Katılımcı, Ahlat Gençlik Kampı Mimari Proje Yarışması

MİMARİ RAPOR

Günümüz dünyasında biz insanlar var olan kaynaklarımızı bilinçsizce tüketip, her dakika daha da fazlasını isterken, doğaya verdiğimiz tahribatın farkında bile olamıyoruz çoğu zaman. Bu sebeple, yaşadığımız çevrede atılacak olan her adım, tasarlanan her yeni proje ya da yapılan her yeni inşaat, doğaya bir şekilde iz bırakmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor, kontrolsüz kentleşme ise bunun bir canlı bir örneği. Özellikle büyük metropollerde ağaçlardan çok beton yığınlarından oluşan ormanlarla karşı karşıyayız. Bitlis gibi bir Anadolu kentinde ise durum diğer metropollere göre biraz daha farklılaşıyor; örneğin su gibi doğal kaynakların kıymeti bilindiği için tarım alanlarını sulayabilmek amacıyla eskiden beri süregelen bir sulama yöntemi kullanılıyor. Sulama kanalları aracılığı ile belirli günlerde farklı kullanıcılara su sağlanıyor ve bu sayede suyun boşa kullanılmasından da kaçınılmış olunuyor. Burada doğanın verdiklerine ne derece saygı duyulduğunu ve ne kadar bilinçlice kullanıldığını gözlemleyebiliriz. Bu yüzden Bitlis’in bir ilçesi olan Ahlat’ta kurgulanacak olan bir program ve tasarlanacak olan yapı da aynı şekilde doğaya olan nezaketini gösterebilmelidir.

Tasarımda yukarıda da bahsedildiği üzere ana fikir olarak doğadan yola çıkılmıştır, buradan hareketle sloganımız; ”Doğadan ilham al, herkes için tasarla ve doğaya kat…” olarak kurgulanmıştır.

Yedi Bin Yıllık Şehir Bitlis

Bitlis ve çevresi tarihte çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış çok katmanlı bir alan üzerinde yerleşmiştir. Bu haliyle Bitlis için adeta bir açık hava müzesi demek yanlış olmayacaktır. Asurlular’dan, Persler’e Abbiseler’den Eyyubiler’e kadar pek çok medeniyetin beşiği olmuştur.

Ahlat ilçesinde ise çoğu XIII. yüzyıldan kalma on dört kümbet, Osmanlı, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde yapılmış olan birer adet kale, Selçuklu ve çeşitli beyliklerden kalan beş ve Osmanlı döneminden kalan bir mezarlık da bu bölgede bulunmaktadır. Ek olarak Akkoyunlu Köprüsü, Osmanlı İmpartorluğu’ndan ve burada hüküm sürmüş olan diğer beyliklerden de üç adet tarihi hamam miras kalmıştır. Bölgede bulunan tüm bu taşınmaz kültürel mirasların yanı sıra farklı tarihi dönemlerden kalma çeşitli buluntular da ortaya çıkarılmıştır ve bu eserler ise Bitlis’in tek müzesi olan Ahlat’taki Müzeler Müdürlüğü’nde sergilenmektedir.

Ahlat denildiğinde, bölgeyi tanımlayan en önemli simgelerden birisi Anadolu Selçukluları zamanında anıt mezar görevi gören kendilerine has mimari yapıları olan kümbetlerdir. Bölgenin karakteristik özelliklerini ilk bakışta ele veren bu yapılarda bölgenin yerel yapı malzemesi olan Ahlat taşı kullanılmıştır. Buna ek olarak yaklaşık iki yüz metrekarelik bir alana kurulu olan ve dünyanın en büyük Türk İslam mezarında bulunan Ahlat Selçuklu mezar taşları ise Unesco Dünya Mirası geçici listesinde yer almaktadır. Bu mezar taşları, yaklaşık üç metrelik devasa boylarıyla anıtları andırmaktadır ve kurganlarla benzeşmektedir. Tüm bu eserler bölgenin mimarisine mistik ve zarif bir hava katmıştır

Temel Tasarım Prensipleri

  • Bulunduğu çevre ile uyumlu olmak ve bölgeye yeni bir soluk kazandırmak
  • Bölgenin doğasından volkanik dağlardan ilham alıp kırıklı parçalar yarıklar oluşturmak
  • Van Gölü’nün büyüleyici manzarasına hakim olmak
  • Yeşili vurgulamak
  • Bölgedeki doğal coğrafik koşullardan en üst seviyede yaralanmak
  • Kamusal alanları tasarlayıp bölgedeki yerel halkı da içine dahil eden bir kentsel vaha yaratmak
  • Bölgeye has Ahlat taşı gibi malzemeleri kullanarak yerel kaynakları en uygun biçimde tasarımla bütünleştirmek başlıca tasarım ilkeleri arasında yer almaktadır.

Amacımıza ”Yer’in Doğası”nı yansıtabilecek bir tasarım kurgulayarak başladık. Öncelikle proje alanı sınırları içerisindeki dere yataklarının bize verdiği esin ile, birbirine yükselen, adeta bir vadiyi anımsatan iki ana kütle oluşturduk. Bu ana kütlelerimizi hafifletmek, yer kotlarıyla bağlama gerekliliği projemizin ana fikri olan ”Yarık”ları ortaya çıkarttı. ”Yarık” bizim için soyut vadileri temsil etti. Dere ile bağlantısı olan ana kütlemize, +-0.00 kotundan giriş yapılan, +2.00 kotuna yükselen ve yapılarımıza ana girişleri sağlayan ana ”Yarık” oluşturduk. Böylece proje alanımızın ortasından geçen ve proje alanımızı ikiye bölen otoyolun altından projemizin devamlılığını sağladık. Otoyol ile ikiye ayrılan proje alanımızın sahil kısmında bir kafeterya, su sporları için depo alanları ve soyunma odaları öngördük. Yine alanımızın sahil kısmında, yarığımızın sahile açılan bir kolunda, üst kottan sahile ulaşımı sağlayan ve çeşitli etkinliklere zemin oluşturan amfi alanı öngördük. Otoyol ile ikiye ayrılan proje alanımızın üst kısmında geri kalan ihtiyaç programını karşılayacak yurt, restoran, spa, atölye ve oditoryum yapıları öngördük. Bu yapıların hepsi birbirinden ayrı çalışabilmektedir.

Program, Dağılım ve Kütle

Amacımıza, zemin katını yerden yüksek bir meydan şeklinde tasarlayarak ve zemin kotunda (+0.00m), Belediye hizmet bölümlerinin ve diğer alanların girişini birleştirerek ulaşmaya çalıştık. Geriye kalan alanları ticari ve kültürel fonksiyonlara ayırırken, bahçelerin yerden yükseltilmiş meydana geçiş sağlamasını ve mağaza vitrinlerinin yerden yükselmesini sağladık.

Bir dağılım merkezi olarak konumlanan yükseltilmiş meydanda (+3.50m), ticari ve kültürel birimlerin iki seviyede inşa edilmesini öngördük (+3.50 – +7.50). Bu sayede meydanda boşluklar yaratabilirken, merdivenler ve asansörler aracılığıyla zemin kat ve caddeyle bağlantı gerçekleştirdik. Bu yapının üzerinde, meydanın sınır çizgilerini hiza alan belediye birimini (+11.00) tasarladık ve halka şeklindeki bu yapıyla, aşağıda bulunan meydanın ışık ve hava sirkülasyonu almasını sağladık. Halka kısmında bulunan merdivenler ve meydanın ortası da bulunan asansörle alt katlarla bağlantı kurduk. Halkanın ikinci katında (+14.5m) Belediye Başkanı’na ve Belediye Meclisi’ne ait odaları tasarlarken, geri kalan alanı yeşil bir teras olarak belirledik; bu bölümü deponun ve arşiv odasının üstünde konumlandırarak toprak için ihtiyaç duyulan 50 cm’lik alanı alt kattan elde ettik.

Yapı

Kuzey – Güney doğrultusu boyunca uzanan bir yarık, tasarımın ana karakterini belirlerken aynı zamanda, Van Gölü’nün kıyısından başlayıp kültürel, ticari ve kamuya ait alanlarla harmanlanmış bir aks yaratarak kuzey tarafındaki ana meydana ulaşmaktadır. Yarık ana yolun altından geçerek bir koridor yaratmaktadır ve bu koridor sayesinde kuzey ile güney yönleri birbirlerine bağlanırken aynı zamanda, Van Gölü’nden gelen ılıman havanın etkileri kullanılarak bu aksta doğal bir hava sirkülasyonu sağlanması amaçlanmaktadır.

Temel tasarım ilkesi olarak doğayı kucaklayan bir yapı öngörüldüğü için ise tasarımdaki tüm yapılarda yeşil çatı sistemi uygulanmıştır. Bu sayede yeşil çatının sağlamış olduğu termal yalıtım, yağmur suyunu biriktirme, ortamda bulunan oksijen miktarını arttırma gibi avantajlardan faydalanılarak bozkır ve step bitki örtüsünün hakim olduğu coğrafyada bir vaha yaratmak amaçlanmıştır. Bunlara ek olarak yeşil alanlardaki bitkilerin sulanması için ise çatıda biriken fazla yağmur suları toplayan ve daha sonra tekrar kullanılmak üzere depolanmasına izin veren yağmur suyu toplama tanklarının kullanılması uygun görülmüştür. Gri su kullanımı, su sıkıntısı yaşanan bölgede bu yöntem sayesinde sayede fazladan bir su tüketimine mahal vermeyecektir.

Yapılarda malzeme olarak genellikle cam, beton ve sağladığı yalıtım, kolay ulaşılabilirlik ve estetik avantajlarından ötürü bölgenin yerel yapı malzemesi olan Ahlat taşı kullanılmıştır. Böylece beton vermiş olduğu soğuk etki ahlat taşının sıcak dokusu ile kırılırken, cam ile transparan yüzeyler yaratılarak manzaraya hakim olunması amaçlanmıştır…

Etiketler

Bir yanıt yazın