Frankie

GEO_ID tarafından tasarlanan Frankie, Galataport’ta Tarihi Yarımada’ya karşı konumlanarak, sofistike bir eğlence ve sosyalleşme alanı yaratıyor. Restoran ve kulüp olarak işleyen Frankie, cesur ve modern tasarımıyla ziyaretçiler için gün boyu çeşitlenen bir duyusal deneyim imkanı yaratıyor.

Tasarımcılar Projeyi Anlatıyor:

Karaköy Rıhtımı’ndan Mimar Sinan Fındıklı Kampüsü’ne kadar uzanan Galataport’ta çeşitli mağazalar, restoranlar ve kültürel mekanlar bulunuyor. Sokak hayatını Boğaz kıyısına taşıyan alanda son olarak hayata geçen projelerden biri de GEO_ID imzası taşıyan Frankie.

Frankie, Kaya Demirer ve Doğuş Grubu’nun cesur, modern ve performatif bir mekan tasarımı istekleri üzerine yeme, içme, sosyalleşme ve eğlence alanı olarak hayata geçirildi. Kulüp ve restoran olarak işleyen mekan, Tarihi Yarımada’nın karşısında ziyaretçilere sofistike bir eğlence ve sosyalleşme alanı sunuyor.

Ziyaretçilerle; içeceklerini tadabilecekleri, lezzetli yemekler yiyebilecekleri ve müzik üzerinden bağlantı kurabilecekleri çok amaçlı bir bar üzerinden diyalog kurmayı hedefleyen Frankie, çağdaş bir karma restoran olarak işliyor.
GEO_ID, markanın iç mekandan, görsel kimliğine kadar tasarımını üstlenerek sahip olduğu multidisipliner tasarım yaklaşımını yansıtıyor ve mekanda bir bütünlük yaratıyor. Ziyaretçiyi kırmızı bir lobi ve lobi alanının ortasında duran Seda Gazioğlu imzalı bir Fenix heykeli karşılıyor. Girişte gördüğümüz renkler, mekanın teras alanına kadar koyu kahverengi ve siyah bir paletle harmanlanarak sürdürülüyor.

İki katlı restoran üç tema üzerinden planlanıyor; bar alanı, masalar ve teras. L şeklindeki plan şeması, masalardan oluşan iki oturma kanadını birbirine bağlayan barı merkezine alıyor ve mekansal organizasyon bu doğrultuda oluşuyor. Üst katta konumlanan teras ise, Tarihi Yarımada ve gemi turlarının seyrine odaklanıyor.

Mekanın merkezi olan bar, akşamları ziyaretçiler için yeme ve içme alanı sağlarken, geceleri ise DJ’in performansını sergileyebileceği dinamik bir alana evriliyor. Siyah mermerden oluşan bar ve çevresinin gün boyu değişen işlevi, mekana bir canlılık kazandırırken; ziyaretçi, barmen, DJ, vokal gibi kullanıcılara duyusal bir deneyim sunuyor. Barın esnek tasarımı, Frankie’nin günlük programına göre büyük bir yemek masasına veya bir sahneye dönüşmesine imkan tanıyor.

Mekanda dikkat çeken farklı renklerdeki ahşap çıtalar, kahverengi lake ahşap paneller üzerinde kabartmalı yüzeyler oluşturarak duvarlarda ve tavanda derinlik yaratıyor. Çıtaların arasına yerleştirilen Marienne Maric eserleri, aydınlatma armatürleriyle çerçevelenerek, oluşturulan derinliği destekliyor. Farklı katmanlarda yerleştirilen, boyutları ve yükseklikleri değişen heykelsi sarkıt aydınlatmalar, bar ve oturma alanları arasında geçiş sağlayarak birleştirici bir tasarım ögesi işlevi görüyor.

Bar etrafında dikkat çeken yüksek ve alçak masa düzeni; daha açık renk paleti, malzemeler ve yaz hissi uyandıran dokularıyla restoranın teras katında devam ediyor. Duvarları kaplayan dikey bahçeler ve manzara ile gün ışığını yansıtan ayna paneller, teras alanında bir hareketlilik yaratıyor. Koyu yeşil tonlarının hakim olduğu koltuklar, teras tasarımının biyofilik unsurlarıyla uyum sağlıyor. Alanın köşesinde yükseltilerek konumlandırılan oturma alanı, akşam yemeği yiyenlere yüksek bir yemek deneyimi ve Tarihi Yarımada’ya genel bir bakış sunuyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın