ise genişlemekte, daralmakta, alçalmakta, yükselmekte, bu sayede köprüyü sadece bir döşeme olmaktan çıkartıp, farklı farklı imkânlar | mekanlar üretmektedir.

Köprüler doğası gereği dikte edicidir. Bir noktaya varma amacı güttüklerinden ötürü sabit bir kotta ve tek doğrultuludur. Üzerine düşünürken, köprünün doğasından gelen bu diktayı olabildiği kadar kırma ihtiyacı hissettik.

Kıyı şeritlerinden köprüye yavaşça çıkmaya başlıyoruz ve bu durum varacağımız noktayı ilk anda görememekle birlikte çevremizi her an farklı bir kotta algılamamızı sağlıyor. Varacağımız noktayı görmemiz köprünün üst kotuna (+4.50) gelmemizle mümkün oluyor ve oldukça farklı bir dünya ile karşılaşıyoruz. Ve bu dünya üç farklı durumu aynı anda tecrübe edebilmemizi sağlıyor. Su üzerinde yürüme hali, suya dokunma hali (oturma basamakları), manzarayı kıyı şeritlerinden hiç bir şekilde algılanamayacak bir vistadan izleme hali (açık hava amfisi). Bu kurgu ile köprünün doğasından gelen tek kaçışlı sıkıcı dünyayı önlemeye çalışıyoruz.

Mekanın genişlemesi, daralması ve düşeydeki hareketler ile meydana gelen çözümleme ise insanı bir tarafa doğru sevk etmeyen, bir tarafa doğru itmeyen bir tasarım elde etmemizi sağlıyor. Köprünün dikte edici doğası ile inatlaşırken varmak istediğimiz düşünsel boyutu, bir tek iradenin değil, birçok iradenin vücut bulduğu bir bütünlük olarak da kavrayabiliriz.

2 TERAKÜM I TARİHSEL SÜREKLİLİK

Bir yapının, bir mekan teşkil eden programın enderliği ile o yapının söz konusu kent için bir ikon haline gelmesi arasında dolaysız bir ilişki vardı. Günümüzde pek çok kentin simge yapılarının genellikle opera binaları, dini yapılar ve köprüler olmasının nedeni de budur. Fakat bu durum camii örneğinden de okunabileceği gibi zaman içerisinde kültleşmiştir ve bulundukları yerlerde artık ender olmasalar dahi, bazı yapı türlerinde ikonlaşma – landmark oluşturma refleksi oluşmuştur.

Proje bölgesindeki çetrefilli durum ise Sivas’ı Kızılırmak üzerinde farklı zaman dilimlerinde inşa edilmiş ve benzer yapım tekniklerine sahip ikonik değeri olan köprülerin halihazırda bulunmasıdır. 1200’lü yıllarda inşa edilmiş 25 metre açıklık geçen kemer biçimli Handere Köprüsü, 1292 yılında Selçuklu Devleti tarafından inşa edilen Kesik Köprü, 1480 yılında inşa edilen Şahruh Köprüsü ve 1526 yılında inşa edilen Boğaz Köprüsü bunlardan bazıları.

Ve bu köprüler, alana tasarlanacak ve kentin yeni ikonu olma iddiasındaki herhangi bir hamleyi geçersiz kılacak tarihselliğe sahiptirler.

Bu bağlamda öneri proje, bir iddia peşinde olmamakla birlikte yere yakın, yüksekliğini üzerinde oluşturduğu kamusal alana borçlu olan sakin bir tutum içindedir. Strüktürel tasarımında algılanabilirlik anlamında olabildiğinde mütevazi fakat onu sergilemekten de çekinmeyen bir yaklaşım benimsemektedir.

Strüktürel dilini yerel olan ile modern olanın sentezinden çıkarıyor. Günümüz modern inşa teknolojisinin imkan verdiği üretim biçimleri ile aynı ırmaktaki tarihi köprülerin biçimleri ile görsel bir bağ kuruyor. Her devrin kendi teknolojik imkanları dahilinde inşa ettikleri köprüleri, inci taneleri gibi üzerine dizen ırmağa, bugünün teknolojisi ile öncekilere benzer bir dilde eklemleniyor (teraküm) ve bu sayede öncesi olan ve sonrası olmasını da ümit eder şekilde tarihsel çizgide kendine bir yer buluyor.

Açık hava amfisini taşıyan strüktür 15 metrelik akslarla suya dokunmaktadır. Kendinden öncekilerin ayaklarının arasından süzülen Kızılırmak, yeni köprünün de ayaklarına dolanmaktadır.

Köprü strüktürünün bu şekilde tasarlanması neticesinde, hem tarihsel süreklilik yakalanmış hem de strüktürü ile ön plana çıkmayan mütevazi bir dil elde edilmiştir.

Etiketler

9 yorum

Bir yanıt yazın