Gateway Arch Müzesi Yenileme ve Genişletme Projesi

İkonik Gateway Arch'ın hemen altında yer alan Westward Expansion Müzesi'nin yenileme ve genişletme projesi tamamlandı. Proje; Cooper Robertson, James Carpenter Design Associates (JCDA) ve Trivers Associates'ın ortak çalışmasının ürünü.

1965’te Eero Saarinen tarafından tasarlanan Gateway Arch, Birleşik Devletler’in batıdaki genişlemesinin anısına inşa edildi. Saarinen’in tasarladığı kemer, şehrin manzarasında fütüristik bir işaret haline geldi. Cooper Robertson, James Carpenter Design Associates (JCDSA) ve Trivers Associates’in tasarladığı proje; yine Saarinen tarafından tasarlanan ve kemerin tam altında yer alan Museum of Westward Expansion’ın yenilenmesi ve genişletilmesini (müzeye yeni bir batı girişi eklenmesi) kapsıyor. Proje, parkın bir bölümünün yeniden düzenlenmesini ve şehir merkeziyle ilişkisinin kuvvetlendirilmesini amaçlayan daha büyük ölçekte planın da bir parçası.

Müzenin yeni bölümü, sergi alanları ve kemerin zeminle buluştuğu alan, tüm ziyaretçilere ve personele eşit kullanım şartları sağlayacak şekilde Evrensel Tasarım ilkeleri temel alınarak tasarlandı. Amerikan Engelliler Hareketi (ADA)’nin ilkeleri, davranışsal ve fiziksel bariyerleri tüm kullanıcılar için azaltırken, basit ve sezgisel bir kullanıma olanak veren bir ortam yaratmak için kullanıldı. Tüm kullanıcıların deneyimleri, daha konforlu bir çevre ile iyileştirildi. Böylece gündelik kullanım ve tekrar ziyaret olasılığı arttırıldı.

Projeye dair detaylar:

Yarı dairesel, kapalı cam giriş hacmi, zeminden içeriye doğru parlaklığı modüle eden yer altı varış salonuna geçişe aracılık ediyor. Ziyaretçiler içeri girerken aydınlık tavan, doğal eğimi izleyerek Saarinen Salonu’na geçiş noktasına kadar takip ediyor.

Sirkülasyondaki belirginlik, Batı Girişi ve Varış Salonu’na kadar korunuyor. Giriş anında ziyaretçiler, orta seviye bir asma kattan aşağı doğru Mississippi Nehri ve kollarının geniş ölçekli bir haritayla canlandırıldığı açıklayıcı ve eğitsel bir alan ile karşılaşıyor.

Ana yürüyen merdiven sirkülasyonu, yeni Batı Girişi’nin her iki yan duvarına, ara kat ve alt seviyeye bağlanan açık merdivenlerle çevreleniyor.

Dış mekândan, girişin ana ekseni, müzenin eğimine olanak tanıyan minimal yapısı ile vurgulanıyor. Arkada ise Eski Adliye Sarayı bulunuyor ve iki simge ile eski ve yeni arasındaki diyaloğun yanı sıra  bu iki öğe arasında samimi bir görsel bağlantı kuruyor.

Müzenin yeni Batı Giriş Plazası ziyaretçiyi, dağınık bir paslanmaz çelik perde duvarının yansıttığı bir gökyüzü ve çevreleyen peyzaj kucaklıyor. Bu düşüncenin eğilimi, Arch’ın kendisine atıfta bulunarak, Plaza dışından gelen ziyaretçilere müzenin camla kaplı giriş hacimlerine sezgisel olarak öncülük ediyor. Entegre aydınlatma, gece veya gündüz farketmeksizin ekran ve korkuluk işlevini koruyor.

Giriş Meydanı’nda stratejik çevre düzenlemesi, müzenin içi ve dışını birleştiriyor. Geniş alanda yapılan çevre düzenlemesi ise park ve müzeyi birbirine bağlıyor. Girişteki cam kanopi, ziyaretçilerin müzeye girişi esnasında parka açılan gökyüzünü görünür yapmak için yeterli seviyede hafifçe aşağı doğru eğimli olarak tasarlanıyor.

Kapalı cam giriş hacmi ve yeni Batı Girişi tavan düzeneği ayrıca, ziyaretçilerin yer altı galerilerine geçişi sırasında parlaklığı modüle ederek, müzeye geçişe aracılık ediyor. Yeni girişte, Saarinen Hall’a giden genişletilmiş yol, geniş yan duvarlarda vurgulanıyor ve her biri bir yürüyen merdivenle çevrelenirken varolan araziden oyulmuş gibi hissedilen bir hacim yaratıyor.

Müzeye varış deneyiminin tanımlayıcı bileşeni, yeni Batı Girişi ile tüm ziyaretçiler için entegre bir sirkülasyon. Ziyaretçiler yeni peyzaj köprüye I-44 otoyolu üzerinden geçerek müzeye ulaşıyor.

Tasarım ekibi, yansıtıcı çeşmenin etrafına yayılan ve eğimli giriş duvarına paralel olan daha uzun yollar geliştirmek için bu yaklaşım üzerinde çok çalıştı. Ek uzunluk, yolların tamamen erişilebilir olmasını, kademeli eğim ise yumuşak bir iniş ve peyzajdan müze girişine geçişi sağlıyor. Eksen dışı yaklaşım, tüm ziyaretçilerin aynı rota boyunca seyahat etmelerini ve aynı varış deneyimini yaşamalarını sağlıyor.

Yeni Batı Girişi için tasarım kriterlerinin önemli bir kısmı, herhangi bir darbeye karşı dayanıklılığın sağlanabilmesiydi. Ekip, öngörülen koşulları zapt etmek amaçlı dengeli gergili strüktür kullanmakta karar kılıyor.

Strüktürel sistemde, bir enerji olayının emilimini etkin bir şekilde ele alırken daha az malzeme kullanılıyor: tuğla duvara çarpıp zıplayan bir toptan  daha çok bir ağa çarpan tenis topu gibi. Sistem, girişin yatay tarafında gizlenmiş bir dizi sağlam paslanmaz çelik kanopi kaburgalarından çıkmış dökme beton duvarlardan oluşuyor. Her bir kaburganın uçları, öğütülmüş paslanmaz çelik gergi elemanları ile aşağı çekiliyor ve giriş sonlarının altında bir beton sınıfı kirişe tutturuluyor.

Bu aşağı çekme kuvveti, kar, bakım ve diğer beklenen yüklerin her bir elemandaki gerilme miktarını aşmamasını sağlamak için dengeleniyor. Dikdörtgen elemanlar, Adliye Sarayını ve yansıyan su yüzeyinin görünürlüğünü en üst düzeyen çıkarırken, girişin batı kısmının etrafında minimal olarak yayılıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın