Katılımcı (1. Kategori), Cami Tasarımı Fikir Yarışması

MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU

ANA FİKİR

Bir şeyi inşa etmeden önce yegane yaratıcının yarattıklarını, yaratılan nizamı çok iyi kavramak, özümsemek sonra taklit etmek veya yorumlamak gerekir. İnsanın tasarlama kabiliyeti ancak muhayyilesinde biriktirmiş olduğu daha önce yaratılmış tasarımları tekrar yorumlamak suretiyle vücut bulur. Tasarımcı esinlendiği her şeyin özünde, başlangıcında mutlaka yegane yaratıcıyı bulacaktır.

Allah yarattığı en küçük parçacıktan en büyüğüne kadar hep zıtlığı, çiftliği kullanmıştır. Elektron ve proton, erkek ve dişi, ruh ve beden, dünya ve ahiret, korku ve ümit, sert ve yumuşak… Bu zıtlıklar ve ikilikler sonsuza kadar sayılabildiği gibi tüm bu yaratılanlar bir matruşka gibi iç içe geçerek ya da birbirini kapsayarak sonsuza doğru gitmektedirler. Aslında bu iki uca sonsuza gidişler bizi sonsuz olan bir teke götürmektedir.

Bu nizam ve insicamdan hareketle Allah bize akıl etmemizi ve orta bir istikamette yaşamamızı emrediyor. Her tutumumuzda tutarlı, dengeli ve iki uca doğru aşırıya kaçmamak adeta davranışsal bir altın oranı ifade ediyor.

Dolayısıyla tasarım tutumu da tüm tasarım kararları da dengeli ve orantılı olmalıdır.

GENEL YAKLAŞIMLAR

Bu minvalde cami mimarisi, Türk-İslam mimarisinin nitelikli dağarcığından kopmaması, onu özümsemesi gerektiği gibi basit bir tekrara da düşmemelidir. Çağdaş olmak, farklı olmak maksadına eğreti kütlelere dönüşmemesi gerektiği gibi çağının özgün bir eseri olmaktan da geri durmamalıdır. Bunlarla birlikte nitelikli ve asıl öz unutulmamalı, hatalar tekrar edilmemelidir.

Tasarımımızda, cami mimarisinin kubbe, minare, mihrap vb. gibi tüm öğeleri ve organizasyonu korunmuş fakat yeniden yorumlanmıştır.

Cami, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nin (Özelde Mardin) sahip olduğu sıcak iklimine, yüzyıllardır biriktirmiş olduğu mimari geleneğine binaen; maliyetten tasarruf, yapım kolaylığı, taşın mikro klimatik etkisi düşünülerek bölgenin taşı ile yığma olarak ve teraslı bir şekilde araziye oturtularak tasarlanmıştır. Harimde; zemin katta iki sıra taş üst katta ise tek sıra taş duvar, statik verimliliği öngörülerek, örülmüştür. Birinci kat döşemesi ise bir hatıl görevi görerek harim duvar cephesini ikiye böler, bu da yapının rijitliğine katkı sağlar. Döşemeler, kubbeler ve sütunlar; betonarmenin yığma taşa göre sağladığı daha ince kesitler sebebiyle, brüt beton olarak çıplak; içerideki iki taşıyıcı ayak ise taşın ve betonun soğuk malzeme etkisine karşı dengelemek üzere sıcak bir malzeme olan ahşap olarak tercih edilmiştir. Tasarruf, sadelik, organiklik ve biraz da belki “modernist” bir yaklaşımla; tüm yüzeylerde, kütlelerde tezyinattan ve süslemeden kaçınılmıştır. İnsan, taşla, ahşapla, betonla, ışıkla, su ve sesiyle, esasen o dingin mekanda kendisiyle ve Rabbi ile baş başa bırakılmıştır.

Edirne, Anadolu’daki Türk-İslam Mimarisinin ve hatta tüm İslam Mimarisinin gelişimini görebileceğiniz üç özel camiye sahiptir. Bir Erken Dönem Mimarisi, çok ayaklı cami örneği olarak Eski Cami; bir Geçiş Dönemi Mimarisi olarak Üç Şerefeli Cami ve en olgun haline ulaştığı Osmanlı Klasik Dönem Mimarisi olarak Selimiye Cami. Plan şemaları, kütle ve mekan organizasyonları incelendiğinde: Eski Cami; Peygamber Efendimizin yaptırdığı ilk mescidlerin çok ayaklı yapısından, Arap Yarımadası’ndan, Hint Yarımadası’ndan Anadolu’ya kadar gelen Türk İslam Mimarisinden izler taşıyan hepsinin birikimi bir mimaridir, yapım teknolojisi seviyesi itibariyle hantaldır, masiftir. Üç Şerefeli Cami, çok ayaklı tipolojiden kesintisiz tek mekana, merkezi kubbeye geçmeye çalışan bir mimaridir, mekanları ve proporsiyonları gelişmiştir, daha az hantaldır. Selimiye Cami ise tek bir mekana ulaşmış, mekan ve kütle organizasyonunun gelişmiş hiyerarşisi ile hem anıtsal ve görkemli hem de zariftir. Tüm bunların değerlendirilmesi neticesinde caminin tasarımında, Eski Cami ile Selimiye Cami’nin bir bakıma kesişimi olan Üç Şerefeli Cami’nin plan şeması, Selimiye Cami’nin kütle ve mekan hiyerarşisi benimsenmiştir.

ÖZNEL YAKLAŞIMLAR

Geometri Yaklaşımı

Dikdörtgen ve kare(prizma); tabiatta bulunmayan, köşeli ve doğrusal hatları ile insanın ölçmede, düzen kurmakta kullandığı formlardır. Bir yerin alanını ölçmek için o yerin karelere bölünmesi, dik hatlarla planlanmış ızgara planlı şehirler, bir şehirde baktığımız her yerde gördüğümüz dikdörtgen kapılar, pencereler, binalar eşyalar. Bu bağlamda dikdörtgen ve kare uygarlığın simgesidir. Dolayısıyla insan eli ile tasarlanmışlığın mührüdür.

Daire(küre) ise yaratılan en küçük parçacıktan, galaksilere kadar kainatta sürekli karşımıza çıkan bir formdur. Güneş, gezegenler, atom vb. gibi. Yüzeyindeki her noktanın merkeze aynı mesafede olması, bakılan her açıdan aynı gözükmesi, iç hacminin yüzey alanından küçük olması gibi ender ve farklı özellikleri vardır. Yani organiktir, tanrısaldır, sonsuzdur.

Binaenaleyh tasarımda, bu iki formun kesişimleri ve birleşimleri kullanılarak; namazın, Allah ile insanın bir buluşması olması ve mescidin de buluşma yeri olması, Allah’ın insana verdiği sınırlı tasarım kabiliyeti ile Allah’ın sonsuz yaratma kabiliyeti anlamlandırılmıştır.

Mekan Organizasyonu Yaklaşımı

Cami; bodrum kat, dış avlu, ön iç avlu, harim, arka iç avlu ve müştemilatı olmak üzere 5 ana bölümde tasarlanmıştır. Ön iç avlu ile arka iç avlu iki zıt kutup, harim ise itidal noktası anlamından mülhemdir. Yani arka iç avlu yeşilliği ve suyuyla, duvarlarla çevrili olmak suretiyle daha saklı olmasıyla cenneti, ahireti anımsatmaktayken; ön iç avlu dışa açıklığıyla ve ibadete, ahirete hazırlanılan yer olmasıyla dünyayı anımsatmaktadır. Arka avluyu bir anneye, ön avluyu bir babaya benzetmek gibi zıtlık olan daha birçok anlam yüklenebilir. Arka iç avlu; Kur’an Kursu’nun olmasıyla öğrencilere hizmet etmek, halka hizmet edecek başka organizasyonları yapmak üzere daha mahrem olarak tasarlanmıştır. Harimde namaz kılarken bu avlunun görülmesi, insanlara yeşili ve suyuyla cenneti ve musalla taşıyla da ölümü hatırlatacaktır. İki avlunun arasında olan Harim ise insan olmayı, dünya ve ahirete gerektiği kadar önem vermeyi yani itidali, ancak Rabbi’nin kulu olduğunu, O’na hayretle ve minnetle secde etmeyi anımsatır. Harimin kıble yönünde enine daha geniş olması, ön saflarda namaz kılmanın daha faziletli olmasından ötürüdür. Bunlarla birlikte yola çıkılan zıtlık ve çiftlik kavramları üzerinden cami tamamıyla simetrik; minareler, kapılar, kubbeler çift olarak tasarlanmıştır.

Minareler, öz anlamındaki yüksek bir noktaya çıkıp insanları namaza davet etmek anlamıyla ve bölgenin ikliminin elverişli olması ile birlikte merdivenler görülmek üzere çıplak tasarlanmıştır. Bununla birlikte bodrum kattan üst kata, şerefelere kadar düşey sirkülasyonu sağlamak işlevi de yüklenmiştir.

Lojman, Peygamber Efendimizin evi ile mescidin bitişik olduğu Mescid-i Nebevi’deki gibi arka avlu duvarına bitişik ancak mahremliği de korunmak suretiyle camiyle yakın ilişkide konumlandırılmıştır.

Genel bir sorun olarak; normal vakit namazlarında, camilerin mekanları ihtiyacı karşılayabilirken; bayram namazı, cuma namazı gibi namazlarda bu ihtiyaç karşılanamamaktadır. Bu sorun tasarımımızda ciddi bir şekilde ele alınmıştır. Arazinin üst kotundan teras katına, diğer tüm yönlerden avluya birden fazla, harime dört kapıyla giriş verilerek her yönden erişim sağlanmıştır. Wc, otopark, sirkülasyon gibi alanların metrekareleri gözden geçirilerek, ihtiyacı karşılamak üzere biraz daha artırılmıştır. Arazinin üst kotundan girişin önünde bulunan mihrap nişi ile caminin harimi, terasları, avluları kullanılmak üzere açık havada; bayram namazı, teravih namazı gibi namazlar kılınabilir. Bu şekilde tüm mekanlar kullanıldığında 1500 kişi aynı anda namaz kılabilir. Dolayısıyla cami, ihtiyaç anında bir cuma camisi kapasitesine çıkabilmektedir.

Gelişen ve yoğun bir yerleşim bölgesinin merkezi bir noktasında olması ve yukarıda anlatıldığı gibi bölgenin cuma camisi olabilmesi hedefi ile müştemilatın içinde halkın ve kurs öğrencilerinin faydalanabileceği bir çay ocağı-mutfak ve bir kütüphane çözülmüştür. Bu birimler caminin namaz vakitleri dışında da yaşamasını sağlar, burayı bir buluşma noktası kılar. Mutfak, farklı organizasyonlar (iftar programı, kandil, bayram gibi özel zamanlarda ikram hazırlanması, sunulması) için imkan sağlar. Ayrıca yine aynı hedefle, 20 araçlık bir kapalı otopark da çözülmüştür.

Caminin teras katı kotu 2.75 m’ye kadar düşürülerek insan ölçeğine mümkün olduğu kadar yakın olmak tercih edilmiştir. Birçok ibadethanenin aksine, yapının yatay ölçüsünün düşey ölçüsüne oranı yüksek tutulmuştur. Bu, geometrinin bir neticesi olarak yapıyı; daha sıcak, daha dengeli, daha mütevazi kılar.

Teknik Yaklaşım (Sürdürülebilirlik)

Işık, cephelerde ağırlıklı pencere oranı ile içeriye homojen fakat saçaklar ile kontrollü olarak alınmıştır. Aynı zamanda kubbelerdeki ışıklıklar ile içerideki aydınlık oranı artırılmıştır. Bu, İslam’ın yaşam ile iç içe olması ile doğrudan alakalıdır. Hristiyanlık’da ruhban hayatı fikri ile kiliseler ve şapeller karanlıktır.

Bölgenin sıcak iklimine karşın dış mekanda su birikintilerine bolca yer verilmiştir. İçeride yeterli nemi sağlaması için harimin ortasında bir su havuzu konumlandırılmıştır. Düşeyde tam üstüne gelen büyük kubbe ışıklığından gelen güneş ışığı ile su ısınır ve buharlaşarak içeride nemi sağlar, serinlik verir ve ortamdaki ısınan hava yükselerek yine kubbe ışıklığının altındaki havalandırma menfezlerinden dışarı çıkar. Böylelikle mekanın havası daima optimum değerlerde kalır. Yağmur suyu, en üst kottan yere kadar, teraslardan kademe kademe olarak çörtenler ile yerdeki oluklara ulaştırılmıştır. Bu su temizlenip depolanmak suretiyle şadırvanlarda ve wc’lerde kullanılır. Aynı zamanda yerdeki oluklar, ön iç avludaki sütunlardan başka sınırın olmaması sebebiyle var olan özgür dolaşımı yönlendirir ve sınırlar. Her bir oluk arası adeta bir avluya giriş kapısıdır.

Kapalı mekanların ısıtma ve soğutma sistemi için toprak kaynaklı ısı pompası önerilmiştir. Aslında Mimar Sinan’ın camilerinin altına yerleştirdiği tüneller ile kullandığı sistemdir. Bu, toprağın yaz kış koruduğu 10-15 derece olan ısısından faydalanarak içeride sağlanması gereken 20-25 derecelik sıcaklığı daha az enerji harcayarak sağlamaktır. Toprağın 5 m altına serilen borular ile topraktan elde edilen ısı alttan ısıtma sistemi ile içeriye verilir.
Ses, içeride taşın ve betonun ses yansıtıcı özelliğinin yüksek olması sayesinde, mekanın da küçük olması ile birlikte, kolayca ve iyi bir akustikle yayılır.

Etiketler

Bir yanıt yazın