Katılımcı, Balavca Deresi ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması

Ba Tasarım ve Mimarlık'ın "Balavca Deresi ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması" için hazırladığı proje önerisi.

Proje Raporu:

ŞİRAZE

“Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevî kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?… Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Sen cilt yapıyorsun; şiraze nedir bilirsin. Bizde insanoğlu şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığımız zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımız zaman ayrı düşünüyoruz.” –Tanpınar, Ahmet Hamdi. Mahur Beste. 11th ed. İstanbul: Dergah Yayınları, 1975. 91.

Kitabın sayfaları farklı kültürel dönemleri, şiraze bu dönemlere tanıklık eden doğayı, iğne ise geçen zamanı sembolize etmektedir.

Coğrafya, tarihin katmanlarının bitişik nizamda uç uca eklenerek birbirine dikilmesini seyreder.

Milas’ın ortasından geçen ve yok olmanın eşiğindeki Balavca Deresi’nin, kent merkezinin seyrinde şiraze görevi üstlendiği imgelenmiştir.

SU TOPLAMA HAVZALARI

Milas merkezinde kışın yağmur sularının birikmesi sebebi ile alt yapı sorunları oluşmaktadır.

Sodra Dağı’nın eteklerinden toplanan havza sularının dereyle ilişkisini sağlamak için derenin batı tarafındaki Lozan caddesi araç trafiği doğu tarafındaki Şair Ulvi Akgün tarafına aktarılmıştır.

İKLİMLENDİRME

Vadi tabanlarında yer alan akarsular yerel hava olaylarını etkilediğinden çevrelerine göre farklı mikro klimatik yapıya sahiptirler.

Balavca deresi etrafının yapılaşmasına paralel su akışı oldukça azalmıştır. Beton, asfalt vd. sert zeminlerin de artışı sonucu kentsel ısı adası etkisi artmıştır.

Derenin canlanması sonucu kentsel ve ekolojik bir koridor olarak serinletici etkisi artacaktır.

Su yüzeyleri çevresindeki ısıları absorbe ederek sıcaklığı düşürebilmektedir. Bu etki, dere boyuna dik açıyla bağlanan sokaklar vasıtasıyla kente yansıyacaktır.

Yapılar arasında uygun olan tüm açık alanlar nefes alan yeşil doku olarak değerlendirilmiştir.

Böylece kentlinin rekreasyon ihtiyacı karşılanacak ve rüzgârın yaya ölçeğindeki sirkülasyonuyla hava kalitesi artacaktır.

Dere hattı boyunca yeni yüksek yapılar önerilmemektedir. Akarsu etrafından kentsel alana doğru yapı yükseklikleri kademeli bir şekilde arttırılmalıdır.

ULAŞIM

Derenin canlanabilmesi için özel araç trafiğinin radikal ölçekte azaltılarak dere boyundan uzaklaşması elzemdir. Bunun için taşıtlar yerine yayalara yatırım yapılmalıdır.

Özel araç kullanımının azaltılması için kentsel tasarımda trafikten arınma yöntemleri uygulanmıştır.

Lozan Caddesi yarı zamanlı yayalaştırılmıştır. Tüm kent merkezinde trafik sakinleştirme uygulamaları (trafik takip sistemleri, hız ve park kısıtlamaları, yönlendirmeler, yol diyeti vb) önerilmektedir. Yol zemininde önerilen arnavut kaldırımı ve parke taş kaplamalar hızın azaltılmasını sağlayacaktır.

İşaretlenen ana ringde elektrikli kompakt araçlarla sürekli toplu taşıma seferleri önerilmiştir.

Bisiklet ve scooter kullanımını güvenli bir şekilde yaygınlaştırmak için mevcut parkur ağları genişletilmiştir.

Otonom, bağlantılı, paylaşımlı araç sistemleri önerilmektedir.

Böylece etkinlik günlerinde ve pazar yerlerinde de trafik akışı sorunu çözülebilecektir.

3. BÖLGE | KORUMA – KATMANLAŞMA – KENT ARKEOLOJİSİ

Milas kenti; Karia, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe, Osmanlı uygarlıklarının etkisinde sürekli iskan edilmiştir.

Kent Sodra Dağı’nın eteklerinde kurularak ovaya doğru gelişim göstermiştir.

Ancak antik kent dokusu ve arkeolojik yapılar modern yerleşimin altında kalmıştır.

Yerleşimin sürekliliği nedeniyle fiziksel ve kültürel olarak çok katmanlılık söz konusudur.

Bu kültür sentezini anlamak için sondaj çalışmaları, kurtarma kazıları ve muhtelif yerlerdeki kalıntılar oldukça önemlidir.

Doğal, yapılı, sosyal, ekonomik, kültürel ve tarihsel bütünlükleri içinde kenti değerlendirmek için tekil yapılar yerine “bütünleşik koruma” yaklaşımı anlamlıdır.

Milas da diğer Anadolu kentlerimiz gibi hızlı kentleşme ve yenileşmenin baskısı altında kimlik değiştirme eğilimindedir.

Ancak kent içi arkeolojik alanların korunması ve kentsel koruma toplumsal bilincin sağlanmasıyla mümkündür.

Tarihsel süreklilik içinde kentin geleceğini doğru kurgulayabilmek için projede kazı alanlarının olduğu 2 nolu bölgeye odaklanılmıştır.

Tasarımlar kentsel arkeoloji unsurlarına göre şekillendirilmiştir. Arkeolojik alanların konservasyonu yapılarak gerekli modern mimari müdahalelerle bütünleşik koruma sağlanabilir.

Başarılı koruma uygulamalarıyla, tarihi kentsel ve kırsal yerleşmeleri canlı odak noktaları olarak kullanmak mümkündür.

HALICILIK / DOKUMA

Yüzyıllardır dokunan geleneksel Milas halıları bölgenin tarihini ve doğal güzelliklerini yansıtan motiflerle tanımlanır.

Motiflerdeki çeşitlilik Milas halısının bir zanaat ürünü olmasının ötesinde kültürel bir simge olmasını sağlar.

Başlıca Milas Halısı Motifleri:

Ada Milas, Çıngıllı Cafer, Gemici Suyu, Elikoynunda, Bozalan, kabuksuz, Karacahisar Göbeklisi, tütün yaprağı, badılcanlı (patlıcan) yaprağı, aynalı papuç, ala boncuk, eğmeli göllü, çıplak delme, su yolu, Lâdik lalesi, uslu Cafer, basalak eğme, tavukayağı, yamuk testere, yılan muska, hayat ağacı…

Milas halısı yüne yün olarak çift düğüm tekniğiyle “kök boya” geleneği korunarak ıstar tezgahlarında dokunmaktadır.

Hâkim renk kırmızı ve sarının tonlarıdır. Yaklaşık 26 renk kullanılmaktadır.

Doğada var olan bitkilerin çeşitli aşamalardan geçirilen sularında yün ipler dolaklar halinde kökboyasıyla renklendirilir.

Badem dalı ve hayat ağacından “fıstık yeşili” palamut yaprağından ve pürenden sarı ve tonları, enginar yaprağı ve naneden yeşil, palamut ve cevizden kahve tonları elde edilmektedir.

Milas halıların dokunduğu yün iplikler koyun yapağısının kirmanlarla eğrilmesiyle elde edilir.

Geleneksel olarak halı ipleri Milas’ta eğrilip, İzmir’de boyandıktan sonra Milas ve köylerinde halı dokunuyordu.

Ancak pazara yönelik ticari amaçlı halı dokuması yaygınlaşınca Milas halılarında da yozlaşmalar görülmüştür.

Şiraze bu yüzden önemlidir.

SU YOLU MOTİFLERİ

Bir Milas halısının desenlerini dıştan içeriye doğru sıraladığımızda şu bölümler bulunur: “doğru, çentik, küçük su, inek sidiği, büyük su, mihrap, göbek ve eğme”

Çentik, ters ve düz üçgenlerin bitişik dizisiyle oluşur. Her iki yanında “doğru” denilen ince beyaz çizgiler bulunur.

Beyaz zemin üzerine bitki ve çiçek motiflerinden oluşan 10 cm enindeki bordüre “küçük su” adı verilir.

Akabinde tekrar çentik deseni gelir. Ardından geniş “büyük su” bordürü bulunur.

Büyük su bölümünde stilize çiçek, bitki motifleri, kazayağı, anahtarlı desenler işlenir.

Su, doğanın en saf ve temiz kaynağıdır. Tüm canlılar suya bağımlıdır.

Su yolu motifi suyun akışını gösterir. Saflık, arınma, yaşamın sürekliliği, bereket, bilgelik ve yeniden doğuşu temsil eder.

Su yolunun hem yaşamın hem de ölümün bir sembolü olduğu kabul edilir.

TUĞLA

Batı Anadolu’da Helen dönemlerine ait yapılar, genellikle mermer ve kesme taş kullanılarak inşa edilmiştir.

Duvarlar, farklı şekillerde düzenlenmiş taşlarla çeşitli örgü teknikleriyle harç kullanılmadan yapılmıştır.

Roma egemenliğiyle birlikte Anadolu’da kesme taş ve mermer duvarlar devam etmiştir.

İtalya’da geliştirilen opus caementicium duvar tekniği de kullanılmıştır. Bu teknikte harç içine puzolan tozu eklenir. Anadolu’da az bulunduğundan; harç içerisine çakıl, moloz taş ve tuğla kırığı gibi yerel agregalar eklenerek adapte edilmiştir.

Opus caementicium tekniği, Roma dönemi ve sonrası yapılarla ilişkilendirilir. Aynı süreçte tuğla da kullanılmış ve yapıların örtü birimlerinde yaygınlaşmıştır.

Tuğla; örtü sisteminin hafiflemesi, yapımın hızlanması, yıkımlar sonrası yapıları yeniden onarmanın ve eklemelerde bulunmanın ucuz ve kolay olması bakımından teknik ve ekonomik avantajlar sağlamıştır.

Tuğla kullanımı, Batı Anadolu’da duvarların merkezine kadar uzanıp yapısal olarak bağlarken, İtalya’da sadece cephe unsuru olarak kullanılmıştır.

Milas’ta Roma ve erken Bizans dönemlerinde taşıyıcı ve örtü birimlerinde tuğla kullanılmaya başlanmıştır.

Projemizde modern bir yorumla rodlu sistem tasarımı geliştirilerek yapı fiziğindeki avantajlarından dolayı tuğla yeniden önerilmektedir.

MEVCUT CEPHELER

“Cumhuriyet döneminin ilk kaymakamlarından Fevzi Beler Rodos’ta karşılaştığı ev mimarisini araştırarak bu yapıları inşa eden ustaları Milas’a davet etmiştir. 4 Macar usta, 1931 yılında İstikamet Sineması’nı yaptı. Akabinde Atatürk Bulvarı’nda yan yana Macar Evleri inşa edildi.

Ayrıca yörede “deli memet” olarak adlandırılan poyrazla karışan yağmurun her yönden yağması baca tasarımlarını şekillendirmiştir. Dört tarafının açık olarak yapılması baca tıkanmalarını ve soba tütmesini engellemektedir. “

Kentte bulunduğu katmana güzellik katan bunun gibi özenli mimari unsurların oluşumundaki çaba niteliksiz yapıların kalan ömürlerine de -büyük bir yıkım yapmadan- yansıtılmak istenmiştir.

Tuğla birimi parametrik bir mimari tasarım unsuru olarak kullanılarak cephelerde kolay uygulanan ve esnek kullanımlı yapısal elementler önerilmiştir.

Bu önerinin sokak sağlıklaştırma projeleri kapsamında tekil bina kozmetiğinden ziyade fonksiyonel olarak değerlendirilmesi temenni edilmektedir.

Etiketler

Bir yanıt yazın