Bora Diken ve Onur Ertaş'ın "Kadıköy Belediyesi Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması" için tasarladığı proje önerisi.
Hepi topu bir çizgi – doğudan batıya; ve bir meydan, bir avlu, bir de bina..
Proje, yalnızca bir belediye binası tasarlamak değil, Kadıköy’ün en temel kentsel sorunlarından birini çözmek amacıyla şekillendi. Yapının konumu, yalnızca fiziksel değil, kentsel bellekteki izleri de dikkate alarak belirlendi. Kadıköy merkezinden gelen en güçlü yaya aksı olan Söğütlüçeşme Caddesi’nin arsa ile kesiştiği Atatürk Heykeli Köşesi, bu bağlamda kritik bir eşik olarak ele alındı.
Mevcut durumda, Atatürk Heykeli çevresindeki küçük meydan, kentle ve mevcut belediye yapısıyla herhangi bir fiziksel veya mekânsal ilişki kuramadığı için atıl kalmış, hatta fark edilmez bir boşluk hâline gelmiştir. Oysa bu nokta, Kadıköy merkezle arsa arasındaki ilk görsel ve fiziksel temas alanıdır.
Bu bağlamda bu eşik ile, mevcut durumda Kadıköy Belediyesi’nin şimdiye kadar en yoğun kullanılan ve halkın hafızasında mevcut belediyenin giriş noktası olarak bilinen doğu girişi arasında doğu-batı yönünde bir aks oluşturuldu. Batıda, Kadıköy merkezinden gelen yaya hareketinin, doğuda, aynı zamanda tam da planlanan tramvay hattı durağının iniş noktasında sonlanan bu aksa “Kadıköy Promenadı” adı verildi. Promenad, arsayı iki üçgen parçaya ayırarak kuzeyde belediye yapısını, güneyde ise transfer merkezinin yaya akış sorununu çözen “meydan” kurgusunu oluşturdu.
Mevcut durumda Marmaray ve metrobüs hatlarından çıkan yayalar, Kadıköy merkeze yönelirken düzensiz, sıkışık ve herhangi bir yönlendirici kentsel iz taşımayan bir bilinmezlik içinde hareket etmek zorunda kalmaktadır. Bu noktada tasarlanan meydan, yalnızca bir toplanma alanı değil, yaya hareketini organize eden, kentsel sürekliliği sağlayan ve alanı yeniden tanımlayan bir “boşluk” olarak ele alınmıştır. Meydan önerisi bir belediye yapısı tasarlamanın ötesinde Kadıköy’ün merkezdeki en önemli kentsel tasarım sorunlarından birini çözmeye yönelik önemli bir tetikleyici unsur olarak düşünülmüştür.
Meydanla bağlantılı bir başka kritik kararlarından biri ise, arsanın güneyinde onu bir ada gibi çevreleyen Fahrettin Kerim Gökay Caddesi’nin kotunun, meydanla aynı seviyeye getirilerek yeniden kurgulanmasıdır. Arnavut kaldırımı kaplamasıyla yavaşlatılan araç trafiği, meydanı kentsel dokuya entegre ederken, yayaların hareket önceliğini güçlendiren bir geçiş mekânı yaratmıştır. Meydan tasarımı kendi haline bırakılmamış, ana akslarını, tasarlanan belediye binasının sokakları ve açık amfileri belirlemiş, transfer merkezi-meydan-promenad-avlu yönünde akışı sağlanmıştır. Oluşan bu bölüntülerin izleri gölgeleme yapacak boyuttaki küçük ağaçlarla sınırlandırılarak, yürüme yolları, yeşil alanlar, oturma alanları, forum alanı ve promenad şeklinde tanımlanmıştır.
Böylece, Marmaray, metrobüs ve metro bağlantılarından gelen yaya akışları Kadıköy Promenadı ile bütünleşerek kentsel mekânın sürekliliği sağlanmıştır.
Kentsel yoğunluğun belediyenin günlük işleyişine olası olumsuz etkilerini minimize etmek amacıyla, belediye binası bir avlu etrafında kurgulanmıştır. Bu avlu, kuzeyde Kurbağalıdere Caddesi, güneyde ise meydan ve promenad ile bütünleşen sokak dokusu aracılığıyla kentle güçlü bir mekânsal bağ kurmaktadır. Bu sokakların tasarımı, Kadıköy’ün tarihsel ve çağdaş kentsel dokusuna bilinçli bir atıf niteliğindedir.
Belediye yapısının Kurbağalıdere Caddesi ve meydana bakan cephelerinde zemin ve birinci katlar yer yer geri çekilerek ve boşaltılarak kamusal kullanımı teşvik eden geçirgen bir mekânsal kurgu oluşturulmuştur. Bu alanlar, toplumun dezavantajlı kesimleri için(engelliler, öğrenciler, S.T.K’lar, kadın kooperatifleri vb.) düşük kira bedelli ticari birimler, kitap-kafeler, açık ve yarı açık toplanma alanları, amfi düzenlemeleri, gençlik ve çocuk eğitim merkezleri, teraslar ve gösteri alanları gibi sosyo-kültürel işlevlerle donatılmıştır. Aynı yöntemle çok amaçlı salonlar, konferans salonu ve kreş gibi alanlar, meydan ile direkt ilişkili olarak promenad içerisinde tasarlanan amfi basamaklarla inilen sosyal alanlar olarak tasarlanmıştır.
Bu kentsel tasarım anlayışı, belediye binasını salt bir yönetim yapısından öteye taşıyarak, kamusal bellekte yer eden bir kamusallık iddiasını mimari düzlemde güçlendirmektedir. Böylece meydanın varlık sebebi daha da pekiştirilmiş, belediye binasının meydan ile agresif bir ilişki kurmadan, meydan-promenad-avlu-belediye ilişkisinin çok katmanlı ve dinamik bir biçimde zenginleşmesi amaçlanmıştır.
Bu yaklaşım, bir belediye binasından öte, Kadıköy’ün yaya odaklı dönüşümünü yönlendirecek bir tasarım manifestosu olarak ele alınmıştır.
Yapının plastik dili de aynı ‘kentlileşme’ bakış açısıyla şekillenmiştir. Avluya dışarıdan bağlanan sokaklar, aynı zamanda kütlesel ayrışmaları tanımlayarak mekânsal organizasyonu şekillendirmiştir. Yatay ve düşeyde tasarlanan hareket dinamikleri, insan ölçeğinde bir kentsel deneyim oluşturmayı hedefler. Kütleler, kısa köprülerle birbirine bağlanarak yatay sirkülasyon sürekliliği sağlanmış; bu modüler kütlesel kompozisyon, yapıya hem ölçeklenebilirlik kazandırmış hem de Kadıköy’ün geçmişten gelen mevcut yapı stoğuyla uyumlu bir dil oluşturmuştur.
Yapının ana kütlesi, beyaz tonlarda tasarlanmış olup, bu tercih hem gün ışığını yansıtma kapasitesini artırarak termal konfor sağlamayı hem de kentin renklerini ön plana çıkaran nötr bir arka plan oluşturmayı amaçlamaktadır. Yapıda geri dönüştürülmüş beyaz ahşap güneş kırıcılar ve beyaz taş gibi doğal malzemeler kullanılarak, zamanın ötesinde, bağlamsal olarak sürdürülebilir bir mimari karakter hedeflenmiştir. Güneş kırıcılar özellikle güney cephede etkili bir güneş kontrolü sağlarken aynı zamanda yapının ölçekli ve parçalı plastik etkisini güçlendiren soyutlaşmış geçirgen bir etki sağlaması hedeflenmiştir.
Pasif iklimlendirme stratejileri doğrultusunda, iç avlu mikroklimatik bir denge sağlayarak doğal havalandırma ve gölgeleme işlevi görmektedir. Güney yönündeki açık alanın avlu ile ilişkilendirilmesi, rüzgâr hareketlerini optimize ederken, iç mekânlara kontrollü doğal ışık girişi sağlamaktadır.
Teras çatıların yeşil çatı olarak tasarlanması, kentsel ısı adası etkisini azaltmanın yanı sıra, yağmur suyu yönetimine katkıda bulunarak ekolojik sürdürülebilirlik ilkeleri ile uyumlu bir çözüm sunmaktadır.